Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 163392
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| which I'm convinced I can. | olabilecegimden de eminim. olabileceğimden de eminim. olabileceğimden de eminim. | The Firm-2 | 1993 | |
| It just takes me a little longer. | Sadece bu benim daha cok vaktimi aliyor. Sadece bu benim daha çok vaktimi alıyor. Sadece bu benim daha çok vaktimi alıyor. | The Firm-2 | 1993 | |
| Yeah. There's some stuff next to the fridge. | Evet. Buzdolabinin yaninda bir seyler var. Evet. Buzdolabının yanında bir şeyler var. Evet. Buzdolabının yanında bir şeyler var. | The Firm-2 | 1993 | |
| It's got a lock on it. Use that key I gave you. | Kilidi var. Verdigim anahtari kullan. Kilidi var. Verdiğim anahtarı kullan. Kilidi var. Verdiğim anahtarı kullan. | The Firm-2 | 1993 | |
| Listen, Capps is a tough guy, but he's also a blowhard. | Dinle, Capps sert adamdir, ayni zamanda buyuk konusur. Dinle, Capps sert adamdır, aynı zamanda büyük konuşur. Dinle, Capps sert adamdır, aynı zamanda büyük konuşur. | The Firm-2 | 1993 | |
| He loves to give the impression that he's connected. | Mafyayla baglantisi oldugu izlenimi vermeye bayilir. Mafyayla bağlantısı olduğu izlenimi vermeye bayılır. Mafyayla bağlantısı olduğu izlenimi vermeye bayılır. Avukat mı? | The Firm-2 | 1993 | |
| He thinks it's glamorous. | Bunu etkileyicilik saniyor. Bunu etkileyicilik sanıyor. Bunu etkileyicilik sanıyor. | The Firm-2 | 1993 | |
| He said a couple of things. | Bir seyler soyledi. Bir şeyler söyledi. Bir şeyler söyledi. | The Firm-2 | 1993 | |
| You're about to take the bar exam. | Baro sinavina girmek uzeresin. Baro sınavına girmek üzeresin. Baro sınavına girmek üzeresin. | The Firm-2 | 1993 | |
| Here's a multiple choice... | Iste sana coktan secmeli soru... İşte sana çoktan seçmeli soru... İşte sana çoktan seçmeli soru... | The Firm-2 | 1993 | |
| "A", whatever the IRS says, | '''', maliye ne derse o, ''A'', maliye ne derse o, ''A'', maliye ne derse o, | The Firm-2 | 1993 | |
| "B", a smart lawyer, | ''B'', zeki bir avukat, | The Firm-2 | 1993 | |
| "C", 10 years in prison, | ''C'', 10 yil hapis, ''C'', 10 yıl hapis, ''C'', 10 yıl hapis, | The Firm-2 | 1993 | |
| "D"...all of the above! | ''D''...hepsi! | The Firm-2 | 1993 | |
| Being a tax lawyer's got nothing to do with the law. | Vergi avukati olmanin kanun ile bir ilgisi yok. Vergi avukatı olmanın kanun ile bir ilgisi yok. Vergi avukatı olmanın kanun ile bir ilgisi yok. | The Firm-2 | 1993 | |
| We teach the rich how to play it so they can stay rich. | Zenginlere, zengin kalmak icin oyunu nasil oynayacaklarini ogretiyoruz. Zenginlere, zengin kalmak için oyunu nasıl oynayacaklarını öğretiyoruz. Zenginlere, zengin kalmak için oyunu nasıl oynayacaklarını öğretiyoruz. | The Firm-2 | 1993 | |
| The IRS keeps changing the rules | Maliye kurallari degistiriyor Maliye kuralları değiştiriyor Maliye kuralları değiştiriyor | The Firm-2 | 1993 | |
| It's a game... | Bu bir oyun... | The Firm-2 | 1993 | |
| One you just played very, very well. Where's your beer? | Ve sen bunun birini cok iyi oynadin. Biran nerede? Ve sen bunun birini çok iyi oynadın. Biran nerede? Ve sen bunun birini çok iyi oynadın. Biran nerede? | The Firm-2 | 1993 | |
| I hear it's good down here. Everything is. Taste it all. | Buralarda iyiymis. Her sey oyle. Hepsinden tat. Buralarda iyiymiş. Her şey öyle. Hepsinden tat. Buralarda iyiymiş. Her şey öyle. Hepsinden tat. | The Firm-2 | 1993 | |
