Search
English Turkish Sentence Translations Page 172437
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
David lost his wife and daughter in an accident. | David, esini ve kizini bir kazada kaybetti. David, eşini ve kızını bir kazada kaybetti. David, eşini ve kızını bir kazada kaybetti. David, eşini ve kızını bir kazada kaybetti. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Yeah, a drunk driver. | Evet, sarhos bir surucu yuzunden. Evet, sarhoş bir sürücü yüzünden. Evet, sarhoş bir sürücü yüzünden. Evet, sarhoş bir sürücü yüzünden. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I had no idea. I'm sorry, David. I'm sorry. | Ne diyecegimi bilemiyorum. David, cok uzgunum. Ne diyeceğimi bilemiyorum. David, çok üzgünüm. Bilmiyordum. Affedersin, David. Özür dilerim. Ne diyeceğimi bilemiyorum. David, çok üzgünüm. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I guess that's why family is so important to me, Michael. | Iste bu yuzden aile benim icin cok onemlidir, Michael. İşte bu yüzden aile benim için çok önemlidir, Michael. Sanırım aile kavramının benim için bu denli önemli oluşu bundan, Michael. İşte bu yüzden aile benim için çok önemlidir, Michael. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Well, family is important. | Evet, aile cok onemli. Evet, aile çok önemli. Aile önemlidir. Evet, aile çok önemli. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
We haven't always had such great experiences as a family. | Biz, bir aile olarak hicbir zaman boyle bir tecrubeyi edinemedik. Biz, bir aile olarak hiçbir zaman topluca yemek yiyemedik. Aile olarak harika deneyimlerimiz olduğu pek söylenemez. Biz, bir aile olarak hiçbir zaman böyle bir tecrübeyi edinemedik. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Hey, it wasn't all Dad's fault. No, I didn't say it was. | Bu babamin hatasi degildi. Hayir, ben bunu kastetmedim. Bu babamın hatası değildi. Hayır, ben bunu kastetmedim. Bütün suç babamın değildi. Evet, ben de öyleydi dememiştim. Bu babamın hatası değildi. Hayır, ben bunu kastetmedim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
But, you know, our family wasn't that bad. | Ama sen de biliyorsun ki, kotu bir aile degildik. Ama sen de biliyorsun ki, kötü bir aile değildik. Ailemiz o kadar da kötü değildi. Haberlerde, arkasında üç çocuğuyla... Ama sen de biliyorsun ki, kötü bir aile değildik. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I saw on TV this woman who drove off a bridge with her three kids in the back seat. | Televizyonda, uc coguyla birlikte arabasini... Televizyonda, üç çoğuyla birlikte arabasını... Televizyonda, üç çoğuyla birlikte arabasını... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
That is so not dinner table conversation, young lady. | Bunlar yemek masasinda konusulacak seyler degil kucuk hanim. Bunlar yemek masasında konuşulacak şeyler değil küçük hanım. Hiç de akşam yemeğinde konuşulacak bir mevzu değil, genç bayan. Bunlar yemek masasında konuşulacak şeyler değil küçük hanım. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
They all drowned. That kind of thing really gets to me, | Hepsi boguldu. Aslinda evet bu cok garip... Hepsi boğuldu. Aslında evet bu çok garip... Hepsi boğulmuş. Kendi öz çocuklarına... Hepsi boğuldu. Aslında evet bu çok garip... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
that someone could do that to her own children. | ...yani bazilari bunu kendi cocuguna yapabiliyor. ...yani bazıları bunu kendi çocuğuna yapabiliyor. ...böyle şeyler yapanlar acayip sinirimi bozuyor. ...yani bazıları bunu kendi çocuğuna yapabiliyor. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
It makes you wonder, though, what it takes | Bu seni cok sasirtmis olsa bile... Bu seni çok şaşırtmış olsa bile... Birini böylesi hasta duruma sokan nedeni insan merak ediyor. Bu seni çok şaşırtmış olsa bile... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
to make someone do something so sick. | ...sende bunu yapacak potansiyel var. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Okay. Can we change the conversation? Yeah, I'm sorry. | Tamam, konuyu degistirin artik. Evet, uzgunum. Tamam, konuyu değiştirin artık. Evet, üzgünüm. Konuyu değiştirebilir miyiz, lütfen? Tamam, affedersin. Tamam, konuyu değiştirin artık. Evet, üzgünüm. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Dad! | Babam geldi. Babam geldi! Babam geldi. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Maybe they disappointed her. | Belki de onu hayal kirikligina ugratmislardir. Belki de onu hayal kırıklığına uğratmışlardır. Belki onu hayal kırıklığına uğratmışlardır. Belki de onu hayal kırıklığına uğratmışlardır. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Dad! | Baba. Baba! Baba. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Hey, how are you? Let me take this. I'm good. Thanks. | Selam, baba nasilsin? Iyiyim, sag ol. Selam, baba nasılsın? İyiyim, sağ ol. Nasılsın bakalım? Şunu alayım. İyiyim. Sağ ol. Selam, baba nasılsın? İyiyim, sağ ol. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Hey, sweetie. Hi, Dad. | Merhaba, tatlim. Merhaba, baba. Merhaba, tatlım. Merhaba, baba. Merhaba tatlım. Merhaba baba. Merhaba, tatlım. Merhaba, baba. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Aren't you gonna say hello to him? No. | Babana selam vermeyecek misin? Hayir. Babana selam vermeyecek misin? Hayır. Babana selam vermeyecek misin? Evet. Babana selam vermeyecek misin? Hayır. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Shotgun! What? | Av tufegi. Ne? Av tüfeği. Ne? Ön koltuk benim! Ne? Av tüfeği. Ne? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
There's no way you're getting shotgun. | Mumkun degil, onu sen alamazsin. Mümkün değil, onu sen alamazsın. Hiç de bile ön koltukta oturamazsın. Mümkün değil, onu sen alamazsın. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Hey. Hey, work it out, guys. Work it out. Hey. | Kendi aranizda halledin cocuklar. Hey. Kendi aranızda halledin çocuklar. Hey. Aranızda anlaşın çocuklar. Aranızda halledin. Kendi aranızda halledin çocuklar. Hey. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Back on Sunday. They're going to camp. | Pazar gunu burada ol. Kampa gidecekler. Pazar günü burada ol. Kampa gidecekler. Pazar günü dönün. Kampa gidecekler. Pazar günü burada ol. Kampa gidecekler. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
We have a million things to do. I know they're going to camp. | Yapacak bir suru isimiz var. Kampa gideceklerini biliyorum. Yapacak bir sürü işimiz var. Kampa gideceklerini biliyorum. Yapacak bir sürü şeyimiz var. Kampa gideceklerini biliyorum. Yapacak bir sürü işimiz var. Kampa gideceklerini biliyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I'm only in town a couple days. I'm taking the kids to a Blazers game. | sehre bir kac gunlugune geldim. cocuklari basket macina goturecegim. Şehre bir kaç günlüğüne geldim. Çocukları basket maçına götüreceğim. Sadece birkaç günlüğüne buradayım. Çocukları Blazers maçına götüreceğim. Şehre bir kaç günlüğüne geldim. Çocukları basket maçına götüreceğim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
They can spend the night with me at the hotel. I'll have them back tomorrow. | Geceyi kaldigim otelde gecirebilirler. Yarin onlari getiririm. Geceyi kaldığım otelde geçirebilirler. Yarın onları getiririm. Geceyi benimle otelde geçirecekler. Yarına getiririm. Geceyi kaldığım otelde geçirebilirler. Yarın onları getiririm. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Where's the co ed girlfriend? That's over. | Kiz arkadasina ne oldu? Bitti. Kız arkadaşına ne oldu? Bitti. Birlikte olduğun kız nerede? Ayrıldık. Kız arkadaşına ne oldu? Bitti. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Actually, she was working for a Ph.D. She wasn't that much younger than you were. | Aslinda doktorasi icin yogun calisiyor. Senin kadar anlayisli degildi. Aslında doktorası için yoğun çalışıyor. Senin kadar anlayışlı değildi. Aslında kız psikoloji doktorası yapıyordu. Senden daha genç değildi. Aslında doktorası için yoğun çalışıyor. Senin kadar anlayışlı değildi. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
She just took a little better care of herself, that's all. | Aslinda kendisiyle ilgilenmeyi daha cok seviyor. Kendisiyle ilgilenmeyi daha çok seviyor. Kendine daha iyi bakıyordu, o kadar. Aslında kendisiyle ilgilenmeyi daha çok seviyor. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
ls Michael home? He doesn't want to see you. | Michael evde mi? Seni gormek istemiyor. Michael evde mi? Seni görmek istemiyor. Michael ev de mi? Seni görmek istemiyor? Michael evde mi? Seni görmek istemiyor. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Those his words or yours? His. | Bu onun mu yoksa senin sozun mu? Onun. Bu onun mu yoksa senin sözün mü? Onun. Bu sözler ona mı ait sana mı? Ona. Bu onun mu yoksa senin sözün mü? Onun. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
"Your check is late" are mine. | ''Nafakan gecikti.'' de benim sozum. ''Nafakan gecikti.'' de benim sözüm. "Yeniden düşünmek için geç kaldın" benim sözlerim. ''Nafakan gecikti.'' de benim sözüm. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Just make sure you don't spend any of the money on my replacement in there. | Benim yerime gecen o herif icin bes kurus para harcamadigina emin ol. Benim yerimi alan o herif için beş kuruş para harcamadığına emin ol. Yerimi doldurmaya çalıştığın adamla fazla vakit harcamadığına emin ol yeter. Benim yerime geçen o herif için beş kuruş para harcamadığına emin ol. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
It's not necessary to replace you, Jay. You're not missed. | Senin yerini almasina gerek yok, Jay. ozlenmiyorsun bile. Senin yerini almasına gerek yok, Jay. Özlenmiyorsun bile. Yerini doldurmaya lüzum yok, Jay. Özlenmiyorsun. Senin yerini almasına gerek yok, Jay. Özlenmiyorsun bile. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Good to see you, too, Susan. | Seni gormek guzeldi, Susan. Seni görmek güzeldi, Susan. Seni görmek de güzeldi, Susan. Seni görmek güzeldi, Susan. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
You guys ready? | Hazir misiniz cocuklar? Hazır mısınız çocuklar? Hazır mısınız? Hazır mısınız çocuklar? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Everything okay? | Her sey yolunda mi? Her şey yolunda mı? Her şey yolunda mı? Her şey yolunda mı? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
He's just always such an ass. | Her zamanki seyler iste. Her zamanki şeyler işte. Her zamanki nahoşluğu, o kadar. Her zamanki şeyler işte. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
So, Michael, Jackie has me covering an open house in the afternoon, | Michael, Jackie ile ogleden sonra bir davete gidiyoruz... Michael, Jackie ile öğleden sonra bir davete gidiyoruz... Michael, Jackie öğleden sonrası için bana satışa açık bir ev işi ayarladı ama... Michael, Jackie ile öğleden sonra bir davete gidiyoruz... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
but let's you and me have lunch tomorrow. What do you say? | ...hadi yarin seninle erkek erkege yemege gidelim. Ne dersin? ...hadi yarın seninle erkek erkeğe yemeğe gidelim. Ne dersin? ...yarın gel birlikte bir öğle yemeyi yiyelim. Ne dersin? ...hadi yarın seninle erkek erkeğe yemeğe gidelim. Ne dersin? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
That'd be really nice. | Bu cok guzel olur. Bu çok güzel olur. Çok hoş olur. Bu çok güzel olur. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Yeah, that'd be good. Great. | Evet, bu iyi olur. Harika. Evet, güzel olur. Harika. Evet, bu iyi olur. Harika. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Hey, Mrs. Cutter, how are you? | Merhaba bayan Cutter, nasilsiniz? Merhaba bayan Cutter, nasılsınız? Bayan Cutter, nasılsınız? Merhaba bayan Cutter, nasılsınız? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I'm fine, Susan. | Iyiyim, Susan. İyiyim, Susan. İyiyim, Susan. İyiyim, Susan. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
There was a police sketch... | Bir robot resim vardi... Bir robot resim vardı... Gördüğüm bir robot resmi... Bir robot resim vardı... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I can assure you it's not David. | Seni temin ederim, David degil. Seni temin ederim, David değil. David olmadığına seni temin ederim. Seni temin ederim, David değil. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Don't worry. It's so not him. | Merak etme. Kesinlikle o degil. Merak etme. Kesinlikle o değil. Merak etme. O olamaz. Merak etme. Kesinlikle o değil. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Okay. If you see it, come over and let's talk about it. | Tamam, bu konuyu tekrar konusmak istersen bana gel. Tamam, bu konuyu tekrar konuşmak istersen bana gel. Tamam. Görürsen bir uğra, konuşalım. Tamam, bu konuyu tekrar konuşmak istersen bana gel. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Okay. Thanks, Mrs. Cutter. All right. | Pekala. Tesekkurler bayan Cutter. Tamam. Pekala. Teşekkürler bayan Cutter. Tamam. Tamam. Teşekkürler, Bayan Cutter. Tamam. Pekala. Teşekkürler bayan Cutter. Tamam. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
