Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 19085
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Javier. | Javier. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I wanted to give you something. | Sana bir şey vermek istiyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's a lint brush. Oh, that's great. | Tüy fırçası. Ne kadar harika. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Well, you said your dryer was broken. | Kurutucunun bozuk olduğunu söylemiştin. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That happened to me once, and I had lint everywhere, so I really... | Bir kere bana da olmuştu ve her yerde tüy vardı yani | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay, listen, Rita. I got to tell you something. | Pekâlâ, beni dinle Rita. Sana bir şey söylemem lazım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm a lot like Blanche, okay? | Blanche gibi değilim, tamam mı? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You know how, in the play, she hides the | Hani piyeste Blanche kendini ve diğerlerini... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
truth to protect herself and other people? | ...korumak için gerçeği saklıyor ya? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Oh, Javier, we're all a lot like Blanche. | Javier, hepimiz Blanche gibiyiz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That's why Tennessee Williams was such a genius. | İşte bu yüzden Tennessee Williams bir dehaydı. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay, I'm a lot like him, too. | Pekâlâ, daha çok onun gibiyim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You're a genius? I'm gay. | Deha mı? Eşcinsel. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Oh, yeah, I know. | Evet, biliyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You do? Well, it's pretty obvious, isn't it? | Biliyor musun? Bariz değil mi? Manikür yaptırdığım için kovdular. İhmalkâr davrandığımı söylüyorlar. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Well, I don't know about that, but... | O kadarını bilemem ama | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
How come you want to go out with me? | O zaman neden benimle çıkmak istiyorsun? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Javier, my husband is never coming back, | Javier, kocam bir daha dönmeyecek... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
but I'm not looking to replace him. | ...ve yerine birini bulmaya çalışmıyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's just, don't you ever get lonely? | Hiç yalnızlık çekmiyor musun? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Lots. | Hem de çok. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I lost my husband, too. | Ben de kocamı kaybettim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I mean, he's still alive, but I miss him. | Yani hâlâ hayatta ama onu özlüyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
So, maybe we can miss our husbands together? | Belki kocalarımızı beraber özleyebiliriz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Oh, that would be sad and nice. So, let's do it, huh? | Ne kadar üzücü ama aynı zamanda hoş. Hadi, yapalım, ne dersin? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You swept me over. You and your little lint brush. | Küçük tüy fırçanla beni gafil avladın. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That was my plan. | Plan da oydu. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That was a good plan. | İyi bir planmış. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You must have read that Art of War by that Sun Sun. | Sun Sun tarafından yazılmış Art of War okumuş olmalısın. Benim de. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
How you doing? Okay. | Nasılsın? İyiyim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Can I get you something? More tea? No, thank you. | Bir şey ikram edebilir miyim? Daha çay? Hayır, teşekkür ederim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
All right. Come sit down. | Tamam. Gel, otur. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'll just throw my stuff... Yeah, throw it. That's fine. | Şunları bırakayım... Evet, bırak, istediğin yere bırak. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
So, why don't you tell me what happened. | Neler olduğunu bana söylesene. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Well, about a week ago, I e mailed him. | Bir hafta önce ona bir e posta yolladım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Right. And that's when he started calling you? | Evet. Ondan sonra seni aramaya başladı, değil mi? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yeah. I just got thirsty for him, you know? Yeah. | Evet. Ona susamış gibiyim, anlıyor musun? Evet. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And our relationship is, it's like drinking. | İlişkimiz de içki içmek gibiydi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I mean, one sip, bam, you're off the wagon. You know? Yeah. | Bir yudum ve her şey tekrar başlar. Anlatabiliyor muyum? Evet. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Now he wants to get back together with me. And I can't. | Şimdi tekrar çıkmak istiyor ve yapamam. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It is so bad for me. | Bana hiç iyi gelmiyor. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I don't want to feel this hole in my heart anymore, you know? | ...kalbimdeki bu boşluğu hissetmek istemiyorum artık. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I just want to forget it for tonight. | Bu gece her şeyi unutmak istiyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Just one night, okay? | Sadece bir gecelik, olur mu? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Just tonight. | ...belki olay en çok önem veren kişi olmaktır. Sadece bir gecelik. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Blumberg Productions, home of Shmeghan Shirts! | Shmeghan Tişörtlerinin, yeri Blumberg Yapımcılık. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Press one for customer service, two for investor relations, | Müşteri ilişkileri için 1'e, yatırım ilişkileri için 2'ye... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
or three for Shmeghan by mail. | ...Shmeghan teslimatı için 3'e basınız. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Um, and... | Ve... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Well, I'll be up for a little while if you want to talk. | ...eğer konuşmak istersen biraz daha ayaktayım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Uh, otherwise, um, | Aksi halde... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
we'll talk later. | ...sonra konuşuruz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Previously on Felicity... | Felicity'de daha önce... Felicity'de daha önce… Felicity'de daha önce... Seni tanıyorum. Felicity'de daha önce... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
How long would I stay on it? I don't know. | Bu senenin benim için ne kadar zor olduğunun farkında değilsin bence. Ne kadar süre kullanmam gerekiyor? Bilmiyorum. Hayır diyebilirsin ama bu gece için iki konser biletim... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Forever? Maybe. | Devamlı mı? Olabilir. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Who's that? She's in A.A. With Ben's dad. | Bu kadın kim? Ben'in babasıyla AA'da. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
She's a recovering alcoholic. And They're not dating. | İyileşmekten olan bir alkolik. Ayrıca çıkmıyorlar. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I got your message. Um... | Mesajını aldım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And, well, I'll be up for a little while if you wanna talk. | Eğer konuşmak istersen daha bir süre ayaktayım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay. Bye. 1 | Tamam. Hoşça kal. 1 | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
How you doin'? Good. I was on my way... | Nasılsın? Ben de şeye gidiyordum | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
To work? Yeah. | İşe mi? Evet. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I haven't seen you in forever. I canceled | Uzun zamandır işte seni görmedim. Bu haftaki... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
all my shifts this week. | ...bütün vardiyalarımı iptal ettim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Did you ever get my message? I called you back. | Mesajımı aldın mı? Seni geriye aramıştım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yeah, I did. I did. | Evet, aldım, aldım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I've been meaning to call you. I've been really busy. | Seni aramak aklımdaydı. Bugünlerde bayağı meşgulüm. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I have an o chem exam this week. I've just been studying every night. | Bu hafta organik kimya sınavım var. Her gece ders çalışıyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Well, I'm sure you'll do great. I better. | Harika geçeceğine eminim. İnşallah. Daha fazla çalışmama imkân yok. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Good luck with that. Thanks. I'll see you later. | İyi şanslar. Sağ ol. Görüşürüz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* A new version of you * | * Yeni biri haline * Öyle mi? Isıtılmış ayakkabı yaparken sen bozdun. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* New shoe leather * | * Yeni bir çift deri ayakkabı * Selam. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* New version of you * | * Sen artık yeni biri oldun * Noel, sadece şimdi olabilir. Elbette. Seni görmek ne hoş. Seni de. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* I need a new version of me * | Tamam. Drakula gibi yanarım. * Benim de yeni biri olmam lazım * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
How are the meds? | İlaçlar nasıl? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Um, okay. | İyi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
My situation hasn't changed. | ...durumum değişmedi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I guess things are better. What's better? | Sanırım işler iyileşiyor. Ne iyileşiyor? Hamile olması kaba olması hakkını ona vermiyor. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I don't know. Just, uh, | Bilmiyorum. Sadece... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
things, you know? | ...işler işte. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's like they're clearer. | Her şey daha net gibi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Like, um... | Sanki... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Like before, I was looking through a dirty window, | ...sanki eskiden pis bir camın arkasından bakıyor gibiydim... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
and now it's clean. | ...şimdi temiz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What do you see when you look out that window? | Camdan bakınca ne görüyorsun? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That I really need to get a job. | Bir işe çok ihtiyacım olduğunu. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I mean, I found one. | Bir tane bulmuştum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
This place called Web Group Graphics, and it was great. | Web Groups Graphics adında harika bir yerdi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It was great... until I screwed up. | Harikaydı... ta ki ben mahvedene kadar. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Is that what you want to do... graphics? | Yapmak istediğin bu mu... grafik tasarım mı? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I really want to start my own business. | Aslında kendi işimi kurmayı çok istiyorum. Seni durduran nedir? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I don't know. I keep getting sidetracked somehow. | Bilmiyorum. Devamlı asıl amacımdan sapıyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Didn't you tell me that you didn't look for a job | Tüm yaz boyunca iş aramadığını, bütün vaktini... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
this summer, that you spent your time with Felicity? | ...Felicity'yle geçirdiğini söylememiş miydin? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It was the summer. | Ama o yazdı. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I could've looked for something, huh? Why don't we try this? | Sanırım bir şeyler aramalıydım, ha? Gel şunu deneyelim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Why don't you spend less time with | Hayatını tekrar düzene koyana kadar Felicity'yle daha az vakit geçir. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You mean my life... | Yani kendi hayatımı yaşayayım... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
...minus Felicity. | ...Felicity olmadan. Neyi? Söylesene. Gerilim beni öldürecek. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You think you can? | Yapabilir misin sence? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |