Search
English Turkish Sentence Translations Page 20796
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| You're not going to like this. | Bu şekilde devam edemezsin. | From Within-2 | 2008 | |
| Ever notice your reflection's better looking than the real you? | Aynadaki yansımanın gerçek senden daha iyi göründüğü hiç dikkatini çekti mi? 1 | From Within-2 | 2008 | |
| Your reflection, | Aynadaki görüntün... | From Within-2 | 2008 | |
| I don't know, it's better looking. | Bilmiyorum, daha iyi görünüyor. | From Within-2 | 2008 | |
| Lindsay, focus, please, the dress. | Lindsay, lütfen elbiseye odaklan. | From Within-2 | 2008 | |
| I don't got all day. | Tüm günüm boş değil. | From Within-2 | 2008 | |
| You're saying that about all of them. | Tüm elbiselere bunu söylüyorsun. | From Within-2 | 2008 | |
| Because they're all too drab. | Çünkü hepsi çok sıkıcı. | From Within-2 | 2008 | |
| Well, you got to choose one. | Bir tanesini seçmelisin. | From Within-2 | 2008 | |
| I can't have you showing up to church in the same damn thing all the time. | Kilisede sürekli aynı lanet kıyafetle görünmene izin veremem. | From Within-2 | 2008 | |
| Here we are, ladies. | İşte başlıyoruz, bayanlar. | From Within-2 | 2008 | |
| This has Lindsay written all over it. | Elbisenin her yerinde Lindsay için yapılmış yazıyor. | From Within-2 | 2008 | |
| It's supposed to be the new look or something. | Yeni bir çehre kazandırabilir. | From Within-2 | 2008 | |
| That's a proper young lady, right there. | Bu tam oradaki genç bayana göre. | From Within-2 | 2008 | |
| My daughter Natalie is no better. | Kızım Natalie daha iyi değildir. | From Within-2 | 2008 | |
| You should see what she does with her clothes. | Elbiselerine ne yaptığını bir görmelisiniz. | From Within-2 | 2008 | |
| Hacks off the bottom, cuts off the sleeves, | Etek boyunu kısaltıyor kollarını kesip çıkartıyor... | From Within-2 | 2008 | |
| dyes everything black. | ...her şeyi siyah boyuyor. | From Within-2 | 2008 | |
| You got to talk to her. | Onunla konuşmalısın. | From Within-2 | 2008 | |
| Natalie? Natalie? | Natalie? Natalie? | From Within-2 | 2008 | |
| Natalie, calm down. Breathe. | Natalie, sakin ol. Nefes al. | From Within-2 | 2008 | |
| It's not my blood. Do you see her? | Benim kanım değil. Onu gördün mü? | From Within-2 | 2008 | |
| Whose blood is it, honey? | Bu kimin kanı, tatlım? | From Within-2 | 2008 | |
| He shot himself. | Kendini vurdu. | From Within-2 | 2008 | |
| Just stay calm. Okay? | Sakinleş, tamam mı? | From Within-2 | 2008 | |
| I'm going to set you someplace safe. | Seni güvenli bir yere götüreceğim. | From Within-2 | 2008 | |
| You're doing real good, real good. | Gerçekten çok iyi gidiyorsun, gerçekten iyi. | From Within-2 | 2008 | |
| you said the blood belonged to Sean. | ...kanın Sean'e ait olduğunu söyledin. | From Within-2 | 2008 | |
| I got to find somebody who knows... | Onu tanıyan ve nerede yaşadığını... | From Within-2 | 2008 | |
| ...what he lived. | ...bilen birilerini bulmalıyım. | From Within-2 | 2008 | |
| Can you ask my dad to look, please? | Babama bakmasını söyleyebilir misin, lütfen? | From Within-2 | 2008 | |
| Can you please just ask him to go and look? | Lütfen gidip ona bakmasını söyleyebilir misin? | From Within-2 | 2008 | |
| She keeps asking about some... | Bir şeyler söyleyip duruyor... | From Within-2 | 2008 | |
| No! Please! Natalie! | Hayır! Lütfen! Natalie! | From Within-2 | 2008 | |
| Natalie, open the door, God damn it! | Natalie, aç kapıyı, lanet olsun! | From Within-2 | 2008 | |
| No, Natalie! What have you done? | Hayır, Natalie! Ne yaptın böyle? | From Within-2 | 2008 | |
| No. Natalie, no. | Hayır. Natalie, hayır. | From Within-2 | 2008 | |
| It'll be all right. Just... | Her şey yoluna girecek. | From Within-2 | 2008 | |
| You okay? Come on, let's go. | İyi misin? Hadi, gidelim. | From Within-2 | 2008 | |
| The girl, she killed herself? | Kız, kendini mi öldürdü? | From Within-2 | 2008 | |
| We learn anything more about her or your brother, | Onun ya da kardeşin hakkında herhangi bir şey öğrenirsek... | From Within-2 | 2008 | |
| we'll call you. | ...seni ararız. | From Within-2 | 2008 | |
| I don't know how she could do it. | Bunu nasıl yapabildi anlamış değilim. 1 | From Within-2 | 2008 | |
| She saw her boyfriend kill himself. 1 | Erkek arkadaşının intihar edişini görmüş. | From Within-2 | 2008 | |
| like Romeo and Juliet. Juliet drank poison, | ...tıpkı Romeo ve Juliet gibi. Juliet zehir içmişti... | From Within-2 | 2008 | |
| I don't know, she wouldn't let go of it. | Bilmiyorum, onu elinden bırakmamıştı. | From Within-2 | 2008 | |
| I mean, she's always been fucked in that. | Yani, her zaman böyle boktan işlerin içindeydi. | From Within-2 | 2008 | |
| You've seen her, dressed in leather like a dominatrix in training. | Onu gördün, deri kıyafetlerin içinde çalışma yapan sadomazoşist bir kadın gibiydi. | From Within-2 | 2008 | |
| There was so much blood. | Çok fazla kan vardı. | From Within-2 | 2008 | |
| Trish is probably going to make me feel | Muhtemelen Trish tüm olanların... | From Within-2 | 2008 | |
| like the whole thing was my fault. | ...benim hatammış gibi olduğumu hissettirecek. | From Within-2 | 2008 | |
| Screw that. She's not your real mom. | Siktir et onu. Öz annen bile değil. | From Within-2 | 2008 | |
| Okay, like, that gives you license to ignore her. | Tamam, bu sana ona aldırış etmeme ruhsatı verir. | From Within-2 | 2008 | |
| He didn't live with an alcoholic. | O bir alkolik olarak yaşamıyordu. | From Within-2 | 2008 | |
| Dylan's downstairs. | Dylan aşağıda. | From Within-2 | 2008 | |
| We missed you at Bible class tonight. | Bu gece İncil dersinde seni göremedik. | From Within-2 | 2008 | |
| Look, Lindsay, it's times like this when we need the good Lord the most. | Bak, Lindsay, bu gibi durumlar Tanrıya en çok ihtiyaç duyduğumuz anlardır. | From Within-2 | 2008 | |
| Look, bad... No, I'm good. | Kötü görünüyorsun. Hayır, böyle iyi. | From Within-2 | 2008 | |
| Bad things happen, but you got to believe | Kötü şeyler oldu. Fakat bunun haricinde... | From Within-2 | 2008 | |
| Trials and tribulations bring people together. | Çileler ve sıkıntılar insanları bir araya getirir. | From Within-2 | 2008 | |
| You always know what to say. | Her zaman ne söyleneceğini biliyorsun. | From Within-2 | 2008 | |
| It's in my blood. | Bu kanımda var. | From Within-2 | 2008 | |
| I got a little something for you. | Senin için küçük bir hediyem var. | From Within-2 | 2008 | |
| That kid was one of Candace Spindle's sons. | Çocuk Candace Spindle'in oğullarından biriydi. | From Within-2 | 2008 | |
| I'm failing to see the humor. | Ortada komik bir şey göremiyorum. | From Within-2 | 2008 | |
