Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158342
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I'll drop in again tomorrow. | O zaman ben yarın sabah filan uğrarım. | Takva-2 | 2006 | |
| Can I give him a message? | Kim aradı diyelim? | Takva-2 | 2006 | |
| He doesn't know me. I've got a building site across the road. | Beni tanımaz. Ben karşı tarafta inşaat işi yapıyorum. Karşı inşaat var ya. O işleri yapıyorum. | Takva-2 | 2006 | |
| All right, I'll droo in some Other day. As you like. | İyi. O zaman ben herhangi bir sabah filan uğrarım. Siz bilirsiniz. | Takva-2 | 2006 | |
| Mr. Muharrem isn't in. Can I take a message? | Muharrem Bey yok, bir notunuz varsa iletelim? | Takva-2 | 2006 | |
| Now I'm that idiot's secretary. | Sekreteri olduk dürzünün. | Takva-2 | 2006 | |
| It's up to you Master Muharrem. | Artık sen bilirsin, Muharrem Efendi. | Takva-2 | 2006 | |
| ...and I am still breastfeeding this one. | ...bu da mememde. | Takva-2 | 2006 | |
| I can't work as a cleaner any more. | O yüzden temizliğe de gidemiyorum artık. | Takva-2 | 2006 | |
| I'll come back some other time. | Ben yine uğrarım. | Takva-2 | 2006 | |
| I've worked out the rent increases due next month. | Ben de oturdum. Bu önümüzdeki ay bazı kiraların zam zamanı. Onları hesapladım. | Takva-2 | 2006 | |
| ...it boils down to 15% | ...%15, bence uygun olanı %15. | Takva-2 | 2006 | |
| If you think that's reasonable. | Sizce uygun olan oysa... | Takva-2 | 2006 | |
| I was at Mrs. Hayriye's house today, number 25 further up the block. | Bugün yukarıdaki mahallede 25 numaraya uğradım, Hayriye Hanımlara. | Takva-2 | 2006 | |
| If we don't need her rent, don't take it. | Eğer kira almak lazım değilse, alma. | Takva-2 | 2006 | |
| ...you must choose him. I won't take that sin uoon myself. | ...onu sen seç Muharrem. Biz bu vebale karışmayız. | Takva-2 | 2006 | |
| It is not right to interfere with charity. | Bu dengeye, bu yardım isteğine karışmak pek doğru değildir. | Takva-2 | 2006 | |
| If word spreads that we divert alms to this family to retrieve our rent... | Sonra kiraları tahsil etmek için, zekâtların o ailelere verildiği... | Takva-2 | 2006 | |
| Sometimes I get confused. | Bazen kafam karışıyor. | Takva-2 | 2006 | |
| It is difficult to deal with the public. | Halk ile uğraşmak zordur, Muharrem. | Takva-2 | 2006 | |
| Whether it's good or evil I cannot say. | Hayır mı şer mi bilmiyorum ama... | Takva-2 | 2006 | |
| I came to see my Sheikh. | ...şeyhimi görmeye geldim. | Takva-2 | 2006 | |
| I had a dream, Brother Rauf. May it be good. | Bir rüya gördüm Rauf kardeş. Hayır olsun. | Takva-2 | 2006 | |
| In fact, I often dream, but this one was different. | Gerçi, epeydir görüyorum ama bu seferki başka. | Takva-2 | 2006 | |
| I want to bow before my Sheikh and ask for his word. | Şeyhime yüz sürüp, kerametini istemeye geldim. | Takva-2 | 2006 | |
| What shall I do now? | Peki ben ne yapacağım şimdi? | Takva-2 | 2006 | |
| If only you'd asked for advice from my Sheikh before the morning orayer. | Keşke sabah namazından önce şeyhime danışsaydın. | Takva-2 | 2006 | |
| If only I had. | Keşke... Keşke. | Takva-2 | 2006 | |
| I come from across the road. | Ben karşıdan geliyorum. | Takva-2 | 2006 | |
| We're building there, I'm a contractor. My name is Erol. | Bizim inşaat işlerimiz var. Ben müteahhidim. Adım Erol. | Takva-2 | 2006 | |
| You're welcome. How can I help you? | Hoş geldiniz. Nasıl yardımcı olabilirim? | Takva-2 | 2006 | |
| I want to buy some sacks. | Ben bir miktar çuval alacaktım. | Takva-2 | 2006 | |
| Do you mind if I pay in dollars? | Dolar olmasında bir sakınca var mı? | Takva-2 | 2006 | |
