• tr flag Türkçe
    • en flag İngilizce

Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 13929

İngilizce Türkçe Film Adı Film Yılı Ayrıntılar
We're in from d.c. Başkentten geliyoruz. Los Angeles Polis Departmanıyla iş birliği yapmak... Ben daha bir geleneksel güzelliği seviyorum. Dark Blue-1 2009 info-icon
To liaise with l.a.p.d. In conjunction with the investigation. Araştırma için Los Angeles Polis Departmanı'yla birlikte çalışıyoruz. Dark Blue-1 2009 info-icon
Now we need some help putting names to faces. Şimdi de isimleri öğrenmek için birine ihtiyacımız var. Birkaç kişinin teşhis edilmesinde yardıma ihtiyacımız var. Dark Blue-1 2009 info-icon
Captain maynard suggested you. Yüzbaşı Maynard sizi önerdi. Başkomiser Maynard da sizi tavsiye etti. Dark Blue-1 2009 info-icon
Captain's good that way. Yüzbaşı o konuda iyidir. Başkomiser iyisini bilir. Dark Blue-1 2009 info-icon
You familiar with a man named robert franzine? Robert Franzine ismi tanıdık geliyor mu? Robert Franzine adı size tanıdık geliyor mu? Dark Blue-1 2009 info-icon
Only by reputation. Sadece şöhretini duydum. Sadece duydum. Dark Blue-1 2009 info-icon
Kind of a jack of all crimes, right The untouchable crook? Bütün suçların içinde, değil mi? Dokunulamayan suçlu. Elinden her suç gelen, dokunulmaz bir dolandırıcı değil mi? Dark Blue-1 2009 info-icon
That's agent brenner. O, Ajan Brenner. İçerideki Ajan Brenner. Dark Blue-1 2009 info-icon
Our robbery division put him under, posing as a fence here in l.a. Hırsızlık bölümü onu yeraltına soktu, Los Angeles'taki fiyakalı bir çalıntı mal satıcısı gibi gösterdiler. Hırsızlık Bölümü onu bir çalıntı mal satıcısı kılığında... Dark Blue-1 2009 info-icon
Took a month of undercover work, but he finally got a meet with franzine's new crew. Gizli görevi bir ay aldı ama sonunda Franzine ve yeni çetesiyle tanışma fırsatını buldu. Birkaç ay o rolü oynadı, ve sonunda Franzine'in ekibiyle tanıştı. Dark Blue-1 2009 info-icon
It turned out to be a setup. Bunun tuzak olduğu anlaşıldı. Bir tuzakmış. Dark Blue-1 2009 info-icon
What do the doctors say? Doktorlar ne diyorlar? Doktorlar ne diyor? Dark Blue-1 2009 info-icon
What they always say when they have no idea. Hiçbir fikirleri olmadığında söyledikleri şeyi söylüyorlar. Hiçbir fikirleri olmadıklarında ne diyorlarsa onu diyorlar. Dark Blue-1 2009 info-icon
If he's a fighter, maybe he'll make it. Eğer bir savaşçıysa, belki başarabilir. Bir savaşçıysa, belki başarabilir. Dark Blue-1 2009 info-icon
Franzine doesn't ever like to travel with the same crew. Franzine her zaman aynı çeteyle dolaşmayı sevmez. Franzine hep aynı ekiple dolaşmayı sevmez. Dark Blue-1 2009 info-icon
He likes to tap into the local talent pool. Çetesindekileri yerel yetenek havuzundan seçer. Bölgenin beceriklilerini seçer ve ekibine katar. Dark Blue-1 2009 info-icon
Anything? Herhangi bir şey var mı? Herhangi bir şey? Dark Blue-1 2009 info-icon
L.a.'s a big place with lots of bad people. Los Angeles içinde birçok kötü adamı barındıran büyük bir yer. Los Angeles birçok kötü adam olan büyük bir şehir. Dark Blue-1 2009 info-icon
And contrary to popular belief... Ve genel inanışa karşın... Ve sanılanın aksine... Dark Blue-1 2009 info-icon
I don't know them all. Hepsini tanımıyorum. ...ben hepsini tanımıyorum. Dark Blue-1 2009 info-icon
All right, this was taken off of an l.a. River surveillance camera last night. Peki, bu dün gece Los Angeles Nehri güvenlik kameralarından birinden alındı. Pekala, bu görüntü River'daki gözetme kamerasından alındı. Dark Blue-1 2009 info-icon
And we think... Ve biz bunun... Ve tahminlerimize göre... Dark Blue-1 2009 info-icon
...this is the newest guy to join franzine. ...Franzine katılan en yeni üye olduğunu düşünüyoruz. ...Franzine'e en son katılan adam bu. Dark Blue-1 2009 info-icon