| She killed Jimmy Grogan. | Jimmy Grogan'ı öldürdü. | From Within-2 | 2008 | |
| Jimmy Grogan drowned. In a lake by her house. | Jimmy Grogan boğularak öldü. Onun göl evinde. | From Within-2 | 2008 | |
| That doesn't mean she killed him. | Bu onu öldürdüğü anlamına gelmez. | From Within-2 | 2008 | |
| Look, the truth was there for all to see. | Bak, herkesin gördüğü bir gerçek var. | From Within-2 | 2008 | |
| You saw how Natalie was. | Natalie'nin nasıl olduğunu gördün. | From Within-2 | 2008 | |
| And I'll tell you what. | Bak sana ne söyleyeceğim. | From Within-2 | 2008 | |
| I'll bet you that was no Bible. | ...bahse varım bir İncil değildi. | From Within-2 | 2008 | |
| I'm saying if you believe in the light, | Diyorum ki, eğer ışığa inanıyorsan... | From Within-2 | 2008 | |
| you got to believe in the dark. | ...karanlığa da inanmak zorundasın. | From Within-2 | 2008 | |
| All right. | İyisin. | From Within-2 | 2008 | |
| Yeah, I guess you look all right. | Evet, sanırım iyi görünüyorsun. | From Within-2 | 2008 | |
| All right. Come on, Cinderella. | Pekâlâ. Hadi, Külkedisi. | From Within-2 | 2008 | |
| Shake a leg, huh? | Acele edelim, tamam mı? | From Within-2 | 2008 | |
| I just got a little hard. | Biraz sert tepki gördüm. | From Within-2 | 2008 | |
| Well, God bless you. | Tanrı sizi kutsasın. | From Within-2 | 2008 | |
| And welcome today. | Ve hoş geldiniz. | From Within-2 | 2008 | |
| We are so glad to have you here today. | Bugün burada olduğunuz için çok mutluyuz. | From Within-2 | 2008 | |
| Welcome to God's house. | Tanrının evine hoş geldiniz. | From Within-2 | 2008 | |
| We believe in you. | Size inanıyoruz. | From Within-2 | 2008 | |
| And how many of you know that God loves you? | Ve kaçınız Tanrının sizi sevdiğini biliyor? | From Within-2 | 2008 | |
| He loves you. | Sizleri seviyor. | From Within-2 | 2008 | |
| He loves every one of us. | Hepimizi seviyor. | From Within-2 | 2008 | |
| Now, I find that the more I praise God, | Tanrıya şükretmekten ziyade ruhumu yücelttiğini... | From Within-2 | 2008 | |
| he lifts my burdens and raises my sprits. Amen. | ...ve üzerimdeki yükü hafiflettiğini anladım. Âmin. | From Within-2 | 2008 | |
| than all the problems in your life, | ...daha büyük olduğunu söyleyin. | From Within-2 | 2008 | |
| you will be saved. Amen. | Kurtulmuş olacaksınız. Âmin. | From Within-2 | 2008 | |
| Death is never a welcome guest. | Ölüm asla misafir kabul etmez. | From Within-2 | 2008 | |
| But there is also a reason to rejoice | Fakat memnun olmak için bir nedenimiz daha var. | From Within-2 | 2008 | |
| Almighty God, | Ona inanmamız için bizleri... | From Within-2 | 2008 | |
| who rewards us for believing in him. | ...ödüllendiren Ulu Tanrımızdır. | From Within-2 | 2008 | |
| Almighty Father... | Her şey gücü yeten Babamız... | From Within-2 | 2008 | |
| we love you, | Seni seviyoruz... | From Within-2 | 2008 | |
| and we worship you with all our hearts. | ...ve tüm kalbimizle sana tapıyoruz. | From Within-2 | 2008 | |
| We open ourselves to your control and your infinite wisdom. | Kendimizi tamamen senin kontrol ve sonsuz bilgeliğine bırakıyoruz. | From Within-2 | 2008 | |
| that when life takes a turn for the unexpected, | ...beklenmedik bir şekilde hayatlarımız sona erdiğinde... | From Within-2 | 2008 |