Search
English Turkish Sentence Translations Page 172435
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Where is the peanut butter? | Fistikli tereyag ne tarafta? Fıstıklı tereyağ ne tarafta? Fıstık ezmeleri nerede yahu? Fıstıklı tereyağ ne tarafta? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I just moved to Portland and I don't know this store yet. | Portland'a yeni tasindim ve bu marketi henuz bilmiyorum. Portland'a yeni taşındım ve bu marketi henüz bilmiyorum. Portland'a yeni taşındım ve bu marketi henüz bilmiyorum. Portland'a yeni taşındım ve bu marketi henüz bilmiyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
It's actually two aisles over. This way? Thank you. | Buradan iki koridor sonra. Bu taraftan mi? Tesekkurler. Buradan iki koridor sonra. Bu taraftan mı? Teşekkürler. İki sıra ileride. Buradan mı? Teşekkür ederim. Buradan iki koridor sonra. Bu taraftan mı? Teşekkürler. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
You're so welcome. | Rica ederim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Remember what I told you. | Sana soyledigimi unutma. Sana söylediğimi unutma. Dediklerimi unutma. Sana söylediğimi unutma. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
If I didn't know better, I'd think you were following me. | Yanilmiyorsam, beni takip edeceksin. Tanışmamış olsaydık beni takip ettiğinizi düşünürdüm. Bilmesem, beni takip ettiğini sanırdım. Yanılmıyorsam, beni takip edeceksin. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
No. Hey. | Hayir. Merhaba. Hayır. Hayır. Merhaba. Hayır. Merhaba. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I'm not usually this forward, but I'm recently divorced and... | Bunu pek tasvip etmiyorum ama yakin zamanda bosandim ve... Genellikle bu kadar cüretkar değilimdir ama yeni boşandım ve... Genellikle pek girişken değilimdir ama ben de yeni boşandım ve... Bunu pek tasvip etmiyorum ama yakın zamanda boşandım ve... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I'm taking my kids for pizza, so I thought maybe you might want to go. | cocuklarla pizza yemege gidecegiz, senin de bizimle gelecegini dusundum. Çocuklarla pizza yemeğe gideceğiz, belki bizimle gelmek istersin diye düşündüm. Çocukları pizza yemeye götürüyorum. Düşündüm de belki sen de gelmek istersin. Çocuklarla pizza yemeğe gideceğiz, senin de bizimle geleceğini düşündüm. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Pizza? The truth is, | Pizza mi? Dogrusu ben... Pizza mı? Doğrusu ben... Pizza mı? Açıkçası, bir yetişkinle sohbet etmeye can atıyorum. Pizza mı? Doğrusu ben... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I'm just dying for some adult conversation. | ...yetiskinlerle sohbet etmeyi cok seviyorum. ...bir yetişkinle sohbet etmeye can atıyorum. ...yetişkinlerle sohbet etmeyi çok seviyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Well, I'm not usually this easy. | sey, ben buna pek aliskin degilim. Şey, ben buna pek alışkın değilim. Genellikle ben de bu kadar kolay kabul etmem, söyleyeyim. Şey, ben buna pek alışkın değilim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
David Harris. | David Harris. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Susan. Susan Harding. | Susan. Susan Harding. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
It's very nice to meet you. It's nice to meet you. | Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum. Ben de memnun oldum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I still can't believe she didn't come to the airport. | Hava alanina halen varmadigina inanamiyorum. Hava alanına gelmediğine hala inanamıyorum. Beni havaalanına almaya gelmediğine hâlâ inanamıyorum. Hava alanına halen varmadığına inanamıyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I told you, she had some things to do. | Sana soylemistim, yapmasi gereken isleri var. Sana söylemiştim, yapması gereken işleri var. Sana söyledim, yapacak işleri vardı. Sana söylemiştim, yapması gereken işleri var. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
