• tr flag Türkçe
    • en flag İngilizce

Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 155547

İngilizce Türkçe Film Adı Film Yılı Ayrıntılar
It's the story of my life. Hayat hikayem bu. Bu benim hayatımın hikayesi. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Growing up, I Büyürken, ben... Büyürken, üç sınıf... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
skipped three grades. ...üç sınıf atladım. ...birden atladım. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
I graduated at 15. 15 yaşında mezun oldum. 15 yaşımda mezun oldum. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Got my bachelor's degree before I was even old enough to vote. Lisans diplomamı daha oy kullanacak yaşa gelmeden aldım. Daha oy kullanma yaşıma gelmeden üniversite diplomamı aldım. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
I missed out on a lot of things. Birçok şeyi kaçırdım. Pek çok şeyi kaçırdım. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Any kind of Her tür... Her çeşit... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
social event... ...sosyal aktiviteyi,... ...sosyal etkinlik. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
any parties... ...partileri... Partileri... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
and dances... ...ve dansları... ...ve dansları. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
I don't ever remember a time in my life Hayatım boyunca bulunduğum yere ait olduğumu... Hayatım boyunca bir yere ait... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
where I belonged. ...düşündüğüm hiçbir an olmadı. ...olduğumu bile hatırlamıyorum. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Yeah, well... Evet, ama... Evet, peki... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
blowing up that tank... ...o tüpü patlatarak... O tankı patlatarak... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
you really showed yourself. ...gerçekten kendini gösterdin. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
"I'll have the power off in no time." "Elektriği bir an önce kapatacağım." "Gücü çabucak kapatırım." Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Idiot! Gerizekalı! Aptal! Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Come on, Radek. Haydi, Radek. Hadi Radek. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Oh, my God! Aman Tanrım! Oh, aman tanrım! Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
They found a cure or figured out how to override the program. Bir tedavi buldular ya da programı geçersiz kılmayı başardılar. Ya bir tedavi buldular yada programı kapatmanın bir yolunu buldular. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
I don't believe it! We're going to make it! İnanmıyorum! Yaşayacağız! İnanamıyorum! Başaracağız! Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
You crawled the entire way there, O küçük havalandırma boşluğunda... Oraya kadar bütün yolu... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
in those tiny vents? I'm surprised he even fit in there. ...ilerledin yani? Oraya sığdığına bile şaşırdım. ...küçücük havalandırmada süründün öyle mi? Oraya sığmasına bile şaşırdım. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Oh, he fit. There's plenty of room. Well, not plenty. Sığdı sığdı. Bol bol yer vardı. Bol bol değildi. Oh, sığdı.Bir sürü yer vardı. Pekala, o kadar da çok değil. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
He looked like one of those little hamsters in one of those... Onu görmeliydiniz, o küçük hamsterlara benziyordu... O,o küçük şeylerin içindeki Hamsterlara.... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Yes, yes, listen, the important thing is I was able to shut the power in time. Evet, evet, dinleyin, önemli olan elektriği zamanında kapatabilmem. Evet,evet,evet, bak, önemli olan bunu başardım ve gücü zamanında kestim. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Did you hear? McKay thought it was a real outbreak. Duydunuz mu? McKay gerçekten bir salgın olduğunu düşünmüş. Şunu duydunuz mu? McKay bunun gerçek bir salgın olduğunu sanmış. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
He even started getting sick, Hatta hastalanmaya başlamış,... Hastalanmaya başlamış... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
thought he was... ...öleceğini... ...o zannetmiş ki... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
You mind if I join you? Sure. Go ahead. Size katılabilir miyim? Elbette. Buyur. Size katılabilir miyim? Elbette.Buyur. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Well, it's been several hours now, and there is no indication Saatler geçti ve herhangi birinin... Pekala, birkaç saat oldu, ve kimsenin bizim uyarı sinyalimizi... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
that anyone out there has picked up our alert beacon. ...alarm sinyalimizi aldığına dair bir işaret yok. ...aldığına dair bir işaret yok. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
I think we're in the clear. Should keep an eye out, just in case. Bence güvendeyiz. Ne olur ne olmaz diye tetikte olmalıyız. Sanırım güvendeyiz. Pekala, ne olur olmaz diye gözümüzü üstünden ayırmasak iyi olur. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Great work, Radek. Harika iş, Radek. Harika işti, Radek. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Everyone on this base owes you a debt of gratitude. Bu üsteki herkes sana minnettar. Bu üsteki herkes sana büyük bir minnet duyuyor. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Well, thank you. Teşekkür ederim. Peki, teşekkür ederim. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
McKay would love this. McKay'in çok hoşuna gidecek. McKay buna bayılacak. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Hello, Rodney. Merhaba, Rodney. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
I see you're feeling better. Görüyorum ki iyileşmişsin. Görüyorum ki daha iyi hissediyorsun. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Uh. Yes, I... Ah...Evet, ben... Uh.Evet, ben... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
well, I mean, it was probably just, you know, an allergic thing. ...yani muhtemelen sadece alerjik bir şeydi. ...pekala, yani, muhtemelen sadece, bilirsin, alerjik birşeydi. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
quarantine? Is it true, there was no outbreak? ...karantina? Salgın olmadığı doğru mu? Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
No. It was a malfunction. A planetary anomaly. Evet. Bir arıza olmuş. Gezegene özgü bir bozukluk. Hayır.Bir arızaymış. Gezegensel bir anormallik. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Ionospheric disturbance. I've actually İyonosfer bozulması. Hatta sistemi... İyonosferik karışıklık.Aslında ben... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
recalibrated the system so it'll take into effect future activity, ...tekrar ayarladım. Yani gelecekte böyle bir olay olduğunda,... ...sistemi tekrar ayarladım böylece ilerde sistemi... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
so we should be fine. ...bir sorun olmayacak. ...etkilemeyecek, yani iyi olacağız. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Someone said it was Dr. Zelenka that finally turned off the self destruct? Birisi Dr. Zelenka'nın kendini imhayı kapattığını söyledi? Duyduğuma göre otomatik yoketmeyi Dr.Zelenka kapatmış bu doğru mu? Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Technically, yes, but it was actually more of a group effort. Teknik olarak evet, ama aslında bir grup çalışmasıymış. Teknik olarak, evet, ama bu daha çok bir grup çalışmasıymış. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
But that's not why I came here. I... Ama buraya gelme nedenim bu değil. Ben... Ama buraya gelme sebebim bu değil.Ben... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Here's the thing. Olay şu. Mesele şu. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Over the last year and a half, Geçtiğimiz bir buçuk yıl boyunca,... Geçen 1.5 yıl içinde... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
I have become aware that I have certain... ...kendimde bazı... ...benim bazı noksanlıklarım... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
I don't want to use the word "flaws..." "Kusur" kelimesini kullanmak istemiyorum. Noksanlık kelimesini kullanmak istemiyorum... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
shortcomings, perhaps? ...eksiklikler olduğunun farkına vardım. ...kusurlarım belki de? Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
on occasion, I can be negative... ...zaman zaman olumsuz olabiliyorum... ...zaman zaman, negatif olabiliyorum... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
and... and demanding and a tad arrogant... but... ...ve... ve zahmetli ve biraz kibirli... ama... ...ve...ve yapıcı ve biraz burnu büyük... ama... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
I'm also finding that Aynı zamanda... Aynı zamanda seninde... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
just being aware of your... ...bu eksikliklerin... ...kusurlarını... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
shortcomings ...farkına varmanın... ...bulmam... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
is just the first, ...iyileşme... ...iyileştirme yolunda,... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
minute step on the road to betterment, ...yolundaki ilk adım olduğunu... ...sadece başlangıçtı,... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
and the real trick seems to be to ...ve asıl önemli olanın bu konuda... ...ve gerçek şey... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
actually do something about it. ...bir şeyler yapmak olduğunu öğrendim. ...hakkında birşey yapmam gerekiyor gibi görünüyor. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
I know. It's difficult. Biliyorum. Çok zor. Biliyorum.Bu zor. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
The point is, Önemli nokta şu,... Esas nokta şu,... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
I came here earlier today to propose marriage to you, ...bugün buraya sana evlenme teklif etmeye geldim,... Bugün daha evvel buraya sana evlenme teklif etmeye geldim,... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
but after what happened, ...ama olanlardan sonra,... ...ama bütün yaşananlardan sonra,... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
I realize that I may have been rushing things. ...işleri aceleye getirmiş olabileceğimi fark ettim. ...belki işleri biraz aceleye getirdiğimi anladım. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
I just don't think I'm ready for this. Buna hazır olmadığımı düşünüyorum. Sadece bunun için hazır olduğumu sanmıyorum. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
I don't think I'm ready, either. Ben de hazır olmadığımı düşünüyorum. Bende hazır olduğumu sanmıyorum. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Okay. Good. Tamam. Güzel. Tamam.Güzel. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
That's good. Bu güzel. Bu iyi. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
It's not that my feelings have changed or diminished... Hislerimin değiştiği falan yok. Hislerim değiştiğinden yada azaldığından değil... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
No, of course not. Just... I mean, Hayır, tabii ki hayır. Sadece... demek istediğim,... Hayır, elbette hayır. Sadece...yani,... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
if we got married now, I would make your life miserable, and... ...eğer şimdi evlenirsek, senin hayatını çekilmez yaparım ve... ...eğer şimdi evlenseydik, senin hayatını çekilmez bir hale getirecektim, ve... Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
you are far too good a person for that. ...sen bunu hiç hak etmiyorsun. ...sen bunun için çok iyi bir insansın. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Don't be so hard on yourself. Kendine bu kadar yüklenme. Kendini bu kadar suçlama. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Easier said than done, right? Söylemesi kolay, değil mi? Söylemesi yapmasından daha kolay, değil mi? Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Okay. So, raincheck on lunch? Tamam. O zaman öğle yemeğini başka zaman yeriz, değil mi? Tamam.Ertelenen öğle yemeği? Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
Bye. Right. Bye. Görüşürüz. Görüşürüz. Görüşürüz. Evet.Görüşürüz. Stargate: Atlantis Quarantine-1 2008 info-icon
I find it sad. Üzücü buluyorum. Üzüntü verici. Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
What? What're you talking about? Ne? Üzücü olan ne? Ne? Neden bahsediyorsun? Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
He seems lonely. He does? Yalnız görünüyor. Öyle mi? Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
He never takes part in any of the City social activities. Şehrin sosyal aktivitelerinin hiç birine katılmıyor. Şehirdeki hiçbir sosyal aktiviteye katılmıyor. Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
Please... Lütfen, demek istediğim... Lütfen, yani... Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
He always eats alone. Her zaman yalnız yiyor. Hep yalnız yiyor. Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
Either in is office or in is quarters. Ya ofisinde, ya da odasında. Ya ofisinde ya da odasında. Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
Maybe he has work to do. Some of us are busy people. Belki de yapacak işleri oluyordur. Bazılarımız meşgul insanlarız. Belki de işi vardır. Bazılarımız meşgul insanlarız. Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
Sometimes, when I walk by his quarters at night, I heard him crying. Bazen geceleri odasının oradan geçerken, ağladığını duyuyorum. Bazen, geceleri odasının önünden geçtiğimde, ağladığını duyuyorum. Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
What? Really? Ne? Cidden mi? Ne? Gerçekten mi? Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
But I'll be taking breakfast in my quarters. Ama bugün kahvaltımı odamda edeceğim. Ama bugün odamda kahvaltı edeceğim. Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
I still have some final preparations for my impending performance evaluation. Yaklaşan performans değerlendirmem için son hazırlıklarımı yapmam gerek. Hala yaklaşan performans değerlendirmem için hazırlanıyorum. Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
I'm a little apprehensive. You shouldn't be. Biraz endişeliyim. Olmamanız gerekir. Biraz endişeliyim. Endişelenmenize gerek yok. Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
You've done a wonderful job as our new commander. Yeni komutanımız olarak harika bir iş çıkardınız. Yeni komutanımız olarak çok iyi iş başardınız. Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
Well, let's hope the IOA agrees. Umalım da IOA de sana katılsın. Umalım da IOA de aynı fikirde olsun. Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
There you go. İşte. İşte gördünüz. Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
He prefers to be on his own. Yalnız kalmak istiyor. Kendi başına olmayı tercih ediyor. Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
Speaking of which, where's Sheppard? Konu açılmışken, Sheppard nerde? Aklıma gelmişken, Sheppard nerede? Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
He flew some astrobiologists to the mainland this morning. Bir kaç astro biyolojiciyi bu sabah anakaraya götürdü. Bu sabah birkaç astrobiyolojisti anakaraya götürdü. Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
And volunteered to stay with them overnight. Ve gece de kalmak için gönüllü oldu. Ve gece onlarla birlikte kalmak için gönüllü oldu. Stargate: Atlantis Remnants-1 2008 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 155542
  • 155543
  • 155544
  • 155545
  • 155546
  • 155547
  • 155548
  • 155549
  • 155550
  • 155551
  • …
  • »
  • »»
Kısıtlı Mod:   
  • Katkıda Bulun
  • Hakkımızda
  • Sorumluluk Reddi
  • İletişim