• tr flag Türkçe
    • en flag İngilizce

Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 169489

İngilizce Türkçe Film Adı Film Yılı Ayrıntılar
That's all he guaranteed. That it wouldn't get hit by a tornado... Onu garanti etmiş. Kasırga uğratmaz demiş... The Rainmaker-1 1956 info-icon
and it didn't. Yeah. Uğratmamış. Evet. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Don't sound to me like he done anything criminal, File. Kanuna aykırı bir şey yapmışa benzemiyor, File. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Does sound like a con man, don't it? Maybe, if you say so. Üçkâğıtçıya benziyor ama değil mi? Olabilir, öyle diyorsan. Üç kağıtçıya benziyor ama, değil mi? Olabilir, öyle diyorsan. The Rainmaker-1 1956 info-icon
But I'm sorry, I can't help you. Kusura bakma, sana yardımcı olamam. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Whose drum is that there? Şu davul kimin? The Rainmaker-1 1956 info-icon
I'm figuring to be a drummer. Davulcu olmak istiyorum. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Who painted the arrow. I did. Oku kim boyadı? Ben. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Any particular reason? No, just like to paint arrows. Sebebi ne? Hiç, ok boyamak hoşuma gider. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Whose wagon's there? Bu araba kimin? The Rainmaker-1 1956 info-icon
I'll have a look at that wagon, H.C. Şu arabaya bir göz atacağım, H.C. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Noah, where you going? Noah, nereye gidiyorsun? The Rainmaker-1 1956 info-icon
Noah, what are you doing? Why'd you do that? Noah, ne yapıyorsun? Niye böyle yaptın? The Rainmaker-1 1956 info-icon
Why didn't you tell him, "He's in the tack room with my daughter?" "Depoda, kızımla birlikte!" diye niye demedin ona? The Rainmaker-1 1956 info-icon
Because he's with my daughter. All right. Kızımla birlikte de ondan. Pekâlâ. The Rainmaker-1 1956 info-icon
I didn't tell on you or lie and I stood by you, but not anymore. Seni ele vermedim, yalan da söylemedim. Ama artık yeter. Seni ele vermedim, yalan da söylemedim. Arkanda durdum. Ama artık yeter. The Rainmaker-1 1956 info-icon
I'm going out to the tack room and bring her in. Depoya gidip Lizzie’yi buraya getiriyorum. The Rainmaker-1 1956 info-icon
And I'm gonna bring him in, too! No, wait! Adamı da getiriyorum! Hayır, bekle! The Rainmaker-1 1956 info-icon
Put that down. Bırak o şeyi. The Rainmaker-1 1956 info-icon
You want Lizzie out there with him? Lizzie orada onunla kalsın mı diyorsun? The Rainmaker-1 1956 info-icon
He's a swindler and a crook, and I don't know what else. Dolandırıcının, haydudun ve daha bilmem neyin tekiyle. Dolandırıcının, haydudun ve daha bilmem nenin tekiyle. The Rainmaker-1 1956 info-icon
I'll tell you what else, Noah. He's a man. Daha neyin teki, söyleyeyim, Noah. O bir erkek. Daha neyin teki, söyliyeyim, Noah. O bir erkek. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Pop's right. Getting married is getting married. Babam haklı. Evlenmek, evlenmektir. The Rainmaker-1 1956 info-icon
You always say the smart thing at a dumb time. Hep de münasebetsiz bir zamanda, akıllıca şeyler söylüyorsun. The Rainmaker-1 1956 info-icon
I'm all for her getting married. I don't care who the fellow is. Kızın evlenmesini canı gönülden istiyorum. Adam ne olursa olsun aldırmam. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Is that the way you think? You know it's not. Sen de böyle mi düşünüyorsun? Biliyorsun ki, hayır. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Then I'm going. Stay here! Öyleyse gidiyorum. Burada kal! The Rainmaker-1 1956 info-icon
But it ain't right, Pop! It ain't right! Ama olmaz Baba! Doğru değil bu! The Rainmaker-1 1956 info-icon
Noah, you're so full of what's right, you can't see what's good. Noah, doğrularla o kadar dolusun ki, neyin iyi olduğunu göremiyorsun. The Rainmaker-1 1956 info-icon
It's good for a girl to get married, sure. Elbette, evlilik bir kız için iyidir. The Rainmaker-1 1956 info-icon
But maybe you were right when you said she won't ever have that. Ama bu kız hiç evlenemeyecek dediğinde de haklıydın. Ama bu kız hiç evlenemiyecek dediğinde de haklıydın. The Rainmaker-1 1956 info-icon
She's got to have something. Bir şeyi olmalı. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Lizzie has got to have something. Lizzie’nin bir şeyi olmalı. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Even if it's only one minute... Bir erkek, bir an bile olsa, kıza fısıldayıp yüzünü okşasa, kıza iyi gelir. Bir erkek, sadece bir an bile sürse de... The Rainmaker-1 1956 info-icon
with a man talking quiet and his hand touching her face. ...kızla fısıldaşır, onun yüzünü okşarsa, bu bile kızımıza iyi gelir. The Rainmaker-1 1956 info-icon
And if you go out there and put one little dark shadow... Gidip, Lizzie’nin hayatındaki en güzel ana küçük bir kara gölge düşüreceksen... Sen de gidip, Lizzie’nin hayatındaki en pırıltılı zamana... The Rainmaker-1 1956 info-icon
over the brightest time of Lizzie's life... küçük bir kara gölge düşürmek istersen... The Rainmaker-1 1956 info-icon
I swear, I'll come out after you with a whip! Yemin ederim, bir kamçı alır, peşine düşerim! The Rainmaker-1 1956 info-icon
Now, you give me that gun. Ver bakayım o silâhı bana. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Did nobody ever kiss you before I did? Benden önce kimseyle öpüşmedin mi? The Rainmaker-1 1956 info-icon
Yes, once. I was about 13. Bir kere. 13 yaşlarındaydım. The Rainmaker-1 1956 info-icon
There was a boy with freckles and red hair... Çilli ve kırmızı saçlı bir çocuk vardı... The Rainmaker-1 1956 info-icon
and I thought he was the beginning of the world... ...onun benim her şeyim olduğunu sanırdım. Ama o bana bakmazdı bile. onun benim herşeyim olduğunu sanırdım... The Rainmaker-1 1956 info-icon
but he never paid me any mind. ...ama o bana bakmazdı bile. The Rainmaker-1 1956 info-icon
One day, he was standing around with a lot of other boys... Bir gün, bir sürü çocukla beraberdiler... The Rainmaker-1 1956 info-icon
and suddenly he shot over to me and he kissed me hard... Ansızın fırlayıp geldi ve olanca kuvvetiyle dudaklarımdan öptü. Ansızın fırlayıp geldi ve olanca kuvvetiyle... The Rainmaker-1 1956 info-icon
right on the mouth. ...beni dudaklarımdan öptü. The Rainmaker-1 1956 info-icon
And for a minute, I was so stirred up. Bir an, çok heyecanlandım. Bir an, çok heyecanlandım, The Rainmaker-1 1956 info-icon
But then he ran back to the other boys... Ama o, arkadaşlarının yanına koşarak döndü. The Rainmaker-1 1956 info-icon
and I heard him say, "I'll kiss anything on a dare... Şöyle dediğini duydum: "Bahse girdim mi, senin ihtiyarın domuzunu bile öperim. " Şöyle dediğini duydum: "Bahse girdim mi, herşeyi, hatta... The Rainmaker-1 1956 info-icon
"even your old man's pig." "senin ihtiyarın domuzunu bile öperim." The Rainmaker-1 1956 info-icon
So, I ran back home, and I looked at myself in the mirror... Eve kadar koştum, aynada kendime baktım... The Rainmaker-1 1956 info-icon
and from that day on, I knew I was plain. O günden beri düz biri olduğumu biliyorum. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Are you plain, Lizzie? Düz biri misin, Lizzie? The Rainmaker-1 1956 info-icon
No, I'm beautiful. You are. Hayır, güzelim. Öylesin. Hayır, güzelim. Öylesin. The Rainmaker-1 1956 info-icon
And when I leave, don't you ever forget it. Ben gittikten sonra da bunu sakın unutma. The Rainmaker-1 1956 info-icon
I'll try to remember everything... Söylediğin her şeyi hatırlamaya çalışacağım. Söylediğin her şeyi... The Rainmaker-1 1956 info-icon
you ever said. hatırlamaya çalışacağım. The Rainmaker-1 1956 info-icon
You think I'll ever get what I'm after? Peşinde olduğum şeyi elde edebilecek miyim dersin? The Rainmaker-1 1956 info-icon
I don't really know what you are after. Tam neyin peşinde olduğunu bilemiyorum ki. The Rainmaker-1 1956 info-icon
I'm after a clap of lightning. Bir şimşek çakmasının peşindeyim. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Why is it the things you want are only there for the blinking of an eye? Neden istediğiniz şeyler göz açıp kapayana kadar kayboluyor? The Rainmaker-1 1956 info-icon
Why don't nothing stay? Niye hiçbir şey kalıcı değil? The Rainmaker-1 1956 info-icon
Some things stay forever. Bazı şeyler sonsuza kadar kalır. The Rainmaker-1 1956 info-icon