A little help here. Yeah. | Yardim edecek misin? Tabii. Yardım edecek misin? Tabii. Buraya yardım gerek. Geldim. Yardım edecek misin? Tabii. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
At least you have me. | Sonunda beni elde ettin. Hiç değilse ben buradayım. En azından bana sahipsin. Sonunda beni elde ettin. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
So, have you met this guy? | Bu adamla karsilastin mi? Adamla karşılaştın mı? Şu adamı hiç gördün mü? Bu adamla karşılaştın mı? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Yeah, a couple of times. You know, when I came by to say hi to your mom. | Evet, birkac kez. Anne merhaba demek icin ugradigim zamanlarda. Evet, birkaç kez. Annene merhaba demek için uğradığım zamanlarda. Evet, birkaç kere. Annene merhaba demek için uğradığımda. Evet, birkaç kez. Anne merhaba demek için uğradığım zamanlarda. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
He seems cool. Okay, but she's only known him since, | Iyi birine benziyor. Tamam, ama onu sadece... İyi birine benziyor. Tamam, ama onu sadece... İyi görünüyor. Tamam da onu sadece,... İyi birine benziyor. Tamam, ama onu sadece... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
what, like, after Christmas? That's so fast. Well... | ...Noel'den beri taniyor. cok hizli ilerledi. ...Noel'den beri tanıyor. Çok hızlı ilerledi. ...noel miydi, oradan beri tanıyor. Çok hızlı. ...Noel'den beri tanıyor. Çok hızlı ilerledi. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Come on, give it a chance. You know? Before you do something stupid. | Hadi ama, aptalca bir seyler yapmadan once ona bir sans ver. Hadi ama, aptalca bir şeyler yapmadan önce ona bir şans ver. Hadi, ona şans tanı. Aptalca bir şey yapmadan önce hani? Hadi ama, aptalca bir şeyler yapmadan önce ona bir şans ver. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Like what? I don't know. Like, | Ne gibi? Bilmem, mesela... Ne gibi? Bilmem. Mesela,... Ne gibi? Bilmem, mesela... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
irritating your mom and getting sent back to military school. | ...anneni kizdiracak seyler yaptiktan sonra seni askeri okula gondermesi gibi. ...anneni kızdıracak şeyler yaptıktan sonra seni askeri okula göndermesi gibi. ...anneni sinirlendirmen ve onun da seni tekrar askeri okula göndermesi gibi. ...anneni kızdıracak şeyler yaptıktan sonra seni askeri okula göndermesi gibi. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I'm just saying, it seems like she's rushing into things. Don't you think? | Soyluyorum sadece, sanki bazi seylere baliklama atliyor. Sence oyle degil mi? Demek istediğim, sanki bazı şeylere balıklama atlıyor. Sence öyle değil mi? Sadece bazı şeyleri aceleye getiriyor gibi. Sen öyle düşünmüyor musun? Söylüyorum sadece, sanki bazı şeylere balıklama atlıyor. Sence öyle değil mi? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I think it's her business what she does with her personal life. | Bence, ozel hayatindaki seyler sadece onu ilgilendirir. Bence, özel hayatındaki şeyler sadece onu ilgilendirir. Bence kendi özel hayatında yaptığı, sadece kendisini ilgilendirir. Bence, özel hayatındaki şeyler sadece onu ilgilendirir. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
And she tends to screw that up, mostly. | Her seyi berbat etmek gibi bir egilimi var, genelde. Her şeyi berbat etmek gibi bir eğilimi var, genelde. Genellikle de batırma eğilimdedir ama. Her şeyi berbat etmek gibi bir eğilimi var, genelde. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Come on, Michael, chill on this one, please? No fights with your mom. | Yapma Michael, biraz hosgorulu ol. Annenle zitlasma. Yapma Michael, biraz hoşgörülü ol. Annenle zıtlaşma. Hadi ama Michael, bu sefer rahat dur, olur mu? Anneyle kavga yok. Yapma Michael, biraz hoşgörülü ol. Annenle zıtlaşma. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Okay. Okay. I got something to show you. | Pekala, sana bir sey gosterecegim. Pekala, sana bir şey göstereceğim. Tamam. Tamam. Pekala, sana bir şey göstereceğim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Surprise! | Surpriz. Sürpriz. Sürpriz! Sürpriz. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Well, this is a surprise. This is a surprise. Thank you. | Iste surpriz budur. Surpriz buna derim. Tesekkur ederim. İşte sürpriz budur. Sürpriz buna derim. Teşekkür ederim. Bak bu sürpriz oldu. Sürpriz oldu. Sağ olun. İşte sürpriz budur. Sürpriz buna derim. Teşekkür ederim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I'm so happy to have you home. Hey, Michael. What's up? | Eve geldigin icin cok mutluyum. Selam, Michael. Ne haber? Eve döndüğün için çok mutluyum. Selam, Michael. Ne haber? Evde olduğun için çok mutluyum. Michael. Nasılsın? Eve geldiğin için çok mutluyum. Selam, Michael. Ne haber? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Hey. Sean. Holy crap, you're huge. Thanks. | Selam Sean. Tanrim kocaman olmussun. Tesekkurler. Selam Sean. Tanrım kocaman olmuşsun. Teşekkürler. Sean. Yuh artık, kocaman olmuşsun. Sağ ol. Selam Sean. Tanrım kocaman olmuşsun. Teşekkürler. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I missed you. Come here. Beth. I missed you, too. | Seni cok ozledim, gel buraya. Beth. Ben de seni cok ozledim. Seni çok özledim, gel buraya. Beth. Ben de seni çok özledim. Özledim seni. Gel buraya. Beth. Ben de seni özledim. Seni çok özledim, gel buraya. Beth. Ben de seni çok özledim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Welcome home. Hey, Aunt Jackie. | Eve hos geldin. Merhaba, Jackie Teyze. Eve hoş geldin. Merhaba, Jackie Teyze. Evine hoş geldin. Jackie teyze. Eve hoş geldin. Merhaba, Jackie Teyze. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Leah, hey. Hi, sweetie. | Leah, merhaba. Merhaba, tatlim. Leah, merhaba. Merhaba, tatlım. Leah, merhaba. Selam tatlım. Leah, merhaba. Merhaba, tatlım. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Let me look at you. Your hair's gotten longer. | Dur sana soyle bir bakayim. Saclarin uzamis. Dur sana şöyle bir bakayım. Saçların uzamış. Şu haline bak. Saçların uzamış. Dur sana şöyle bir bakayım. Saçların uzamış. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Yeah. They ease up on you after a year. You look so... | Senden ayri kalinca rahatladilar. Sen biraz... Senden ayrı kalınca rahatladılar. Sen biraz... Evet. İlk senenin ardından daha serbest oluyor. Sen çok... Senden ayrı kalınca rahatladılar. Sen biraz... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
So much like a man. I was expecting a boy. | Biraz adama benzemis. Ben bir cocuk bekliyordum. Biraz adama benzemiş. Ben bir çocuk bekliyordum. Sen kocaman adamsın. Ben çocuğun tekini bekliyordum. Biraz adama benzemiş. Ben bir çocuk bekliyordum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
That's what the military does. Builds men. Good, strong men. | Askeri okulun yaptigi sey budur: Guclu adamlar yetistirmek. Askeri okulun yaptığı şey budur: Güçlü adamlar yetiştirmek. Askeriyenin yaptığı budur işte. Erkek yapar. Sağlam, güçlü erkek. Askeri okulun yaptığı şey budur: Güçlü adamlar yetiştirmek. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Michael, this is David. David, Michael. | Michael, bu David David, Michael. Michael, bu David. David, Michael. Michael, bu David David, Michael. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
