Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158340
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| You have to thank the Creator when He doesn't show you the way. | Kul, gül olmadan da şükredendir. | Takva-1 | 2006 | |
| Come. Come and sit down. | Gel, gel otur şöyle. | Takva-1 | 2006 | |
| You're all confused now. | Biliyorum, kafan karışık şimdi. | Takva-1 | 2006 | |
| But oull yourself together. | Hadi topla kendini, hadi. | Takva-1 | 2006 | |
| l know you feel like going mad. | Biliyorum, aklını oynatacak gibisin. | Takva-1 | 2006 | |
| The only good thing about sin is the chance to repent. | Günahın çirkin olmayan tek yanı, ona edilen tövbedir. | Takva-1 | 2006 | |
| Repent. Repent. | Tövbe et hemen, tövbe et. | Takva-1 | 2006 | |
| Don't think l'm stupid. | Beni de yabana atma. | Takva-1 | 2006 | |
| Stop asking questions that have no answers. | Cevapsız soruları kendine sormaktan vazgeç. | Takva-1 | 2006 | |
| Just forget it. Don't worry about it. | Bırak, koy ver gitsin. | Takva-1 | 2006 | |
| l used to think it was enough to know the end: death. | Başta sonu bilmek yeter sandım. Sonda ne var? Ölüm. | Takva-1 | 2006 | |
| What about after death? | Ölümden sonra? | Takva-1 | 2006 | |
| l thought it was enough to know that. | İşte bunu bilince tamam sandım. | Takva-1 | 2006 | |
| l thought the fear of God would out me in order. | Yaradan'ın korkusu, O'nun korkusu beni düzene sokar sandım. | Takva-1 | 2006 | |
| l just wanted to be a good person, Muhittin. | Ben sadece iyi bir insan olmak istedim, Muhittin. | Takva-1 | 2006 | |
| l just wanted to be a good person. | Sadece iyi bir insan. | Takva-1 | 2006 | |
| God is everywhere. | O her zaman ve her yerde var. | Takva-1 | 2006 | |
| God is everywhere. | Yaradan her zaman her yerde var. | Takva-1 | 2006 | |
| You have to do what He wants, and not do what He doesn't want. | O'nun dediklerini yaparsan, O'nun istemediklerini yapmazsan... | Takva-1 | 2006 | |
| Then you're a good person in this world and will find peace in the other world. | ...hem bu dünyada iyi bir insan olursun, hem de öbür dünyada rahat edersin. | Takva-1 | 2006 | |
| But it doesn't work. lt's not possible. | Ama olmadı. Olmuyor. | Takva-1 | 2006 | |
| There is always the devil. | Şeytan her zaman var. | Takva-1 | 2006 | |
| Maybe what we call the devil is mankind itself. | Belki de şeytan dediğimiz bizzat kendimiziz. | Takva-1 | 2006 | |
| Are you saving money? | Para biriktiriyor musun be? | Takva-1 | 2006 | |
| A little bit. | Biriktirdim, üç beş kuruş. | Takva-1 | 2006 | |
| Good for you, good for you. | Aferin sana, aferin. | Takva-1 | 2006 | |
| l wish l could send it to my mother and my father. | Şimdi, göndersem onları annemle babama. | Takva-1 | 2006 | |
| Why don't you send it? | Eee gönder sen de? | Takva-1 | 2006 | |
| l have to change it into dollars. | Dolara çevirmek lazım abi. | Takva-1 | 2006 | |
| ln my country they only accept dollars. | Geçmez bizim orada başka para. | Takva-1 | 2006 | |
| Then get it changed. | E çevir o zaman. | Takva-1 | 2006 | |
| Where? The tea boy said you know these things. | Nereden çevireyim ben. Sordum çaycıya, anlar dedi Muharrem abi. | Takva-1 | 2006 | |
| l know nothing about dollars. That tea boy talks rubbish. | Ben dolardan falan anlamam. Gevezelik etmiş o çaycı. | Takva-1 | 2006 | |
| l try not to even touch it if l don't have to. | Mümkün olsa elimi bile sürmem ona. | Takva-1 | 2006 | |
| Peace be upon you, Master Muharrem. | Selâmün aleyküm Muharrem Efendi. | Takva-1 | 2006 | |
| May peace be upon you, too. Please sit down. | Aleyküm selam. Buyurun. | Takva-1 | 2006 | |
| l sent the boy with the goods. That's not why we are here. | Ben çocukla gönderdim. Yok yok. Biz onun için gelmedik. | Takva-1 | 2006 | |
| These friends are also contractors. | Bu arkadaşlar da müteahhit. | Takva-1 | 2006 | |
| They have a lot of debris, and they need sacks. | Tadilat işleri oluyor, molozları oluyor. Onlar için çuval ihtiyaçları var. Hani onların da var. | Takva-1 | 2006 | |
| What sacks? | Ne çuvalı? | Takva-1 | 2006 | |
| Master Muharrem, l bought some from you yesterday. | Muharrem Efendi, dün geldik ya, aldık. | Takva-1 | 2006 | |
| Like the last time, 5OO kilos? Yeah, yeah. | Geçen seferki kadar mı abi? 500 kilo mu? Evet evet. | Takva-1 | 2006 | |
| Are you all right, my friend? | İyi misiniz usta? | Takva-1 | 2006 | |
| l am fine, by the grace of God, l am fine. | İyiyim, Allah'a çok şükür. Çok şükür. | Takva-1 | 2006 | |
| His grace is all that matters. | Çok şükür. Şükür işte. Yani... | Takva-1 | 2006 | |
| As l told you yesterday, buying sacks is just an excuse. | ...dün de söyledim ya aslında çuval bahane. | Takva-1 | 2006 | |
| What matters is your reputation, isn't that right, Orhan? | Önemli olan yani sizin ününüz. Değil mi, Orhan? | Takva-1 | 2006 | |
| Yes, sir. Everyone is talking about you. | Evet efendim. Taa bizim oralara kadar yani. | Takva-1 | 2006 | |
| Get 5OO kilos each for Orhan and me. | Orhan'a da bana da 500 kilo hazırlayıver. | Takva-1 | 2006 | |
| Do we have that many? Of course we do. | Var mı o kadar Muhittin? Olmaz mı abi? | Takva-1 | 2006 | |
| The same price, is that right? | Aynı fiyat değil mi? | Takva-1 | 2006 | |
| Are you sure, my boy? | Emin misin oğlum?! | Takva-1 | 2006 | |
| Muhittin? Of course, we've got olenty. | Muhittin? Bir sürü var ya abi. | Takva-1 | 2006 | |
| Weigh them then. | Tart o zaman. | Takva-1 | 2006 | |
| Could l say we got the calculations wrong? | Hesabı yanlış yapmışız desem? | Takva-1 | 2006 | |
| But l already let Mr. Ali pocket that seven billion. | Yediyi Ali Bey'e kaptırdık. | Takva-1 | 2006 | |
| l can't do the same thing twice. | Bir daha aynı şeyi hem de ikinci kere yapamam. Bir daha yapamam. | Takva-1 | 2006 | |
| ''Be patient,'' Rauf said. | "Sabır" dedi. | Takva-1 | 2006 | |
| l wish l had been patient and hadn't given the money to Mr. Ali. | Sabretseydim, Ali Bey'e vermeseydim parayı. | Takva-1 | 2006 | |
| There's no going back now. l'll have to sell again, and again. | Artık geri dönüş yok. Bir daha satacağız. Bir daha satacağız. | Takva-1 | 2006 | |
| Alms, for God's mercy. | Allah rızası için bir sadaka. | Takva-1 | 2006 | |
| What are you doing here? Pardon? | Sen burada ne arıyorsun? Anlamadım? | Takva-1 | 2006 | |
| l'll show you pardon! | Ben sana anlatmasını bilirim! | Takva-1 | 2006 | |
| l am a murid from this order, and the watchdog at this door. | Ben bu dergâhın müridi, bu kapının köpeğiyim. | Takva-1 | 2006 | |
| Who are you? Don't you recognize me, Master Muharrem? | Söyle bana kimsin sen? Kimsin sen? Tanımadınız mı Muharrem Efendi? | Takva-1 | 2006 | |
| l am the Sheikh's daughter. | Ben şeyh Cemal Efendi'nin kızıyım. | Takva-1 | 2006 | |
| This is a humble soul caught at the threshold of enlightenment. | Şu gördüğünüz zat, ermekle ermemek arasında kaldı. | Takva-1 | 2006 | |
| These things happen at times. | Bu, dönem dönem olur. | Takva-1 | 2006 | |
| Master Muharrem came here to us as a gift from Allah. | Muharrem Efendi, Allah tarafından dergâhımıza gönderilmiş bir hediyedir. | Takva-1 | 2006 | |
| As you know, this was revealed to me... | Bu da hepinizin bildiği gibi... | Takva-1 | 2006 | |
