Search
English Turkish Sentence Translations Page 20347
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Zoe, if he's not morphing, then please, tell us what he is doing. | Zoe, madem dönüşmüyor; ne yaptığını söyler misin lütfen? | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
He needs insulin. | İnsüline ihtiyacı var. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
He's diabetic? | Şeker hastası mı? | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Oh, my c... | Aman Tanrım... | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
He might have been hallucinating. That can happen in the later stages. | Telsiz üzerinde mi çalışıyorsun? Halüsinasyon görmüş olabilir. İleri aşamalarında bunlar olabiliyor. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
And you know this how? | Sen bunları nereden biliyorsun? | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
I did an anatomy project on diabetes. | Şeker hastaları üzerine anatomi projem vardı. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
He said this can happen if it gets really bad. | Çok ağırlaşırsa böyle olabileceğini söylemişti. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Great, just great. | Harika, ne harika ama... | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
This would've been nice to know a little bit sooner. | Biraz daha önce öğrenmek çok güzel olurdu. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
You're one to talk about informing the group of an issue. | Gruba sorunu söylemekten bahseden sen misin? | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
So, he's got how long? One, two days? | Peki, ne kadar zamanı var? Bir, iki gün mü? | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
More like hours, maybe. Don't say that. | Daha çok saatler diyebiliriz. Deme yahu. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
There's a thousand students in this school. | Bu okulda bin tane öğrenci var. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
A thousand lockers. Teachers' desks. | Bin tane de dolap. Öğretmenlerin masaları var. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
There's got to be insulin around here somewhere. We will find it for him. | Bir yerlerde insülin vardır. Onun için arar buluruz. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
If we don't, he'll die. | Bulmazsak, ölecek. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Need any help? | Yardım lazım mı? Senden değil. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
I'm sorry I voted with Barrett. | Barrett'la oy verdiğim için kusura bakma. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
You voted against Mary. | Mary aleyhine oy kullandın. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
And someday, I'll explain why I did what I did. | Bir gün, neyi neden yaptığımı açıklarım. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
You know, if you feel so bad about it, tell me now. | Rahatsız oluyorsan, şimdi de söyleyebilirsin. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Violet, you know Barrett. | Violet, Barrett'ı tanıyorsun. Kendisi hariç kimseyi sallamıyor. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Trust me, I know firsthand how low Barrett can be. | İnan bana, Barrett'ın ne kadar alçalabileceğini bizzat kendim biliyorum. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Yet you decided to vote with him. | Daha yeni onun lehine oy vermeye karar verdin. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Stop! He made me vote for him. Made you? | Dur bakalım! Beni oy vermeye o zorladı. Zorladı mı? | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
I was there. He didn't make you do anything. | Ben de oradaydım. Seni bir şeye zorlamadı. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
There are other ways to force people to do what you want. | İnsanları istediğin gibi davranmaya zorlamanın başka yolları da var. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
So he has something on you. 1 | Demek seninle bir işi var. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
I can't say. You... | Söyleyemem. Sen... | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Don't worry about it. I don't know why I expect anything more from you. | Merak etme. Neden hala senden bir şeyler bekliyorum bilemiyorum. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
We've known each other less than a week. | Birbirimizi tanıyalı daha bir hafta olmadı. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
You don't owe me anything, and you didn't know Mary. | Bana bir şey borçlu değilsin, Mary'yi de tanımıyorsun. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Grover, it's not that simple. | Grover, o kadar da basit değil. O kadar da basit işte! 1 | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
You had a choice to protect yourself, or to let somebody else get hurt. | Kendini korumakla, başka birinin incinmesine müsaade etmek arasında tercihini yaptın. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
And you chose wrong. | Üstelik yanlış tercihti. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
I'm so glad you're feeling better. | Daha iyi olduğuna sevindim. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
I've missed you. | Seni özlemişim. Farkındayım. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Hey, you want to do this here? | Baksana, bunu burada mı yapmak istiyorsun? | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Absolutely. This is a lot. | Kesinlikle. Kendini aştın. Farkındayım. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
You should not let her do that. | Böyle yapmasına müsaade etmemeliydin. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Why not? Dude, look at her. | Neden ki? Kanka, baksana şuna. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
I got this one. I know the combination. | Bunu bana bırak. Şifresini biliyorum. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Well, if it's yours, why are we checking it? | Madem senin, neden kontrol ediyoruz? Benim değil. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Look, man, I know this is harsh, | Dinle dostum, canının yandığının farkındayım, | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
but we don't have time for a pity party right now. | ancak merhamet gösterilerine şu an hiç vaktimiz yok. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
We got to find insulin. | İnsülin bulmalıyız. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Merry Christmas to me. | Bana "Mutlu Noeller" diyebilirsin. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
We should finish up. | İşimizi bitirmeliyiz. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Straight, huh? | Sek mi içiyoruz? | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
To Mary and Lyle. | Mary'yle Lyle'a. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Ah... Lyle would think that was hilarious. | Lyle bunu komik bulurdu. Evet... Mary de öyle. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Lay your head back. | Kafanı yaslasana. Gücünü korumalısın. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
We're dying. | Ölüyoruz. Kimse ölmüyor. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
You're nurturing. | Çocuk gibi bakıyorsun. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
My boyfriend's sick. Of course I'm taking care of him. | Sevgilim hasta. Elbette ki, ona göz kulak olacağım. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
This is the girls' bathroom. | Burası kızlar tuvaleti. Biliyorum. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
If you were doing anything but getting water for LeSean, | LeSean için su almaktan başka bir şey yapıyor olsaydın, | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
I'd give you your privacy. | mahremiyetine karışmazdım. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
You take care of your brothers too. | Kardeşlerinle de ilgileniyorsun. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
That's not creepy at all that you know about my brothers. | Kardeşlerimden haberin olması o kadar da ürkütücü değilmiş. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
You mentioned them in the lobby after the explosion. | Patlama sonrası lobide onlardan bahsetmiştin. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
You were worried your mother wouldn't be able to calm them. | Annen onları sakinleştiremez diye endişeleniyordun. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Yeah, we're not talking about my family. | Ailemden bahsetmiyoruz burada. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Mayday. Can anybody out there hear me? Mayday. | Acil durum. Beni duyan var mı? Acil durum... | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Mayday. I'm at Kent High School. | Acil durum. Kent Lisesi'nden çağrı yapıyorum. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
You startled me. | Ödümü patlattın. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Doesn't seem to be reaching anyone. | Görünen o ki, kimseye erişilemiyor. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
I may have to admit all I've managed to fabricate | İtiraf etmeliyim ki, tek icadım parazit yapan bir cihaz. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Go, baby, take a little sip. | Haydi bebeğim, bir yudum al. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
LeSean? | LeSean? Uyansana. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Hey, hey, stay with me. | Bırakma beni. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Stay with me. Somebody help! Hey... please... | Bırakma beni. Yardım edin! Yalvarırım... | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
What's wrong? He's not waking up. | Ne oldu? Uyanmıyor. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
LeSean? | LeSean? LeSean, haydi ama. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Wake up. What's happening? | Uyansana. Neler oluyor? | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
He's going into a coma, which is what happens. | Komaya giriyor demek ki. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Near the end. | Ölümün eşiğinde. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
It's what happens near the end. Say it. | Ölümün eşiğinde böyle oluyor. Böyle söylesene. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
I'm sorry. I really am. | Üzgünüm. Çok üzgünüm. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
I can't lose him. | Onu kaybedemem. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Lyle's mom had diabetes. Lost her foot. | Lyle'ın annesi şeker hastasıydı. Bacağı kaybetti. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Sounds awful. | Korkunç bir şeymiş. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
You knew him a long time? | Uzun zamandır mı tanıyordun? Evet, yedi yaşımızdan beridir. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
His dad used to work at my dad's garage. | Babası, babamın garajında çalışıyordu. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Your dad... I can't even picture Lyle as a kid. | Baban... Lyle'ı çocuk olarak düşünemiyorum bile. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Yeah, he was a little shit. | Evet, küçük pisliğin tekiydi. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
You didn't find anything on this floor, I take it. | Zannımca bu katta bir şey bulamadınız. Yok, sadece bir sürü bozuk gıda. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Oh, and the girl who was into, uh, unicorns likes vodka. | Tekboynuz meraklısı kız da votkadan hoşlanıyor. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
LeSean is getting worse. | LeSean kötüleşiyor. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Then there's not much time. | Öyleyse fazla vakti kalmamış demektir. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Did you find anything? | Bir şey buldun mu? Yok. Hiçbir şey bulamadım. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Mary liked... | Mary şeyden hoşlanırdı... ...yani hoşlanır... | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Liked? | Hoşlanırdı... | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Airplanes. | Uçaklardan. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Real ones too? | Bildiğimiz uçaklardan mı? | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
She liked taking trips. | Yolculuğa çıkmaktan hoşlanırdı. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
She always wanted a job where she could travel a lot. | Seyahat imkanı sağlayacak bir işi olmasını isterdi hep. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Like a diplomat? | Diplomat gibi mi? Ya da pilot. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |
Or a salesperson. | Ya da seyyar satıcı. Veya bir müzisyen. | Freakish-1 | 2016 | ![]() |