• en flag English
    • tr flag Turkish

Search

English Turkish Sentence Translations Page 172439

English Turkish Film Name Film Year Details
I don't like this guy. Bu adami sevmedim. Bu adamı sevmedim. Bu heriften hoşlanmıyorum. Bu adamı sevmedim. The Stepfather-1 2009 info-icon
I don't trust him. I mean, what do you know about this guy? Ona guvenmiyorum. Bu adam hakkinda ne biliyorsun? Ona güvenmiyorum. Bu adam hakkında ne biliyorsun? Ona güvenmiyorum. Sen ne biliyorsun onun hakkında? Ona güvenmiyorum. Bu adam hakkında ne biliyorsun? The Stepfather-1 2009 info-icon
Not any more than you, really. Inan, senden fazlasini bilmiyorum. İnan, senden fazlasını bilmiyorum. Senden fazlasını değil. İnan, senden fazlasını bilmiyorum. The Stepfather-1 2009 info-icon
You got taller. Boyun uzamis. Boyun uzamış. Boy atmışsın. Boyun uzamış. The Stepfather-1 2009 info-icon
Yeah, well, you know, it's been a year. Evet, biliyorsun iste. Aradan bir yil gecti. Evet, biliyorsun işte. Aradan bir yıl geçti. Evet, hani bir yıl oldu. Evet, biliyorsun işte. Aradan bir yıl geçti. The Stepfather-1 2009 info-icon
Hey, hey, come on. Hey, hadi ama. Hey, hey, hadi. Hey, hadi ama. The Stepfather-1 2009 info-icon
Talk to me for a second, will you? What do you want? Benimle konusmayacak misin? Ne istiyorsun? Benimle konuşmayacak mısın? Ne istiyorsun? Konuş benimle biraz, olur mu? Ne konuşmak istiyorsun? Benimle konuşmayacak mısın? Ne istiyorsun? The Stepfather-1 2009 info-icon
I don't know. I want to talk to you. Your mom says you don't want to see me. Bilmiyorum. Seninle konusmak istiyorum. Annen beni gormek istemedigini soyluyor. Bilmiyorum. Seninle konuşmak istiyorum. Annen beni görmek istemediğini söylüyor. Bilmiyorum. Seninle konuşmak istiyorum. Bilmiyorum. Seninle konuşmak istiyorum. Annen beni görmek istemediğini söylüyor. The Stepfather-1 2009 info-icon
Is that true? Bu dogru mu? Bu doğru mu? Doğru mu bu? Bu doğru mu? The Stepfather-1 2009 info-icon
I don't know, Dad. You know, I'm not the one who left. Bilmiyorum baba. Birakip giden ben degildim. Bilmiyorum baba. Bırakıp giden ben değildim. Bilemiyorum, baba. Yüz üstü bırakan ben değilim. Bilmiyorum baba. Bırakıp giden ben değildim. The Stepfather-1 2009 info-icon
I left your mom. I didn't leave you. Annenden ayrildim, senden degil. Annenden ayrıldım, senden değil. Ben annenizi yüz üstü bıraktım, sizi değil. Annenden ayrıldım, senden değil. The Stepfather-1 2009 info-icon
You kids are the most important thing in the world to me. cocuklarim, bu dunyadaki her seyden daha onemli. Çocuklarım, bu dünyadaki her şeyden daha önemli. Sizler benim dünyadaki en önemli varlıklarımsınız. Çocuklarım, bu dünyadaki her şeyden daha önemli. The Stepfather-1 2009 info-icon
Well, yeah, yeah, you have a funny way of showing that. Evet, bu yontemle kendini acindiriyorsun. Evet, bu yöntemle kendini acındırıyorsun. Evet, tabi, bunu gösterme biçimin çok enteresan. Evet, bu yöntemle kendini acındırıyorsun. The Stepfather-1 2009 info-icon
Hey, I know. I screwed up. I feel really bad about that, but I'd like to make it up to you. Hey, biliyorum. cok kotu hissediyorum, ama aramizdaki iliskiyi duzeltmek istiyorum. Biliyorum. Çok kötü hissediyorum, ama aramızdaki ilişkiyi düzeltmek istiyorum. Bak, biliyorum. Çuvalladım. Hey, biliyorum. Çok kötü hissediyorum, ama aramızdaki ilişkiyi düzeltmek istiyorum. The Stepfather-1 2009 info-icon