You fall in love with somebody. Birisine âşık olursun. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Not me. I don't expect it'll be me... Ben değil. Bunun ben olacağını sanmıyorum... Bana değil. Bunun ben olacağını sanmıyorum... The Rainmaker-1 1956 info-icon
just somebody. ...birisine. The Rainmaker-1 1956 info-icon
And you get married and have kids. Evlenirsiniz ve çocuklarınız olur. The Rainmaker-1 1956 info-icon
And if you do, you'll live forever. O zaman sonsuza kadar yaşarsınız. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Sure would like to live forever. Sonsuza kadar yaşamayı isterdim. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Maybe you don't take the time to know things. Belki de, öğrenmek için zaman ayırmıyorsun. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Always on the run. Here, there, nowhere. Hep kaçıyorsun. Burada, orada, hiçbir yerde değilsin. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Running away. Keeping your own company. Kaçıyorsun. Yanında kimse yok. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Maybe if you'd keep company with the world... Belki dünyayla dost olabilsen... The Rainmaker-1 1956 info-icon
I'd learn to love it? You might. Sevmesini öğrenir miydim? Olabilir. The Rainmaker-1 1956 info-icon
If you saw it real. Gerçek gözüyle görebilseydin. The Rainmaker-1 1956 info-icon
I ain't got the time. Vaktim yok. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Then you ain't got... O zaman, kafanın içinde yarattığından başka dünyan olmaz. O zaman, kafanın içinde... The Rainmaker-1 1956 info-icon
no world except the one you make up in your head. ...yarattığından başka dünyan olmaz. The Rainmaker-1 1956 info-icon
So you've got to be satisfied with that. O zaman bu kadarını yeterli göreceksin. The Rainmaker-1 1956 info-icon
I got something to tell you. Sana bir şey diyeyim mi? The Rainmaker-1 1956 info-icon
You were right. I'm a liar and a con man and a fake. Haklıydın. Yalancıyım, sahtekârım ve üçkâğıtçıyım. Haklıydın. Yalancıyım, sahtekârım ve üç kağıtçıyım. The Rainmaker-1 1956 info-icon
I never made rain in my life. Hayatımda hiç yağmur yağdırmadım. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Not a single raindrop, nowhere. Tek bir damla bile yağdırmadım. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Not anywhere at all. I know. Nerede olursa olsun. Biliyorum. The Rainmaker-1 1956 info-icon
All my life, wanting to make a miracle. Nothing. Hayat boyu, bir mucize yapmak istedim. Hiçbir şey olmadı. The Rainmaker-1 1956 info-icon
I'm just a great big blowhard. No. Koca bir palavracıyım. Hayır. The Rainmaker-1 1956 info-icon
No, you're all dreams. Hayır, hayal dolusun. The Rainmaker-1 1956 info-icon
And it's no good to live in your dreams. Hayallerde yaşamak hiç de iyi değildir. The Rainmaker-1 1956 info-icon
It's no good to live outside of them. Dışında da yaşamak iyi değildir. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Somewhere between the two. İkisinin ortasını bulmalı. The Rainmaker-1 1956 info-icon
I'd sure like to live forever. Sonsuza kadar yaşamayı isterdim. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Lizzie, would you... Lizzie, istersen... The Rainmaker-1 1956 info-icon
Would you like me to stick around for a while? Bir müddet daha yanında kalmamı ister miydin? The Rainmaker-1 1956 info-icon
Did I hear you right? Not for good, you understand. Doğru mu duydum? Devamlı demek istemedim. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Just for a few days. Birkaç gün daha. The Rainmaker-1 1956 info-icon
You're not fooling me, are you, Starbuck? No, I mean it. Dalga geçmiyorsun değil mi, Starbuck? Yok, ciddîyim. The Rainmaker-1 1956 info-icon
Would you stay? Would you? Kalır mıydın? Bunu yapar mıydın? The Rainmaker-1 1956 info-icon
A few days, yes. Oh, my goodness. Birkaç günlüğüne, evet. Aman Allah’ım. Birkaç günlüğüne, evet. Aman Allahım. The Rainmaker-1 1956 info-icon
I can't stand it. I just can't stand it. Buna dayanamayacağım. Dayanamam. The Rainmaker-1 1956 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 169484
  • 169485
  • 169486
  • 169487
  • 169488
  • 169489
  • 169490
  • 169491
  • 169492
  • 169493
  • …
  • »
  • »»
Kısıtlı Mod:   
  • Katkıda Bulun
  • Hakkımızda
  • Sorumluluk Reddi
  • İletişim