Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 168829
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| So I thought you were leaving town. Uh, no, I I changed my mind. | Şehirden ayrılıyorsun sanıyordum. Şey, hayır, fikrimi değiştirdim. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| You look absolutely gorgeous. | Nefes kesici görünüyorsun. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I'm a prostitute. Right. | Ben bir fahişeyim. Doğru. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Why? Don't the police pay you enough? | Neden? Polisler iyi para almıyorlar mı? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| No, I'm undercover. | Hayır, gizli görevdeyim. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Very convincing. Yeah. You fooled me. | Çok inandırıcı. Evet. Beni kandırdın. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| We can't really talk here. Why? | Burada konuşamayız. Neden? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Miami Vice. | Miami Vice. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Do you want a coffee? Yes. | Kahve ister misin? Evet. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Why were you staring at that bank? | O bankaya neden bakıyordun? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Um, I'm thinking of robbing it. | Soygun yapmayı düşünüyorum. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Simon! Hello, George. | Simon! Merhaba, George. Simon. Merhaba, George. Simon. Merhaba, George. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Come in, come in. | İçeri gir, gir. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Anyone fallen off the roller coaster recently? | Son günlerde dönme dolaptan düşen oldu mu? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| No. I inspect it every day. | Hayır. Her gün kontrol ediyorum. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Don't worry about me, Simon. | Benim için endişelenme, Simon. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I will never go back to a life of crime, | Suç hayatına bir daha dönmeyeceğim Suç hayatına bir daha dönmeyeceğim... Suç hayatına bir daha dönmeyeceğim... | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| and it's all down to you. | ve hepsi senin sayende. ...ve hepsi senin sayende. ...ve hepsi senin sayende. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| So, if you ever want a favour, all you have to do is ask. | Yani eğer bir iyilik istersen sorman yeter. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Well, I'm glad you say that. | Bu söylediğine sevindim. Bunu söylediğine sevindim. Bunu söylediğine sevindim. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Because I would like you to help me... | Çünkü senden yardım isteyecektim... | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| ..rob a bank. | ...bir banka soygununda. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| This is a test, isn't it? | Beni test ediyorsun, değil mi? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| No, no. No, this is technically not a crime. | Hayır, hayır. Hayır, bu teknik olarak bir suç sayılmaz. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| We're not taking money. Just a videotape of a murder. | Para almayacağız. Sadece bir cinayet kasedi. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| George, it was horrific. I saw a man strangle a human being. | George, korkunçtu. Bir adamın bir diğerini boğazladığını gördüm. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Well, an accountant. | Bir muhasebeci. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| No, you can't tempt me. | Hayır, aklımı çelemezsin. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| The murderer is a police officer... No. | Katil bir polis memuru... Hayır. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| ..in charge of the... No! | ..soruşturmanın başında o... Hayır! ...soruşturmanın başında o... Hayır. ..soruşturmanın başında o... Hayır. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| This is not role play. I can't go to the police. I've been framed! | Bu bir oyun değil. Polise gidemem. Suç benim üstüme atıldı! Bu bir oyun değil. Polise gidemem. Suç benim üstüme atıldı. Bu bir oyun değil. Polise gidemem. Suç benim üstüme atıldı. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I've no one else to turn to. | Gidebileceğim başka biri yok. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Look, you always said crime is the easy path to the bottom. | Bak, her zaman suçun en dibe gitmekte kolay yol olduğunu söylemişsindir. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| And now you want me to rob a bank? | Ve şimdi benden banka soymamı istiyorsun? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| It's like asking a reformed drug addict to have one last hit. | Bu aynı iyileşen bir uyuşturucu müptelasından son bir doz çekmesini istemek gibi. Bu aynı iyileşen bir uyuşturucu müptelasından son bir... Bu aynı iyileşen bir uyuşturucu müptelasından son bir doz çekmesini istemek gibi. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| What do you think about what I just said? | Az önce söylediğim şey hakkında ne düşünüyorsun? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Oh. That makes sense. | Şimdi anlaşıldı. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I shouldn't have had that curry. But I'm all right now. | O köriyi yememeliydim. Ama artık iyiyim. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Sorry! | Üzgünüm! Üzgünüm. Üzgünüm. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Let me off! Let me off! | İnmek istiyorum! İnmek istiyorum! İnmek istiyorum. İnmek istiyorum. İnmek istiyorum. İnmek istiyorum. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Hang on! But you used to say, | Dur bir! Ama sen derdin ki, Dur bir. Ama sen derdin ki, Dur bir. Ama sen derdin ki, | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| "You're halfway up a mountain. Crime's the easy path down. | "Dağın yarısını tırmandın. Suç aşağıya inmenin kolay yoludur. ..."Dağın yarısını tırmandın. Suç aşağıya inmenin kolay yoludur. ..."Dağın yarısını tırmandın. Suç aşağıya inmenin kolay yoludur. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| "Responsibility..." "Get there, it's a great view." | "Sorumluluk..." "Oraya ulaş, manzara güzeldir." | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Yeah. Well, don't that make you a hypocrite? | Evet. Bu seni ikiyüzlü biri yapmaz mı? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| In these circumstances, no. | Bu şartlarda, hayır. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Oh, look, Simon, it's not that I don't want to help you. | Bak, Simon, sana yardım etmek istemediğimden değil. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| It's just, erm... | Sorun şu ki, şey... | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| It's me mum. She's got crippling arthritis. She can hardly move. | Annem. Eklem iltihabı var. Zor hareket ediyor. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| You know, I've got the shop, I've got her and, you know, | Biliyorsun, dükkan var, annem var ve Biliyorsun, dükkan var, annem var ve... Biliyorsun, dükkan var, annem var ve... | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| a couple of chairs have been kicked over in the attic. | kafasında birkaç tahtası eksik. ...kafasında birkaç tahtası eksik. ...kafasında birkaç tahtası eksik. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| She don't know why there's fish everywhere. | Her yerde neden balık olduğunu bilmiyor. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Otherwise I'd be in that car with you now. | Yoksa şu anda seninle o arabaya binerdim. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Hey, Rambo! Them hake in there want guttin'. | Hey, Rambo! İçerdeki berlam balıklarının içlerinin boşaltılması gerek. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I could've fried 'em, ate 'em, and shat 'em out by now. | Şimdiye kadar onları kızartır, yer ve sıçardım bile. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Give it your mum. | Annene ver onu. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| You big girl. | Seni koca kız. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I was such an idiot. But now I'm not an idiot. | Eskiden tam bir aptaldım. Ama artık aptal değilim. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I'm a computer salesman, thanks to you. | Ben bir bilgisayar satıcısıyım, senin sayende. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| The beauty is they sell themselves. | Güzel tarafı şu ki kendi kendilerini satıyorlar. Güzel tarafı şu ki, kendi kendilerini satıyorlar. Güzel tarafı şu ki, kendi kendilerini satıyorlar. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| All I do is provide a service support network for a small fee, | Tek yaptığım ufak bir ücrete internet desteği sağlamak, | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| which keeps the customers happy, and me. | bu da müşteriyi ve beni mutlu ediyor. ...bu da müşteriyi ve beni mutlu ediyor. ...bu da müşteriyi ve beni mutlu ediyor. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I'm very happy. I'm very happy. | Çok mutluyum. Çok mutluyum. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Oh, that was a shite job. I hated it. Ah! | İğrenç bir işti. Nefret ediyordum. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| We're all in. Manchester, here we come. | Hepimiz varız. Manchester, biz geliyoruz. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Not quite. There's one more. | Tam değil. Biri daha var. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Victor? | Victor mu? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Who's Victor? There was a story | Victor kim? Victor'un bir zamanlar Victor kim? Victor'un bir zamanlar... Victor kim? Victor'un bir zamanlar... | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| that Victor once stole the Crown Jewels | kraliyet mücevherlerini çaldığı ve kimse fark etmeden ...kraliyet mücevherlerini çaldığı ve kimse fark etmeden... ...kraliyet mücevherlerini çaldığı ve kimse fark etmeden... | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| and then put them back without anyone noticing. | bir daha geri koyduğu hakkında bir rivayet dolaşırdı. ...bir daha geri koyduğu hakkında bir rivayet dolaşırdı. ...bir daha geri koyduğu hakkında bir rivayet dolaşırdı. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| How do you know if no one saw it? I read it in News of the World. | Kimse görmediyse sen nereden biliyorsun? News of the World'de okumuştum. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Yep, that's were I read it. | Evet, ben de orada okumuştum. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| He's a master of disguise. | O bir kılık değiştirme uzmanı. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Yep. Sometimes even I don't recognise him. | Doğru. Bazen ben bile onu tanıyamıyorum. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Victor? I'm Victor's wife. | Victor? Ben Victor'un karısıyım. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| After he worked with you, he tried to give up his life of crime | Seninle çalıştıktan sonra, suç hayatını geride bırakmaya çalıştı. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| by channelling his interests into amateur dramatics. | Kendini amatör işlere adadı. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| But one night he sneaked off to do the safe | Ama bir gece Jackson'ın Ama bir gece Jackson'ın... Ama bir gece Jackson'ın... | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| at Jackson's food processing plant. | doğal gaz tesisatını düzeltmek için gitti. ...doğal gaz tesisatını düzeltmek için gitti. ...doğal gaz tesisatını düzeltmek için gitti. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Two days later, a machine was playing up. | İki gün sonra, bir makine sorun çıkardı. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| They reckon he must have fallen into the mincer. | Kıyma makinesinin içine düşmüş olabileceğini düşünüyorlar. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| By that stage, the orders had already gone out. | İş işten geçmişti. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| They tried to recall them, | Onu bulmaya çalıştılar, | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| but all they got back was half a dozen pies and a couple of pasties. | ama tek bulabildikleri yarım düzine turta ve birkaç çörekti. ...ama tek bulabildikleri yarım düzine turta ve birkaç çörekti. ...ama tek bulabildikleri yarım düzine turta ve birkaç çörekti. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| And is that what's... | Ve bu da... | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| What a waste. | Büyük ziyan. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Er, of human life. Hm. | Şey, insan hayatının ziyanı. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| He was very fond of you | Sana çok düşkündü... | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| he had some tools I'm sure he would've wanted you to have. | senin almanı isteyeceği bazı eşyaları var. ...senin almanı isteyeceği bazı eşyaları var. ...senin almanı isteyeceği bazı eşyaları var. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Thanks. I don't think we've got a lawnmower. | Teşekkürler. Çim biçme makinemiz yoktu. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I'm afraid he was a bit of a hoarder. | Korkarım biraz istifçiydi. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Wow, a DTI. A what? | Vay be, bir SGİ. Bir ne? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Digital transmission imager. | Sayısal görüntü iletici. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Oh, check this out. Don't shoot. | Şuna bak. Ateş etme. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| lt's a fisheye lens. | Balıkgözü lensleri var. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Victor obviously had a sense of humour. | Victor'ın espri anlayışı yerindeymiş. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| There's masses of it. | Burada bir sürü var. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| What's this? A flask. | Bu nedir? Matara. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| For? Tea, coffee, hot Bovril. | Ne için? Çay, kahve, sıcak Bovril. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Welcome to my humble abode. | Mütevazı konutuma hoş geldiniz. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| There's just one rule. Do you mind popping your shoes off? | Sadece tek bir kural var. Ayakkabılarınızı çıkarmanız sorun olur mu? | The Parole Officer-1 | 2001 |