What, you're not gonna see me? You're not gonna talk to me? Benimle gorusecek misin? Konusacak misin? Benimle görüşecek misin? Konuşacak mısın? Ne yani, benimle hiç görüşmeyecek misin? Benimle hiç konuşmayacak mısın? Benimle görüşecek misin? Konuşacak mısın? The Stepfather-1 2009 info-icon
No. Hayir. Hayır. Elbette hayır. Hayır. The Stepfather-1 2009 info-icon
Are you okay, Sean? Iyi misin, Sean? İyi misin, Sean? İyi misin, Sean? İyi misin, Sean? The Stepfather-1 2009 info-icon
I guess I shouldn't have told Dad. Babama anlatmamaliydim. Babama anlatmamalıydım. Keşke babama anlatmasaydım. Babama anlatmamalıydım. The Stepfather-1 2009 info-icon
Well, what... No, it wasn't your fault, Sean. Ne? Hayir, senin hatan degildi, Sean. Ne? Hayır, senin hatan değildi, Sean. Bu... Hayır, senin bir hatan yok, Sean. Ne? Hayır, senin hatan değildi, Sean. The Stepfather-1 2009 info-icon
I shouldn't have done what I did. It wasn't right. Bunu sana yapmamaliydim. Dogru degildi. Bunu sana yapmamalıydım. Doğru değildi. O hareketi yapmamalıydım. Doğru değildi. Bunu sana yapmamalıydım. Doğru değildi. The Stepfather-1 2009 info-icon
I'm not your father. Ben senin baban degilim. Ben senin baban değilim. Senin baban değilim. Ben senin baban değilim. The Stepfather-1 2009 info-icon
Maybe someday, but... Belki bir gun ama... Belki bir gün olurum ama... Belki bir gün ama... Belki bir gün ama... The Stepfather-1 2009 info-icon
This is all new to me again. I'm gonna make mistakes. Benim icin her sey yeni basladi. Hatalar yapiyorum. Benim için her şey yeni başladı. Hatalar yapıyorum. Yeniden başlıyorum. Hatalar yapıyorum. Benim için her şey yeni başladı. Hatalar yapıyorum. The Stepfather-1 2009 info-icon
And I just hope you can forgive me when I do. Yaptigim seyden dolayi beni affedecegini umuyorum. Yaptığım şeyden dolayı beni affedeceğini umuyorum. Ama ben bu hataları yaparken beni affedebileceğini umuyorum. Yaptığım şeyden dolayı beni affedeceğini umuyorum. The Stepfather-1 2009 info-icon
I promise, Soz veriyorum... Söz veriyorum... Söz veriyorum,... Söz veriyorum... The Stepfather-1 2009 info-icon
it'll never happen again, okay? ...bir daha tekrarlanmayacak, tamam mi? ...bir daha tekrarlanmayacak, tamam mı? ...bir daha olmayacak, tamam mı? ...bir daha tekrarlanmayacak, tamam mı? The Stepfather-1 2009 info-icon
Friends? Arkadas miyiz? Arkadaş mıyız? Dost muyuz? Arkadaş mıyız? The Stepfather-1 2009 info-icon
Friends. Yeah. All right. Arkadasiz. Evet, pekala. Arkadaşız. Evet, pekala. Dostuz. Tamam. Pekâlâ. Arkadaşız. Evet, pekala. The Stepfather-1 2009 info-icon
I shouldn't have done it. Bunu yapmamam gerekiyordu. Öyle davranmamalıydım. Bunu yapmamam gerekiyordu. The Stepfather-1 2009 info-icon
It's just that Bu sadece... Sadece... Bu sadece... The Stepfather-1 2009 info-icon
I see a family without a father and I know how easy it can all fall apart. Babasiz bir aile goruyorum ve bu hale gelmenin cok kolay oldugunun farkindayim. Babasız bir aile görüyorum ve bu hale gelmenin çok kolay olduğunun farkındayım. ...babanın olmadığı bir aile görüyorum... Babasız bir aile görüyorum ve bu hale gelmenin çok kolay olduğunun farkındayım. The Stepfather-1 2009 info-icon
If I'm ever gonna be a part of you, I need to gain their respect. Eger bu ailenin parcasi olacaksam, onlarin saygisini kazanmam gerek. Eğer bu ailenin parçası olacaksam, onların saygısını kazanmam gerek. Ailenizin bir parçası olacaksam eğer, onları saygısını kazanmaya ihtiyacım var. Eğer bu ailenin parçası olacaksam, onların saygısını kazanmam gerek. The Stepfather-1 2009 info-icon
