Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 156038
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Hey, boss, we gotta get outta here. | Hey, patron, buradan çıkmalıyız. Hey patron gitmemiz gerek. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Just go ahead. | Haydi devam et. Devam et. | Stiletto-1 | 2008 | |
| You already killed me. | Sen beni önceden öldürdün. Zaten beni öldürdün. | Stiletto-1 | 2008 | |
| I died that night before you put the... | Beni o gece öldürdün. Önce... O gece beni | Stiletto-1 | 2008 | |
| I would've given you the world if you asked me. | İstemiş olsaydın sana bütün dünyayı verebilirdim. İsteseydin sana dünyaları verirdim. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Can you give me back my sister? | Kızkardeşimi geri verebilirmisin? Kız kardeşimi geri verebilir misin? | Stiletto-1 | 2008 | |
| Can you do that? | Bunu yapabilirmisin? Bunu yapabilir misin? | Stiletto-1 | 2008 | |
| I told you. | Sana söyledim. Söylemiştim. | Stiletto-1 | 2008 | |
| I don't know what happened to her. | Ona ne olduğunu bilmiyorum. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Jesus! | Tanrım. Tanrım! | Stiletto-1 | 2008 | |
| Raina, listen to me. | Raina, dinle beni. | Stiletto-1 | 2008 | |
| No one knows where she is. | Nerede olduğunu hiçkimse bilmiyor. Kimse onun yerini bilmiyor. | Stiletto-1 | 2008 | |
| She was lying there for eight hours in the trash. | Sekiz saat boyunca çöplükte yatıyordu. 8 saat boyunca çöpün içinde kaldı. | Stiletto-1 | 2008 | |
| The fucking garbage man found her. | Onu çöpçüler buldu. Onu kahrolası çöpçüler buldu. | Stiletto-1 | 2008 | |
| I've no idea what you're talking about. | Konuştukların hakkında fikrim yok. Neden bahsettiğini bilmiyorum. | Stiletto-1 | 2008 | |
| All those months searching for her. She was in a mental institution. | Onu aylarca aradım. Bir akıl hastanesindeydi. Aylar boyunca onu aradım. Akıl hastanesindeydi. | Stiletto-1 | 2008 | |
| She didn't even know her name. | İsmini bile bilmiyordu. Adını bile bilmiyordu. | Stiletto-1 | 2008 | |
| I already know everything. Your cousin told me. | Herşeyi biliyorum. Bana kuzenin anlattı. Her şeyden haberim var. Kuzenin bana anlattı. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Alex? | Alex? Alex mi? | Stiletto-1 | 2008 | |
| Alex set you both up. | Alex hepinizi becerdi. Alex ikinizi de oyuna getirdi. | Stiletto-1 | 2008 | |
| The Feds had Virgil under surveillance. | FBI Virgil'i gözlem altında tutuyordu. Federaller, Virgil'i gözaltına almıştı. | Stiletto-1 | 2008 | |
| There's no way he was at the safe house. It was Alex. | Emin evde olması mümkün değildi. Bu Alex'ti. Güvenli evde olmasına imkân yok. Onu yapan Alex'ti. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Why, motherfucker? | Bu yalancı orospu çocuğu. Neden aşağılık herif? | Stiletto-1 | 2008 | |
| He was supposed to go to the safe house to pick up your sister. | Ona emin eve gidip kızkardeşini almasını söylemiştim. Güvenli eve gidip kardeşini alacaktı. | Stiletto-1 | 2008 | |
| He was working with those animals. | Bu hayvanlarla çalışıyordu. O hayvanlarla çalışıyordu. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Where the fuck is she? | Nerede o? Hangi cehennemde? | Stiletto-1 | 2008 | |
| What did you fucking do? | Ne yaptınız siz? Ne halt yediniz? | Stiletto-1 | 2008 | |
| I'll kill you! I'll kill all of you, motherfuckers! | Sizi öldüreceğim! hepinizi öldüreceğim, kamışemiciler! Sizi geberteceğim! Sizi, hepinizi geberteceğim! | Stiletto-1 | 2008 | |
| Which one of you motherfuckers did this? | Hanginiz yaptı bunu? Hangi aşağılık herif yaptı bunu? | Stiletto-1 | 2008 | |
| Clean this up. | Temizleyin şunu. Temizleyin şu pisliği. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Clean it up now! | Hemen temizleyin! Hemen! | Stiletto-1 | 2008 | |
| She never got on the fucking plane. | Asla uçağa binmemiş. Kahrolası uçağa asla binmedi. | Stiletto-1 | 2008 | |
| And there's nothing we can do. There's nothing you can do. | Yapabileceğimiz birşey yok. Yapabileceğin birşey yok. Ve yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Senin de öyle. | Stiletto-1 | 2008 | |
