Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 168621
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I can't hear! I can't hear! | Hiçbir şey duyamıyorum! Duyamıyorum! Duyamıyorum! Duyamıyorum! Duyamıyorum! Duyamıyorum! Duyamıyorum! Hiçbir şey duyamıyorum! Hiçbir şey duyamıyorum! | The Other Guys-1 | 2010 | |
| There's blood blisters on my hands! | Elimde kabarmış!! Ellerimde kan kabarcıkları oluşmuş! Ellerimde kan kabarcıkları oluşmuş! Ellerimde kan kabarcıkları oluşmuş! Elimde kabarmış! | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Oh, my God! | Oh, tanrım Aman tanrım! Aman tanrım! Aman tanrım! Tanrım! | The Other Guys-1 | 2010 | |
| How do they walk away in movies without flinching | Filmlerde adamlar nasıl oluyor da Filmlerdeki sahnelerde arkalarında patlama olurken... Filmlerdeki sahnelerde arkalarında patlama olurken... Filmlerdeki sahnelerde arkalarında patlama olurken... Filmlerde adamlar nasıl oluyor da patlama... | The Other Guys-1 | 2010 | |
| when it explodes behind them? | patlama sonrası yürüyebiliyorlar? ...nasıl oluyor da yürüyüp gidiyorlar? ...nasıl oluyor da yürüyüp gidiyorlar? ...nasıl oluyor da yürüyüp gidiyorlar? ...sonrası yürüyebiliyorlar? | The Other Guys-1 | 2010 | |
| There's no way! I call bullshit on that! | Tamamen saçmalık bu! Bu imkânsız! Hepsi bir saçmalıkmış! Bu imkânsız! Hepsi bir saçmalıkmış! Bu imkânsız! Hepsi bir saçmalıkmış! Bu imkansız! Tamamen saçmalık bu! | The Other Guys-1 | 2010 | |
| When they flew the Millennium Falcon outside of the Death Star, | Millennium Falcon patlamadan sonra uçmaya devam etmişti ya, Binyılın Şahini, Ölüm Yıldızı'ndan uzaklaşıp uçarken... Binyılın Şahini, Ölüm Yıldızı'ndan uzaklaşıp uçarken... Binyılın Şahini, Ölüm Yıldızı'ndan uzaklaşıp uçarken... Millennium Falcon patlamadan sonra... | The Other Guys-1 | 2010 | |
| and it was followed by the explosion, that was bullshit! | ...saçmalık! ...arkalarından bir patlama olmuştu, hepsi yalanmış! ...arkalarından bir patlama olmuştu, hepsi yalanmış! ...arkalarından bir patlama olmuştu, hepsi yalanmış! ...uçmaya devam etmişti ya, saçmalık! | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Don't you dare badmouth Star Wars! That was all accurate! | Star Wars gerçeğe uygun yapıldı! Sakın Star Wars'a dil uzatma! Onların hepsi gerçekçidir! Sakın Star Wars'a dil uzatma! Onların hepsi gerçekçidir! Sakın Star Wars'a dil uzatma! Onların hepsi gerçekçidir! Star Wars gerçeğe uygun yapıldı! | The Other Guys-1 | 2010 | |
| I need an MRI. | MR'a ihtiyacım var! MR çektirmem lâzım. MR çektirmem lâzım. MR çektirmem lâzım. MR'a ihtiyacım var! | The Other Guys-1 | 2010 | |
| I need an MRI! I've got soft tissue damage. | MR'a ihtiyacım var! Yumuşak dokularım hasar gördü! MR çektirmem lâzım. Yumuşak doku zedelenmesi yaşadım. MR çektirmem lâzım. Yumuşak doku zedelenmesi yaşadım. MR çektirmem lâzım. Yumuşak doku zedelenmesi yaşadım. MR'a ihtiyacım var! Yumuşak dokularım hasar gördü! | The Other Guys-1 | 2010 | |
| There's no way I don't have soft tissue damage. | Yumuşak doku zedelenmesi yaşayamam ben. Yumuşak dokularım hasar görmemiş olması imkansız. Yumuşak doku zedelenmesi yaşayamam ben. Yumuşak doku zedelenmesi yaşayamam ben. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Please stop. | dur lütfen. Lütfen sus. Lütfen sus. Lütfen sus. Lütfen sus. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| I just wanna go somewhere and breastfeed right now! | Başka bir yere gidip meme emmek istiyorum! Hemen bir yere gidip emzirilmek istiyorum. Hemen bir yere gidip emzirilmek istiyorum. Hemen bir yere gidip emzirilmek istiyorum. Başka bir yere gidip meme emmek istiyorum! | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Fire Department said it was a gas leak, but no way. That was timed. | Gaz kaçağından diyorlar, saçmalık! Zaman ayarlıydı.. İtfaiye gaz sızıntısı dedi ama bu imkânsız. Saatli bombaydı. İtfaiye gaz sızıntısı dedi ama bu imkânsız. Saatli bombaydı. İtfaiye gaz sızıntısı dedi ama bu imkânsız. Saatli bombaydı. Gaz kaçağından diyorlar, saçmalık! Zaman ayarlıydı. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| They didn't wanna kill us, but they wanted to scare us. | Sadece bizi korkutmak istediler. Başardılar da. Bizi öldürmek istemediler, korkutmak istediler. Bizi öldürmek istemediler, korkutmak istediler. Bizi öldürmek istemediler, korkutmak istediler. Bizi öldürmek değil, korkutmak istediler. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Yeah, well, they succeeded, okay? | Evet, bunu da başardılar tamam mı? Başardılar da. Evet, bunu da başardılar tamam mı? Evet, bunu da başardılar tamam mı? | The Other Guys-1 | 2010 | |
| I'm tired of this. All right? | Bıktım artık bu işten. Bunlardan sıkıldım. Tamam mı? Bunlardan sıkıldım. Tamam mı? Bunlardan sıkıldım. Tamam mı? Bıktım artık bu işten, tamam mı? | The Other Guys-1 | 2010 | |
| I'm tired of explosions and people pointing guns at me. | Patlamalardan, milletin bana silah doğrultmasından bıktım artık. Patlamalardan ve insanların bana silah doğrultmasından sıkıldım. Patlamalardan ve insanların bana silah doğrultmasından sıkıldım. Patlamalardan ve insanların bana silah doğrultmasından sıkıldım. Patlamalardan, milletin bana silah doğrultmasından bıktım artık. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| I wanna go back to my desk. | Bazen masa başına geri dönmek istiyorum. Masama geri dönmek istiyorum. Masama geri dönmek istiyorum. Masama geri dönmek istiyorum. Bazen masa başına geri dönmek istiyorum. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Guess what? Life gets loud sometimes and messes with your ears. | Hayat bazen kulaklarına zarar verecek kadar gürültülü olabiliyor. Biliyor musun? Hayat bazen çok gürültü çıkartır ve kulakların rahatsız olur. Biliyor musun? Hayat bazen çok gürültü çıkartır ve kulakların rahatsız olur. Biliyor musun? Hayat bazen çok gürültü çıkartır ve kulakların rahatsız olur. Hayat bazen kulaklarına zarar verecek kadar gürültülü olabiliyor. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| You can't escape it by hiding at your desk for your whole life. | Bütün hayatını masa başında geçiremezsin. Hayatın boyunca masanın arkasına saklanarak bundan kaçamazsın. Hayatın boyunca masanın arkasına saklanarak bundan kaçamazsın. Hayatın boyunca masanın arkasına saklanarak bundan kaçamazsın. Bütün hayatını masa başında saklanarak geçiremezsin. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| You know what? Yes, you can. I've done it for years, okay? | Ben yıllardır yapıyorum Asıl sen biliyor musun? Evet kaçabilirim. Bunu yıllardır yapıyorum, tamam mı? Asıl sen biliyor musun? Evet kaçabilirim. Bunu yıllardır yapıyorum, tamam mı? Asıl sen biliyor musun? Evet kaçabilirim. Bunu yıllardır yapıyorum, tamam mı? Biliyor musun? Geçirebilirsin. Ben yıllardır yapıyorum. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| There's no explosions at my desk. | ve şansa bak masamda hiç bomba patlamıyor. Masamda hiç patlama olmadı. Masamda hiç patlama olmadı. Masamda hiç patlama olmadı. Ve masamda hiç bomba patlamıyor. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| There's no explosions at my home with my plain wife, in my plain house. | Ya da ne uçağımda ne evimde ne de karımlayken hiç bomba patlamıyor. Sıradan evimde, sıradan karımla yaşarken evimde hiç patlama olmadı. Sıradan evimde, sıradan karımla yaşarken evimde hiç patlama olmadı. Sıradan evimde, sıradan karımla yaşarken evimde hiç patlama olmadı. Ya da ne uçağımda ne evimde ne de karımlayken hiç bomba patlamıyor. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| What are you afraid of, man? | Neyden korkuyorsun ahbap? Neden korkuyorsun dostum? Neden korkuyorsun dostum? Neden korkuyorsun dostum? Neyden korkuyorsun ahbap? | The Other Guys-1 | 2010 | |
| I'm your partner. You can tell me. What the hell are you hiding from? | Ben senin ortağınım, bana söyleyebilirsin. Ne saklıyorsun? Ben ortağınım. Bana söyleyebilirsin. Bu kadar saklandığın şey ne? Ben ortağınım. Bana söyleyebilirsin. Bu kadar saklandığın şey ne? Ben ortağınım. Bana söyleyebilirsin. Bu kadar saklandığın şey ne? Ben senin ortağınım, bana söyleyebilirsin. Ne saklıyorsun? | The Other Guys-1 | 2010 | |
| I was a sophomore in college. | Üniversitede aylağın tekiydim. Üniversitede ikinci yılımdaydım. Üniversitede ikinci yılımdaydım. Üniversitede ikinci yılımdaydım. Üniversitede aylağın tekiydim. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| The university I went to decided they needed to raise tuition. | Okuduğum üniversite harç paralarını yükseltme kararı almıştı. Üniversite, yıllık okul harcını yükseltme kararı aldı. Üniversite, yıllık okul harcını yükseltme kararı aldı. Üniversite, yıllık okul harcını yükseltme kararı aldı. Okuduğum üniversite harç paralarını yükseltme kararı almıştı. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| A classmate of mine, Brenda, in an effort to raise money and stay in school, | Sınıf arkadaşım Brenda, para kazanmak için bir fikirle bana geldi. Sınıf arkadaşım Brenda, para kazanıp okulda kalmak için... Sınıf arkadaşım Brenda, para kazanıp okulda kalmak için... Sınıf arkadaşım Brenda, para kazanıp okulda kalmak için... Sınıf arkadaşım Brenda, para kazanmak... | The Other Guys-1 | 2010 | |
| came up with a nifty plan | Para karşılığında eş ayarlama gibi bir şeydi. ...güzel bir planla yanıma geldi. ...güzel bir planla yanıma geldi. ...güzel bir planla yanıma geldi. ...için bir fikirle bana geldi. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| where she thought she'd date guys and charge them money. | Zaten erkeklerle sürekli çıkıyorum. Erkeklerle çıkıp karşılığında para almayı düşünüyordu. Erkeklerle çıkıp karşılığında para almayı düşünüyordu. Erkeklerle çıkıp karşılığında para almayı düşünüyordu. Para karşılığında eş ayarlama gibi bir şeydi. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| I go on dates all the time, | Zaten sürekli insanlarla çıkıyorum... Zaten erkeklerle... Zaten sürekli insanlarla çıkıyorum... Zaten sürekli insanlarla çıkıyorum... | The Other Guys-1 | 2010 | |
| with a whole bunch of, you know, boys and stuff. | ...bütün o erkekler ve şeyleri biliyorsun işte. ...sürekli çıkıyorum. ...bütün o erkekler ve şeyleri biliyorsun işte. ...bütün o erkekler ve şeyleri biliyorsun işte. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| And I kind of need somebody to help me out, like, you know, my partner in crime. | Yardıma, bir suç ortağına ihtiyacım var. Ve bana yardım edecek birisi gerek, bilirsin, suç ortağı gibi. Ve bana yardım edecek birisi gerek, bilirsin, suç ortağı gibi. Ve bana yardım edecek birisi gerek, bilirsin, suç ortağı gibi. Yardıma, bir suç ortağına ihtiyacım var. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Yeah, I could make a schedule. | Sana bir liste hazırlayabilirim. Evet, bir program hazırlayabilirim. Evet, bir program hazırlayabilirim. Evet, bir program hazırlayabilirim. Sana bir liste hazırlayabilirim. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Yeah, yeah, yeah, that's what I was thinking. | Ben de böyle bir şey düşünüyordum. Evet, evet, evet. Ben de bunu düşünüyordum. Evet, evet, evet. Ben de bunu düşünüyordum. Evet, evet, evet. Ben de bunu düşünüyordum. Ben de böyle bir şey düşünüyordum. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Provide transportation services. Yeah, yeah. | Ulaşım aracı temin edebilirim. Evet, evet. Ve kuaför de. Evet, evet. Ulaşım aracı temin edebilirim. Evet, evet. Ulaşım aracı temin edebilirim. Evet, evet. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| It's gonna be a good time. Thanks so much for asking me. | İyi zaman geçireceğiz. Ona randevularında yardım ederdim Çok iyi olacak. Bana geldiğin için teşekkürler. Çok iyi olacak. Bana geldiğin için teşekkürler. Çok iyi olacak. Bana geldiğin için teşekkürler. İyi zaman geçireceğiz. Bana sorduğun için teşekkürler. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| She said she needed my help to make sure that the dates went okay | Randevuların iyi gittiğine emin olmak ve adamların... Ona randevularında yardım ederdim. Randevuların iyi gittiğine emin olmak ve adamların... Randevuların iyi gittiğine emin olmak ve adamların... | The Other Guys-1 | 2010 | |
| and that the guys paid her. She said she'd give me a percentage. | Buluştuğu çocuklar ona para verir, o da bir miktarını bana verirdi. ...ödeme yapmaları için bana ihtiyacı olduğunu söyledi. Bana da yüzde verecekti. ...ödeme yapmaları için bana ihtiyacı olduğunu söyledi. Bana da yüzde verecekti. ...ödeme yapmaları için bana ihtiyacı olduğunu söyledi. Bana da yüzde verecekti. Buluştuğu çocuklar ona para verir, o da bir miktarını bana verirdi. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Oh, my God. You were a pimp. What? God, no. | Aman tanrım, pezevenktin yani? Ne? Hayır. Aman tanrım. Pezevenk miydin yani? Ne? Tanrım, hayır. Aman tanrım. Pezevenk miydin yani? Ne? Tanrım, hayır. Aman tanrım. Pezevenk miydin yani? Ne? Tanrım, hayır. Aman tanrım, pezevenktin yani? Ne? Hayır. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| No, I was just trying to help a friend. | Sadece arkadaşıma yardım etmeye çalışıyordum. Hayır, sadece bir arkadaşıma yardım etmeye çalışıyordum. Hayır, sadece bir arkadaşıma yardım etmeye çalışıyordum. Hayır, sadece bir arkadaşıma yardım etmeye çalışıyordum. Hayır. Sadece arkadaşıma yardım etmeye çalışıyordum. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| We started making a lot of money. | Acayip para kazanıyorduk. Çok iyi para kazanmaya başladık. Çok iyi para kazanmaya başladık. Çok iyi para kazanmaya başladık. Acayip para kazanıyorduk. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| And wouldn't you know it, some of Brenda's girlfriends | Brenda'nın birkaç arkadaşı da, bu olaya katılmak istedi. Sonra da Brenda'nın bazı kız arkadaşları... Sonra da Brenda'nın bazı kız arkadaşları... Sonra da Brenda'nın bazı kız arkadaşları... Brenda'nın birkaç arkadaşı da... | The Other Guys-1 | 2010 | |
| decided they wanted to be a part of it. | ...bu işe girmeye karar verdiler. ...bu olaya katılmak istedi. ...bu işe girmeye karar verdiler. ...bu işe girmeye karar verdiler. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Pretty soon, there were about 14 ladies that I was protecting | Yakın bir zamanda kanatlarım altında bana para getiren 14 bayan vardı. Kısa zamanda, korumak için para aldığım kadın sayısı 14 olmuştu. Kısa zamanda, korumak için para aldığım kadın sayısı 14 olmuştu. Kısa zamanda, korumak için para aldığım kadın sayısı 14 olmuştu. Yakın bir zamanda kanatlarım altında... | The Other Guys-1 | 2010 | |
