Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158224
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I won't have any more blood on my hands. | Artık ellerimde kan istemiyorum. | Taken-6 | 2002 | |
| Run away! | Kaçın! Kızı alın. Bu bir tuzak! Kaçın! Bu bir tuzak! | Taken-6 | 2002 | |
| WOMAN: Oh, my God. | Tanrım. | Taken-6 | 2002 | |
| It's okay. | Sorun yok. Ateş etmeye hazır olun! Gerçekten çok basit. | Taken-6 | 2002 | |
| I'll take care of you. Come on. | Ben sana bakarım gel haydi. | Taken-6 | 2002 | |
| MARY: It's okay. Keep coming. | Tamam. Gelmeye devam et. Ben hepinize yardımcı olurum. Haydi. | Taken-6 | 2002 | |
| It's okay. It's all right. | Sorun yok. Her şey yolunda. | Taken-6 | 2002 | |
| Keep coming. | Devam et. | Taken-6 | 2002 | |
| I'll take care of you. | Ben sana bakarım. | Taken-6 | 2002 | |
| ALLIE: Miss Crawford. | Bayan Crawford. | Taken-6 | 2002 | |
| I'm ready to go with you now. | Artık sizinle gitmeye hazırım. | Taken-6 | 2002 | |
| Little girl... | Ufaklık... | Taken-6 | 2002 | |
| I love the way your mind works. (Subtitle Revised by HchC) | Beyninin çalışma şekline bayılıyorum. | Taken-6 | 2002 | |
| You really do need to see someone. | Bir doktora görünmen gerek. Kafamda bir şey var. | Taken-7 | 2002 | |
| CHET: I think the things are tracking devices. | Hep aynı adam vardı. Büyükbaban da tıpkı baban gibi bir kahramandı. Bence bunlar izleme cihazları. | Taken-7 | 2002 | |
| Dad? He isn't me, Charlie. | Baba? O ben değilim Charlie. | Taken-7 | 2002 | |
| He's making me from the picture in your head. | Kafandaki görüntüden beni yapıyor. Sırada Charlie var. Gitmeniz gerek. | Taken-7 | 2002 | |
| Charlie, we're gonna move around for a while. | Charlie, bir süre seyahat ediyor olacağız. | Taken-7 | 2002 | |
| Is this because of what happened to dad? | Babama olanlar yüzünden mi? | Taken-7 | 2002 | |
| CHET: What are these? Tom Clarke. | Bunlar ne? Tom Clarke. | Taken-7 | 2002 | |
| The Tom Clarke who ruined my father, | Babamı mahveden, tüm programın yalan olduğunu iddia eden Tom Clarke. | Taken-7 | 2002 | |
| Kind of ironic, Jake. | Uzaylılar tarafından kaçırıldığını düşünüyorsun. Bu çok gülünç Jake. Ülkenin en önde giden UFO karşıtı adam, melez bir uzaylının üvey kardeşi. | Taken-7 | 2002 | |
| Don't you want to know what changed his mind? | Neden fikrini değiştirdiğini bilmek istemez misin? | Taken-7 | 2002 | |
| You're sleeping with Eric Crawford, Owen Crawford's son, | Bu adam onun kalbini kırdı. Onun hayatını mahvetmeden rahat etmeyeceğim. Owen Crawford'ın oğlu, Eric Crawford ile yatıyorsun... | Taken-7 | 2002 | |
| the son of the man who ruined your mother's life. | ...annenin hayatını mahveden adamın oğluyla. | Taken-7 | 2002 | |
| How could you do that?! | Nasıl yaparsın?! O babası değil. | Taken-7 | 2002 | |
| He's covering up the biggest secret in American history, | Amerika tarihinin en büyük sırrını saklıyor. | Taken-7 | 2002 | |
| he's lying to the public on a regular basis | Düzenli bir biçimde kamuoyuna yalan söylüyor. | Taken-7 | 2002 | |
| What in the hell makes you think that he's not lying to you?! | Sana da yalan söylemediğini nereden biliyorsun? | Taken-7 | 2002 | |
| We believe you're carrying the evidence | 1947'de New Mexico'ya düşen uzay gemisine ait kanıtları taşıdığına inanıyoruz. | Taken-7 | 2002 | |
| What kind of evidence? | Ne tür kanıtlar? | Taken-7 | 2002 | |
| We believe you recovered bodies and that you're transporting them. | Kazada bazı cesetler ele geçirdiğinize ve onları şu anda naklettiğinize inanıyoruz. | Taken-7 | 2002 | |
| You and your friends here will be detained for interfering | Hava kuvvetleri personelinin planlı hareketini geciktirmek suçundan gözaltına alınacaksınız. | Taken-7 | 2002 | |
| with a move of Air Force personnel. | Onu çeyrek uzaylı bir kızla çiftleştiriyorlar. | Taken-7 | 2002 | |
| MAN: Look! | Bakın! | Taken-7 | 2002 | |
| TOM: How long you think you can cover something like this up? | Böyle bir şeyi daha ne kadar saklayabileceğinizi sanıyorsun? | Taken-7 | 2002 | |
| The crates. | Sandıklar. | Taken-7 | 2002 | |
| Get these people onto the trucks. | Bu insanları hemen kamyonlara bindirin. | Taken-7 | 2002 | |
| Do it now! Yes, sir. | Hemen! Emredersiniz. | Taken-7 | 2002 | |
| What are you gonna do with all these witnesses? | Bütün bu tanıklara ne yapacaksın? | Taken-7 | 2002 | |
| Hold them for 72 hours, | 72 saat tutacağım ve gördükleri şeyin Good Year zeplini olduğuna inandıracağım. | Taken-7 | 2002 | |
| They're not gonna believe that. They're gonna talk about this. | Buna inanmayacaklar. Bu konuda konuşacaklar. Bırak konuşsunlar. | Taken-7 | 2002 | |
| The more people talk at once, | Ne kadar çok insan aynı anda konuşursa o kadar çok gürültü olur. | Taken-7 | 2002 | |
| They took your bodies, too, didn't they? | Cesetlerini de aldılar değil mi? | Taken-7 | 2002 | |
| Now what are you gonna do | Artık kanıtlarını elinden aldılar. Şimdi ne yapacaksın? | Taken-7 | 2002 | |
| now they've taken back all your proof? | On Yıl Sonra. | Taken-7 | 2002 | |
| It didn't have to be this way. | Bu şekilde olması gerekmiyordu. | Taken-7 | 2002 | |
| How could it have been any different? | Başka nasıl olabilirdi ki? | Taken-7 | 2002 | |
| It's all gone. | Hepsi gitti. Buna bayılacaksın. | Taken-7 | 2002 | |
| We must have been getting close. | Yaklaşıyor olmalıyız. | Taken-7 | 2002 | |
| Remember I said I thought they had an organic transmitter? | Organik bir vericileri olduğunu söylediğimi hatırlıyor musun? | Taken-7 | 2002 | |
| I think it was one of the bodies. | Sanırım bu cesetlerden biriydi. | Taken-7 | 2002 | |
| We missed that. | Fark etmemişiz. Gözümüzün önündeymiş ve biz kaçırmışız. | Taken-7 | 2002 | |
| They couldn't afford to have us figure it out, | Anlamamızı göze alamadılar ve bu yüzden... | Taken-7 | 2002 | |
| Took it all back. | ...hepsini geri aldılar. | Taken-7 | 2002 | |
| Every last bit of it. | Hepsini. | Taken-7 | 2002 | |
| Not quite everything. | Hepsini değil. | Taken-7 | 2002 | |
| CHET: Well, as expected, they pulled our plug. | Beklendiği gibi, bizim operasyonun fişini çektiler. | Taken-7 | 2002 | |
| ERIC: What are they going to do? | Ne yapacaklar? | Taken-7 | 2002 | |
| All our evidence, all our research is gone. | Tüm kanıtlarımız, araştırmalarımız gitti. | Taken-7 | 2002 | |
| I thought I made a pretty good argument. | Oysaki iyi bir konuşma yaptım sanıyordum. | Taken-7 | 2002 | |
| "Senator," I said, | Senatör dedim, size bir şey gösteremiyoruz... | Taken-7 | 2002 | |
| "is that it was plucked from our slimy little hands | ...çünkü kanıtlarımızı uçan daireler aldılar. Bunu inkâr edemezsiniz. | Taken-7 | 2002 | |
| Right out of the sky, and pluck." | Onu okuldan alırdım ve Tylenol almasını durdururdum... ...gökyüzünden uzanıp elimizdekini aldılar. Charlie Keys'i bulamamamız kötü oldu. | Taken-7 | 2002 | |
| You know what burns my ass? I'll tell you what burns my ass. | En çok canımı sıkan ne biliyor musun? Sana söyleyeyim. | Taken-7 | 2002 | |
| If we'd gotten any funding at all, | Eğer gerekli parayı alabilseydik, yer belirleme programını çalıştırabilirdim. | Taken-7 | 2002 | |
| We could have tracked Keys by that thing in his head | Kafalarındaki şey sayesinde Keys'i ya da alınmış olan herhangi birini 24 saat içinde bulabilirdik. | Taken-7 | 2002 | |
| Couple of buddies of mine from Yale are going into biotech. | Üniversiteden bir kaç arkadaşım bioteknoloji işine girecekler. | Taken-7 | 2002 | |
| I just keep picturing Tom Clarke smiling that smug smile of his | Tom Clarke'ın, yüzündeki o alaycı gülümseme ile bana bakıp "Hala uçuramıyorsunuz değil mi?" demesi gözümün önünde. | Taken-7 | 2002 | |
| and saying, "Still don't know how it flies, do you?" | Derler ki, bazıları hayatlarının sonuna kadar savaşı yaşamaya devam ederler. | Taken-7 | 2002 | |
| What you keep picturing is his sister dumping you. | Senin gördüğün, onun kız kardeşinin seni terk etmesi. | Taken-7 | 2002 | |
| I still want to know what made Tom Clarke a believer. | Hala Tom Clarke'ın neden inanmaya başladığını bilmek istiyorum. | Taken-7 | 2002 | |
| You could have had your answer, but you thought with "little Eric." | Eğer "Küçük" Eric'le düşünmeseydin bunun cevabını alabilirdin. | Taken-7 | 2002 | |
| "Hey, little buddy, where do you want to go?" | "Selam ufaklık, nereye gitmek istersin?" "Becky'lere." | Taken-7 | 2002 | |
| "Okay." | "Tamam." "Hey, hadi ona uzaylıyı gösterelim." | Taken-7 | 2002 | |
| "Good idea. That'll really impress her." | "İyi fikir. Onu etkileyecektir." | Taken-7 | 2002 | |
| My own personal foibles aside, I still want the answer to that. | Zaaflarımı boş ver. Hala bu sorunun cevabını merak ediyorum. | Taken-7 | 2002 | |
| I want to know what changed his mind. | Neden fikrini değiştirdiğini bilmek istiyorum. | Taken-7 | 2002 | |
| ALLIE: Is every moment of our lives | Hayatımızın her anı, biz doğmadan önce mi hazırlanmıştır? | Taken-7 | 2002 | |
| built into us before we're born? | Yoluma çıkanları ezip geçtiğim için bu kadar zaman dayanabildim. | Taken-7 | 2002 | |
| If it is. does that make us | Eğer öyleyse, bu bizi yaptığımız şeyler için daha mı az sorumlu yapar? Yoksa bu duygu da mı içimize konmuştur? | Taken-7 | 2002 | |
| After you hit the ball. do you stand and wait to see if it goes out. | Topa vurduktan sonra durup nereye gittiğine mi bakarsın yoksa koşmaya başlayıp işi doğaya mı bırakırsın? | Taken-7 | 2002 | |
| If that ball had been another couple of inches, | sıkı sıkıya tutunursunuz, Eğer top birkaç santim daha ileri gitseydi parkın dışına çıkabilirdi. Bu kadar. | Taken-7 | 2002 | |
| I swung too late. I thought it was gonna sink. | Sopayı geç salladım. Top yetişmeyecek sandım. | Taken-7 | 2002 | |
| That's why I like baseball you can't make assumptions. | Beysbol'un güzelliği burada, tahmin etmek mümkün değil. | Taken-7 | 2002 | |
| I thought you liked it because it was impossibly hard | Bu oyunu zorluğu ve ezberlemen gereken bir sürü gereksiz istatistik yüzünden seviyorsun sanıyordum. | Taken-7 | 2002 | |
| Yeah, I'll be fine. | Evet. İyi olacağım. | Taken-7 | 2002 | |
| We'd better get home. | Eve gitsek iyi olur. | Taken-7 | 2002 | |
| This was your grandmother's. | Bu büyükannenindi. | Taken-7 | 2002 | |
| Love you, sweetie. | Seni seviyorum canım. | Taken-7 | 2002 | |
| Every day and twice on Sundays. | Çok ama çok seviyorum. | Taken-7 | 2002 | |
| Honey! | Anlıyorum. Bize saldırma niyetleri olmadığı belli. | Taken-7 | 2002 | |
| Stay with him. I'm gonna call 91 1. | Yanında kal. 911'i arayacağım. | Taken-7 | 2002 | |
| He's gonna know it, too. | Bunu da anlayacak. Kim? | Taken-7 | 2002 | |
| The guy you're gonna meet one day. | Bir gün tanışacağın adam. Sana şöyle bir bakacak... | Taken-7 | 2002 | |
| And he's gonna know | ...ve senden uzak kalamayacağını bilecek. | Taken-7 | 2002 | |
| Sorry it took so long, honey. | Üzgünüm canım çok uzun sürdü. | Taken-7 | 2002 | |
| Charl | Ve sen böyle olmadığını biliyorsun öyle mi? | Taken-7 | 2002 | |
| Honey. Honey! | Canım. Canım! Böyle kaçamazsın. Sandım ki | Taken-7 | 2002 | |
| Where were you, sweetie? Where'd you go? | Neredeydin canım? Nereye gittin? | Taken-7 | 2002 |