| I think that since we're here on this island, | Dusunuyorum da bu adada oldugumuza gore, Düşünüyorum da bu adada olduğumuza göre, Düşünüyorum da bu adada olduğumuza göre, | The Firm-2 | 1993 | |
| there's things we can do on it...primitive things. | burada yapabilecegimiz seyler var...ilkel seyler. burada yapabileceğimiz şeyler var...ilkel şeyler. burada yapabileceğimiz şeyler var...ilkel şeyler. | The Firm-2 | 1993 | |
| Come on, you deserve it. | Haydi, bunu hak ettin. | The Firm-2 | 1993 | |
| Look, this isn't going to happen. | Bak, seni incitmek istemem ama bu olmayacak. | The Firm-2 | 1993 | |
| Tell my friend I went back to the condo. | rkadasima benim odama dondugumu soyle. Arkadaşıma benim odama döndüğümü söyle. Arkadaşıma benim odama döndüğümü söyle. | The Firm-2 | 1993 | |
| You don't know what you're missing. | Ne kacirdigini bilmiyorsun. Ne kaçırdığını bilmiyorsun. Ne kaçırdığını bilmiyorsun. | The Firm-2 | 1993 | |
| Are you all right? It's OK. Just wait a minute. | Sen iyi misin? Tamam. Bekle biraz. | The Firm-2 | 1993 | |
| Wait a minute. Can I look at this? | Bekle biraz. Suna bakabilir miyim? Bekle biraz. Şuna bakabilir miyim? Bekle biraz. Şuna bakabilir miyim? | The Firm-2 | 1993 | |
| You're not a doctor. No, but I've... | Doktor degilsiniz. Degilim ama... Doktor değilsiniz. Değilim ama... Doktor değilsiniz. Değilim ama... | The Firm-2 | 1993 | |
| I've sprained a lot of... I've sprained a lot of ankles. | pek cok kez... pek cok kez bilek burktum. pek çok kez... pek çok kez bilek burktum. pek çok kez... pek çok kez bilek burktum. | The Firm-2 | 1993 | |
| Mostly mine. | Genelde kendiminkini. | The Firm-2 | 1993 | |
| You should... You should ice this. | Buraya... Buz koymalisin. Buraya... Buz koymalısın. Buraya... Buz koymalısın. | The Firm-2 | 1993 | |
| You should also report that guy. | yrica o adami sikayet etmelisin. Ayrıca o adamı şikayet etmelisin. Ayrıca o adamı şikayet etmelisin. | The Firm-2 | 1993 | |
| Aren't you going to finish? I'm sorry. | Bitirmeyecek misin? Ozur dilerim. Bitirmeyecek misin? Özür dilerim. Bitirmeyecek misin? Özür dilerim. | The Firm-2 | 1993 | |
| You think that's... It's nothing to do with me. | Sence bu... Benimle ilgisi yok. | The Firm-2 | 1993 | |
| I work in a travel agency. | Seyahat acentasinda calisiyorum. Seyahat acentasında çalışıyorum. Seyahat acentasında çalışıyorum. | The Firm-2 | 1993 | |
| I wanted to feel like all those people... | Kendimi birinci sinif biletli guzel giysili... Kendimi birinci sınıf biletli güzel giysili... Kendimi birinci sınıf biletli güzel giysili... | The Firm-2 | 1993 | |
| with first class tickets and pretty clothes. | insanlar gibi hissetmek istedim. | The Firm-2 | 1993 | |
| I guess...I wanted to feel... | Hissetmek...istedigim... Hissetmek...istediğim... Hissetmek...istediğim... | The Firm-2 | 1993 | |
| How much would it take to feel rich? | Kendini zengin hissetmek icin ne kadar gerekli? Kendini zengin hissetmek için ne kadar gerekli? Kendini zengin hissetmek için ne kadar gerekli? | The Firm-2 | 1993 | |
| How much would it take to feel safe? | Kendini guvende hissetmek icin ne kadar gerekli? Kendini güvende hissetmek için ne kadar gerekli? Kendini güvende hissetmek için ne kadar gerekli? | The Firm-2 | 1993 | |
| You made me feel safe. | Kendimi guvende hissettirdin. Kendimi güvende hissettirdin. Kendimi güvende hissettirdin. | The Firm-2 | 1993 | |
