Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158225
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Getting weaker since your grandmother died. | Büyükannen öldüğünden beri gitgide zayıf düştü. | Taken-7 | 2002 | |
| I kept asking him to see someone, but... | Sürekli doktora gitmesini söyledim ama... | Taken-7 | 2002 | |
| He wouldn't. | Gitmedi. | Taken-7 | 2002 | |
| He was so...resigned. | Bunu kabullenmişti. | Taken-7 | 2002 | |
| I guess he understood what was happening to him. | Sanırım başına neler geldiğini anladı. | Taken-7 | 2002 | |
| That sounds just like something he would say. | Bu, tam onun söyleyeceği türden bir şey. | Taken-7 | 2002 | |
| Damn it, Danny! | Biz senin ölmüş oğlunu uzay gemisinde gördüğüne inanıyoruz ama ben Superior gölüne gidemiyorum? Kahretsin, Danny! | Taken-7 | 2002 | |
| Carol, what's up? | Carol ne oldu? | Taken-7 | 2002 | |
| My husband just died is what's up. | Kocam öldü. Olan bu. | Taken-7 | 2002 | |
| My husband is dead, | Kocam öldü. Gürültü yapmayı kesersen sevinirim. | Taken-7 | 2002 | |
| ALLIE: People say that when we grow up. | Derler ki, büyüdüğümüz zaman bize öğretilen her şeyi reddederiz. | Taken-7 | 2002 | |
| we rebel against the world | Ailemizin bizi sokmak için çabaladığı dünyaya isyan ederiz. | Taken-7 | 2002 | |
| that part of growing up is kicking at the ties that bind. | Büyümenin bu kısmı her şeye isyan etmektir. | Taken-7 | 2002 | |
| But I don't think that's why we kick at all. | Ama isyanın asıl sebebinin bu olduğunu sanmıyorum. | Taken-7 | 2002 | |
| I think we kick when we find out that our parents | Sanırım, ailemizin dünya hakkında bizden daha fazla şey bilmediğini anladığımızda isyan ederiz. | Taken-7 | 2002 | |
| They don't have all the answers. | Onlar her şeyi bilmezler. | Taken-7 | 2002 | |
| We rebel when we find out that they've been lying to us all along. | Baştan beri Noel baba konusunda bize yalan söylediklerini anladığımızda isyan ederiz. | Taken-7 | 2002 | |
| Hey, do you like Husker Du? | Hüsker Dü'den hoşlanır mısın? Bence Bob Mould daha iyi. | Taken-7 | 2002 | |
| I saw them last year in Sacramento. | Onları geçen yıl Sacramento'da izlemiştim. Harikaydı. | Taken-7 | 2002 | |
| I'm Nina Toth. | Ben Nina Toth. Gördüğün en tuhaf şey neydi? LSD'nin sebep oldukları sayılmaz. | Taken-7 | 2002 | |
| I'm Lisa. Hi. | Ben Lisa. Selam. | Taken-7 | 2002 | |
| So how was your first day? | İlk günün nasıldı? | Taken-7 | 2002 | |
| Brutal? | Vahşi? | Taken-7 | 2002 | |
| This place is totally harsh, so I'm gonna make a suggestion. | Çöl fırtınası operasyonunda oğlumuz Luke'u kaybettik. Burası berbat. Bir önerim var. | Taken-7 | 2002 | |
| You wanna be friends? | Arkadaş olmak ister misin? Ömür boyu mu? | Taken-7 | 2002 | |
| And that's my stepdad. | Bu da üvey babam. | Taken-7 | 2002 | |
| Really? Yep. | Sahi mi? Evet. | Taken-7 | 2002 | |
| My mum's in Berkeley taking a class in alternative nutrition. | Annem, Berkeley'de alternatif beslenmeler konusunda ders alıyor. | Taken-7 | 2002 | |
| So it's just me and Danny. | Yalnızca Danny ve ben varız. | Taken-7 | 2002 | |
| Well, I gotta go. | Gitmem gerek. Tamam. Beni mutlaka ara. | Taken-7 | 2002 | |
| All right. Okay. | Oldu. Tamam. | Taken-7 | 2002 | |
| RONALD REAGAN: Think how quickly | Düşünsenize, bir uzaylı saldırısı olsa, insanlar farklılıklarını ne kadar çabuk unuturlardı. | Taken-7 | 2002 | |
