Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 150959
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| You really think it was going to be that easy? | O kadar kolay olacağını mı sandın? O kadar kolay olacagïnï mï sandïn? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| You're going to get me out of here. And go where? | Beni buradan çıkaracaksın. Peki nereye gideceksin? Beni buradan çïkaracaksïn. Peki nereye gideceksin? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| You're gonna get me another rifle and a sidearm. | Bana başka bir tüfekle bir yedek silah ver. Bana baska bir tüfekle bir yedek silah ver. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| And go where? | Peki nereye gideceksin? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| If he's alive, he's in the ditch. | Eğer yaşıyorsa, hendektedir. Eger yasïyorsa, hendektedir. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Hang on a sec, Senator. | Bir dakika senatör. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| We had some people in Phnom Penh. | Pnom Pen'de adamlarımız vardı. Pnom Pen'de adamlarïmïz vardï. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| They should be in Ho Chi Minh in less than an hour. | Bir saate kalmaz Ho Şi Min'de olurlar. Bir saate kalmaz Ho Si Min'de olurlar. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| The bad news is that our boy's gone AWOL. | Kötü haber şu ki, adamımız kayıp. Kötü haber su ki, adamïmïz kayïp. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| What do you mean, AWOL? He hasn't checked in. | Ne demek kayıp? Rapor vermedi. Ne demek kayïp? Rapor vermedi. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| What about Finnegan and Beckett? | Ya Finnegan ve Beckett? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| They're still ID ing bodies, but neither of them are on the list so far. | Hala cesetlerin kimliği araştırılıyor, ama henüz ikisi de teşhis edilmedi. Hala cesetlerin kimligi arastïrïlïyor, ama henüz ikisi de teshis edilmedi. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| I don't fucking believe this. | Buna inanamıyorum. Buna inanamïyorum. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| I'm going to have to call you back. No, it's under control. | Sonra tekrar ararım. Hayır, her şey kontrol altında. Sonra tekrar ararïm. Hayïr, her sey kontrol altïnda. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| If Beckett is still alive, and he's gotten to our boy... | Beckett hala yaşıyorsa ve adamımızı ele geçirmişse... Beckett hala yasïyorsa ve adamïmïzï ele geçirmisse... | Sniper 3-2 | 2004 | |
| You and Finnegan were friends? I mean, real good friends? | Finnegan'la dost muydunuz? Yani sıkı dost muydunuz? Finnegan'la dost muydunuz? Yani sïkï dost muydunuz? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Yeah. He saved my ass once. | Evet. Bir keresinde canımı kurtarmıştı. Evet. Bir keresinde canïmï kurtarmïstï. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| This must be hard then. | O zaman bu iş zor olmalı. O zaman bu is zor olmalï. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| I know. How do you know he's up in Tay Ninh? | Biliyorum. Tay Nin'de olduğunu ne biliyorsun? Biliyorum. Tay Nin'de oldugunu ne biliyorsun? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Not in. Under. | İçinde değil, aşağıda. Lçinde degil, asagïda. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Everybody knows about them, and what they did. | Herkes yeraltında çalışan askerlerin neler yaptığını bilir. Herkes yeraltïnda çalïsan askerlerin neler yaptïgïnï bilir. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Yeah, well, they did what they had to do. | Evet, yapmaları gereken şeyi yapıyorlardı. Evet, yapmalarï gereken seyi yapïyorlardï. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Some say they like it. You're not supposed to like it. | Bazıları bundan hoşlandıklarını söylüyor. Bundan hoşlanmamak gerekir. Bazïlarï bundan hoslandïklarïnï söylüyor. Bundan hoslanmamak gerekir. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| What the fuck do you know about war? | Sen savaş hakkında ne bilirsin? Sen savas hakkïnda ne bilirsin? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| How can you be sure he's there? | Orada olduğunu nereden biliyorsun? Orada oldugunu nereden biliyorsun? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Because when I was in the jail, he slipped. | Çünkü ben hapisteyken ağzından kaçırdı. Çünkü ben hapisteyken agzïndan kaçïrdï. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| He mentioned something about "being in the ditch. " | ''Hendek''ten söz etti. "Hendek"ten söz etti. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| And that's what the rats called the tunnels. | Fareler tünellere böyle der. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Should we contact someone? Someone you can trust? | Biriyle temas kuralım mı? Güvenilecek biriyle? Biriyle temas kuralïm mï? Güvenilecek biriyle? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Right now, I don't trust anybody. | Şu anda kimseye güvenmiyorum. Su anda kimseye güvenmiyorum. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Police or NSA? NSA. | Polis mi, NSA mi? NSA. Polis mi, NSA mi? NSA. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| They're in pursuit of the signal. Our boy's headed towards Tay Ninh. | Sinyalin izini sürüyorlar. Adamımız Tay Nin'e doğru gidiyor. Sinyalin izini sürüyorlar. Adamïmïz Tay Nin'e dogru gidiyor. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Beckett's with him. | Beckett onun yanında. Beckett onun yanïnda. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| He's going after Finnegan. | Finnegan'ın peşinde. Finnegan'ïn pesinde. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Say hello to Stevie York. We're the 6:00 news. | Stevie York'la tanış. 6 haberlerine çıkacağız. Stevie York'la tanïs. 6 haberlerine çïkacagïz. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Some men came through here midday. | Öğleyin birileri buradan geçmiş. Ögleyin birileri buradan geçmis. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| They headed into the jungle. One was white. | Ormana doğru gitmişler. Biri beyazmış. Ormana dogru gitmisler. Biri beyazmïs. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| He's headed home. | Eve doğru gidiyor. Eve dogru gidiyor. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| You really expect to go in there by yourself and come out alive? | Oraya tek başına girip canlı çıkacağını mı düşünüyorsun? Oraya tek basïna girip canlï çïkacagïnï mï düsünüyorsun? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| You're going with me. Why would I want to do that? | Sen de benimle geleceksin. Bunu neden isteyeyim ki? Sen de benimle geleceksin. Bunu neden isteyeyim ki? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| You wanted to know why they tried to kill me. | Beni neden öldürmeye çalıştıklarını bilmek istiyordun. Beni neden öldürmeye çalïstïklarïnï bilmek istiyordun. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| The answer's in there with Finnegan. | Cevabı Finnegan'da. Cevabï Finnegan'da. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| You see, there's something he didn't tell me. | Anlayacağın, bana söylemediği bir şey var. Anlayacagïn, bana söylemedigi bir sey var. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| And it was supposed to end with him... | Bu sır onunla birlikte gömülecekti. Bu sïr onunla birlikte gömülecekti. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| and me. | Ve de benimle. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Where the hell did you dig this up? | Bunu nereden buldun? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| It's my father's. | Babamın. Babamïn. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| It's all he left behind. | Bıraktığı tek şey bu oldu. Bïraktïgï tek sey bu oldu. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| I learned to shoot with it. Is it okay? | Onunla ateş etmeyi öğrendim. İyi mi? Onunla ates etmeyi ögrendim. Lyi mi? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Best damn sniper rifle ever made, if you ask me. | Bana sorarsan şimdiye dek yapılmış en iyi nişancı tüfeği. Bana sorarsan simdiye dek yapïlmïs en iyi nisancï tüfegi. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| You didn't tell me your old man was a sniper. | Babanın nişancı olduğunu söylememiştin. Babanïn nisancï oldugunu söylememistin. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| You didn't ask. | Sormadın ki. Sormadïn ki. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| It says they're right here! | Burada olduklarını söylüyor! Burada olduklarïnï söylüyor! | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Our Cambodian units found the cell phone on the side of the road to Tay Ninh. | Kamboçyalı birimlerimiz cep telefonunu Tay Nin yolunun kenarında buldular. Kamboçyalï birimlerimiz cep telefonunu Tay Nin yolunun kenarïnda buldular. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| They must have figured out it was traceable. | İzlendiklerini anlamış olmalılar. Izlendiklerini anlamïs olmalïlar. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Not they. Beckett. | Onlar değil. Beckett. Onlar degil. Beckett. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| What do we do now? Tell them to keep looking. | Şimdi ne yapacağız? Aramaya devam etsinler. Simdi ne yapacagïz? Aramaya devam etsinler. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| And pray that they find Beckett before he finds Finnegan. | Dua et de Beckett'i o Finnegan'ı bulmadan önce bulsunlar. Dua et de Beckett'i o Finnegan'ï bulmadan önce bulsunlar. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| It's getting... Hold it down. | Hava... Sessiz ol. Hava... Sessiz ol. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| We're never going to find this place. | Orayı asla bulamayacağız. Orayï asla bulamayacagïz. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| You okay? | İyi misin? Lyi misin? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| There's more of them. | Başkaları da var. Baskalarï da var. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| He's dry. Get him! | Cephanesi bitti. Hakla onu! | Sniper 3-2 | 2004 | |
| He's the last one. He'll probably be heading for the tunnels. | Sonuncusuydu. Herhalde tünellere gidiyordur. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| There. | İşte. Iste. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| He's just a kid. | O daha bir çocuk. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| He was going to warn them. | Onları uyaracaktı. Onlarï uyaracaktï. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Right. I know. | Tamam. Biliyorum. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Finnegan knows we're here already. It's just a game to him. | Finnegan burada olduğumuzu biliyor. Onun için bir maç gibi. Finnegan burada oldugumuzu biliyor. Onun için bir maç gibi. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| We won the first round. | İlk raundu o kazandı. Ilk raundu o kazandï. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Pass go, collect $200. | Bu kısmı geç, 200 dolar al. Bu kïsmï geç, 200 dolar al. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Now it's our chance to spend it. What? | Şimdi harcama şansı bizde. Neyi? Simdi harcama sansï bizde. Neyi? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| You know, like mahjong? | Çin daması gibi, biliyor musun? Çin damasï gibi, biliyor musun? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Stay close to me and do as I say. | Bana yakın dur ve dediklerimi yap. Bana yakïn dur ve dediklerimi yap. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| How do you know which way to go? I don't. | Nereye gideceğini nereden biliyorsun? Bilmiyorum. Nereye gidecegini nereden biliyorsun? Bilmiyorum. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Why not just yell out and tell them we're here? | Neden bağırıp geldiğimizi onlara söylemiyoruz? Neden bagïrïp geldigimizi onlara söylemiyoruz? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| How're we going to see? No lights. | Nasıl göreceğiz? lşık yok. NasïI görecegiz? Isïk yok. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Sounds like music. | Müziğe benziyor. Müzige benziyor. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Sounds like N.W.A. What? | N.W.A.'ye benziyor. Neye? N.W.A.'ye benziyor. Neye? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| N.W.A. Niggaz With Attitude. | N.W.A. Niggaz With Attitude. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| You know, Ice Cube, Dr. Dre? The rappers. Sounds like Fuck Tha Police. | Bilirsin, lce Cube, Dr. Dre... Rapçiler. Fuck Tha Police şarkısına benziyor. Bilirsin, Ice Cube, Dr. Dre... Rapçiler. Fuck Tha Police sarkïsïna benziyor. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| What kind of idiots would write a song like that? | Hangi budala böyle bir şarkı yazar? Hangi budala böyle bir sarkï yazar? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| You ought to try listening to a little Bob Seger. | Biraz Bob Seger dinlemeye çalışmalısın. Biraz Bob Seger dinlemeye çalïsmalïsïn. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Couldn't leave it alone? | Oluruna bırakamadın, değil mi? Oluruna bïrakamadïn, degil mi? | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Send some guys to take care of him. | Birileri gidip onun icabına baksın. Birileri gidip onun icabïna baksïn. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| You got yourself in some big trouble, boy... | Başını büyük belaya soktun oğlum. Basïnï büyük belaya soktun oglum. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Come on, policeman. Fight an' die. | Hadi polis. Dövüş ve geber. Hadi polis. Dövüs ve geber. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Let him go. | Bırakın onu. Bïrakïn onu. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| He's not part of this. | Onun bu işle bir ilgisi yok. Onun bu isle bir ilgisi yok. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| He is now. | Artık var. Artïk var. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| You brought him along for a reason. I'm thinking Agency. | Onu buraya getirmenin bir nedeni var. ClA'nin adamı olabilir. Onu buraya getirmenin bir nedeni var. CIA'nin adamï olabilir. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| And maybe NSA. | Belki de NSA'dendir. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| I'm not gonna waste your time trying to justify myself, Tommy. | Kendimi haklı çıkarmaya çalışarak vaktini almayacağım Tommy. Kendimi haklï çïkarmaya çalïsarak vaktini almayacagïm Tommy. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| We're both killers. | İkimiz de katiliz. Ikimiz de katiliz. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| Different kinds. | Farklı türlerde. Farklï türlerde. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| When I kill a man, it's because he needs killing. | Ben birini öldürüyorsam, öldürülmesi gerekiyordur. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| I look at his life and if it adds up to nothing, I take him out. | Hayatına bakarım, beş para etmiyorsa, canını alırım. Hayatïna bakarïm, bes para etmiyorsa, canïnï alïrïm. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| But you, Finn. | Ama sen Finn... | Sniper 3-2 | 2004 | |
| You got to liking it. | Sen bu işi sevdin. Sen bu isi sevdin. | Sniper 3-2 | 2004 | |
| I never did. | Bense hiç sevmedim. | Sniper 3-2 | 2004 |