| Will you stay with me for a while? | Bir sure icin benimle kalir misin? Bir süre için benimle kalır mısın? Bir süre için benimle kalır mısın? | The Firm-2 | 1993 | |
| Why don't you take the afternoon off? | Ogleden sonra izin yapsana? Öğleden sonra izin yapsana? Öğleden sonra izin yapsana? | The Firm-2 | 1993 | |
| You deserve it. Spend it with that pretty wife of yours. | Hak ediyorsun. Vaktini guzel karinla gecir. Hak ediyorsun. Vaktini güzel karınla geçir. Hak ediyorsun. Vaktini güzel karınla geçir. | The Firm-2 | 1993 | |
| Oh, shit, I forgot. She phoned last night. | Lanet olsun, unuttum. Dun gece aramisti. Lanet olsun, unuttum. Dün gece aramıştı. Lanet olsun, unuttum. Dün gece aramıştı. | The Firm-2 | 1993 | |
| That you were probably walking on the beach. | Muhtemelen sahilde yurudugunu soyledim. Muhtemelen sahilde yürüdüğünü söyledim. Muhtemelen sahilde yürüdüğünü söyledim. | The Firm-2 | 1993 | |
| I guessed right, then, didn't I? | o halde dogru tahmin ettim, degil mi? O halde doğru tahmin ettim, değil mi? O halde doğru tahmin ettim, değil mi? | The Firm-2 | 1993 | |
| Just sign where the "X" is, and initial where it's marked. | X isaretli yeri imzalayin, ve basharflerinizi yazin. X işaretli yeri imzalayın, ve başharflerinizi yazın. X işaretli yeri imzalayın, ve başharflerinizi yazın. | The Firm-2 | 1993 | |
| The man from "Gentlemen's Quarterly". | Moda dergisinden firlamis bir adam. Moda dergisinden fırlamış bir adam. Moda dergisinden fırlamış bir adam. | The Firm-2 | 1993 | |
| Pretty fair. How's yourself? | Iyiyim. Sen nasilsin? İyiyim. Sen nasılsın? İyiyim. Sen nasılsın? | The Firm-2 | 1993 | |
| It's a long time, huh? | Uzun zaman oldu, degil mi? Uzun zaman oldu, değil mi? Uzun zaman oldu, değil mi? | The Firm-2 | 1993 | |
| It's OK. I've become a patient man. | Onemli degil. Sabretmeyi ogrendim. Önemli değil. Sabretmeyi öğrendim. Önemli değil. Sabretmeyi öğrendim. | The Firm-2 | 1993 | |
| Don't beat yourself up, kid. | Kendini hirpalama. Kendini hırpalama. Kendini hırpalama. | The Firm-2 | 1993 | |
| If I wasn't here, I wouldn't want to be here, either. | Burada olmasaydim, ben de burada olmak istemezdim. Burada olmasaydım, ben de burada olmak istemezdim. Burada olmasaydım, ben de burada olmak istemezdim. | The Firm-2 | 1993 | |
| You ever talk to Ma? A few months ago. | nnemle konustun mu? Birkac ay once. Annemle konuştun mu? Birkaç ay önce. Annemle konuştun mu? Birkaç ay önce. | The Firm-2 | 1993 | |
| Still with the same guy? They're all the same guy. | Hala ayni adamla mi? Her sey ayni. Hala aynı adamla mı? Her şey aynı. Hala aynı adamla mı? Her şey aynı. | The Firm-2 | 1993 | |
| So... You finish law school? | Ee... Hukuk bitti mi? | The Firm-2 | 1993 | |
| That suit's a dead giveaway. | Bu takim elbise oluye bile yakisir. Bu takım elbise ölüye bile yakışır. Bu takım elbise ölüye bile yakışır. | The Firm-2 | 1993 | |
| You get a job on Wall Street? You always said... | Wall Street'te is buldun mu? Hep derdin ki... Wall Street'te iş buldun mu? Hep derdin ki... Wall Street'te iş buldun mu? Hep derdin ki... | The Firm-2 | 1993 | |
| No, I'm not. I just... | Hayir, bulmadim. Sadece... Hayır, bulmadım. Sadece... Hayır, bulmadım. Sadece... | The Firm-2 | 1993 | |
| Wouldn't it be funny if I went to Harvard, you went to jail, | Ben Harvard'a gitsem, sen de hapse, ve sonunda etrafimiz, Ben Harvard'a gitsem, sen de hapse, ve sonunda etrafımız, Ben Harvard'a gitsem, sen de hapse, ve sonunda etrafımız, | The Firm-2 | 1993 | |