ls that a regulation cut? No. | Sertligin bu kadar mi? Hayir. Sertliğin bu kadar mı? Hayır. Genel saç kesimi mi bu? Hayır. Sertliğin bu kadar mı? Hayır. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
It wasn't real military. It was just a school for screwups. | Gercek askeri okul degildi. Her seyi pic edenlerin gittigi bir okul iste. Gerçek askeri okul değildi. Her şeyi piç edenlerin gittiği bir okul işte. Gerçekten askeriye değil. Sadece çuvallayanların gittiği bir okul. Gerçek askeri okul değildi. Her şeyi piç edenlerin gittiği bir okul işte. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Well, good to finally meet you. I've heard so much about you. | Peki, seninle tanismak guzeldi. Hakkinda cok sey duydum. Peki, sonunda seninle tanışmak güzeldi. Hakkında çok şey duydum. Sonunda tanıştığımıza sevindim. Hakkında çok fazla şey duymuştum. Peki, seninle tanışmak güzeldi. Hakkında çok şey duydum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Everything seems to be going great. | Her sey harika gorunuyor. Her şey harika görünüyor. Her şey harika görünüyor. Her şey harika görünüyor. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Sean and Beth love him. What's not to love? | Sean ve Beth, onu cok seviyor. Sevmeyenlere ne dersin? Sean ve Beth, onu çok seviyor. Sevilmeyecek neyi var ki? Sean'la Beth onu sevdi. Sevmeyecek ne var? Sean ve Beth, onu çok seviyor. Sevmeyenlere ne dersin? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Yeah, he's almost too good to be true. Don't start, Jackie. | Neredeyse onun samimiyetine inanacaktim. Yine baslama, Jackie. Neredeyse gerçek olamayacak kadar iyi. Yine başlama, Jackie. Evet, gerçek olamayacak kadar iyi. Başlama, Jackie. Neredeyse onun samimiyetine inanacaktım. Yine başlama, Jackie. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I'm kidding. I'm kidding. I like him. | saka yapiyorum, saka yapiyorum. Onu seviyorum. Şaka yapıyorum, şaka yapıyorum. Onu seviyorum. Şaka yapıyorum. Şaka yapıyorum. Ondan hoşlandım. Şaka yapıyorum, şaka yapıyorum. Onu seviyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Do you think I'm crazy to be engaged to someone I've only known for six months? | 6 aydir tanidigim birine bu kadar baglanmis olmam... 6 aydır tanıdığım birine bu kadar bağlanmış olmam... Sence yalnızca altı aydır tanıdığım biriyle nişanlanarak delilik mi ettim? 6 aydır tanıdığım birine bu kadar bağlanmış olmam... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
You've always been crazy. That has nothing to do with him. | Her zaman cilgindin. Onula ilgisi yok. Her zaman çılgındın. Onunla ilgisi yok. Sen her zaman deliydin. Bunun onula ilgisi yok. Her zaman çılgındın. Onula ilgisi yok. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
He seems a little crazy, too, about you. | O da cildirmisa benziyor, soz konusu sen olunca. O da çıldırmışa benziyor, söz konusu sen olunca. O da deli gibi görünüyor, sana karşı tabi. O da çıldırmışa benziyor, söz konusu sen olunca. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Everyone have enough to eat? Yeah... | Herkesin yeterli yemegi var mi? Evet. Herkesin yeterli yemeği var mı? Evet. Herkes doydu mu? Evet! Herkesin yeterli yemeği var mı? Evet. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I would like to propose a toast. | Herkesi serefe icmeye davet ediyorum. Herkesi şerefe içmeye davet ediyorum. Kadeh kaldırmak istiyorum. Herkesi şerefe içmeye davet ediyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
First of all, I want to thank Susan and Sean and Beth, | oncelikle Susan, Sean ve Beth'e, kisa sure icinde beni aralarina alip... Öncelikle Susan, Sean ve Beth'e, kısa süre içinde beni aralarına alıp... Öncelikle Susan, Sean ve Beth'e teşekkür etmek istiyorum. Öncelikle Susan, Sean ve Beth'e, kısa süre içinde beni aralarına alıp... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