I don't know him. Onu tanımıyorum. Onu tanımıyorum. Dark Blue-1 2009 info-icon
Why you guys looking at franzine? Neden Franzine'i arıyorsunuz? Franzine'i niye araştırıyorsunuz? Dark Blue-1 2009 info-icon
Part of a broader investigation. Geniş çaplı bir araştırmanın bir parçası. Daha geniş bir soruşturmanın bir parçası. Dark Blue-1 2009 info-icon
oh. It's a national security issue. Bu bir Ulusal Güvenlik sorunu. Ulusal Güvenlik meselesi. Dark Blue-1 2009 info-icon
Is it ever not with you guys? Siz işin içindeyken, öyle olmadığı hiç olur mu? Ne zaman değil ki? Adam istemiyorsa, gidersin. Kur yapmana gerek yok. Dark Blue-1 2009 info-icon
It won't be if brenner dies. Eğer Brenner ölürse öyle olmaktan çıkacak. Eğer Brenner ölürse olmayacak. Dark Blue-1 2009 info-icon
Murder of a federal agent is the death penalty, Bir federal ajanı öldürmenin cezası idamdır ve... Bir federal ajanı öldürmenin cezası idamdır... Dark Blue-1 2009 info-icon
and I will tear this city apart to make sure that franzine and his crew get it. ...eğer öyle olursa, Franzine ve çetesini bulabilmek için bu şehri darmadağın edeceğim. ...ve ben de bu şehrin altını üstüne getirip... Dark Blue-1 2009 info-icon
I'm sorry about your man. Adamınız için üzgünüm. Adamınız için üzgünüm. Dark Blue-1 2009 info-icon
If anything comes to me... Aklıma bir şey gelirse... Bana bir bilgi gelirse... Dark Blue-1 2009 info-icon
I'll let you know. Size haber veririm. ...size haber veririm. Dark Blue-1 2009 info-icon
That's a weird dude. Garip biri. Garip bir herif. Dark Blue-1 2009 info-icon
Let's find out why. Bakalım niyeymiş. Neden öyle olduğunu öğrenelim. Dark Blue-1 2009 info-icon
It's not a manpower issue, jim. It's jurisdictional. Bu insan gücüyle ilgili değil, Jim. Bu hukuki bir sorun. İnsan gücüyle alakası yok, Jim, tamamiyle yargı yetkisiyle ilgili. Dark Blue-1 2009 info-icon
Let me call you right back. Seni sonra ararım. Seni geri arayacağım. Dark Blue-1 2009 info-icon
Where the hell have you been? Hangi cehennemdeydin? Hangi cehennemdeydin? Dark Blue-1 2009 info-icon
captain maynard, for 16 years, we worked together. Yüzbaşı Maynard, sizinle birlikte 16 yıl çalıştık. Başkomiser Maynard, 16 senedir birlikte çalışıyoruz... Dark Blue-1 2009 info-icon
You're supposed to know me. Beni tanımış olmalıydınız. ...beni tanımış olmanız gerekirdi. Dark Blue-1 2009 info-icon
Did you think I was just gonna hand him over to the feds? Onu, bir kaç federal ajanın ellerine teslim edeceğimi mi sandınız? Onu direk federallere teslim edeceğimi düşünmediniz, değil mi? Dark Blue-1 2009 info-icon
I wanted you to see how bad it is. Ben sadece durumun ne kadar vahim olduğunu görmeni istedim. Vaziyetin ne kadar vahim olduğunu görmeni istedim. Dark Blue-1 2009 info-icon
Do you have any idea what the hell dean's doing specifically? Dean'in orada ne halt yediği hakkında kesin bir fikrin var mı? Dean'in şu an ne yaptığı konusunda en ufak bir fikrin var mı? Dark Blue-1 2009 info-icon
I remember a conversation where you said, Bir konuşma sırasında şöyle dediğini hatırlıyorum... Bir konuşmamızda şöyle demiştiniz... Dark Blue-1 2009 info-icon
"carter, you never have to give me specifics." ..."Carter, asla bana kesin bir şeyler söylemene gerek yok" "Carter, bana hiçbir zaman detayları vermek zorunda değilsin." Dark Blue-1 2009 info-icon
Yeah, as long as you get results, Evet, ama bu sonuçları getirerek... Sonuç aldığın sürece, evet... Dark Blue-1 2009 info-icon
and I don't have to Well, I told you when we started, ...beni şey yapmaktan kurtarırsan geçerliydi... Bu işe başladığımda sana söylemiştim,... ...ve benim de... Başladığımızda size söylemiştim;.. Dark Blue-1 2009 info-icon
this was my thing, my group, no questions. ...bu benim olayımdı, benim ekibimdi ve hiçbir soru olmayacaktı. ...bu benim olayım, benim grubum ve soru yok. Dark Blue-1 2009 info-icon
There's video of one of your undercovers leaving an fbi agent for dead. Ortada senin gizli ajanlarından birinin, bir FBI ajanını ölüme terk ettiğini gösteren bir video var. Videoda gizli görevdeki adamın bir FBI ajanını ölüme bırakıyor. Dark Blue-1 2009 info-icon
You don't know what that video was. O videodaki olayın ne olduğunu bilmiyorsun. O videoda olup bitenleri bilmiyorsunuz. Dark Blue-1 2009 info-icon
You got to call him in, carter. Onu içeri getirmelisin, Carter. Onu geri çağırman lazım, Carter. Dark Blue-1 2009 info-icon
No one has ever been this close to franzine. Hiç kimse Franzine'e bu kadar yakın olmadı. Kimse Franzine'e bu kadar yakınlaşamamıştı. Dark Blue-1 2009 info-icon
You have to build a case from the inside out, get in deep. İçeriden dışarı doğru bir dava inşa edeceksen derinlere girmen gerekir. Bir davayı içeriden dışarıya oluşturmanız gerekir, derine inmeniz. Dark Blue-1 2009 info-icon
That's exactly what dean's doing. Dean'in yaptığı da bu. Dean de aynen öyle yapıyor. Dark Blue-1 2009 info-icon
Deep enough to flip? 1 Taraf değiştirecek kadar derine girmek mi? Taraf değiştirecek kadar derine mi? Dark Blue-1 2009 info-icon
You feeling okay? İyi hissediyor musun? İyi misin? Dark Blue-1 2009 info-icon
When I have I ever said "yes" to that? Bu soruya ne zaman "evet" dedim ki? 1 O soruya ne zaman "Evet" dedim ki? Dark Blue-1 2009 info-icon
No, it's just, you know, daylight and you're up. Hayır, yani, bilirsin, günışığı var ve sen ayaktasın. Hayır, sadece, hala gündüz ve sen ayaktasın. 1 Dark Blue-1 2009 info-icon
Was that aspirin? O aspirin miydi? O asprin miydi? Dark Blue-1 2009 info-icon
Something like that. Öyle bir şey. Onun gibi bir şey. Dark Blue-1 2009 info-icon
Tracy, what kind of backup surveillance we have on dean? Tracy, Dean'e ait hangi tür yedek güvenlik bilgilerine sahibiz? Dean üzerinde nasıl bir gözetim olanağımız var, Tracy? Dark Blue-1 2009 info-icon
Dean? Dean mi? Dean mi? Dark Blue-1 2009 info-icon
Monitoring credit cards, atms, Kredi kart harcamaları, para çekme makineleri... Kredi kartlarını, banka hesaplarını izliyoruz... Dark Blue-1 2009 info-icon
and two transponders ...ve iki tane verici. ...iki de radyo vericimiz var. Dark Blue-1 2009 info-icon
One in the tire well of his car and the other under the hood. Biri arabasının tekerleğinin içinde, diğeri de kaputun altında. Biri lastiğin jantının içinde, diğeri de kaputun altında. Dark Blue-1 2009 info-icon
And they're still offline. Ve hala kapalılar. Ve hala kapalılar. Dark Blue-1 2009 info-icon
why? Are you worried? Neden? Endişeli misin? Neden ki? Endişeleniyor musun? Dark Blue-1 2009 info-icon
oh, do it. do it. Yap şunu. Yap şunu. Aç şunu. Dark Blue-1 2009 info-icon
What did she get us again? Bize ne getirmişti, tekrar söyler misin? Bize bu sefer ne almış? Dark Blue-1 2009 info-icon
She got us my aunt, she got us the fondue set. O, bize... Teyzem, bize fondü setini getirdi. Halam fondü seti almış. Dark Blue-1 2009 info-icon
We could take that back Get something we'll use. Onu geri verebiliriz. Kullanacağımız bir şey alırız. Geri götürüp kullanacağımız bir şeyle değiştirebiliriz. Dark Blue-1 2009 info-icon
She's old. O yaşlı bir kadın. Yaşlandı artık. Dark Blue-1 2009 info-icon
I can't hurt her feelings. wow. Duygularını incitemem. Vay canına. Artık duygularını incitemem. Dark Blue-1 2009 info-icon
Do we have to do this on a day off? Yes, we have to do this. Bunu tatil gününde yapmak zorunda mıyız? Evet, yapmak zorundayız. İzin günümde bunu yapmamız gerekli mi? Evet, gerekli. Dark Blue-1 2009 info-icon
Come on. We got to send these out. Haydi. Bunları göndermemiz gerek. Haydi. Hadi ama, şunları yollamamız lazım. Dark Blue-1 2009 info-icon
"dear aunt rose... What makes your old ass think we eat fondue?" "Sevgili Rose Teyze... O yaşlı kıçın nasıl oldu da fondü yiyeceğimizi sandı?" "Sevgili Rose Hala... Fondü yediğimizi de nerenden uydurdun?" Dark Blue-1 2009 info-icon
he's here. O burada. Geldi. Dark Blue-1 2009 info-icon
The prince of darkness. He's inside. Karanlıklar Prensi. İçeride. Karanlıklar Prensi. İçeride. Dark Blue-1 2009 info-icon
This doesn't prove anything. Bu hiçbir şeyi kanıtlamaz. Bu hiçbir şey kanıtlamıyor. Dark Blue-1 2009 info-icon
It proves enough for the fbi. FBI'a göre yeterince şey ispatlıyor. FBI için kanıtlıyor. Dark Blue-1 2009 info-icon
If their agent dies, dean's up for murder. Eğer ajanları ölürse, Dean cinayetle suçlanacak. Eğer ajanları ölürse, Dean cinayetle suçlanacak. Dark Blue-1 2009 info-icon
Who's he in with? Franzine. Kiminle birlikte? Franzine. Kimin yanında? Franzine'in. Dark Blue-1 2009 info-icon
Alone? Tek başına mı? Tek başına mı? Dark Blue-1 2009 info-icon
He caught word that franzine was planning a job here in l.a. Franzine'in burada, Los Angeles'ta bir şeyler planladığı söylentisini yakaladı. Franzine'in Los Angeles'ta bir iş planladığını duydu... Dark Blue-1 2009 info-icon
It took some time, but dean got in. Biraz zaman aldı ama Dean içeri girdi. ...biraz zamanını aldı ama, Dean içeri girebildi. Dark Blue-1 2009 info-icon
Dean He always gets in. Dean'den bahsediyoruz. O her zaman içeri girer. Dean her zaman içeri girer. Dark Blue-1 2009 info-icon
We don't know what the job is. İşin ne olduğunu bilmiyoruz. İşin ne olduğunu bilmiyoruz. Dark Blue-1 2009 info-icon
Whatever it is, I can tell you it's not gonna be small, carter not with franzine. İş her neyse, küçük bir şey olmadığını söyleyebilirim, Carter. Franzine varken küçük değildir. Konu Franzine olunca, iş ne olursa olsun büyük olacaktır, Carter. Dark Blue-1 2009 info-icon
Million dollar question... Milyon dolarlık soru... İşte milyon dolarlık soru... Dark Blue-1 2009 info-icon
is it enough for dean to flip? ...Dean'in taraf değiştirmesi için yeterli mi? ...Dean'in taraf değiştirmesine yol açabilir mi? Dark Blue-1 2009 info-icon
Last time he and I went under together City of industry. Geçen sefer yeraltına birlikte girdik. Endüstri şehrinde Onunla en son Sanayi Şehrinde gizli göreve çıktığımızda... Dark Blue-1 2009 info-icon
Something you forgot to tell me, ty? Bana söylemeyi unuttuğun bir şey mi var, Ty? Bana söylemeyi unuttuğun bir şey mi var, Ty? Dark Blue-1 2009 info-icon
Night before the bust, franks calls us in. Baskından bir gece önce, Frank bizi çağırdı. Tutuklamaların olduğu gece Franks bizi yanına çağırdı. Dark Blue-1 2009 info-icon
He's high, he's drunk, he's paranoid... Kafası iyiydi, sarhoştu, paranoyaktı... Kafası güzel, sarhoş, paranoid... Dark Blue-1 2009 info-icon
Asking us who we are, where we come from. Bize kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi sordu. Bize kim olduğumuzu ve nereden geldiğimizi sordu. Dark Blue-1 2009 info-icon
Dean pulls out his own gun, he chambers a round, he hands it to franks, Dean kendi silahını çıkardı, Namluyu çevirdi, Frank'e verdi, Dean kendi silahını çekip Franks'e verdi... Dark Blue-1 2009 info-icon
he tells him if he thinks we're cops, he should shoot us. ...ona eğer polis olduğumuzu düşünüyorsa bizi vurmasını söyledi. ...ve eğer polis olduğumuzu düşünüyorsa bizi vurması gerektiğini söyledi. Dark Blue-1 2009 info-icon
Dean's face... Dean'in yüzü... Dean'in suratında... Dark Blue-1 2009 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 13924
  • 13925
  • 13926
  • 13927
  • 13928
  • 13929
  • 13930
  • 13931
  • 13932
  • 13933
  • …
  • »
  • »»
Kısıtlı Mod:   
  • Katkıda Bulun
  • Hakkımızda
  • Sorumluluk Reddi
  • İletişim