| Sonny Capps is thrilled. | Sonny Capps cok etkilendi. Sonny Capps çok etkilendi. Sonny Capps çok etkilendi. | The Firm-2 | 1993 | |
| McDeere was dazzling. | McDeere muhtesemdi. McDeere muhteşemdi. McDeere muhteşemdi. | The Firm-2 | 1993 | |
| We should pull Lamar out of that tax seminar | Lamar'i vergi seminerinden alip, onun yerine Lamar'ı vergi seminerinden alıp, onun yerine Lamar'ı vergi seminerinden alıp, onun yerine | The Firm-2 | 1993 | |
| Any problem with that, Bill? No, no. No problem. | Sakincasi var mi Bill? Hayir. Sorun degil. Sakıncası var mı Bill? Hayır. Sorun değil. Sakıncası var mı Bill? Hayır. Sorun değil. | The Firm-2 | 1993 | |
| So far the kid's been real predictable. | Simdiye kadar cocuk oldukca istikrarliydi. Şimdiye kadar çocuk oldukça istikrarlıydı. Şimdiye kadar çocuk oldukça istikrarlıydı. | The Firm-2 | 1993 | |
| If you're even half right, you'll need help. | Dediginin yarisi bile dogruysa, yardima ihtiyacin olacak. Dediğinin yarısı bile doğruysa, yardıma ihtiyacın olacak. Dediğinin yarısı bile doğruysa, yardıma ihtiyacın olacak. | The Firm-2 | 1993 | |
| What does Abby think? I haven't told her. | bby ne dusunuyor? ona soylemedim. Abby ne düşünüyor? Ona söylemedim. Abby ne düşünüyor? Ona söylemedim. | The Firm-2 | 1993 | |
| I guess I don't want it to be real. | Galiba gercek olmasini istemiyorum. Galiba gerçek olmasını istemiyorum. Galiba gerçek olmasını istemiyorum. | The Firm-2 | 1993 | |
| Nothing's real until I tell it to Abby. | Ben bby'e soyleyene dek hicbir sey gercek olmayacak. Ben Abby'e söyleyene dek hiçbir şey gerçek olmayacak. Ben Abby'e söyleyene dek hiçbir şey gerçek olmayacak. | The Firm-2 | 1993 | |
| How'd you ever land the job with a brother in the joint? | Hapiste bir kardesin varken bu isi nasil alabildin? Hapiste bir kardeşin varken bu işi nasıl alabildin? Hapiste bir kardeşin varken bu işi nasıl alabildin? | The Firm-2 | 1993 | |
| That's OK. I'd have done the same thing myself. | Bos ver. yni seyi ben de yapardim. Boş ver. Aynı şeyi ben de yapardım. Boş ver. Aynı şeyi ben de yapardım. | The Firm-2 | 1993 | |
| You were always around for me, Ray... | Sen her zaman yanimda oldun, Ray... Sen her zaman yanımda oldun, Ray... Sen her zaman yanımda oldun, Ray... | The Firm-2 | 1993 | |
| all those years after Dad died. | babam oldukten sonra. babam öldükten sonra. babam öldükten sonra. | The Firm-2 | 1993 | |
| I'd have done the same. | Bunu yine yapardim. Bunu yine yapardım. Bunu yine yapardım. | The Firm-2 | 1993 | |
| You think I tell guys around here my brother's in Harvard? | Buradakilere, kardesimin Harvard'da oldugunu soyluyor muyum saniyorsun? Buradakilere, kardeşimin Harvard'da olduğunu söylüyor muyum sanıyorsun? Buradakilere, kardeşimin Harvard'da olduğunu söylüyor muyum sanıyorsun? | The Firm-2 | 1993 | |
| listen, I want you to see a friend of mine. | Dinle, bir arkadasimi gormeni istiyorum. Dinle, bir arkadaşımı görmeni istiyorum. Dinle, bir arkadaşımı görmeni istiyorum. | The Firm-2 | 1993 | |
| His name's Eddie Lomax. | di Eddie Lomax. Adı Eddie Lomax. Adı Eddie Lomax. | The Firm-2 | 1993 | |
| He's a private investigator in Little Rock. Ex cop. | Little Rock'da ozel dedektif. Eski polis. Little Rock'da özel dedektif. Eski polis. Little Rock'da özel dedektif. Eski polis. | The Firm-2 | 1993 | |
| Anywhere I can see a whole lot of sky. | Bol gokyuzu gorebilecegim herhangi bir yere. Bol gökyüzü görebileceğim herhangi bir yere. Bol gökyüzü görebileceğim herhangi bir yere. | The Firm-2 | 1993 | |