And trust. Guvenini de... Güvenini de... Ve de güvene. Güvenini de... The Stepfather-1 2009 info-icon
I don't know how you were raised, David, but my family never used physical force. Nasil bu kadar kizdin bilmiyorum ama bu ailede fiziksel baski uygulanmaz. Nasıl bu kadar kızdın bilmiyorum ama bu ailede fiziksel baskı uygulanmaz. Nasıl yetiştirildin bilmiyorum David ama benim ailemde asla şiddete başvurulmamıştır. Nasıl bu kadar kızdın bilmiyorum ama bu ailede fiziksel baskı uygulanmaz. The Stepfather-1 2009 info-icon
It's not okay with me. Bunu kabul edemem. Bu benim açımdan kabul edilemez. Bunu kabul edemem. The Stepfather-1 2009 info-icon
Sure. Tabii. Doğru. Tabii. The Stepfather-1 2009 info-icon
I can't keep... I can't... I can't... I got to make this work... Bunu yapamayacagim ama yapmam gerekiyor... Bunu yapamayacağım ama yapmam gerekiyor... Devam edemem. Yapamam. Yapamam. Bu işi halletmeliyim. Bunu yapamayacağım ama yapmam gerekiyor... The Stepfather-1 2009 info-icon
It's all right. It's all right. Tamam, sorun yok. Tamam. Tamam. Tamam, sorun yok. The Stepfather-1 2009 info-icon
I'll tell her I'm sorry. I'm sorry. I'm sorry. It's just... Ona uzgun oldugumu soyleyecegim. Sadece... Ona üzgün olduğumu söyleyeceğim. Sadece... Ondan özür dileyeceğim. Üzgünüm. Özür dilerim. Sadece... Ona üzgün olduğumu söyleyeceğim. Sadece... The Stepfather-1 2009 info-icon
Thanks. Tesekkurler. Teşekkürler. Teşekkür ederim. Teşekkürler. The Stepfather-1 2009 info-icon
David. Yes. Something wrong? David. Evet, bir sorun mu var? David. Evet. Bir sorun mu var? David. Evet, bir sorun mu var? The Stepfather-1 2009 info-icon
No. No, in fact, everything's great. Hayir. Aslinda her sey yolunda gidiyor. Hayır. Aslında her şey yolunda gidiyor. Hayır. Hayır, aksine her şey mükemmel. Hayır. Aslında her şey yolunda gidiyor. The Stepfather-1 2009 info-icon
Your enthusiasm with the buyers at the Reeves' open house made the sale. Reeves'in dukkaninda yapilan satislar musterilerle olan munasebetin sayesindeydi. Reeves'in dükkanında yapılan satışlar müşterilerle olan münasebetin sayesindeydi. Reeves'in dükkanında yapılan satışlar müşterilerle olan münasebetin sayesindeydi. The Stepfather-1 2009 info-icon
We need these filled out. What are they? Bunu doldurman gerekiyor. Nedir bu? Bunları doldurman gerekiyor. Bunlar ne? Bunu doldurman gerekiyor. Nedir bu? The Stepfather-1 2009 info-icon
Social Security, payroll insurance, workman's comp. Sosyal sigorta, maas bordrosu ve personel sozlesmesi. Sosyal sigorta, maaş bordrosu ve personel sözleşmesi. Sosyal Güvenlik, maaş bordrosu ve sağlık sigortası ile ilgili kâğıtlar. Sosyal sigorta, maaş bordrosu ve personel sözleşmesi. The Stepfather-1 2009 info-icon
And we need a picture lD. Personnel said that they gave you the forms to fill out, Ayrica fotografli kimlik lazim. calisanlar doldurman icin sana form vermisler... Ayrıca fotoğraflı kimlik lazım. Çalışanlar doldurman için sana form vermişler... Bir de resmine ihtiyacımız var. Ayrıca fotoğraflı kimlik lazım. Çalışanlar doldurman için sana form vermişler... The Stepfather-1 2009 info-icon