| You think he fucking loves you but he don't. | Seni sevdiğini mi sanıyorsun? Hayır bu doğru değil. Seni sevdiğini sanıyorsun ama sevmiyor. | Stiletto-1 | 2008 | |
| All he fucking cares about is his money. | Onu ilgilendiren tek şey parası. Umurunda olan tek şey para. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Go on, take it. Together we can have it all. | Haydi al, hepsini. Hepsi ikimizin olabilir. Hadi devam et. Birlikte hepsi bizim olabilir. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Make sure you kill them all. | Hepsinin öleceğinedn emin ol. Herkesi öldürdüğüne emin ol. | Stiletto-1 | 2008 | |
| That fuckin' greedy bastard. He played us all! | Bu kahrolası alçak. Hepimizle oyun oynadı. Kahrolası aç gözlü piç kurusu. Hepimizi oyuna getirdi! | Stiletto-1 | 2008 | |
| But be my guest. Pull his fucking head off. | Ama konuğum ol. Kafasını gövdesinden ayır. İstediğini yapabilirsin. İstersen kafasını kopar. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Why don't you? | Neden yapmıyorsun? Neden sen yapmıyorsun? | Stiletto-1 | 2008 | |
| You know what the worst part of all this is? | Tüm bunların en kötü tarafı nedir biliyormusun? Kötü olan tarafı ne biliyor musun? | Stiletto-1 | 2008 | |
| Is seeing you hurt, and knowing you think I caused it. | Acı çektiğini görmek ve buna benim sebep olduğumu düşündüğünü bilmek. Senin incindiğini görmek ve hepsine benim sebep olduğumu düşünmen. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Would you say, he's trying to blackmail me and pin it all on him. | Görüyorsun bana şantaj yapmaya çalışıyor. Suçu onun üstüne atalım. Bana şantaj yapmaya çalıştığını söyleyip tüm suçu onun üstüne atabilirsin. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Bullshit I They'll never let you go. | Saçma. Gitmene asla izin vermeyecekler. Saçmalık seni asla sağ bırakmazlar. | Stiletto-1 | 2008 | |
| He is a dirty cop and his own people will fry him. | O kirli bir polis ve kendi adamları onu idama götürecekler. O boka batan bir polis ve diğer polisler muhtemelen onu gebertecektir. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Just shoot him. | Vur onu. | Stiletto-1 | 2008 | |
| It'll just be you and me. | Yine sadece sen ve ben olacak. Sadece sen ve ben kalalım. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Just you and me. | Sadece sen ve ben. Sen ve ben. | Stiletto-1 | 2008 | |
| It always was anyway. | Her zaman her durumda. Ne olursa olsun, hep öyleydi. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Wasn't it? | Değilmiydi? Değil mi? | Stiletto-1 | 2008 | |
| It's over. | Bitti. Her şey bitti. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Or maybe one of us will make it to that gun | Veya belki de ikimizden biri şu silaha ulaşabilir. Belki aramızdan biri, özel tim gelmeden önce... | Stiletto-1 | 2008 | |
| before the SWAT team gets in here. | SWAT Takımı burada olmadan önce. ...o silaha ulaşmayı başarır. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Kill everyone. | Herkesi öldür. | Stiletto-2 | 2008 | |
| And a carton of Malboros. | Bir karton Marlboro. | Stiletto-2 | 2008 | |
| We got trouble. I'm at the warehouse. Bring Virgil. | Sorunumuz var. Ambardayım. Virgil'i getir. Sorunumuz var. Şu an depodayım. Virgil'i getir. | Stiletto-2 | 2008 | |
| You look so different. | Çok farklı görünüyorsun. Çok değişmişsin. | Stiletto-2 | 2008 | |
| Still looking on the black widow. | Hala Kara Dulu arıyoruz. Hâlâ karadulun izini sürüyorum. | Stiletto-2 | 2008 | |
| How many of us are left? | Bizlerden kaç tane kaldı? Geriye kaç tane kaldı? | Stiletto-2 | 2008 | |
| You're gonna be out there on your own | Sen burada kafana göre yaşayacaksın. Ölüm ya da yaşam çizgisinde... | Stiletto-2 | 2008 | |
| My business is none of your business. | İşim sizi ilgilendirmez. Seni ilgilendirmez. | Stiletto-2 | 2008 | |
| The money I spend here. | Burada çok para harcarım. Parayı burada harcıyorum. | Stiletto-2 | 2008 | |
| Go and get the fuck outta here. | Siktirin gidin buradan. Gidin, buradan toz olun. | Stiletto-2 | 2008 | |
| Lee. Hold on. Lee! | Lee. Tut onu. Lee! Lee. Bekle. Lee! | Stiletto-2 | 2008 | |
| Of course you have everything. | Tabii ki herşeyin var. Elbette ki her şeye sahipsin. | Stiletto-2 | 2008 | |
| No, you won't. | Hayır, yapmazsın. Hayır, yapmayacaksın. | Stiletto-2 | 2008 | |
| Can I get my toast, please? | Tostumu alabilirmiyim, lütfen? Tostumu getirir misiniz lütfen? | Stiletto-2 | 2008 | |
| I know you're in there somewhere. | Orada bir yerde olduğunu biliyorum. | Still Breathing-1 | 1997 | |
| There are two things I always tried to believe but couldn't. | Her ne kadar çabalasam da, iki şeye asla inanamadım. | Still Breathing-1 | 1997 | |
| One was that there's a perfect man waiting out there for every woman. | Her kadını bekleyen mükemmel bir erkek olduğuna... | Still Breathing-1 | 1997 | |
| The other was that true love gives you happiness. | ...ve Gerçek Aşk'ın insanı mutlu ettiğine. | Still Breathing-1 | 1997 | |
| In real life, I spent so many years dodging... | Gerçek hayatta kim bilir kaç yılımı... | Still Breathing-1 | 1997 | |
| So, I grew up and put away those childish things... | Sonra, büyüdüm ve bu çocuksu şeyleri rafa kaldırdım. | Still Breathing-1 | 1997 | |
| and finally stopped holding my breath for a man. | Ve sonunda erkekler için heyecanlanmayı bıraktım. | Still Breathing-1 | 1997 | |
| What can I get for you tonight? | Bu gece size ne verebilirim? | Still Breathing-1 | 1997 | |
| Tequila. For everyone. | Tekila! Herkese! | Still Breathing-1 | 1997 | |
| 911 Operator Six. Is this an emergency? | 911 Operatör 6. Acil bir durum mu? | Still Breathing-1 | 1997 | |
| Yeah. Has there been an injury? | Evet. Yaralanan var mı? | Still Breathing-1 | 1997 | |
| There's a guy hurt in the street. A serious injury. | Caddede yaralı bir adam var. Ciddi bir yaralanma mı? | Still Breathing-1 | 1997 | |
| Yeah, bad. | Evet, kötü. | Still Breathing-1 | 1997 | |
| Is he conscious? Is he still breathing? | Bilinci açık mı? Hala nefes alıyor mu? | Still Breathing-1 | 1997 | |
| I don't know. He's still alive. Okay, what is your location? | Bilmiyorum hala yaşıyor. Pekala neredesiniz? | Still Breathing-1 | 1997 | |
| Santa Monica and Formosa. | Santa Monica, Formosa kavşağı. | Still Breathing-1 | 1997 | |
| And were you involved in the accident? No. | Kazada siz de var mıydınız? Hayır. | Still Breathing-1 | 1997 | |
| Did you witness anything? Nothing. | Bir şey gördünüz mü? Görmedim. | Still Breathing-1 | 1997 | |
| Your name, please? | Adınızı söyler misiniz? | Still Breathing-1 | 1997 | |
| I got her. | Buldum onu! | Still Breathing-1 | 1997 | |
| Tomas has 11 polo ponies. Wow. | Tomas'ın 11 tane polo midillisi var. Yaa. | Still Breathing-1 | 1997 | |
| Al thoroughbreds. That is nothing, really. | Hepsi safkan. Hiç önemi yok, gerçekten. | Still Breathing-1 | 1997 | |
| Roz, what's with you? You haven't said a word all night. | Roz, nerelerdesin? Bütün gece bir kelime bile söylemedin. | Still Breathing-1 | 1997 | |
| Can I get you something? A pill? An aspirin? | Bir şey verebilir miyim? Bir hap? Aspirin? | Still Breathing-1 | 1997 | |
| No. Would you let me out? I want to check my truck. | Hayır. Dışarı çıkmak ister misin? Kamyoneti kontrol etmek istiyorum. | Still Breathing-1 | 1997 | |
| I hope you are feel better. Oh, she'll be fine. | Umarım daha iyisindir. O iyi olacak. | Still Breathing-1 | 1997 | |
| So, do you use on of those little whips on the little horses? | O halde küçük atlarına, küçük kamçılar da kullanıyorsundur? | Still Breathing-1 | 1997 | |
| Well, that depends. If you like that, yes. | Elbette, buna güvenebilirsin. Gerekirse evet. | Still Breathing-1 | 1997 | |
| God, American men are so boring, | Tanrım, Amerikalı erkekler çok sıkıcı! | Still Breathing-1 | 1997 | |
| and Latin men have a certain mystique, a sensuality, a... | Latin erkeklerinse gizemli bir havası ve duygusallığı... | Still Breathing-1 | 1997 | |
| How do you say 'Je ne sais crois" in Portuguese? | Portekizce'de "Je ne sais crois" nasıl denir? | Still Breathing-1 | 1997 | |
| Latin Americans enjoy their life. About that, there can be no doubt. | Latin Amerikalılar hayattan zevk alıyor. Bu konuda hiçbir kuşku duyulamaz. | Still Breathing-1 | 1997 | |
| Ah, look, everybody, I gotta get going. | Dinleyin millet! Benim gitmem gerekiyor. | Still Breathing-1 | 1997 |