| ...in a dream a few months ago. | ...daha bir kaç ay önce bir rüyamda bana müjdelenmişti. | Takva-1 | 2006 | |
| Look at this gift from God! l told him: | Bu zamanda bize gönderdiğin hediyeye bak! Dedim ki ona: | Takva-1 | 2006 | |
| l have a pretty daughter, l want to give her to you as a wife. | "Güzel bir kızım var. Sana vereyim" dedim. | Takva-1 | 2006 | |
| But he said: ''No. l have renounced such things. | Yok dedi mübarek. "Biz elimizi eteğimizi bu işlerden çektik. | Takva-1 | 2006 | |
| l don't want to marry, l want to serve this house.'' | Bize düşen damatlık değil, bu kapıya hizmettir" dedi. | Takva-1 | 2006 | |
| The journey to Allah is the first stage on the mystical path. | Seyrillallah tarikat yolculuğunda ilk seyirdir. | Takva-1 | 2006 | |
| The second is the journey within God... | Bu ikincisine Seyrifillah denir. | Takva-1 | 2006 | |
| Once the ascent is completed, the descent begins. | Yükselme bitip, iniş başlayınca... | Takva-1 | 2006 | |
| The way back to the heavens is called the journey from Allah. | ...tekrar arşa kadar olan seyre seyr i anillah denir. Allah'tan geri dönüş. | Takva-1 | 2006 | |
| The next descent is the journey to the world of substances. | Arştan sonra yere kadar inişe, seyr i fil eşya denir. | Takva-1 | 2006 | |
| The lost consciousness of substances is regained... | Eşyayı unutmuş idi... | Takva-1 | 2006 | |
| ...but the knowledge of truth is retained. | ...inerken tekrar eşyayı tanır. | Takva-1 | 2006 | |
| One descends again to the level of the creatures, and calls them to the Sublime. | Hakikatini bilir ve mahlûkatın seviyesine inerek, kulları Mevla'ya davet eder. | Takva-1 | 2006 | |
| That is how one becomes a spiritual guide. | İrşat makamı verilir. | Takva-1 | 2006 | |
| Completion of these four stages of the journey... | Bu şekilde dört seyir tamamlanınca... | Takva-1 | 2006 | |
| ... is equivalent to a spiritual ascension. | ..miraç ı ruhani hâsıl olur. ...miraç ı ruhani hâsıl olur. | Takva-1 | 2006 | |
| But the descent is not always easy. And at times... | İşte bu yükselmeden iniş her zaman kolay olmaz. Bazen de... | Takva-1 | 2006 | |
| I have no doubt in his faith and trust in Allah. | Onun imanından, bağlılığından zerre kadar şüphem yoktur. | Takva-2 | 2006 | |
| I can call them, but we've hardly sold any. Just do it. | Açalım da onlar fazla gitmiyor. İyi, bak işte. | Takva-2 | 2006 | |
| I give you permission to lead the dhikr this evening. | Destur veriyorum. Bu akşam zikri sen yaptır. | Takva-2 | 2006 | |
| ...my sins. | Tövbe estağfurullah. | Takva-2 | 2006 | |
| No, no. I must have just nodded off. | Yok, yok. Öyle içim geçmiş biraz Ali Bey. | Takva-2 | 2006 | |
| I was just having a little doze and Ali caught me. | Sorma, içim geçmiş dükkânda, Ali Bey yakaladı. | Takva-2 | 2006 | |
| My father entrusted me to Ali's father when I was a young child. | Ben bu dükkâna baba yadigârıyım. Babam küçücükken... | Takva-2 | 2006 | |
| Still, I shouldn't sleep in the shop. | Eee, dükkânda da uyumamak lazım. | Takva-2 | 2006 | |
| You can go. I'll lock up. | Sen çık Muharrem, ben kapatırım. | Takva-2 | 2006 | |
| I ate earlier and went to the mosque... | Bugün yemeği erken yiyeceğim tuttu namazdan önce... | Takva-2 | 2006 | |
| So I thought I'd stop by and ask how you were doing. | Çıkışta da aklıma bir anda sen düştün. | Takva-2 | 2006 | |
| Is there a dhikr today? | Bugün zikir mi var? | Takva-2 | 2006 | |
| It wasn't scheduled, actually, but some guests came from Ankara. | Yoktu ama aşağı mahalleye Ankara'dan misafirler gelmişler. | Takva-2 | 2006 |