| It's amazing how much you miss the sky. | Gokyuzunu bu kadar ozlemek hayret bir sey. Gökyüzünü bu kadar özlemek hayret bir şey. Gökyüzünü bu kadar özlemek hayret bir şey. | The Firm-2 | 1993 | |
| Ever plug one of these in, and forgot to put the water in? | Hic bunlardan birini takip su koymayi unuttugun oldu mu? Hiç bunlardan birini takıp su koymayı unuttuğun oldu mu? Hiç bunlardan birini takıp su koymayı unuttuğun oldu mu? | The Firm-2 | 1993 | |
| The lights go out. | Elektrik kesilir. | The Firm-2 | 1993 | |
| He's been dying to see you. | Seni gormek icin can atiyor. Seni görmek için can atıyor. Seni görmek için can atıyor. | The Firm-2 | 1993 | |
| Tammy! Mr Lomax will see you now. | Tammy! Bay Lomax sizinle gorusecek. Tammy! Bay Lomax sizinle görüşecek. Tammy! Bay Lomax sizinle görüşecek. | The Firm-2 | 1993 | |
| Mitch McDeere. I practically went to law school with you. | Mitch McDeere. Hukuk fakultesinde birlikte okumustuk. Mitch McDeere. Hukuk fakültesinde birlikte okumuştuk. Mitch McDeere. Hukuk fakültesinde birlikte okumuştuk. | The Firm-2 | 1993 | |
| Ray talked about you every day for three years. | Ray 3 yil boyunca her gun sizden soz etti. Ray yıl boyunca her gün sizden söz etti. Ray yıl boyunca her gün sizden söz etti. | The Firm-2 | 1993 | |
| I was his cellmate. Did he tell you it was statutory rape? | Hucre arkadasiydim. Resit olmayan bir kizla yattigimi soyledi mi? Hücre arkadaşıydım. Reşit olmayan bir kızla yattığımı söyledi mi? Hücre arkadaşıydım. Reşit olmayan bir kızla yattığımı söyledi mi? | The Firm-2 | 1993 | |
| She was 17, looked 25. | 17 yasindaydi, 25 gosteriyordu. 13 yaşındaydı, 25 gösteriyordu. 13 yaşındaydı, 25 gösteriyordu. | The Firm-2 | 1993 | |
| Want some Sweet 'n'Low? Dairy cream? | Tatlandirici alir misin? Yagsiz sut? Tatlandırıcı alır mısın? Yağsız süt? Tatlandırıcı alır mısın? Yağsız süt? | The Firm-2 | 1993 | |
| I've got some business I'd like to go over with you. | Sizinle konusmak istedigim bir is var. Sizinle konuşmak istediğim bir iş var. Sizinle konuşmak istediğim bir iş var. | The Firm-2 | 1993 | |
| I'm leavin'. Thank you, dear. | Cikiyorum. Sagol hayatim. Çıkıyorum. Sağol hayatım. Çıkıyorum. Sağol hayatım. | The Firm-2 | 1993 | |
| That's my secretary. She is terrific. | Sekreterim. Muthistir. Sekreterim. Müthiştir. Sekreterim. Müthiştir. | The Firm-2 | 1993 | |
| Her husband's a nut case. He's a truck driver. | Kocasi delinin teki. dam kamyon soforu. Kocası delinin teki. Adam kamyon şoförü. Kocası delinin teki. Adam kamyon şoförü. | The Firm-2 | 1993 | |
| He moved here to be close to Graceland. | Graceland'e yakin olmak icin buraya tasinmis. Graceland'e yakın olmak için buraya taşınmış. Graceland'e yakın olmak için buraya taşınmış. | The Firm-2 | 1993 | |
| He thinks he's Elvis. | Kendini Elvis saniyor. Kendini Elvis sanıyor. Kendini Elvis sanıyor. | The Firm-2 | 1993 | |
| His name is Elvis. Elvis Aaron Hemphill. | di Elvis. Elvis aron Hemphill. Adı Elvis. Elvis Aaron Hemphill. Adı Elvis. Elvis Aaron Hemphill. | The Firm-2 | 1993 | |
| I've run across some strange things, | Bu iste tuhaf seylerle karsilasiyorum, Bu işte tuhaf şeylerle karşılaşıyorum, Bu işte tuhaf şeylerle karşılaşıyorum, | The Firm-2 | 1993 | |
| some things I would never spray paint on an overpass. | bir ust gecite spreyle bile yazilamayacak seyler. bir üst geçite spreyle bile yazılamayacak şeyler. bir üst geçite spreyle bile yazılamayacak şeyler. | The Firm-2 | 1993 |