| while they gave me money. | paraları bana getirmeye başladılar ...bana para getiren 14 bayan vardı. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| That's called a stable of whores. | Bunun adını 'Sağlam Aygır' koyduk. Buna kerhane işletmek denir. Buna kerhane işletmek denir. Buna kerhane işletmek denir. Bunun adını 'Sağlam Orospular' koyduk. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| We decided I shouldn't use my real name. So we came up with the name "Gator." | Adımı bu işe karıştırmama kararı almıştım. Ben de 'Timsah' adını seçtim. Gerçek adımı kullanmamaya karar verdik. Bu yüzden de bana "Timsah" demeye başladık. Gerçek adımı kullanmamaya karar verdik. Bu yüzden de bana "Timsah" demeye başladık. Gerçek adımı kullanmamaya karar verdik. Bu yüzden de bana "Timsah" demeye başladık. Adımı bu işe karıştırmama kararı almıştım. Ben de 'Timsah' adını seçtim. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| I'm telling you, you were a pimp. | Basbayağı pezevenkmişsin işte. Söylüyorum sana, sen pezevenkmişsin. Söylüyorum sana, sen pezevenkmişsin. Söylüyorum sana, sen pezevenkmişsin. Basbayağı pezevenkmişsin işte. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| No! Are you even listening to the story? | Dediklerimi duymadın mı? Hayır! Hikayeyi dinliyor musun sen? Hayır! Hikayeyi dinliyor musun sen? Hayır! Hikayeyi dinliyor musun sen? Dediklerimi duymadın mı? | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Anyway, one day, I wake up and I look in the mirror, | Bir gün uyandım ve aynada gördüğüm şeyden hiç hoşlanmadım. Neyse, bir gün uyandım ve aynaya baktım... Neyse, bir gün uyandım ve aynaya baktım... Neyse, bir gün uyandım ve aynaya baktım... Bir gün uyandım ve aynada... | The Other Guys-1 | 2010 | |
| and I don't like what I see. | ...ama gördüğüm şey hoşuma gitmedi. ...gördüğüm şeyden hiç hoşlanmadım. ...ama gördüğüm şey hoşuma gitmedi. ...ama gördüğüm şey hoşuma gitmedi. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| I mean, I had gotten out of control, and I didn't even realize it. | İşler çığırından çıkmıştı ve bunu farkedememiştim. İşin kontrolünü kaybetmiştim ve bunu fark etmedim bile. İşin kontrolünü kaybetmiştim ve bunu fark etmedim bile. İşin kontrolünü kaybetmiştim ve bunu fark etmedim bile. İşler çığırından çıkmıştı ve bunu farkedememiştim. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| You can't have a conscience in the pimp game. | Pezevenklikte ahlâk diye bir şey olmaz ki. Pezevenklik işinde vicdana yer yoktur. Pezevenklik işinde vicdana yer yoktur. Pezevenklik işinde vicdana yer yoktur. Pezevenklikte ahlâk diye bir şey olmaz ki. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| One night, two of my favorite girls, | Bir gece iki favori hatunum Bir gece, en sevdiğim kızlarımdan iki tanesi... Bir gece, en sevdiğim kızlarımdan iki tanesi... Bir gece, en sevdiğim kızlarımdan iki tanesi... Bir gece iki favori hatunum... | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Candy and Jolene, said, "We gotta take you in," | Candy ve Jolien uyuşturucu yüzünden... ...Candy ve Jolene "seni götürmemiz gerek" dediler... ...Candy ve Jolene "seni götürmemiz gerek" dediler... ...Candy ve Jolene "seni götürmemiz gerek" dediler... ...Candy ve Jolien uyuşturucu yüzünden... | The Other Guys-1 | 2010 | |
| and they dropped me off at the emergency room. | ...beni hastahaneye götürmek zorunda kaldı. ...ve beni acil servise götürdüler. ...ve beni acil servise götürdüler. ...ve beni acil servise götürdüler. ...beni hastahaneye götürmek zorunda kaldı. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| That's where I met Sheila. I was a mess. | İşte Shelia ile o zaman tanıştım. O zaman tam bir hayal kırıklığıydım. İşte Sheile ile o zaman tanıştım. Berbat haldeydim. İşte Sheile ile o zaman tanıştım. Berbat haldeydim. İşte Sheile ile o zaman tanıştım. Berbat haldeydim. İşte Shelia ile o zaman tanıştım. O zaman tam bir hayal kırıklığıydım. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| I made a promise to myself and to her that I would never get out of control again. | O an kendime ve ona bir daha böyle bir şey yapmayacağıma dair söz verdim. Kendime ve ona bir daha asla kontrolü kaybetmeyeceğime dair söz verdim. Kendime ve ona bir daha asla kontrolü kaybetmeyeceğime dair söz verdim. Kendime ve ona bir daha asla kontrolü kaybetmeyeceğime dair söz verdim. O an kendime ve ona bir daha böyle bir şey yapmayacağıma dair söz verdim. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| So, as soon as I graduated from college, | İlk önce mezun oldum,, Üniversiteden mezun olur olmaz... Üniversiteden mezun olur olmaz... Üniversiteden mezun olur olmaz... İlk önce mezun oldum. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| I became an accountant for the police department. | sonra Emniyet'te sayman olarak işe girdim. ...polis teşkilatında muhasebeci oldum. ...polis teşkilatında muhasebeci oldum. ...polis teşkilatında muhasebeci oldum. Sonra Emniyet'te sayman olarak işe girdim. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| The most stable job I could think of. | Gelmiş geçmiş en güzel masa başı iş. Düşünebildiğim en sağlam işti. Düşünebildiğim en sağlam işti. Düşünebildiğim en sağlam işti. Gelmiş geçmiş en güzel masa başı iş. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| An accountant for law and order. | Bir asayiş muhasebecisi.. Kanunlar için çalışan bir muhasebeci. Kanunlar için çalışan bir muhasebeci. Kanunlar için çalışan bir muhasebeci. Bir asayiş muhasebecisi. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| I just don't wanna ever feel out of control like that ever again. | Bir daha o şekilde kendimi kaybetmek istemiyorum. Bir daha asla kontrolümü o şekilde kaybetmek istemiyorum. Bir daha asla kontrolümü o şekilde kaybetmek istemiyorum. Bir daha asla kontrolümü o şekilde kaybetmek istemiyorum. Bir daha o şekilde kendimi kaybetmek istemiyorum. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Don't worry. I got your back. | Şüphen olmasın, ben arkanı kollarım. Merak etme. Arkan bende. Merak etme. Arkan bende. Merak etme. Arkan bende. Şüphen olmasın, ben arkanı kollarım. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Now I say we go get in Ershon's grill and see if he cracks. | Şimdi gidip Ershon'la konuşalım, bakalım ötecek mi. Şimdi gidip Ershon'u biraz sıkıştıralım. Bakalım bir şeyler bulabilecek miyiz? Şimdi gidip Ershon'la konuşalım, bakalım ötecek mi. Şimdi gidip Ershon'la konuşalım, bakalım ötecek mi. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| I'm tired of all this tippy toeing around. Okay. | Ağır ilerlemekten sıkıldım. Tamam. Etrafta boş boş dolanmaktan sıkıldım artık. Tamam. Ağır ilerlemekten sıkıldım. Tamam. Ağır ilerlemekten sıkıldım. Tamam. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| You can either walk the plank or take your panties off. | Ya tahtanın üstünde yürürsün, ya da pantolonunu çıkartırsın. Ya bir tahtanın üzerinde yürürsün ya da külotunu çıkartırsın. Ya bir tahtanın üzerinde yürürsün ya da külotunu çıkartırsın. Ya bir tahtanın üzerinde yürürsün ya da külotunu çıkartırsın. Ya tahtanın üstünde yürürsün, ya da pantolonunu çıkartırsın. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| The choice is yours. | Karar senin! Seçim senin. Seçim senin. Seçim senin. Karar senin! | The Other Guys-1 | 2010 | |
| I want to take my panties off. You've made a wise choice, you have. | Pantolonumu indirmek mi istersin? İsabetli bir karar. Külotumu çıkartmak istiyorum. Akıllıca bir seçim yaptın. Külotumu çıkartmak istiyorum. Akıllıca bir seçim yaptın. Külotumu çıkartmak istiyorum. Akıllıca bir seçim yaptın. Pantolonumu indirmek mi istersin? İsabetli bir karar. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Mr. Ershon, Detective Gamble and the officer who shot Derek Jeter are here. | Ershon Bey, Dedektif Gamble ve Derek Jeter'ı vuran Memur Beyler geldi. Bay Ershon, Dedektif Gamble ve Derek Jeter'i vuran memur bey geldiler. Bay Ershon, Dedektif Gamble ve Derek Jeter'i vuran memur bey geldiler. Bay Ershon, Dedektif Gamble ve Derek Jeter'i vuran memur bey geldiler. Ershon Bey, Dedektif Gamble ve Derek Jeter'ı vuran Memur Beyler geldi. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Gentlemen, please. | Beyler lütfen oturun. Baylar, buyurun. Baylar, buyurun. Baylar, buyurun. Beyler lütfen oturun. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Remember us, hotshot? Of course I do. Please, sit. | Bizi hatırladın mı? Tabii ki hatırladım. Lütfen oturun. Bizi hatırlıyor musun züppe? Tabii ki. Lütfen, oturun. Bizi hatırlıyor musun züppe? Tabii ki. Lütfen, oturun. Bizi hatırlıyor musun züppe? Tabii ki. Lütfen, oturun. Bizi hatırladın mı? Tabii ki hatırladım. Lütfen oturun. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| There she blows. | Oh, ne güzel de yalıyor. İşte üflüyor. İşte üflüyor. İşte üflüyor. Oh, ne güzel de yalıyor. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Two of those Russian waters, please. No lime wedges, just cucumber. | İki su gönder kızım, limon olmasın sadece salatalık olsun. İki tane Rus suyu, lütfen. Limona gerek yok, sadece salatalık. İki tane Rus suyu, lütfen. Limona gerek yok, sadece salatalık. İki tane Rus suyu, lütfen. Limona gerek yok, sadece salatalık. İki Rus suyu gönder kızım, limon olmasın sadece salatalık olsun. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Guess where we just came from? An explosion at your accounting office. | Biz buraya muhasebe ofisinizdeki patlama için gelmiştik. Nereden geldiğimizi biliyor musun? Muhasebe şirketinde olan bir patlamadan. Nereden geldiğimizi biliyor musun? Muhasebe şirketinde olan bir patlamadan. Nereden geldiğimizi biliyor musun? Muhasebe şirketinde olan bir patlamadan. Biz buraya muhasebe ofisinizdeki patlama için gelmiştik. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Yes, that awful gas leak. | Çok feci gaz kaçağı varmış. Evet, şu korkunç gaz sızıntısı. Evet, şu korkunç gaz sızıntısı. Evet, şu korkunç gaz sızıntısı. Çok feci gaz kaçağı varmış. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Gas leak? The only gas leak is the one coming out of your mouth right now. | Tek gaz kaçağı şu an senin ağzında ki. Gaz sızıntısı mı? Buradaki tek gaz sızıntısı şu anda ağzından çıkan gaz. Gaz sızıntısı mı? Buradaki tek gaz sızıntısı şu anda ağzından çıkan gaz. Gaz sızıntısı mı? Buradaki tek gaz sızıntısı şu anda ağzından çıkan gaz. Gaz kaçağı mı? Tek gaz kaçağı şu an senin ağzından çıkan. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| I just thank God no one was hurt or injured in a bad way. | Şükürler olsun kimseye bir şey olmamış, ya da ciddi bir şekilde yaralanmamış. Tanrı'ya şükür ki kimse zarar görmedi ya da ağır yara almadı. Tanrı'ya şükür ki kimse zarar görmedi ya da ağır yara almadı. Tanrı'ya şükür ki kimse zarar görmedi ya da ağır yara almadı. Şükürler olsun kimseye bir şey olmamış, ya da ciddi bir şekilde yaralanmamış. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| I absolutely abhor death. | Ölülerden acayip nefret ederim de. Ölümden kesinlikle iğrenirim. Ölümden kesinlikle iğrenirim. Ölümden kesinlikle iğrenirim. Ölülerden acayip nefret ederim de. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Hey, Andrew Lloyd Webber. The jig is up, okay? | Hey, Andrew Lloyd Webber. Tamam, Andrew Lloyd Webber. Numara bitti, tamam mı? Tamam, Andrew Lloyd Webber. Numara bitti, tamam mı? Tamam, Andrew Lloyd Webber. Numara bitti, tamam mı? Andrew Lloyd Webber, gösteri bitti canım. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| We know that wasn't your security team that grabbed you. | Seni kaçıranlar güvenlik değildi. Seni kaçıranların özel koruma ekibin olmadığını biliyoruz. Seni kaçıranların özel koruma ekibin olmadığını biliyoruz. Seni kaçıranların özel koruma ekibin olmadığını biliyoruz. Seni kaçıranlar güvenlik değildi, biliyoruz. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| And we know you're targeting a big fish to cover losses. | Kayıplarını gizlemek istiyordun. Ayrıca kayıplarını örtmek için büyük bir hedef aradığını da biliyoruz. Ayrıca kayıplarını örtmek için büyük bir hedef aradığını da biliyoruz. Ayrıca kayıplarını örtmek için büyük bir hedef aradığını da biliyoruz. Kayıplarını gizlemek için büyük balıkları hedef alıyorsun. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| You talk or I beat you so it don't show no bruises. | Morluklarını gizlemeye çalışan orospular gibi konuşuyorsun. Şimdi konuş yoksa seni hiç iz kalmayacak şekilde döverim. Şimdi konuş yoksa seni hiç iz kalmayacak şekilde döverim. Şimdi konuş yoksa seni hiç iz kalmayacak şekilde döverim. Konuş yoksa her tarafını morartırım. | The Other Guys-1 | 2010 | |
| God, this water is good. Terry, have you tried the water? | Su çok lezzetliymiş, müthiş bir tadı var. Tanrım, bu su çok iyi. Terry, bunu hiç denedin mi? Tanrım, bu su çok iyi. Terry, bunu hiç denedin mi? Tanrım, bu su çok iyi. Terry, bunu hiç denedin mi? Tanrım, su çok güzelmiş. Terry sen suyun tadına baktın mı? | The Other Guys-1 | 2010 | |
| Shut up, Allen. | Kapa çeneni, Allen. Kapat çeneni, Allen. | The Other Guys-2 | 2010 | |
| I assure you, I have no idea what you're talking about. | Ne demek istediğini anlamadım. Sizi temin ederim ki, neden bahsettiğinizi bilmiyorum. | The Other Guys-2 | 2010 | |
| I understand there was a bit of a mix up with the whole scaffolding business. | Sanırım bir yanlış anlaşılma olmuş. Bütün o bina iskelesi işinin biraz karışık olduğunu anlıyorum. | The Other Guys-2 | 2010 | |
| The cucumber accents the water in such a way that... | Salatalığın tadı suya öyle bir işlemiş ki... Salatalık suya öyle bir tat veriyor ki... | The Other Guys-2 | 2010 | |
| Perhaps by way of apology, I can offer you my personal courtside seats | Umarım sizden Kincks maçı özel saha yanı biletleriyle özür dileyebilirim. Belki de size özürlerimi sunmak için, Knicks maçı için kendime ait saha kenarı... | The Other Guys-2 | 2010 | |
| for the Knicks game, with access to the Ambassador Club. | Hem de locaya giriş biletiyle beraber. ...biletlerimi verebilirim, ayrıca Ambassador Club'a giriş. | The Other Guys-2 | 2010 | |
| Come on, Knicks! Come on! I got Knicks' fever and it's catching! | Haydi Knicks bastır! Bastır, Knicks! Hadi! Knicks için deliriyorum ve bu harika! | The Other Guys-2 | 2010 | |
| Hey. This feels weird sitting here. It feels like it's a bribe. | Burada olmak bir çeşit rüşvet gibi sanki. Burada oturmak çok garip geliyor. Sanki rüşvet almışız gibi. | The Other Guys-2 | 2010 | |
| It is a bribe. Son of a bitch, I saw courtside and I went blind. | Rüşvet zaten. Orospu çocuğu saha yanı bilet verdi. Nasıl oldu da anlayamadım. Tabii ki rüşvet aldık. Şerefsiz herif, saha kenarı deyince gözüm karardı. | The Other Guys-2 | 2010 | |
| Come on. | Kalk gidiyoruz. Hadi. | The Other Guys-2 | 2010 | |
| Excuse me. That was a trick. | Pardon. Bizi kandırdın. Affedersiniz. Bu bir numaraydı. | The Other Guys-2 | 2010 | |
| No more. | Daha fazla hile istemiyoruz. Buraya kadar. | The Other Guys-2 | 2010 | |
| Gentlemen, you have a choice. Mamma Mia or Jersey Boys. | Beyler seçim sizin, Mamma Mia mı Jersey Boys mu? Baylar, seçim sizin. Mamma Mia ya da Jersey Boys. | The Other Guys-2 | 2010 |