| No, no. Why would I mind? | Yok canım. Niye sakınca olsun? | Takva-2 | 2006 | |
| It's a great honour to meet you, Master Muharrem. | Sizinle tanışabilmek bile benim için büyük bir ihsan Muharrem Efendi. | Takva-2 | 2006 | |
| I wanted to meet you and discuss religious matters. | Önemli olan sizinle tanışıp hasbıhal etmek. | Takva-2 | 2006 | |
| No, no. I do need sacks. But they were a good excuse. | Yok yok. Var, var, var. Çuvala ihtiyacım var ama vesile. | Takva-2 | 2006 | |
| I don't want to take up any more of your time. | Ben sizi daha fazla meşgul etmeyeyim. | Takva-2 | 2006 | |
| My God, how could I have done something so damn stupid? | Allah'ım ben ne halt yedim? | Takva-2 | 2006 | |
| What am I going to do now? | Ben ne halt işledim Allah'ım? | Takva-2 | 2006 | |
| I know that. Why did it take you so long? | Tamam, biliyoruz bankada olduğunu. Neredesin? | Takva-2 | 2006 | |
| Why do I have to deal with them, boy? | Niye beni muhatap ediyorsun oğlum?! | Takva-2 | 2006 | |
| I asked for seven billion for the sacks. | Ben çuvallarla birlikte 7 milyar istedim. | Takva-2 | 2006 | |
| It's a bit too much, I must have calculated it wrong, I'm tired. | Biraz fazla oldu. Yani yanlış hesap. Yorgunluk işte. | Takva-2 | 2006 | |
| Besides, I give alms regularly. | Üstelik, fitremizi, zekâtımızı da kuruşu kuruşuna ödüyoruz. | Takva-2 | 2006 | |
| My profit is halal and I'm entitled to it. | Ne kazandımsa helalimdir. | Takva-2 | 2006 | |
| I have to get rid of this filth. | Bu çirkefi temizlemeliyim. | Takva-2 | 2006 | |
| At least I got rid of seven out of the nine billion. | Neyse. Dokuzun yedisinden kurtulduk. Kaldı iki. | Takva-2 | 2006 | |
| Now I've got two left. | İki kere iki kaldı iki. | Takva-2 | 2006 | |
| Is something the matter? No, nothing, brother. | Bir şey mi oldu? Yok bir şey birader, yok bir şey. | Takva-2 | 2006 | |
| I have told so many lies, one after the other. | Üst üste ne kadar çok yalan söyledim. | Takva-2 | 2006 | |
| I have deceived so many people. | Ne kadar çok insan aldattım. | Takva-2 | 2006 | |
| What have I done? How could I do it? | Bunu nasıl yaptım? Nasıl yaptım? | Takva-2 | 2006 | |
| I need to keep calm. I need to keep calm. | Sakin olmalıyım. Sakin olmalıyım. | Takva-2 | 2006 | |
| What shall I do with this two billion now? | Şimdi bu iki milyarı ne yapacağım? En önemli mesele bu. | Takva-2 | 2006 | |
| I can't out it in my account. | Bankaya kendi adıma yatıramam. Ya bir duyan olursa? | Takva-2 | 2006 | |
| I can't take it back with me. | Hiç olmaz. Ben de saklayamam. | Takva-2 | 2006 | |
| It's impure. | Çünkü... çünkü bu para haram para. Dergâha nasıl sokarım? | Takva-2 | 2006 | |
| What if I take all the wrongdoing upon me? | Bütün günahını ben alsam? | Takva-2 | 2006 | |
| If he could just utter a word... | Bir küçücük kelam etse? | Takva-2 | 2006 | |
| Impossible. | Olmaz. | Takva-2 | 2006 | |
| I'm not forbidding you, brother. | Benimle alakası yok kardeş. | Takva-2 | 2006 | |
| I WAS ALONE I THOUGHT OF YOU | Yalnızdım. Seni düşündüm Yalnızdım. Seni düşündüm. | Takva-2 | 2006 | |
| I THOUGHT OF YOU I AM ALONE | Seni düşündüm. Yalnızım Seni düşündüm. Yalnızım. | Takva-2 | 2006 | |
| ...accept my tears, too. | ...benim gözyaşlarımı da kabul et. | Takva-2 | 2006 | |
| I've been very busy this morning, brother. | Ohoo. Bugün sabah sabah çok iş bitirdim ben abi. | Takva-2 | 2006 | |
| I delivered the sacks for that man from across the road... | Şu karşıdakinin mal vardı ya. Onları bu sabah... | Takva-2 | 2006 | |
| What's this I heard from Mr. Ali this morning? | Bu Ali Bey'in söyledikleri ne oluyor? | Takva-2 | 2006 | |