who, in a very short time, have taken me in and made me feel at home. | ...kendi evimdeymisim hissini yasattiklari icin tesekkur ediyorum. ...kendi evimdeymişim hissini yaşattıkları için teşekkür ediyorum. Beni çok kısa bir süre de kabul ettiler ve bana hiç yabancılık hissettirmediler. ...kendi evimdeymişim hissini yaşattıkları için teşekkür ediyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
This is... It's a dream come true for me. | Benim icin gerceklesen bir ruya. Benim için gerçekleşen bir rüya. Bu... benim için gerçek olan bir rüya. Benim için gerçekleşen bir rüya. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Thank you. | Tesekkur ederim. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
And to Michael. Your return makes us complete. | Ve Michael’in serefine. Donusun bizi tamamladi. Ve Michael’ın şerefine. Dönüşün bizi tamamladı. Ve Michael'a. Geri dönüşüyle tamamlandık. Ve Michael’ın şerefine. Dönüşün bizi tamamladı. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Family is the most important thing. Without it, we have nothing. | Aile en onemli varliktir. Aksi halde hicbir seyiz. Aile en önemli varlıktır. Aksi halde hiçbir şeyiz. Aile, en önemli şeydir. O yoksa, hiçbir şeyimiz de yoktur. Aile en önemli varlıktır. Aksi halde hiçbir şeyiz. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Welcome home, Michael. Hear, hear. | Evine hos geldin, Michael. Hos geldin. Evine hoş geldin, Michael. Hoş geldin. Evine hoş geldin, Michael. Şerefe, şerefe. Evine hoş geldin, Michael. Hoş geldin. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Hear, hear, Michael. | Hos geldin, Michael. Hoş geldin, Michael. Şerefe, şerefe, Michael. Hoş geldin, Michael. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I think I'm a little nauseous after that. | Bu olaydan sonra kendimi igrenc hissediyorum. Bu olaydan sonra kendimi iğrenç hissediyorum. Galiba biraz mide bulandırıyorum. Bu olaydan sonra kendimi iğrenç hissediyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Stop it. | Kes sunu. Kes şunu. Kes şunu. Kes şunu. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
You want something to drink? No, no, no, I got this. | Icecek bir sey ister misin? Hayir, ben bunu iciyorum. İçecek bir şey ister misin? Hayır, ben bunu içiyorum. Bir şey içmek ister misin? Hayır, hayır, benim var. İçecek bir şey ister misin? Hayır, ben bunu içiyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
We have a surprise for you, too. | Sana da bir surprizimiz var. Sana da bir sürprizimiz var. Senin için de bir sürprizimiz var. Sana da bir sürprizimiz var. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Really? Jackie pulled a few strings | Sahiden mi? Jackie sana bir is ayarladi... Sahiden mi? Jackie sana bir iş ayarladı... Sahi mi? Jackie nüfuzunu kullandı ve... Sahiden mi? Jackie sana bir iş ayarladı... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
and she can get you a job working with her as a real estate agent. | ...ve onun is yerinde bir emlakci olarak calisabileceksin. ...ve onun iş yerinde bir emlakçı olarak çalışabileceksin. ...onunla emlakçı olarak çalışabileceğin bir iş ayarladı. ...ve onun iş yerinde bir emlakçı olarak çalışabileceksin. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I couldn't. Wait a minute. Of course you can. | Yapamam. Bir saniye. Elbette yapabilirsin. Yapamam. Elbette yapabilirsin. Yapamam. Bir saniye. Elbette yapabilirsin. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Okay? Just follow me around and I'll get you all set up. | Tamam mi? Orada sadece yanimda takil ben sana yardim ederim. Tamam mı? Orada sadece yanımda takıl ben sana yardım ederim. Tamam mı? Sadece yanımda duracaksın, ben de seni işe aldıracağım. Tamam mı? Orada sadece yanımda takıl ben sana yardım ederim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
It's a great opportunity for us and she really went out of her way. | Bizim icin buyuk bir firsat. Bu isi ayarlamak icin cok ugrasti. Bizim için büyük bir fırsat. Bu işi ayarlamak için çok uğraştı. Bu bizim için harika bir fırsat ve o gerçekten hiç yapmadığı bir şey yaptı. Bizim için büyük bir fırsat. Bu işi ayarlamak için çok uğraştı. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Well, I can't say no to my bride to be or her sister, can l? | Pekala, mustakbel gelinime ya da onun kardesine hayir diyemem, degil mi? Pekala, müstakbel gelinime ya da onun kardeşine hayır diyemem, değil mi? Ne gelinim olacak kadına ne de onun kardeşine hayır diyemem ya? Pekala, müstakbel gelinime ya da onun kardeşine hayır diyemem, değil mi? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Thank you, Jackie. Don't thank me. Thank her. | Tesekkurler, Jackie. Bana degil, ona tesekkur et. Teşekkürler, Jackie. Bana değil, ona teşekkür et. Teşekkür ederim, Jackie. Bana etme, ona teşekkür et. Teşekkürler, Jackie. Bana değil, ona teşekkür et. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Because she's the one who convinced me to get you off the road | cunku beni bu is icin ikna eden oydu... Çünkü beni bu iş için ikna eden oydu... Çünkü beni prensiplerimin dışına çıkmaya o ikna etti. Çünkü beni bu iş için ikna eden oydu... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
so she can keep an eye on you. Did you? | ...bir gozu daima uzerinde. oyle mi? ...bir gözü daima üzerinde. Öyle mi? Böylece gözünü senin üstünde tutabilecek. Öyle mi? ...bir gözü daima üzerinde. Öyle mi? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Thank you. I'm gonna go have a word with your son. | Tesekkur ederim. Oglunla biraz konusacagim. Teşekkür ederim. Oğlunla biraz konuşacağım. Teşekkür ederim. Oğlunla konuşmaya gidiyorum. Teşekkür ederim. Oğlunla biraz konuşacağım. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
God, I hope Michael takes to him. | Tanrim, umarim Michael onu kabullenir. Tanrım, umarım Michael onu kabullenir. Tanrım, umarım Michael onu kanıksar. Tanrım, umarım Michael onu kabullenir. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
He will. He's just been blindsided by the divorce. | Kabullenecektir. Yeni bosandiniz, onu atlatamadi daha. Kabullenecektir. Yeni boşandınız, onu atlatamadı daha. Kanıksayacaktır. Boşanmanın etkisindeydi sadece. Kabullenecektir. Yeni boşandınız, onu atlatamadı daha. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
He'll bounce back. | Bu donemi atlatacaktir. Bu dönemi atlatacaktır. Kendini toparlayacaktır. Bu dönemi atlatacaktır. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Michael. Give me four minutes. Meet me in the basement. | Michael. Bana dort dakikani ayir. Kilerde seninle goruselim. Michael. Bana dört dakikanı ayır. Kilerde seninle görüşelim. Michael. Bana dört dakika ver. Bodrumda buluşalım. Michael. Bana dört dakikanı ayır. Kilerde seninle görüşelim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
He said he wants me to meet him in the basement. | Benimle kilerde gorusmek istedigini soyledi. Benimle kilerde görüşmek istediğini söyledi. Benimle bodrumda konuşmak istiyormuş. Benimle kilerde görüşmek istediğini söyledi. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
ln the basement? Yeah. | Kilerde mi? Evet. Bodrumda mı? Evet. Kilerde mi? Evet. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I don't know. Well, I guess I'm about to find out. | Bilmiyorum. Sanirim bir seyleri sezinledim. Bilmiyorum. Sanırım bir şeyleri sezinledim. Bilmem. Ben de birazdan öğrenirim. Bilmiyorum. Sanırım bir şeyleri sezinledim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Those two are mine. But you're welcome to use the others. | Onlarin ikisi bana ait. Ama digerlerini kullanabilirsin. Onların ikisi bana ait. Ama diğerlerini kullanabilirsin. O ikisi benim. Ama diğerlerini kullanabilirsin. Onların ikisi bana ait. Ama diğerlerini kullanabilirsin. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