but they just never got them back. No, no, I never got anything. ...ama onlara geri vermemissin. Hayir bana bir sey vermediler. ...ama onlara geri vermemişsin. Hayır bana bir şey vermediler. ...ama onlara geri vermemişsin. Hayır bana bir şey vermediler. The Stepfather-1 2009 info-icon
Don't worry about it. We need them, though, Bunun icin endiselenme. O sozlesmeye ihtiyacimiz var... Bunu kafana takma. O sözleşmeye ihtiyacımız var... Endişe etme. Onları doldur ki... Bunun için endişelenme. O sözleşmeye ihtiyacımız var... The Stepfather-1 2009 info-icon
so we don't have to keep paying you under the table. ...boylece sana el altindan odeme yapmak zorunda kalmayacagiz. ...böylece sana el altından ödeme yapmak zorunda kalmayacağız. ...sana el altından ödeme yapmaya devam etmek zorunda kalmayalım. ...böylece sana el altından ödeme yapmak zorunda kalmayacağız. The Stepfather-1 2009 info-icon
I'll get all this done right away. Great. Bunu usulune uygun yapacagim. Harika. Bunu usulüne uygun yapacağım. Harika. Hemen hepsini hallediyorum. Güzel. Bunu usulüne uygun yapacağım. Harika. The Stepfather-1 2009 info-icon
It just wasn't something I enjoyed doing, that's all. Sadece yapmaktan hoslandigim bir sey. Hepsi bu kadar. Sadece yapmaktan hoşlandığım bir şey. Hepsi bu kadar. Yapmaktan hoşlandığım bir iş değildi, o kadar. Sadece yapmaktan hoşlandığım bir şey. Hepsi bu kadar. The Stepfather-1 2009 info-icon
Well, I don't understand, because Jackie said you were a natural. Jackie, senin dogustan yetenekli oldugunu soyluyor, buna anlam veremiyorum. Jackie, senin doğuştan yetenekli olduğunu söylüyor, buna anlam veremiyorum. Anlamıyorum. Jackie çok başarılı olduğunu söylemişti. Jackie, senin doğuştan yetenekli olduğunu söylüyor, buna anlam veremiyorum. The Stepfather-1 2009 info-icon
Real estate is just not me. Emlakcilik bana gore degil. Emlakçılık bana göre değil. Gayrimenkul satışı bana göre değil. Emlakçılık bana göre değil. The Stepfather-1 2009 info-icon
Well, what does that mean? That you want to go back on the road again? Ne demek simdi bu? Ne demek şimdi bu? Ne olacak şimdi? Bu, tekrar yollara düşmek istediğin anlamına mı geliyor? Ne demek şimdi bu? The Stepfather-1 2009 info-icon
I don't know. We'll see. We'll see. No, wait. I... Bilmiyorum, yakinda anlariz. Hayir, bekle. Ben... Bilmiyorum, yakında anlarız. Hayır, bekle. Ben... Bilemiyorum. Bakacağız. Bakacağız. Hayır, bekle. Ben... Bilmiyorum, yakında anlarız. Hayır, bekle. Ben... The Stepfather-1 2009 info-icon
I thought you enjoyed family. I mean, dinners like... Aile hayatini sevdigini saniyordum. Yani, aksam yemekleri... Aile hayatını sevdiğini sanıyordum. Yani, akşam yemekleri... Aileyle olmaktan hoşlandığını sanıyordum. Yani, yemek yemek gibi. Aile hayatını sevdiğini sanıyordum. Yani, akşam yemekleri... The Stepfather-1 2009 info-icon
I know how much you hate me being gone, but it's what I know best. Benim gitme fikrimden nefret ettigini biliyorum, ama en iyi yaptigim sey bu. Benim gitme fikrimden nefret ettiğini biliyorum, ama en iyi yaptığım şey bu. Ayrılıyor olmamdan hiç hoşlanmadığının farkındayım... Benim gitme fikrimden nefret ettiğini biliyorum, ama en iyi yaptığım şey bu. The Stepfather-1 2009 info-icon
Let me get on your computer and look around. Bilgisayarinda biraz arastirma yapmama izin ver. Bilgisayarında biraz araştırma yapmama izin ver. Müsaade et, bilgisayarını kullanıp bir bakınayım. Bilgisayarında biraz araştırma yapmama izin ver. The Stepfather-1 2009 info-icon
Maybe I can find something that doesn't require much travel. Belki cok seyahat gerektirmeyecek bir seyler bulurum. Belki çok seyahat gerektirmeyecek bir şeyler bulurum. Pek fazla seyahat gerektirmeyen bir iş bulabilirim belki. Belki çok seyahat gerektirmeyecek bir şeyler bulurum. The Stepfather-1 2009 info-icon
Dude, you better turn it down. Are you worried about David? Ahbap, sesini kissan iyi olur. David'ten mi korkuyorsun? Ahbap, sesini kıssan iyi olur. David'ten mi korkuyorsun? Dostum, sesini biraz kızsan iyi edersin. David'den mi çekiniyorsun? Ahbap, sesini kıssan iyi olur. David'ten mi korkuyorsun? The Stepfather-1 2009 info-icon
He's not gonna touch you, all right? I'll make sure. Bir daha sana dokunmayacak, tamam mi? Bundan emin olabilirsin. Bir daha sana dokunmayacak, tamam mı? Bundan emin olabilirsin. Sana bir daha dokunamayacak, tamam mı? Bana güven. Bir daha sana dokunmayacak, tamam mı? Bundan emin olabilirsin. The Stepfather-1 2009 info-icon
I'm just useless. Beceremiyorum. Beceriksizin tekiyim. Beceremiyorum. The Stepfather-1 2009 info-icon
Hey. I'm walking out the door right now. Okay, see you. Hey. simdi disari cikiyorum. Tamam, gorusuruz. Selam. Şimdi dışarı çıkıyorum. Tamam, görüşürüz. Şimdi çıkmak üzereyim. Tamam, görüşürüz. Hey. Şimdi dışarı çıkıyorum. Tamam, görüşürüz. The Stepfather-1 2009 info-icon
How's it going? Nasil gidiyor? Nasıl gidiyor? Nasıl gidiyor? Nasıl gidiyor? The Stepfather-1 2009 info-icon
Couple of things down in Eugene. Eugene'de bir kac seye bakiyordum. Eugene'de bir kaç şeye bakıyordum. Eugene taraflarında bir iki şey var gibi. Eugene'de bir kaç şeye bakıyordum. The Stepfather-1 2009 info-icon
Okay, well, I'm gonna go meet Jackie and Leah for a drink and plan the wedding. Tamam, Jackie ve Leah ile dugun planini konusmak icin bulasacagim. Tamam, Jackie ve Leah ile düğün planını konuşmak için bulaşacağım. İyi. Hem bir şeyler içmek hem de düğünü planlamak için... Tamam, Jackie ve Leah ile düğün planını konuşmak için bulaşacağım. The Stepfather-1 2009 info-icon
Would you like to come? I don't think so. Gelmek ister misin? Hayir, sanmiyorum. Gelmek ister misin? Hayır, sanmıyorum. Gelmek ister misin? Hayır, sanmıyorum. The Stepfather-1 2009 info-icon
When I'm done with this, I'm gonna go for a run. Bu isleri bitirince biraz kosuya cikacagim. Bu işleri bitirince biraz koşuya çıkacağım. Bu işleri bitirince biraz koşuya çıkacağım. The Stepfather-1 2009 info-icon
I didn't mean to make such a fuss about your work and all. Isinle ilgili sorun yaratmak istemedim. İşinle ilgili sorun yaratmak istemedim. Seni iş ve diğer konularda sıkıştırmak istemedim. İşinle ilgili sorun yaratmak istemedim. The Stepfather-1 2009 info-icon
I don't want you to do anything you don't want to do. Yapmak istemedigin seyler konusunda zorlamak istemiyorum. Yapmak istemediğin şeyler konusunda zorlamak istemiyorum. Yapmak istemediğin bir şeyi yapmanı istemem. Yapmak istemediğin şeyler konusunda zorlamak istemiyorum. The Stepfather-1 2009 info-icon
want you to be as happy as I am. Benim kadar mutlu olmani istiyorum. Benim kadar mutlu olmanı istiyorum. ...benim olduğum gibi sen de mutlu ol isterim. Benim kadar mutlu olmanı istiyorum. The Stepfather-1 2009 info-icon
Have fun. Iyi eglenceler. İyi eğlenceler. İyi eğlenceler. İyi eğlenceler. The Stepfather-1 2009 info-icon
Susan's not here. How about the kids? Susan burada degil. cocuklar ne yapiyor? Susan burada değil. Çocuklar ne yapıyor? Susan evde değil. Çocuklar? Susan burada değil. Çocuklar ne yapıyor? The Stepfather-1 2009 info-icon
