Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 15255
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Sometimes 8 to 9 hours. | Yaklaşık 8 9 saat. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
God, how do you keep going? | Tanrım, nasıl dayanıyorsunuz? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You reach a place inside yourself where time has no meaning. | İçinizde bir yere ulaşmada zamanın... | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You don't perform the operation... | Operasyon icra edilmez. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
The operation performs you. | Operasyon sizi icra eder. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
I'd love to feel that. | Bunu hissetmek isterdim. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
And when it's over... | Ve bittiğinde... | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Reality is a bit flat. | Gerçeklik biraz düzdür. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
And you're very tired. | Ve çok yorgunsunuzdur. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
This is the on call accommodation. | Burası nöbetçi doktorun konakladığı yer. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You just crash here? | Sadece burada mı sabahlıyorsunuz? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
What do you eat? | Ne yiyorsunuz? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
There's a canteen on teh ground floor, but it's not open late. | Zemin katta bir kantin var, ama geç saatlere kadar açık değil. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You can always pop around the corner for supper with me. | Akşam yemeği için benimle köşedeki yere... | Diana-1 | 2013 | ![]() |
The palace, we stay open very late. | Saray, geç saatlere kadar açık kalıyoruz. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Sonya, are you sure this is the right stuff? | Sonya, bu doğru şey olduğundan emin misin? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
He's a heart surgeon, right? | O kalp cerrahı, değil mi? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
He'd be a healthy eater. | Sağlıklı yiyecekeri arzu eder. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
I've got this. | Bundan vardı. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Aren't they harder to cook? | Aşçılık daha zor değil midir? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You boil and drain, 8 minutes. | Haşlama ve süzme, 8 dakika. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
I'll do everything else, you just stuff it in the microwave. | Herşeyi ben yapacağım, siz sadece microdalga ile uğraşacaksınız. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Are you sure he's not married or something? | Onun evli ve ya hayatında kimse olmadığına, emin misiniz? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
No, I've checked him out. | Hayır, onu kontrol ettim. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
So what is it that you like about this man? | Yani bu adamı beğenmeniz nedir? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
He doesn't treat me like a princess. | Bir prenses gibi hissettirmiyor beni. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
It's almost as if he doesn't know who I am. | Sanki benim kim olduğumu bilmiyor. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Maybe he doesn't. | Belki bilmiyordur. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
He might be very badly informed. | Çok kötü bir şekilde haberdar olabilirsiniz. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Can we be of an assistance, sir? | Bir yardımımız olabilir mi, efendim? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Are you working tomorrow? | Yarın çalışıyor musunuz? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Not at the hospital. | Hastanede değil. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
I'm writing a paper from Monday morning, it's part of my thesis. | Pazartesi sabahından beri yazı yazıyorum, tezimin bir parçası. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
I have to be home by midnight. | Gece yarısı evde olmak zorundayım. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
How do you relax? | Nasıl rahat olabiliyorsunuz? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Doing such a stressful job? | Sanki stressli bir iş gibi? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
I listen to jazz. | Caz dinlerim. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
I'm not sure I like jazz. | Cazdan hoşlandığımdan emin değilim. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You should go to Ronny Scott's. | Ronny Scott'a gitmelisin. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
I can't just go places, you know. | Bir yerlere gidemem, biliyorsun. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
It's not the same listening to records. | Kayıtları dinlemek aynı değil. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Jazz is in the moment. | Caz anı yaşamaktır. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You have to be there, it's improvise. Just like life. | Orada olmak zorundasın, doğaçlama var. Hayat gibi. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
My life is completely regimented. | Hayatım tamamen yönetilebilir. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You mean you're told where to go and who to shake hands with? | Size söylenen, nereye gittiğiniz ve kiminle tokalaştığınız? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
But within that framework, you improvise. | Ama bu çerçevede, doğaçlama yapmanız. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You look at someone for a clue as how to start a conversation. | Bilgi vermek için birine bakmak, bir konuşmaya nasıl başlatmak gibidir. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
And you let it flow from there. | Ve oradan nasıl akıp gitmek. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You improvise all the time. | Her zaman doğaçlama yaparsınız. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
And if you can improvise... | Ve eğer yapabiliyorsanız... | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You like jazz. | Cazdan hoşlanıyorsunuz. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
I've got to check on the supper. | Yemeği kontrol etmem gerekiyor. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Pretty hot stuff, eh? What? | Oldukça sıcak şeyler, ha? Efendim? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You in the kitchen. | Mutfaktasınız. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Yes, hot stuff. | Evet, sıcak şeyler. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You can say that. | Bunu söyleyebilirsiniz. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Hot stuff... | Sıcak şey... | Diana-1 | 2013 | ![]() |
So hearts can't actually be broken? | Yani kalpler aslında kırılamaz mı? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
A heart can receive a shock so violence it never recovers. | Bir kalbi çok şiddetle şoklayabilirsiniz, ama asla kurtarmaz. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Yes, but can they actually break? | Evet, ama onlar kırılabilir mi? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
My colleagues might disagree... | Meslektaşlarım katılmıyor olabilir... | Diana-1 | 2013 | ![]() |
But I believe for instance that Maria Carlos died of a broken heart. | Ama örneğin Maria Carlos'un ölümü kırılmış bir kalpten... | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You don't like my food. | Yemeğimden hoşlanmadınız. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
No, it's lovely. | Hayır, hoş. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You're obviously very good. | Açıkçası çok iyisiniz. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
What kind of food do you really like? | Gerçekte ne tür yemeklerden hoşlanırsınız? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You couldn't make me a hamburger, could you? | Bana bir hamburger yapamazsınız, değil mi? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
I'm not sure you can actually make hamburgers. | Emin değilim, sizin hamburger yaptığınıza. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
I could send out for one. | Bir tane söyleyebilirim. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Yes, I can see. | Evet, anlayabiliyorum. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
I bet you give your patients lectures about that. | İddia ederim, hastalarınıza bu konuda, konferans veriyorsunuzdur. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
About what? Smoking. | Ne hakkında? Sigara. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
But you don't lecture yourself. | Ama kendinize konferans vermiyorsunuz. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
I'm not the patient, I'm the doctor. | Ben hasta değilim, doktorum. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You still have to look after yourself. | Hala kendinize bakmanız gerekiyor. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Tonight you turned down a healthy supper for fast food. | Bugün hazır yemek için, sağlıklı bir yemeği geri çevirdiniz. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You've drunk a fair amount of wine and now you're smoking. | Yeterince şarap içtiniz, ve şu anda sigara içiyorsunuz. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Is there anymore wine? | Daha fazla şarap var mı? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Or have we run out? | Ya da tükendi mi? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
This is a palace, we don't run out. | Burası saray, bizde tükenmez. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
I didn't think you'd have a television. | Bir televizyon göreceğimi sanmıyordum. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Of course, I love telly. | Tabi ki, televizyonu severiz. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
What do you watch? | Ne izlersiniz? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Series and stuff. | Dizi ve onun gibi şeyler. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
My favorite is Casualty. It was on tonight, so I videoed it. | Favorim Casualty. Bu geceydi, yani kaydettim. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
They're defending too deep. | Çok derin savunuyorlar. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Come on, push up! Push up! | Hadi, yükselt, yükselt. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
See, that's what happens. | Gördün, ne olduğunu. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
You can't give Liverpool that much space to plan, they'll walk right through you. | Çok alanı planlamak için Liverpool veremez, sizinle beraber doğru yürüyeceğiz. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Who are the blue ones? | Mavi olanlar kim? | Diana-1 | 2013 | ![]() |
I don't think I should drive home. | Eve arabayla gidebileceğimi sanmıyorum. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Well, the tube is still running. | Peki, metro hala çalışıyor. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
But if I leave my car here, it'll be sold for scrap. | Ama eğer arabamı burada bırakırsam, Hurda için satılıyor olacak. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
I already called for a driver. | Zaten aradım | Diana-1 | 2013 | ![]() |
The service here is rather good. | Servis oldukça iyiydi. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
We should really have horsedrawn carriages at the ready. | At arabası kullanılmaya hazır hale... | Diana-1 | 2013 | ![]() |
The full Windsor experience. | Tam Windsor deneyimi. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
I'm used to horsedrawn carriages. | At arabası kullanmaya alıştım. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
I were driven to school in them. | Okulda hırslıydım. | Diana-1 | 2013 | ![]() |
Pakistan? Yes. | Pakistan mı? Evet. | Diana-1 | 2013 | ![]() |