You all right? Yeah. | Iyi misin? Evet. İyi misin? Evet. İyi misin? Evet. İyi misin? Evet. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
That was Mrs. Cutter. She's known in the neighborhood as "The Cat Lady." | Bayan Cutter geldi. Komsular ona ''Bayan Kedi'' derler. Bayan Cutter geldi. Komşular ona ''Bayan Kedi'' derler. Bayan Cutter'dı gelen. Mahallede "Kedici Kadın" bilinir. Bayan Cutter geldi. Komşular ona ''Bayan Kedi'' derler. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Stopped by with one of her gazillion cats. | Milyonlarca kedilerinden biriyle buraya geldi. Zilyon tane kedisiyle birlikte geldi. Milyonlarca kedilerinden biriyle buraya geldi. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
They make my allergies go crazy. What'd she want? | Bende alerji yapiyor. Ne istiyormus? Bende alerji yapıyor. Ne istiyormuş? Alerjimi azdırdılar. Ne istedi? Bende alerji yapıyor. Ne istiyormuş? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Wanted to tell me that she had seen this story on America's Most Wanted | Polisin ''En cok arananlar'' listesindeki bir katilin hikayesini anlatmak istedi... Polisin ''En çok arananlar'' listesindeki bir katilin hikayesini anlatmak istedi... "Amerika'nın En Çok Arananları" programında gördüğü katilin... Polisin ''En çok arananlar'' listesindeki bir katilin hikayesini anlatmak istedi... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
about this killer and that the police sketch looked just like you. | ...bu katilin robot resminin, sana cok benzedigini soyledi. ...bu katilin robot resminin, sana çok benzediğini söyledi. ...robot resminin sana çok benzediğini söylemeye gelmiş. ...bu katilin robot resminin, sana çok benzediğini söyledi. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
It was all I could do not to laugh in her face. | Tek yapabildigim yuzune gulup gecmek oldu. Tek yapabildiğim yüzüne gülüp geçmek oldu. Yüzüne karşı gülmemeye çok çabaladım. Tek yapabildiğim yüzüne gülüp geçmek oldu. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
You know Erica Harmon, right? | Erica Harmon'u taniyor musun? Erica Harmon'u tanıyor musun? Erica Harmon'u tanıyorsun, değil mi? Erica Harmon'u tanıyor musun? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Okay, so a couple years ago, she tells Erica Harmon's husband | Bir kac yil once, Erica Harmon'un kocasina Erika'nin bir ask macerasi... Bir kaç yıl önce, Erica Harmon'un kocasına Erika'nın bir aşk macerası... Birkaç yıl önce Erica Harmon'un kocasına,... Bir kaç yıl önce, Erica Harmon'un kocasına Erika'nın bir aşk macerası... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
that Erica is having an affair because she sees this man sneaking into their house | ...yasadigini soylemis cunku her sabah o evden... ...yaşadığını söylemiş çünkü her sabah o evden... ...Erica'nın bir ilişkisi olduğunu, her sabah o gittikten sonra... ...yaşadığını söylemiş çünkü her sabah o evden... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
every morning just after he leaves. | ...gizlice girdigini goruyormus. ...gizlice girdiğini görüyormuş. ...eve gizlice bir adamın girdiğini söylemiş. ...gizlice girdiğini görüyormuş. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
And was she? Well, yeah. | Peki o muymus? Evet. Peki o muymuş? Evet. İlişkisi var mıymış peki? Evet. Peki o muymuş? Evet. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Well, there you go, then. Well, it wasn't any of her business | Pekala, iste, oyleyse. Burunu sokacagi bir is degildi... Pekala, işte, öyleyse. Burunu sokacağı bir iş değildi... Al işte. Onun üstüne vazife değildi. Pekala, işte, öyleyse. Burunu sokacağı bir iş değildi... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