| What do you mean? It's my country. | Nasıl ne oluyor? Orası benim ülkem abi. | Takva-2 | 2006 | |
| No. But do you know how many nights I prayed... | Görmedim ama kaç gece sizler için dua ettim, biliyor musun sen? | Takva-2 | 2006 | |
| I can still hear the screams of the women. | Kaç kadın çığlığı var kulaklarımda bir bilsen. | Takva-2 | 2006 | |
| Don't tempt me. Stop all that or I'll kill you. | Beni de kendini de günaha sokma. Şimdi gebertirim seni! Sus! | Takva-2 | 2006 | |
| And you still dare to... Shut up or I'll kill you. Shut up! | Sen hâlâ isyan ediyorsun! Sus! Sus, şimdi gebertirim seni! Sus! | Takva-2 | 2006 | |
| It's not enough to thank God for his teaching and the way. | Sadece güle ve dikenine şükretmek yeterli değil. | Takva-2 | 2006 | |
| I know you feel like going mad. | Biliyorum, aklını oynatacak gibisin. | Takva-2 | 2006 | |
| Don't think I'm stupid. | Beni de yabana atma. | Takva-2 | 2006 | |
| I used to think it was enough to know the end: Death. | Başta sonu bilmek yeter sandım. Sonda ne var? Ölüm. | Takva-2 | 2006 | |
| I thought it was enough to know that. | İşte bunu bilince tamam sandım. | Takva-2 | 2006 | |
| I thought the fear of God would out me in order. | Yaradan'ın korkusu, O'nun korkusu beni düzene sokar sandım. | Takva-2 | 2006 | |
| I just wanted to be a good person, Muhittin. | Ben sadece iyi bir insan olmak istedim, Muhittin. | Takva-2 | 2006 | |
| I just wanted to be a good person. | Sadece iyi bir insan. | Takva-2 | 2006 | |
| But it doesn't work. It's not possible. | Ama olmadı. Olmuyor. | Takva-2 | 2006 | |
| I wish I could send it to my mother and my father. | Şimdi, göndersem onları annemle babama. | Takva-2 | 2006 | |
| I have to change it into dollars. | Dolara çevirmek lazım abi. | Takva-2 | 2006 | |
| In my country they only accept dollars. | Geçmez bizim orada başka para. | Takva-2 | 2006 | |
| I know nothing about dollars. That tea boy talks rubbish. | Ben dolardan falan anlamam. Gevezelik etmiş o çaycı. | Takva-2 | 2006 | |
| I try not to even touch it if I don't have to. | Mümkün olsa elimi bile sürmem ona. | Takva-2 | 2006 | |
| I sent the boy with the goods. That's not why we are here. | Ben çocukla gönderdim. Yok yok. Biz onun için gelmedik. | Takva-2 | 2006 | |
| Master Muharrem, I bought some from you yesterday. | Muharrem Efendi, dün geldik ya, aldık. | Takva-2 | 2006 | |
| I am fine, by the grace of God, I am fine. | İyiyim, Allah'a çok şükür. Çok şükür. | Takva-2 | 2006 | |
| As I told you yesterday, buying sacks is just an excuse. | ...dün de söyledim ya aslında çuval bahane. | Takva-2 | 2006 | |
| Could I say we got the calculations wrong? | Hesabı yanlış yapmışız desem? | Takva-2 | 2006 | |
| But I already let Mr. Ali pocket that seven billion. | Yediyi Ali Bey'e kaptırdık. | Takva-2 | 2006 | |
| I can't do the same thing twice. | Bir daha aynı şeyi hem de ikinci kere yapamam. Bir daha yapamam. | Takva-2 | 2006 | |
| "Be patient," Rauf said. | "Sabır" dedi. | Takva-2 | 2006 | |
| I wish I had been patient and hadn't given the money to Mr. Ali. | Sabretseydim, Ali Bey'e vermeseydim parayı. | Takva-2 | 2006 | |
| There's no going back now. I'll have to sell again, and again. | Artık geri dönüş yok. Bir daha satacağız. Bir daha satacağız. | Takva-2 | 2006 | |
| I'll show you pardon! | Ben sana anlatmasını bilirim! | Takva-2 | 2006 | |
| I am a murid from this order, and the watchdog at this door. | Ben bu dergâhın müridi, bu kapının köpeğiyim. | Takva-2 | 2006 | |
| I am the Sheikh's daughter. | Ben şeyh Cemal Efendi'nin kızıyım. | Takva-2 | 2006 |