| What could be more alien... | Aya gitmek para israfından başka bir şey değil. | Taken-7 | 2002 | |
| Wait till she forms her own band. | Hele bir grup kursun. | Taken-7 | 2002 | |
| Lisa, come on. Dinner's ready. | Hadi gel Lisa, yemek hazır. | Taken-7 | 2002 | |
| Potatoes... | Patates... | Taken-7 | 2002 | |
| Everything all right? | Her şey yolunda mı? Ceketimin cebinde bir telefon numarası var. | Taken-7 | 2002 | |
| Could you get it for me? | Getirebilir misin? | Taken-7 | 2002 | |
| Yeah. | Russell Keys'in kafasındaki cihazı çıkardıklarında neler olacağını bilemezdi. Evet. | Taken-7 | 2002 | |
| And number two. | Ve iki numara... | Taken-7 | 2002 | |
| That ought to hold you. | Sanırım bu seni idare eder. | Taken-7 | 2002 | |
| Mr Holding, do you have any champagne? | Bay Holding, şampanyanız var mı? Pepsi var. | Taken-7 | 2002 | |
| Pepsi will do. All right. | O da olur. Tamam. | Taken-7 | 2002 | |
| Just don't expect me to give you | Yani bu adamları yakalıyoruz, kafalarındakini çıkarıyoruz. Hatta bazılarını öldürüyoruz. Sana "Artık bir kadınsın" nutuğu çekmemi bekleme. | Taken-7 | 2002 | |
| I'm really glad you called me. | Beni aramana çok sevindim. Geldiğine çok sevindim. | Taken-7 | 2002 | |
| Ladies. | Bayanlar. Sağ olun. | Taken-7 | 2002 | |
| Thank you. | Şimdi buradasın, hepiniz buradasınız çünkü ortak bir tecrübe yaşadığınıza inanıyorsunuz. | Taken-7 | 2002 | |
| Thanks. Lisa... | Sağ ol. Lisa... | Taken-7 | 2002 | |
| Today you are a woman. | Artık kadınsın. | Taken-7 | 2002 | |
| Well said! Cheers. | Güzel laf. Şerefe. | Taken-7 | 2002 | |
| You're the very first person I ever met | İlk defa karavanda yaşayan biri ile tanıştım. | Taken-7 | 2002 | |
| My stepdad's a musician, | Üvey babam müzisyen. Çaldıkları barın sahibi kadının ona borcu vardı. | Taken-7 | 2002 | |
| so we just wound up with this trailer. | Biz de buraya gelmek zorunda kaldık. Özür dileme. Bu çok...Sıra dışı. | Taken-7 | 2002 | |
| I know, I'm totally strung out on television. | Biliyorum. TV ile bütünleştim. Nina tekrar teşekkürler. | Taken-7 | 2002 | |
| It was a pleasure meeting you. | Seninle tanışmak bir zevkti. Sorun değil. | Taken-7 | 2002 | |
| Next time Lisa needs anything from the store, | Lisa'nın marketten bir şeye ihtiyacı olduğunda beni arayın hangi reyon olduğunu söylerim. | Taken-7 | 2002 | |
| You sure you don't need a ride? | Seni bırakmamı istemediğine emin misin? Annem alacak. | Taken-7 | 2002 | |
| Guess you're gonna go out and get all grown up now, huh? | Artık hayatına devam edip büyüyebilirsin ha? | Taken-7 | 2002 | |
| Your mum would be sad she was missing it. | Annen bunu kaçırdığına üzülecek. | Taken-7 | 2002 | |
| You're getting really good on those drums. | Davul konusunda gitgide ustalaşıyorsun. Sağ ol. | Taken-7 | 2002 | |
| Thanks. | Bir gruba dâhil olmanın güzelliği bu işte. Kendimi çok normal hissetmemi sağlıyor. | Taken-7 | 2002 | |
| Danny, I'd like to take Watson for a walk now. | Danny, Watson'ı yürüyüşe çıkarmak istiyorum. | Taken-7 | 2002 | |
| I'll leave the door open for you. | Kapıyı açık bırakırım. Sağ ol. | Taken-7 | 2002 | |
| Come here. | Buraya gel. Hadi. | Taken-7 | 2002 | |
| Watson, come on. | Watson hadi. | Taken-7 | 2002 | |
| Shh! Watson! | Sessiz ol Watson. | Taken-7 | 2002 | |
| Watson, what is it? | Watson ne var? | Taken-7 | 2002 | |
| Today you are a woman. | Artık bir kadınsın. | Taken-7 | 2002 | |
| Why do you think the aliens took all their stuff back? | Sence uzaylılar neden her şeyi geri aldılar. | Taken-7 | 2002 | |
| What makes you think they took it all? | her şeyi aldıklarını nereden biliyorsun? | Taken-7 | 2002 | |
| Enjoy. Thank you. | İyi eğlenceler. Sağ ol. | Taken-7 | 2002 | |
| I hear this was quite a show. | Bayağı güzel bir gösteri olduğunu duydum. | Taken-7 | 2002 | |
| I find I have a lot of free time on my hands. | Çok fazla boş zamanım olduğunu fark ettim. | Taken-7 | 2002 | |
| Imagine that. | Tahmin ederim. | Taken-7 | 2002 | |
| How's Becky? | Becky nasıl? | Taken-7 | 2002 | |
| You want to have a conversation | Eğer sonunda bu masanın üzerinden atlayıp yumruğumu ağzına... | Taken-7 | 2002 | |
| and stuffing my fist down your throat, | ...yerleştirmeyeceğim bir konuşma istiyorsan, o konuyu açma. | Taken-7 | 2002 | |
| We're not enemies anymore, Tom. | Artık düşman değiliz Tom. | Taken-7 | 2002 | |
| I'm a private citizen now. | Artık sıradan bir vatandaşım. | Taken-7 | 2002 | |
| Our friends saw to that when they took all our evidence. | Dostlarımız elimizdeki kanıtları alınca böyle oldu. | Taken-7 | 2002 | |
| You went from a sceptic to a believer in a nanosecond. | Mojave'deki olaydan aylar önce, bir anda şüphecilikten vazgeçip inanmaya başladın. | Taken-7 | 2002 | |
| What do you know that you're not telling? | Bilip de bana söylemediğin şey ne? | Taken-7 | 2002 | |
| Say hello to your sister for me. | Kardeşine selamlarımı ilet, onu özlediğimi söyle. | Taken-7 | 2002 | |
| BECKY: So, there was a lot of excitement | Demek ben yokken burada epey olay olmuş. Burada olamadığım için üzgünüm. | Taken-7 | 2002 | |
| I'm fine, really. | İyiyim. Gerçekten. | Taken-7 | 2002 | |
| Your Uncle Tom has a lot of pretty weird ideas. | Tom amcanın çok garip fikirleri var. | Taken-7 | 2002 | |
| You're not starting to have the same ideas, are you? | Sen de aynı fikirlere kapılmaya başlamıyorsun değil mi? | Taken-7 | 2002 | |
| What if I am? | Başlıyorsam ne olacak? | Taken-7 | 2002 | |
| You come from a special family. | Sen özel bir aileden geliyorsun. Babanın inanılmaz bir zekâsı vardı. Mirasının parçası. | Taken-7 | 2002 | |
| He could look at things and figure them out. | Sadece bakarak, insanlar dâhil her şeyi anlayabiliyordu. | Taken-7 | 2002 | |
| He could see things other people couldn't see. | Başkalarının göremediği şeyleri görebiliyordu. | Taken-7 | 2002 | |
| There was a lot about him that... | Onunla ilgili çok fazla... | Taken-7 | 2002 | |
| There was just a lot about him. | Onunla ilgili çok fazla şey vardı. | Taken-7 | 2002 | |
| Honey, your life is changing because you're growing up. | Canım, büyümekte olduğun için hayatın değişiyor. | Taken-7 | 2002 | |
| You're not being abducted into a spaceship. | Seni uzay gemisine kaçırmadılar. Sen olgunlaşmaya başladın. | Taken-7 | 2002 | |
| Of the two, I'd say that's far and away the scarier proposition. | İkinci söylediğim herhalde daha az korkunç. | Taken-7 | 2002 | |
| Hi. For Austin, Texas, please. | Merhaba, Austin Teksas bölümü lütfen. | Taken-7 | 2002 | |
| Yeah, the number for Tom Clarke. | Evet. Tom Clarke'ın numarası. | Taken-7 | 2002 | |
| How's Pasadena? | Pasadena nasıl? | Taken-7 | 2002 | |
| You've seen one genome, you've seen 'em all. | Bir gen görmüşsen, hepsini görmüşsün demektir. | Taken-7 | 2002 |