and she told the entire neighborhood before she told him. | ...ve adama soylemeden once butun komsulara yaymis bunu. ...ve adama söylemeden önce bütün komşulara yaymış bunu. Hem kocasına anlatmadan önce olayı tüm mahalleye yaymış. ...ve adama söylemeden önce bütün komşulara yaymış bunu. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Great. This'll make me a hit with the neighbors, huh? | Harika. Bu komsulara bir darbe vurmami saglayacak, degil mi? Harika. Bu komşulara bir darbe vurmamı sağlayacak, değil mi? Harika. Beni mahalleye hedef gösterecek desene. Harika. Bu komşulara bir darbe vurmamı sağlayacak, değil mi? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I gotta go. | Gitmem gerek. Gitmeliyim. Gitmem gerek. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I think I'd rather be the mystery man sneaking into Mrs. Harmon's house. | Bayan Harmon'un evine gizlice giren gizemli adam keske ben olsaydim. Bayan Harmon'un evine gizlice giren gizemli adam keşke ben olsaydım. Bayan Harmon'un evine gizlice giren gizemli adam olsaydım bari. Bayan Harmon'un evine gizlice giren gizemli adam keşke ben olsaydım. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
What's she look like? Stop it. | Nasil birine benziyor? Kes sunu. Nasıl birine benziyor? Kes şunu. Güzel midir ki? Kes şunu. Nasıl birine benziyor? Kes şunu. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Hey, where are you having lunch? Because I need to drop Michael off. | ogle yemegini nerede yiyorsun? Michael’i oraya birakmam gerekecek. Öğle yemeğini nerede yiyorsun? Michael’ı oraya bırakmam gerekecek. Nerede yemek yiyeceksiniz? Michael’ı arabayla ben bırakacağım da. Öğle yemeğini nerede yiyorsun? Michael’ı oraya bırakmam gerekecek. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
There's a diner across from the office | Ofisin karsisindaki lokantada yedikten sonra... Ofisin karşısındaki lokantada yedikten sonra... Ofisin hemen karşısında bir lokanta var... Ofisin karşısındaki lokantada yedikten sonra... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
and I'll bring him home on my way to the open house. | ...onu eve birakirim, ardindan davete gelirim. ...onu eve bırakırım, ardından davete gelirim. ...onu eve ben bırakırım, ev yolumun üzerinde. ...onu eve bırakırım, ardından davete gelirim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Have a great day. | Iyi gunler. İyi günler. İyi günler. İyi günler. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Hey, Mom. Hey, sleepyhead. | Merhaba, anne. Selam, uykucu. Günaydın anne. Günaydın uykucu. Merhaba, anne. Selam, uykucu. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Want something to eat? Yes, please. | Bir seyler yemek ister misin? Evet lutfen. Bir şeyler yemek ister misin? Evet lütfen. Bir şeyler yer misin? Evet, lütfen. Bir şeyler yemek ister misin? Evet lütfen. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Where's David? You just missed him. | David nerede? Az once kacirdin onu. David nerede? Az önce kaçırdın onu. David nerede? Az önce çıktı. David nerede? Az önce kaçırdın onu. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Good morning, Mrs. Cutter. | Gunaydin bayan Cutter. Günaydın bayan Cutter. Günaydın, Bayan Cutter. Günaydın bayan Cutter. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Okay, anybody got a sweet tooth? | Pekala, tatli alir misiniz? Pekala, tatlı alır mısınız? Tatlı isteyen var mı? Pekala, tatlı alır mısınız? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Do you want dessert? No, no. | Tatli istiyor musun? Hayir, hayir. Tatlı istiyor musun? Hayır, hayır. Tatlı yer misin? Yok, hayır. Tatlı istiyor musun? Hayır, hayır. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
You sure? Some more tea? Anything? No. No, I'm fine. | Emin misin? cay ya da baska sey? Hayir, hayir sag ol. Emin misin? Çay ya da başka şey? Hayır, hayır sağ ol. Emin misin? Çay ya da başka bir şey? Hayır, hayır. İstemiyorum. Emin misin? Çay ya da başka şey? Hayır, hayır sağ ol. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
All right. Just the check, please. No problem. | Tamam hesabi alalim lutfen. Sorun degil. Tamam hesabı alalım lütfen. Sorun değil. Tamam. Hesap lütfen? Hemen getiriyorum. Tamam hesabı alalım lütfen. Sorun değil. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Thank you for lunch, by the way. Absolutely. So... | Bu arada yemek icin tesekkurler. Ne demek. Evet... Bu arada yemek için teşekkürler. Ne demek. Evet... Yemek için teşekkür ederim bu arada. Lafı bile olmaz. Bu arada yemek için teşekkürler. Ne demek. Evet... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
What I really wanted to talk to you about was... | Seninle asil konusmak istedigim sey... Seninle asıl konuşmak istediğim şey... Seninle konuşmak istediğim bir konu vardı. Seninle asıl konuşmak istediğim şey... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Well, I need a favor. | Bir iyilik yapmani isteyecegim. Bir iyilik yapmanı isteyeceğim. Şey, bir iyiliğe ihtiyacım var. Bir iyilik yapmanı isteyeceğim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Well, what kind of favor? | Ne tur bir iyilik? Ne tür bir iyilik? Nasıl bir iyilik? Ne tür bir iyilik? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I'd like you to be my best man. | En iyi dostum olmani cok istiyorum. Senden sağdıcım olmanı istiyorum. Sağdıcım olmanı istiyorum. En iyi dostum olmanı çok istiyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Me? I'd really be honored if you would. | Ben mi? Bu konuda cok durustum, eger istersen. Ben mi? Bunu kabul edersen, memnun olurum. Ben mi? Kabul edersen beni çok onurlandırırsın. Ben mi? Bu konuda çok dürüstüm, eğer istersen. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
There's no one else I'd rather have. | Bunu teklif edecegim baska biri yok. Bunu teklif edeceğim başka biri yok. Yapmasını isteyeceğim başka kimse yok. Bunu teklif edeceğim başka biri yok. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I know sometimes I get a little carried away with the whole family thing, | Aile sorunlarinin zor oldugunu biliyorum ama... Aile sorunlarının zor olduğunu biliyorum ama... Bazen aile olaylarında kendimi çok fazla kaptırdığımı biliyorum... Aile sorunlarının zor olduğunu biliyorum ama... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
but, you know, truth is, I'm really happy you're home. | ...gercek su ki, evinizde gercekten cok mutluyum. ...gerçek şu ki, evinizde gerçekten çok mutluyum. ...ama açıkçası, senin evde olmandan sahiden çok mutluyum. ...gerçek şu ki, evinizde gerçekten çok mutluyum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
And like I said, I'm gonna make sure you stay home | Daha once de dedigim gibi, bu evde kalacagina seni garanti ederim... Daha önce de dediğim gibi, bu evde kalacağına garanti ederim... Daha önce dediğim gibi, evde kalman için gayret edeceğim... Daha önce de dediğim gibi, bu evde kalacağına seni garanti ederim... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
and this family stays complete. Right? | ...boylece eksiksiz bir aile oluruz, tamam mi? ...böylece eksiksiz bir aile oluruz, tamam mı? ...böylelikle aile bir arada kalabilecek. Doğru mu? ...böylece eksiksiz bir aile oluruz, tamam mı? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Here you go. Thank you. | Buyurun. Tesekkur ederim. Buyurun. Teşekkür ederim. Buyurun. Teşekkürler. Buyurun. Teşekkür ederim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
what do you say? Well... | Ne diyorsun? sey... Ne diyorsun? Şey... Ne diyorsun? Ne diyorsun? Şey... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I know it would make your mother very happy. | Biliyorum bu anneni cok mutlu edecek. Biliyorum bu anneni çok mutlu edecek. Anneni çok mutlu edeceğinden eminim. Biliyorum bu anneni çok mutlu edecek. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Yeah. Yeah, okay. | Evet. Peki, kabul. Tamam. Tamam, olur. Evet. Peki, kabul. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
That's great. That is great! | Harika. Muhtesem. Harika. Muhteşem. Harika! Harika! Harika. Muhteşem. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
You know, without sounding too sentimental, I want to tell you, | Biliyor musun, duygulara hitap eden o tiniyi, sunu soylemek istiyorum kisaca... Biliyor musun, duygulara hitap eden o tınıyı, şunu söylemek istiyorum kısaca... Çok fazla duygusallaşmadan söylemek istiyorum,... Biliyor musun, duygulara hitap eden o tınıyı, şunu söylemek istiyorum kısaca... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
meeting your mother that day in the supermarket changed my life. | ...o gun markette annenle tanismak hayatimi degistirdi. ...o gün markette annenle tanışmak hayatımı değiştirdi. ...annenle o gün süpermarkette tanışmak hayatımın dönüm noktasıydı. ...o gün markette annenle tanışmak hayatımı değiştirdi. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
It was hard, you know, | cok zor, bilirsin iste... Çok zor, bilirsin işte... Zordu, tahmin edersin,... Çok zor, bilirsin işte... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |