Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 149316
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
It was COB's idea. | Kaptan'ın fikriydi. | Silent Venom-2 | 2009 | ![]() |
They say with a little physical therapy, I'll be up and walking within a month. | Fizik tedavisiyle bir ay içerisinde toparlanıp yürüyebileceğimi söylüyorlar. | Silent Venom-2 | 2009 | ![]() |
I'm, uh, officially retired. Congratulations. | Emekliye ayrıldım. Hayırlı olsun. | Silent Venom-2 | 2009 | ![]() |
So, what are you gonna do now, Captain? | Peki şimdi ne yapacaksın, Kaptan? | Silent Venom-2 | 2009 | ![]() |
I'm gonna catch the first flight to Pearl Harbor, give my daughter a big hug. | İnci Limanı'na giden ilk uçağa atlayıp kızıma sarılacağım. | Silent Venom-2 | 2009 | ![]() |
I quit. I'm going back to the university to teach and do some research. | İstifa ettim. Üniversiteye hocalığa dönüp araştırma yapmaya başlayacağım. | Silent Venom-2 | 2009 | ![]() |
Well, good luck. Take care of yourself. | O zaman iyi şanslar. Kendine dikkat et. | Silent Venom-2 | 2009 | ![]() |
Thank you. And good luck to you too, Captain. | Teşekkür ederim. Size de iyi şanslar, Yüzbaşı. | Silent Venom-2 | 2009 | ![]() |
Thank you, ma'am. Take care of yourself. | Teşekkür ederim hanımefendi. Kendinize iyi bakın. | Silent Venom-2 | 2009 | ![]() |
I just want you to know I'll never forget what you did for me. | Benim için yaptıklarınızı asla unutmayacağımı bilmenizi istiyorum. | Silent Venom-2 | 2009 | ![]() |
I finally get to take her back into Taiwan. | Nihayet Tayvan'a kadar dalacağım. | Silent Venom-2 | 2009 | ![]() |
I'm honored. Thank you, sir. | Onur duydum, teşekkür ederim efendim. | Silent Venom-2 | 2009 | ![]() |
I wish you all the best, Jim. | Sana hayatta başarılar diliyorum, Jim. | Silent Venom-2 | 2009 | ![]() |
Jim, um, I personally wanted to thank you. | Jim, sana kişisel olarak teşekkür etmek istiyordum. | Silent Venom-2 | 2009 | ![]() |
Because of your bravery and experience, a lot of lives were saved... | Cesaretin ve tecrüben pek çok hayat kurtardı... | Silent Venom-2 | 2009 | ![]() |
Got a plane to catch, 1600 hours. | Yakalamam gereken bir uçak var, saat 4'te. | Silent Venom-2 | 2009 | ![]() |
Commander James O'Neill? | Komutan James O'Neill? | Silent Venom-2 | 2009 | ![]() |
You're cleared to board, sir. Thank you. | Uçağınız kalkışa hazır, efendim. Teşekkür ederim. | Silent Venom-2 | 2009 | ![]() |
Herv� Joncour: Steaming water. | Buharlaşan su. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Strange trees. | Garip ağaçlar. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Laughing children. | Gülen çocuklar. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Her skin... | Onun teni... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
those eyes. | ...şu gözler. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: Why should I tell you about it? | Bunu size neden anlatmalıyım? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Maybe I just need to tell someone... | Belki de birine anlatmam lâzım... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
and maybe it's you. | ...ve belki de o sizsinizdir. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I guess it all began when I came back home | Sanırım her şey, ordudan ayrılıp eve döndüğümde... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
on leave from the army... | ...Helene'i ilk defa... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
when I first saw Helene. | ...gördüğümde başladı. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Helene: When are you going? | Ne zaman gidiyorsun? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I leave Thursday. | Perşembe ayrılıyorum. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
And when will you be back? | Peki ne zaman döneceksin? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Helene: One day, I'll have a whole garden of these | Bir gün bunların yüzlercesi, binlercesi olan... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
hundreds, thousands. | ...bir bahçem olacak. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: To make her happy, I would have knelt down | Onu mutlu etmek için, o gün dizlerimin üzerine çöküp... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
and started planting a garden that very day. | ...bir bahçe yapmaya başlardım. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: But I had a military career to pursue. | Ama sürdürmem gereken bir askeri kariyerim vardı. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
My father insisted. [Helene laughing] | Babam ısrar ediyordu. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
[clock chiming] Mayor Joncour: Things are heating up in Austria. | Avusturya'da ortam ısınıyor. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I think it will come to a head by summer. | Sanırım yaza doğru bir yere varacak. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
The outcome is inevitable. | Sonuç kaçınılmaz. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
They won't know what to do when | Askeri gücümüzle karşılaştıklarında, ne yapacaklarını şaşıracaklar. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Mayor Joncour: What do you think, son? | Ne düşünüyorsun evlât? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
More fish, dear? | Biraz daha balık, tatlım? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Mayor Joncour: The Austrians are fools, hmm? | Avusturyalılar budalalar, değil mi? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I remember, when I was in the military, | Hatırlarım, ben ordudayken... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: I couldn't stop thinking about her. We used to say that | Onu düşünmeden duramazdım. ...derdik ki... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
if the Austrian's ever decided to attack, | ...Avusturyalılar saldırıya karar verdiklerinde... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
we'd finish our lunch... | yemeğimizi bitiririz... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: Then, someone came along to solve my problem. | Sonra, sorunumu çözmek için biri geldi. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Please, sir! | Lütfen efendim! | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I'm sorry, your honor. | Özür dilerim, efendim. Bizi yalnız bırak. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
What can I do for you, Baldabiou? | Senin için ne yapabilirim, Baldabiou? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Woman's stuff. | Kadın işi. Yanlış. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
It's money, a man's stuff. | Bu, para. Erkek işi. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
And why do I need to hear this? | Peki neden bunu işitmem gerekiyor? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I'm going to repair the silk mill. | İpek değirmenini tamir edeceğim. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
[chuckling] The mill? | Değirmeni mi? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
That's my problem. | O benim sorunum. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Just make sure no one gets in my way. | Yalnızca kimse yoluma çıkmasın. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: Baldabiou repaired the old silk mill in six months, | Baldabiou eski ipek değirmenini altı ayda tamir etti. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Baldabiou: be careful. | Dikkat edin. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
or so I was told, as I was still in the army. | Bense, dediğim gibi hâlâ ordudaydım. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
By the time I returned the following year... | Sonraki yıl döndüğüm zamana kadar... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
there were three more mills... | ...kasabamızda üç tane daha ipek değirmeni... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
and more money than our town had ever seen. | ...ve şimdiye kadar gördüğümden daha fazla para vardı. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Baldabiou: You know what that is? | Bunun ne olduğunu biliyor musun? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Mayor Joncour: Money. | Para. Yanlış. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Wrong. It's proof that I was right. | Haklılığımın kanıtı. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
And what do you want me to do now? | Peki şimdi ne yapmamı istiyorsun? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Nothing. You'll be the mayor of a very rich town. | Hiçbir şey. Çok zengin bir kasabanın belediye başkanı olacaksın. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Marry me, Helene. | Evlen benimle Helene. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: Mr. Baldabiou. | Bay Baldabiou. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�. | Herve. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I hear you would like to speak with me. | Benimle konuşmak istediğinizi duydum. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I need a young man, a clever man. | Genç birine ihtiyacım var, akıllı birine. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Yes, but I'm not looking for work. | Evet ama ben iş aramıyorum. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
It's not work I'm offering you. | Sana önerdiğim, iş değil. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I'm offering you a life. | Sana bir yaşam teklif ediyorum. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
A strange illness has entered into the sheds. | Yapraklarda tuhaf bir hastalık başladı. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Half the silkworms are either sick or dead. | İpek böceklerinin yarısı hastalandı ya da öldü. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
It's the same in Lyon, | Lyon'dakinin aynısı... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
The same everywhere, as far as Turkey. | ...Türkiye'ye kadar her yerde durum aynı. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Nobody knows, but the clock is ticking. | Hiç kimse bilmiyor, ama zaman aleyhimize işliyor. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
We cannot solve the problem, but we can get round it. | Sorunu çözemiyoruz ama etrafından dolaşabiliriz. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
We have to. Otherwise, this town will starve. | Mecburuz. Aksi halde bu kasaba aç kalacak. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I need you to go and get healthy eggs... | Gidip sağlıklı yumurtalar getirmen lâzım... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
In Africa. | ...Afrika'dan. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: I wish I could, | Keşke yapabilseydim... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
but my my leave is up in two days. | ...ama iznim iki gün sonra bitiyor. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Uh, I have to return to the barracks. | Kışlaya dönmek zorundayım. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: And he did. | Ve baktı da. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Altar boy: Amen. All: Amen. | Amin. Amin. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
[applause] Herv�: Two weeks later, I gave up my uniform... | İki hafta sonra, üniformamdan vazgeçtim. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
and I started a new life. | Ve yeni bir hayata başladım. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I thought love would always be that easy. | Aşkın hep böyle kolay olduğunu düşündüm. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: What are you writing? | Ne yazıyorsun? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I just spoke with Baldabiou. | Baldabiou'yla konuştum. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I leave a week from tomorrow. | Yarından itibaren bir hafta içinde gidiyorum. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Weeks... | Haftalar... | Silk-1 | 2007 | ![]() |