Beth's at a friend's. Sean and Michael are upstairs playing video games. Beth arkadasina gitti. Sean ve Michael, yukarda oyun oynuyorlar. Beth arkadaşına gitti. Sean ve Michael, yukarda oyun oynuyorlar. Beth bir arkadaşında. Sean ve Michael'da yukarıda oyun oynuyorlar. Beth arkadaşına gitti. Sean ve Michael, yukarda oyun oynuyorlar. The Stepfather-1 2009 info-icon
I'm sorry about the other night. Gecen aksam icin ozur dilerim. Geçen akşam için özür dilerim. Geçen akşam için üzgünüm. Geçen akşam için özür dilerim. The Stepfather-1 2009 info-icon
I made an ass out of myself. It's just when Susan and I fight... Bir pislik gibi davrandim. Susan'la kavga ettigimizde... Bir pislik gibi davrandım. Susan'la kavga ettiğimizde... Zıvanadan çıkmıştım. Susan'la her kavga ettiğimizde... Bir pislik gibi davrandım. Susan'la kavga ettiğimizde... The Stepfather-1 2009 info-icon
I was headed to the airport. I wanted to say goodbye to the kids and... Hava alanina gitmem gerekiyor. cocuklarla vedalasmak ve... Hava alanına gitmem gerekiyor. Çocuklarla vedalaşmak ve... Havaalanına gidiyordum. Çocuklarla bir vedalaşmak istedim. Hava alanına gitmem gerekiyor. Çocuklarla vedalaşmak ve... The Stepfather-1 2009 info-icon
Well, I'd like to apologize to you ...senden ozur dilemek istedim... ...senden özür dilemek istedim... Senden özür dilemek istiyorum,... ...senden özür dilemek istedim... The Stepfather-1 2009 info-icon
for being a jerk. ...yaptigim taskinlik icin. ...yaptığım taşkınlık için. ...dünkü hıyarlığım için. ...yaptığım taşkınlık için. The Stepfather-1 2009 info-icon
Apology accepted. Come on in and say goodbye. ozrun kabul edildi. Hadi cocuklara bir hosca kal de. Özrün kabul edildi. Hadi çocuklara bir hoşça kal de. Özrün kabul edildi. Hadi içeri gir ve çocuklarla vedalaş. Özrün kabul edildi. Hadi çocuklara bir hoşça kal de. The Stepfather-1 2009 info-icon
Hey, Michael tells me you used to swim for the Ducks? Hey, Michael bana, senin eskiden Duck takiminda yuzucu oldugunu soyledi. Michael bana, senin eskiden Duck takımında yüzücü olduğunu söyledi. Michael'ın dediğine göre eskiden Ducks'lar için yüzmüşsün. Hey, Michael bana, senin eskiden Duck takımında yüzücü olduğunu söyledi. The Stepfather-1 2009 info-icon
A long time ago. Uzun zaman onceydi. Uzun zaman önceydi. Uzun süre önce. Uzun zaman önceydi. The Stepfather-1 2009 info-icon
Yeah? What year? '92. Hangi yil? 92'de. Hangi yıl? 92'de. Öyle mi? Kaç senesi? 1992. Hangi yıl? 92'de. The Stepfather-1 2009 info-icon
Really? I went to U of O myself. Gercekten mi? Ben de Oregon universitesi'ne gitmistim. Gerçekten mi? Ben de Oregon Üniversitesi'ne gitmiştim. Sahi mi? Oregon Üniversitesine gittim. Gerçekten mi? Ben de Oregon Üniversitesi'ne gitmiştim. The Stepfather-1 2009 info-icon
I got to grab that. Excuse me. Sure. Sure. suna bakmam lazim, affedersin. Tabii, tabii. Şuna bakmam lazım, affedersin. Tabii, tabii. Şuna bakmalıyım. Affedersin. Tabi. Tabi. Şuna bakmam lazım, affedersin. Tabii, tabii. The Stepfather-1 2009 info-icon
Hello. Hey. Alo. Merhaba. Alo Merhaba. Alo. Merhaba. The Stepfather-1 2009 info-icon
Jay had left a message on my cell phone Jay, bana bir mesaj gonderdi... Jay, bana bir mesaj gönderdi... Jay cep telefonuma mesaj bırakmış. Jay, bana bir mesaj gönderdi... The Stepfather-1 2009 info-icon
saying he was gonna stop by there to say goodbye to the kids. ...cocuklarla vedalasmak icin eve ugrayacagini soyledi. ...çocuklarla vedalaşmak için eve uğrayacağını söyledi. Çocuklarla vedalaşmak için eve uğrayacağını belirtmiş. ...çocuklarla vedalaşmak için eve uğrayacağını söyledi. The Stepfather-1 2009 info-icon
Did he come yet? No. Not yet. Geldi mi? Hayir, daha gelmedi. Geldi mi? Hayır, daha gelmedi. Geldi mi? Hayır. Gelmedi. Geldi mi? Hayır, daha gelmedi. The Stepfather-1 2009 info-icon
Okay, well, if he does, will you just stay out of the way? Tamam, eger gelirse ondan uzak durur musun? Tamam, gelirse ondan uzak dur, olur mu? Tamam. Eğer gelirse karşısına çıkmasan olur mu? Tamam, eğer gelirse ondan uzak durur musun? The Stepfather-1 2009 info-icon
All right. I'll see you later then. Pekala, sonra gorusuruz o zaman. Pekala, sonra görüşürüz o zaman. Tamam. Görüşürüz. Pekala, sonra görüşürüz o zaman. The Stepfather-1 2009 info-icon
Hey, you want to hear something funny? Hey, garip bir sey dinlemek ister misin? Garip bir şey dinlemek ister misin? Enteresan bir şey duymak ister misin? Hey, garip bir şey dinlemek ister misin? The Stepfather-1 2009 info-icon
I called the alumni office Okulun mezuniyet bolumunu aradim... Okulun mezuniyet bölümünü aradım... Öğrenci işlerini aradım... Okulun mezuniyet bölümünü aradım... The Stepfather-1 2009 info-icon
and they told me they only had four guys named David Harris ...ve son 30 yil icinde okuldan mezun olan erkeklerin icinde sadece... ...ve son 30 yıl içinde okuldan mezun olan erkeklerin içinde sadece... ...ve bana son 30 yıl içerisinde dört tane David Harris'in... ...ve son 30 yıl içinde okuldan mezun olan erkeklerin içinde sadece... The Stepfather-1 2009 info-icon
graduate in the last 30 years. ...4 tanesinin adi David Harris. ...4 tanesinin adı David Harris. ...mezun olduğunu söylediler. ...4 tanesinin adı David Harris. The Stepfather-1 2009 info-icon
And two of them are dead and one graduated in '87. Bunlardan ikisi olmus, biri de 1987'de mezun olmus. Bunlardan ikisi ölmüş, biri de 1987'de mezun olmuş. İkisi ölmüş, biri de 1987'de mezun olmuş. Bunlardan ikisi ölmüş, biri de 1987'de mezun olmuş. The Stepfather-1 2009 info-icon
And the other one was that All American running back. Digeri de ''All American'' takiminda oynuyor. Diğeri de ''All American'' takımında oynuyor. Diğeri de Amerikan futbolu oyuncusuymuş. Diğeri de ''All American'' takımında oynuyor. The Stepfather-1 2009 info-icon
You remember him? Onu hatirladin mi? Onu hatırladın mı? Onu hatırladın mı? Onu hatırladın mı? The Stepfather-1 2009 info-icon
Of course, he's a little darker than you are, wouldn't you say? Tabii, onun ten rengi seninkinden biraz daha koyu, degil mi? Tabii, onun teni seninkinden biraz daha koyu, değil mi? Ah tabi, senden az buçuk daha koyu renkli, öyle değil mi? Tabii, onun ten rengi seninkinden biraz daha koyu, değil mi? The Stepfather-1 2009 info-icon
It's just... It seems like you might have lied to Michael Bana oyle geliyor ki... Bana öyle geliyor ki... Sanırım. Michael'a okul ve yüzme hakkında yalan söylemiş olabilirsin. Bana öyle geliyor ki... The Stepfather-1 2009 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 172434
  • 172435
  • 172436
  • 172437
  • 172438
  • 172439
  • 172440
  • 172441
  • 172442
  • 172443
  • …
  • »
  • »»
Restricted Mode:   
  • Contribute
  • About Us
  • Disclaimer
  • Contact