What's all this for? | Bunlar ne icin? Bunlar ne için? Bunlar ne için? Bunlar ne için? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Well, I'm a bit of a wannabe carpenter. | Marangozluga biraz merak saldim. Marangozluğa biraz merak saldım. Elimden biraz marangozluk gelir. Marangozluğa biraz merak saldım. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I built these storage cabinets myself. | Bu dolaplari kendim yaptim. Bu dolapları kendim yaptım. O dolapları kendim yaptım. Bu dolapları kendim yaptım. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
And I'm working up in the attic right now on some termite damage. | Karincalarin verdigi zarari gidermek icin su an tavan arasinda calisiyorum. Karıncaların verdiği zararı gidermek için şu an tavan arasında çalışıyorum. Şimdi de tavan arasındaki termitlerin verdiği hasarı gidermeye çalışıyorum. Karıncaların verdiği zararı gidermek için şu an tavan arasında çalışıyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I think we need a real toast. | Bence kadeh kaldirmamiz gerek. Bence kadeh kaldırmamız gerek. Bence seninle gerçek birer kadeh tokuşturmalıyız. Bence kadeh kaldırmamız gerek. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Just the guys. | Erkek erkege. Erkek erkeğe. Erkek erkeğe. Erkek erkeğe. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
This is where I keep the good stuff. | Burasi iyi mallari koydugum yer. Burası iyi malları koyduğum yer. Sağlam içkileri sakladığım yer burası. Burası iyi malları koyduğum yer. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
There we go. | Iste basliyoruz. İşte başlıyoruz. İşte burada. İşte başlıyoruz. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Now, don't let your mom know I've got a tequila stash. | Tekilayi buraya sakladigimi annene soyleme. Tekilayı buraya sakladığımı annene söyleme. Tekila zulamdan annene bahsetme sakın. Tekilayı buraya sakladığımı annene söyleme. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I've worked my ass off trying to convince her I'm perfect. | Ona, cok iyi biri olduguma inandirmak icin kicimi yirtiyorum. Ona, çok iyi biri olduğumu inandırmak için ter kıçımı yırtıyorum. Mükemmel olduğuma ikna etmek için kıçımı yırtıyorum. Ona, çok iyi biri olduğuma inandırmak için kıçımı yırtıyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I know this must be a bit of a shock, your mom and me getting married and all, | Biliyorum, annenle evlenmis olmamiz sende kucuk bir sok yaratti... Biliyorum, annenle evlenmiş olmamız sende küçük bir şok yarattı... Annenin benimle evleniyor olması... Biliyorum, annenle evlenmiş olmamız sende küçük bir şok yarattı... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
but I want you to know, I want us | ...ama sunu bilmeni isterim ki, gercek... ...ama şunu bilmeni isterim ki, gerçek... ...ama bilmeni istiyorum. Bizim... ...ama şunu bilmeni isterim ki, gerçek... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
to be a real family. | ...bir aile istiyorum. ...gerçek bir aile olmamızı istiyorum. ...bir aile istiyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Because without it, we have nothing? | Aksi halde, hicbir seyiz? Aksi halde, hiçbir şeyiz? Çünkü o yoksa hiçbir şeyimiz yok mudur? Aksi halde, hiçbir şeyiz? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Okay. Touch�. | Tamam, cok dokunakli. Tamam, çok dokunaklı. Tamam. Pekâlâ. Tamam, çok dokunaklı. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |