Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 15892
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Create a new approach to the problem. | Probleme farklı bir çözüm yaratmak. Probleme farklı bir çözüm yaratmak. Soruna yeni bir bakış açısıyla yaklaşıyor. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
It's impressive. | Etkileyici. Etkileyici. Çok etkileyici. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I don't know what it means, but it's impressive. | Ne demek olduğunu bilmiyorum ama etkileyici. Ne demek olduğunu bilmiyorum ama etkileyici. Tam olarak ne anlama geldiğini kestiremiyorum ama çok etkileyici. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
She really is special. | Echo gerçekten özel. Echo gerçekten özel. Gerçekten özel biriymiş. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Special isn't always a good thing here, boyd. | Burada özel olmak her zaman iyi değildir, Boyd. Burada özel olmak her zaman iyi değildir, Boyd. Burada özel olmak her zaman iyi değildir, Boyd. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Dewitt's a businesswoman. | Dewitt bir iş kadını. Dewitt bir iş kadını. Dewitt bir iş kadını. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Is she really gonna harm her best active? | Gerçekten de en iyi ajanına zarar verebilir mi? Gerçekten de en iyi ajanına zarar verebilir mi? En iyi ajanına zarar verir mi sence? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Echo wasn't always the best. | Echo her zaman en iyi değildi. Echo her zaman en iyi değildi. Echo hep en iyisi değildi. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You're talking about alpha. | Alpha'dan bahsediyorsun. Alpha'dan bahsediyorsun. Alfa'dan mı bahsediyorsun? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I'm just saying sometimes the best thing to hope for is good enough. | Bahsettiğim şey, bazen iyi olmanın bile yeterli olduğu. Bahsettiğim şey, bazen iyi olmanın bile yeterli olduğu. Tek söylediğim bazen elinden gelenin en iyisini yapmak yeterli olur. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
* I've got to find the freedom that's promised me * | Bulmalıyım bana vaad edilen özgürlüğü Bulmalıyım bana vaad edilen özgürlüğü | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
* freedom from our struggles and our misery * | Acı ve kederi yok eden özgürlüğü Acı ve kederi yok eden özgürlüğü | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
* freedom is all we need * | Hepimizin ihtiyacı olan özgürlüğü Hepimizin ihtiyacı olan özgürlüğü | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
* to heal the pain of history * | Geçmişin acılarını dindiren özgürlüğü Geçmişin acılarını dindiren özgürlüğü | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
* to heal the pain of history * | Acı ve kederi yok eden özgürlüğü Acı ve kederi yok eden özgürlüğü | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
* each day when the sun shines upon my eyes * | Her gün aydınlatınca güneş gözlerimi Her gün aydınlatınca güneş gözlerimi | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
* I'm saving it up for a rainy day * | Yağmurlu bir gün için saklıyorum onu Yağmurlu bir gün için saklıyorum onu | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
* I got to find The freedom that's promised me * | Bulmalıyım bana vaat edilen özgürlüğü Bulmalıyım bana vaat edilen özgürlüğü | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
We call it the tabula rasa | Buna "tabula rasa", yani "boş sayfa" diyoruz. Buna "tabula rasa", yani "boş sayfa" diyoruz. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Now imagine the imprint process filling it, | Şimdi yükleme sürecinin beyni doldurduğunu ve yeni bir kişilik yarattığını hayal edin. Şimdi yükleme sürecinin beyni doldurduğunu ve yeni bir kişilik yarattığını hayal edin. ...bu kelime daha farklı bir anlama geliyor. ...bu kelime daha farklı bir anlama geliyor. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Why not default them with, uh, ninja skills. | Niye hepsine doğrudan Ninja yeteneklerini yüklemiyoruz? Niye hepsine doğrudan Ninja yeteneklerini yüklemiyoruz? Neden şimdiki hallerine dövüş bilgisi koymuyorsunuz? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
And? Blood. | Sonuç? Kan, çığlıklar, ölüm. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Alpha could have killed Echo when he escaped, | Alpha kaçarken Echo'yu öldürebilirdi ama onu canlı bıraktı. Alpha kaçarken Echo'yu öldürebilirdi ama onu canlı bıraktı. Alfa kaçmadan önce Echo'yu öldürebilirdi ama öldürmedi. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Find out who's connected | Dollhouse ile bağlantısı olan kişiyi bulursan, bir daha beni görmeyeceksin. Dollhouse ile bağlantısı olan kişiyi bulursan, bir daha beni görmeyeceksin. Dollhouse'la bağlantılı kişiyi bulursan beni bir daha görmezsin. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You don't know me, but I checked you out plenty, Agent Ballard. | Sen beni tanımıyorsun ama ben senin gibi yüzlercesini araştırdım, Ajan Ballard. Sen beni tanımıyorsun ama ben senin gibi yüzlercesini araştırdım, Ajan Ballard. Beni pek tanımıyorsun ama senin kim olduğunu araştırdım, Ajan Ballard. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You don't close. | Kapatmazsınız. Kapatmazsınız. Davalarını kapatamıyorsun. Birçoğuna göre Dollhouse bir bilim kurgu ürünü. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Hello, Victor. | Merhaba, Victor. Merhaba, Victor. Merhaba, Victor. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
What am I looking for? | Kullanılmıyorsa ben ne bulacağım orada? Kullanılmıyorsa ben ne bulacağım orada? Nereyi araştıracağım? Bodrum katını. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
What is that? Why is it beeping? | Bu da ne? Niye ötüyor? Bu da ne? Niye ötüyor? Bu ne? Neden ötüyor? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
So, | Ee, ilk önce kim kimi öpmüştü? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I don't know, but... she did. | Bilmiyorum ama... İlk o. Bilmiyorum ama... İlk o. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
She kissed me. He lunged at me | O öpmüştü. Bir üniversite partisinde üzerime atlamıştı. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Oh! Well, yeah, it was | Atlamıştım çünkü yüzünde "Beni öp." der gibi bir ifade vardı. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
because you, you know, you did the little "kiss me" face. | ...dudaklarınla "beni öp" dedin. ...dudaklarınla "beni öp" dedin. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
He had one of those sad, little | Çaresiz gözüken küçük bir keçi sakalı... Çaresiz gözüken küçük bir keçi sakalı... Küçücük, şeker mi şeker bir keçi sakalı vardı... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
peach fuzz goatee... | Ayrıca FBI'da Dollhouse'u araştıran bir ekibin olduğu yalanlıyor. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Now, I'm about to say something | Birazdan söyleyeceklerim seni biraz korkutabilir, tamam mı? Birazdan söyleyeceklerim seni biraz korkutabilir, tamam mı? Şimdi söyleyeceğim şey biraz da olsa seni korkutabilir. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Little Lucy | Sevimli Lucy'nin geniş omuzları var. Sevimli Lucy'nin geniş omuzları var. Küçük Lucy'nin amerikan futbolcusu gibi omuzları var. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
So, | Yani lezbiyen mi olacak? Yani lezbiyen mi olacak? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Big baby, narrow birth canal. | Bebek büyük ama doğum kanalı dar. Bebek büyük ama doğum kanalı dar. Büyük bir bebek ama küçük bir doğum kanalı var. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
So, you and I have some work to do, okay? | Bu yüzden, birlikte biraz çalışmamız gerek, tamam mı? Bu yüzden, birlikte biraz çalışmamız gerek, tamam mı? Şimdi yapacaklarımız var, tamam mı? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
And you have to get ready to hold your baby girl | Sen de küçük kızını kucaklamaya hazır ol... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
'cause your wife's going to be a little wiped out. Ready? | ...çünkü eşin biraz kendinden geçecek. Hazır mısın? ...çünkü eşin biraz kendinden geçecek. Hazır mısın? ...çünkü karın bitap düşmüş olacak. Hazır mısın? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Okay. | Tamam. Şimdi, it. Tamam. Şimdi, it. Tamam. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Now... push. | Şimdi... Ikın. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Here's a promise: | Sana söz veriyorum; Sana söz veriyorum; Sözüme inan. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
all this scary, painful stuff | ...bütün bu korkutucu, acılı şeyleri hatırlamayacaksın bile. ...bütün bu korkutucu, acılı şeyleri hatırlamayacaksın bile. Tüm bu korkunç, acı dolu anları hatırlamayacaksın bile. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I want to forget! | Unutmak istiyorum! Unutmak istiyorum! Unutmak istiyorum! | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
How are you feeling? | Kendini nasıl hissediyorsun? Kendini nasıl hissediyorsun? Nasılsın? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Shall I go now? | Gidebilir miyim? Gidebilir miyim? Gidebilir miyim? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
If you like. | İstersen. İstersen. İstersen gidebilirsin. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Good day. | İyi günler. İyi günler. İyi günler. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I wasn't certain where to sit. | Nereye oturacağıma karar veremedim. Nereye oturacağıma karar veremedim. Nereye oturacağıma emin olamadım. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I swam 30 laps today. | Bugün 30 tur yüzdüm. Bugün 30 tur yüzdüm. Böyle... Koltuktan kalk, Echo. Bugün 30 tur yüzdüm. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I'm tired now. | Şu anda çok yorgunum. Şu anda çok yorgunum. Yorgunum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
It's important to exercise. | Egzersiz yapmak önemlidir. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I try to be my best. | Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Elimden gelenin en iyisini yaparım. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Are you? | Sen? Sen? Öyle misin? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Excuse me? | Efendim? Efendim? Anlamadım? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Are you your best? | Sen kendinin en iyi hali misin? Sen kendinin en iyi hali misin? En iyi misin? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I'm... not sure how to know that. | Bunu bildiğimden emin değilim. Bunu bildiğimden emin değilim. Bunu bilmiyorum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I think if you always try, | Hep denemeye devam edersen bence en iyi budur. Hep denemeye devam edersen bence en iyi budur. Hep çabalaman... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
that's best. | ...zaten en iyisidir. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
right? | Değil mi? Değil mi? Değil mi? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Every day is a chance to be better. | Her yeni gün, daha iyi olmak için bir fırsattır. Her yeni gün, daha iyi olmak için bir fırsattır. Yaşadığın her gün kendini geliştirmek için bir nimettir. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
They're eating lunch. | Öğlen yemeği yiyorlar. Öğlen yemeği yiyorlar. Yemek yiyorlar. Hep birlikte yemek yiyorlar, dostum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
They're eating lunch together, man friend. | Birlikte öğlen yemeği yiyorlar, insan ve arkadaş olarak. Birlikte öğlen yemeği yiyorlar, insan ve arkadaş olarak. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Even the same table. | Masa bile aynı. Masa bile aynı. Hep aynı masada. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
They're grouping. | Gruplaşıyorlar. Gruplaşıyorlar. Birlikte takılıyorlar. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Are you saying they remember each other? | Birbirlerini hatırladıklarını mı söylemek istiyorsun? Birbirlerini hatırladıklarını mı söylemek istiyorsun? Birbirlerini hatırladıklarını mı söylüyorsun? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
The wipes are clean. | Hafızaları bomboş. Hafızaları bomboş. Hafızaları tamamen silinmiş. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
This goes deeper than memory | Bu durum, hafızanın daha derinine... Bu durum, hafızanın daha derinine... Bu durum hafızadan öte içgüdülerinden kaynaklanıyor. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
into instinctual survival patterns. | ...içgüdüsel hayatta kalma yöntemlerinden kaynaklanıyor. ...içgüdüsel hayatta kalma yöntemlerinden kaynaklanıyor. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Whole mess of sparrows turning on a dime. | Bütün oklar bir onluğa yöneliyor. Bütün oklar bir onluğa yöneliyor. Serçelerin havuz başında toplanması ya da... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
They're not bison, Topher. 1 | Onlar bizon değil, Topher. Onlar bizon değil, Topher. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
They're a little bit bison. | Biraz da olsa bizonlar. Biraz da olsa bizonlar. Aslında bir bakıma bizon sayılırlar. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
The problem is not insurmountable. | Aşılamayacak bir problem değil. Aşılamayacak bir problem değil. Halledilemeyecek bir sorun değil. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Upon review, | Görev isteğiniz incelendikten sonra bu görevin... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
your engagement was flagged | ...sizin eşleştirilmeniz belli özel istekler olarak işaretlenmiş. ...sizin eşleştirilmeniz belli özel istekler olarak işaretlenmiş. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Before, | Önceden bana, kimsenin ne istediğimi bilmeyeceğini söylemiştiniz. Önceden bana, kimsenin ne istediğimi bilmeyeceğini söylemiştiniz. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
our computers do calculate possible risks | ...bilgisayarlarımız, ajanlarımız için muhtemel riskleri hesaplıyor. ...bilgisayarlarımız, ajanlarımız için muhtemel riskleri hesaplıyor. ...bilgisayarlarımız ajanlarımızın maruz kalacağı riskleri hesaplarlar. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
But you... you don't know. | Ama siz de bilmiyor musunuz? Ama siz de bilmiyor musunuz? Ama siz ayrıntıları bilmiyorsunuz. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
No one knows the details of your engagements | Kimse eşleştirilmelerin detaylarını bilmez... Kimse eşleştirilmelerin detaylarını bilmez... Görevinizin ayrıntılarını sizden başka hiç kimse bilmiyor. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
but you. | ...siz hariç. ...siz hariç. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Excuse me. | Affedersiniz. Çok özür dilerim. Affedersiniz. Çok özür dilerim. Affedersiniz. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
DeWitt. | Ben DeWitt. 1 Ben DeWitt. 1 DeWitt. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Yes, sir, of course I understand your concern. | Evet, efendim. Elbette endişenizi anlıyorum. Evet, efendim. Elbette endişenizi anlıyorum. Tabii ki endişelerinizi anlıyorum efendim. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Our main goal now is to complete this matter | Şu anki ana amacımız, bu sorunu elimizden geldiğince çabuk gidermek. Şu anki ana amacımız, bu sorunu elimizden geldiğince çabuk gidermek. Şimdiki başlıca amacımız bu konuyu mümkün olan en kısa zamanda kapatmak. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
as quickly as possible. | Henüz hiçbir şeyden emin olamayız. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Well, he needs closure. | Onun kapatılması gerekiyor. Onun kapatılması gerekiyor. İhtiyacı olan bu konuya bir nokta koyması. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
And we are the experts | Ve insanların ihtiyacı olan şeyleri kendilerine vermekte uzmanız, değil mi? Ve insanların ihtiyacı olan şeyleri kendilerine vermekte uzmanız, değil mi? Zaten biz de insanların ihtiyaçlarını karşılamakta uzman değil miyiz? 1 | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Yes, sir, I'll keep you in... | Evet, efendim. Sizi bilgilendirmeye devam edeceğim. Evet, efendim. Sizi bilgilendirmeye devam edeceğim. Tabii efendim. Gelişmelerden sizi haberdar... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
formed. | ...ederim | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Good bye. | Hoşça kalın. Hoşça kalın. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I didn't offer you a drink. | Size içki ısmarlamadım. Size içki ısmarlamadım. İçecek bir şeyler ikram etmemiştin. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Tea or something stronger? | Çay veya daha etkili bir şey alır mısınız? Çay veya daha etkili bir şey alır mısınız? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
These computers, | Bu bilgisayarlar, daha çok para öde derse, ben de öderim. Bu bilgisayarlar, daha çok para öde derse, ben de öderim. Şu sizin bilgisayarlarınız daha çok ödememi söylüyorlarsa öderim. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Judith will handle the details. | Detayları Judith halledecek. Detayları Judith halledecek. Judith ayrıntıları sizinle görüşecektir. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
It is not for me, you know. | Benim için değil, biliyorsunuz. Benim için değil, biliyorsunuz. Bu görev kendim için değil. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
This night... | Bu gece... Bu gece... Bu gece... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |