Search
English Turkish Sentence Translations Page 21140
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| You've made my wish come true Mr Shahbandar. | Siz benim dileğim gerçekleştirdiniz, Bay Shahbandar. | Gambit-1 | 1966 | |
| I'd be delighted to do the same for you. | Sizinkini gerçekleştirmek de benim çok hoşuma gider. | Gambit-1 | 1966 | |
| Thank you Lady Dean, I'm honoured. | Teşekkür ederim, Leydi Dean. Onurlandırdınız. | Gambit-1 | 1966 | |
| Now I think I will have a drink. | Sanırım şimdi bir içki içebilirim. | Gambit-1 | 1966 | |
| Sir Harold, to whatever you may wish for yourself today. | Sör Harold, siz bugün ne dilediyseniz ona. | Gambit-1 | 1966 | |
| I've got him! I've really got him! | Yakaladım. Gerçekten yakaladım. | Gambit-1 | 1966 | |
| I held out the bait, he bit and I hooked him. | Yem attım, o da yedi. Şimdi oltanın ucunda. | Gambit-1 | 1966 | |
| As for you, you were absolutely marvellous, much better than I expected. | Sana gelince kesinlikle büyüleyiciydin, beklediğimden çok daha iyiydin. | Gambit-1 | 1966 | |
| Fancy you knowing all about Matisse, Ohagall, the Dutch masters | Matisse, Chagall, ve Hollanda ustalarını bilmen... | Gambit-1 | 1966 | |
| and their Blue period and all that. | ...ve onların Mavi Akımı hakkındakileri bilmen ilginçti. | Gambit-1 | 1966 | |
| You're great. Absolutely great. | Harikasın. Kesinlikle harikasın. | Gambit-1 | 1966 | |
| As for that stuff about the Ohinese jade and the proverbs | Çin yeşim taşları ve özdeyişleri. | Gambit-1 | 1966 | |
| I don't know how you thought of it all. | Hepsini nasıl akıl ettin bilmiyorum. | Gambit-1 | 1966 | |
| I bet you do know all about dragons don't you? | Bahse girerim ejderhaları da biliyorsundur, değil mi? | Gambit-1 | 1966 | |
| What's the matter with you then? | Senin sorunun ne? | Gambit-1 | 1966 | |
| I asked you right at the start if this job was honest and you said yes. | Sana en başta dürüst bir iş mi diye sorduğumda evet demiştin. | Gambit-1 | 1966 | |
| On the contrary: I said do I look like a crook and you said yes | Tam tersi, ben sahtekara benziyor muyum dedim sen de evet dedin. | Gambit-1 | 1966 | |
| so I took it for granted that you knew it wasn't exactly honest. | BU yüzden ben de dürüst olmadığını bildiğini sandım. | Gambit-1 | 1966 | |
| I didn't expect tea at Buckingham Palace but I never dreamed you'd think of | Buckingham Sarayı'nda çay içmeyi beklemiyordum ama hiçbir zaman da... | Gambit-1 | 1966 | |
| getting me involved in something like stealing that statue. | ...o heykeli çalmak gibi bir suça bulaştıracağınızı düşünmemiştim. | Gambit-1 | 1966 | |
| If you're gonna break the law you might as well do it properly. | Eğer suç işleyeceksen, onu bile usulüne uygun yapacaksın. | Gambit-1 | 1966 | |
| And what do you think you're doing? | Ne yaptığını sanıyorsun? | Gambit-1 | 1966 | |
| Oh really? | Sahiden mi? | Gambit-1 | 1966 | |
| I don't like being lied to and taken advantage of | Yalan söylenmesinden ve benden yararlanılmasından... | Gambit-1 | 1966 | |
| and I don't like crooks. | ...ve ayrıca sahtekarlıktan hazzetmem. | Gambit-1 | 1966 | |
| We made a deal remember? I'm paying you $5,000 for this. | Bir anlaşma yaptık, unuttun mu? Sana 5,000 dolar vereceğim. | Gambit-1 | 1966 | |
| A lot of good that'll do me in jail. | Hapishanede çok işime yarardı. | Gambit-1 | 1966 | |
| Nobody's going to jail. I've worked it out perfectly. | Kimse hapishaneye gitmeyecek. Planımı mükemmel yaptım. | Gambit-1 | 1966 | |
| It'll have to work perfectly without me. | Bensiz de mükemmel olur. | Gambit-1 | 1966 | |
| If I'm as terrible as that why did you accept Shahbandar's invitation... | Madem o kadar kötüyüm, neden Bay Shahbandar'ın davetini kabul ettin? | Gambit-1 | 1966 | |
| Me accept it? You didn't give me a chance to refuse. | Ben mi kabul ettim? Bana reddetme şansı bırakmadın. | Gambit-1 | 1966 | |
| And while we're on the subject, don't you underestimate him. | Ve madem konu açıldı, sakın onu küçümseme. | Gambit-1 | 1966 | |
| Or me! A lot of money's been spent on this operation | Ya da beni! Bu operasyona bir sürü para harcadım... | Gambit-1 | 1966 | |
| what with aeroplane fares, hotels | ...uçak biletleri, oteller... | Gambit-1 | 1966 | |
| most of my clothes, all of yours including that dress. | ...benim bazı kıyafetlerim, seninkilerin hepsi, üzerindeki de dahil. | Gambit-1 | 1966 | |
| You can have them all back including the dress I'm wearing. | Üzerimdeki de dahil hepsini geri alabilirsin. | Gambit-1 | 1966 | |
| Besides I'm saving you $5,000 by leaving. | Ayrıca giderek 5,000 dolarının boşa gitmesine de engel oluyorum. | Gambit-1 | 1966 | |
| So after all this time and all I've done for you, you're leaving me in the lurch. | Yani, senin için bütün bu yaptıklarımdan sonra beni müşkül durumda bırakıyorsun. | Gambit-1 | 1966 | |
| I'm getting out of here as quickly as I can. If you had any brains you'd do the same. | Olabildiğince çabuk buradan gidiyorum. Aklın varsa sen de gidersin. | Gambit-1 | 1966 | |
| I'm not leaving. If you don't want to fulfil your obligations that's just too bad. | Ben gitmiyorum. Sen söz verdiğini yapmak istemiyorsan bu çok kötü. | Gambit-1 | 1966 | |
| I'll do it alone. | Ben yalnız yaparım. | Gambit-1 | 1966 | |
| And put those hangers back. | O askıları da geri bırak. | Gambit-1 | 1966 | |
| I'm sure I have something for you. | Emini size uygun bir şeyimiz vardır. | Gambit-1 | 1966 | |
| I have this. | Bu var. | Gambit-1 | 1966 | |
| No, no, no, that's too big. | Hayır, hayır, bu çok büyük. | Gambit-1 | 1966 | |
| We have this. | Bu da var. | Gambit-1 | 1966 | |
| Is this for sale? | Bu satılık mı? | Gambit-1 | 1966 | |
| I'll take that. | Alıyorum. | Gambit-1 | 1966 | |
| Would you wrap it up for me please? | Benim için paketler misiniz, lütfen? | Gambit-1 | 1966 | |
| I'll take these as well. | Bunu da alıyorum. | Gambit-1 | 1966 | |
| Here you are, sir. Lighter fuel. | Buyurun, beyefendi. Çakmak gazı. | Gambit-1 | 1966 | |
| Yup. Do you have lighter fuel in a glass bottle? | Cam şişede olan çakmak gazınız var mı? | Gambit-1 | 1966 | |
| Yes, bottle? Yes. | Evet, şişe mi? Evet. | Gambit-1 | 1966 | |
| Bottle, sir. | Şişe, beyefendi. | Gambit-1 | 1966 | |
| That's it. How much is that? | Evet bu. Ne kadar? | Gambit-1 | 1966 | |
| Two francs. | İki frank. | Gambit-1 | 1966 | |
| You said you were leaving. | Gideceğini söylemiştin. | Gambit-1 | 1966 | |
| I have a dinner engagement. | Akşam yemeği sözüm var. | Gambit-1 | 1966 | |
| I thought you'd changed your mind about dinner. | Yemek için fikrini değiştirdiğini sanmıştım. | Gambit-1 | 1966 | |
| I changed it back again. | Tekrar değiştirdim. | Gambit-1 | 1966 | |
| Oh? Why? | Niye? | Gambit-1 | 1966 | |
| Because when you come right down to it | Çünkü yapacağını söylediğinde,... | Gambit-1 | 1966 | |
| I can't bear the thought of you spending the next 20 years in an Arab jail | ...20 yılını Arap hapishanelerinde geçirmen düşüncesine dayanamadım. | Gambit-1 | 1966 | |
| even though you are a crook. | Ne kadar sahtekar biri olsan da. | Gambit-1 | 1966 | |
| D'you know, that's the nicest thing anybody... | Biliyor musun, bu birinin bana bugüne kadar... | Gambit-1 | 1966 | |
| ever said to me. | ...söylediği en güzel şey. | Gambit-1 | 1966 | |
| I don't doubt it. | Bundan zerre şüphem yok. | Gambit-1 | 1966 | |
| If you're going to have dinner with Shahbandar | Eğer Shahbandar ile yemeğe gidiyorsan... | Gambit-1 | 1966 | |
| why are you wearing that dress with your hair down? | ...neden bu kıyafeti giyiyorsun ve saçını düz yaptın? | Gambit-1 | 1966 | |
| This is my dress and I like it | Bu benim kıyafetim ve hoşuma gidiyor. | Gambit-1 | 1966 | |
| and I think Mr Shahbandar is going to like it and the way I've done my hair | Ayrıca saçımı yaptığım şekil de Bay Shahbandar'ın da hoşuna gidecektir... | Gambit-1 | 1966 | |
| whether you like it or not. Do you understand? | ...beğen yada beğenme. Anladın mı? | Gambit-1 | 1966 | |
| I like the way you look, Nicole. | Görünüşün hoşuma gitti, Nicole? | Gambit-1 | 1966 | |
| Mr Shahbandar's compliments, my lady. | Bay Shahbandar saygılarını sunar, Leydim. | Gambit-1 | 1966 | |
| Exquisite. | Mükemmel. | Gambit-1 | 1966 | |
| If I may say so Lady Dean your husband is very foolish | Kocanızın kendini bu kadar işe vermesiyle... | Gambit-1 | 1966 | |
| to be so dedicated to his work. | ...aptallık ettiğini söyleyebilirim, Leydi Dean. | Gambit-1 | 1966 | |
| My husband is an ambitious man. | Kocam hırslı biri. | Gambit-1 | 1966 | |
| With him his work comes first. | Onun için iş önce gelir. | Gambit-1 | 1966 | |
| And the idle shall benefit. | Ve vakit nakittir. | Gambit-1 | 1966 | |
| You must forgive my not offering you a cocktail | Kokteyl ikram edemediğim için affedin... | Gambit-1 | 1966 | |
| but I thought you might wish to see something of our city before the sun sets. | ...ama güneş batmadan şehri görmek isteyeceğinizi düşündüm. | Gambit-1 | 1966 | |
| Oh I'd like that. | Çok hoşuma gider. | Gambit-1 | 1966 | |
| Then shall we go? | O zaman gidelim mi? | Gambit-1 | 1966 | |
| No... this way please. | Hayır, bu taraftan lütfen. | Gambit-1 | 1966 | |
| I have a few surprises for you first. | Öncelikle size bir sürprizim var. | Gambit-1 | 1966 | |
| Speaking of surprises | Sürprizden bahsetmişken... | Gambit-1 | 1966 | |
| I thought it rather strange you didn't know of the likeness between you and my Lissu. | ...Lissu ile aranızdaki benzerlikten haberiniz olmaması biraz tuhaf. | Gambit-1 | 1966 | |
| Is there any reason why I should have? | Olması mı gerekirdi? | Gambit-1 | 1966 | |
| Perhaps not. | Herhalde hayır. | Gambit-1 | 1966 | |
| Your husband seemed to know. He took it so calmly when I showed him the Lissu. | Kocanız biliyor herhalde. Ona Lissu'yu gösterdiğimde oldukça sakin karşıladı. | Gambit-1 | 1966 | |
| My husband never shows his emotions. He's English you know. | Kocam hiçbir zaman duygularını belli etmez. Bildiğiniz gibi o bir İngiliz. | Gambit-1 | 1966 | |
| Ah yes, of course. The English. | Evet, öyle ya. İngiliz. | Gambit-1 | 1966 | |
| Now this room will interest you. | Bu oda ilginizi çekecek. | Gambit-1 | 1966 | |
| It's unique of its kind. | Kendi çapında eşsizdir. | Gambit-1 | 1966 | |
| As you already gathered this afternoon Lady Dean, I have a passion for gadgets. | Bugün öğle gördüğünüz gibi Leydi Dean, mekanik aletlere tutkum vardır. | Gambit-1 | 1966 | |
| Am I ready for what? | Ne için hazır mıyım? | Gambit-1 | 1966 | |
| We are going up one floor. | Bir kat yukarı çıkıyoruz. | Gambit-1 | 1966 | |
| I'm so disappointed Sir Harold isn't with us. | Sör Harold'ın bizimle olmamasına üzüldüm. | Gambit-1 | 1966 | |
| I'm sure he would have liked seeing the city in this way. | Eminim şehri bu şekilde görmek hoşuna giderdi. | Gambit-1 | 1966 |