Search
English Turkish Sentence Translations Page 20329
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| My name is Pastor Bone. | Adım Papaz Bone. | Franklyn-1 | 2008 | |
| It means "bread of life". | Yani hayatın maişeti anlamına gelir. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Look, Mr... whoever you are, | Bakın, Bay... Her kimseniz. | Franklyn-1 | 2008 | |
| I appreciate... I knew someone once. | Minnettarım... Bir zamanlar birini tanırdım. | Franklyn-1 | 2008 | |
| She did what you tried to do last night. | Geçen gece yapmaya çalıştığınız şeyi yaptı. | Franklyn-1 | 2008 | |
| She was... successful. | Başarılı oldu. | Franklyn-1 | 2008 | |
| She started a chain of events like... | Onun başlattığı şey, tıpkı bir domino gibi... | Franklyn-1 | 2008 | |
| dominoes. | ...zincirleme bir hal aldı. | Franklyn-1 | 2008 | |
| I'm sorry, but I really should... | Üzgünüm, fakat gerçekten... | Franklyn-1 | 2008 | |
| I'm just saying that it isn'tjust about your family, your friends, | Söylemeye çalıştığım şey bu yalnızca aileniz, arkadaşlarınız... | Franklyn-1 | 2008 | |
| the people you leave behind. | ...arkanızda bırakacaklarınızla ilgili değil. | Franklyn-1 | 2008 | |
| It's about the people you haven't met yet. | Bu henüz tanışmadığınız insanlarla ilgili. | Franklyn-1 | 2008 | |
| A person can stay inside themselves for too long | Bir insan uzun süre tek başına kalacak olursa... | Franklyn-1 | 2008 | |
| and end up blind, like not recognising your own voice on tape or... | ...gözleri görmemeye, kasetlerdeki kendi sesini dahi tanımamaya ya da... | Franklyn-1 | 2008 | |
| It's an art project. | Bu bir sanat projesi. | Franklyn-1 | 2008 | |
| I'm sorry. I... Listen. | Üzgünüm, ben... Dinle. | Franklyn-1 | 2008 | |
| I get to piss off my mother and my tutors. | Annemi ve öğretmenlerimi gıcık ediyorum. | Franklyn-1 | 2008 | |
| I get to kill myself every month without dying. | Her ay kendimi öldürmeyecek şekilde intihara kalkışırım. | Franklyn-1 | 2008 | |
| I'm having a ball. | Çok eğleniyorum. | Franklyn-1 | 2008 | |
| You know what, Mr Bone? | Bakın ne diyeceğim, Bay Bone? | Franklyn-1 | 2008 | |
| You should get yourself a job as a social worker here. | Burada sosyal hizmetler görevlisi olarak iş bulabilirsiniz. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Thank you. | Kahve için... | Franklyn-1 | 2008 | |
| For the coffee. | ...teşekkürler. | Franklyn-1 | 2008 | |
| I followed Wormsnakes home after his shift. | Yılan'ı, evine kadar takip ettim. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Snakes' neighbourhood suited his personality down to a T. | Yılan'ın yaşadığı muhit aşağılık kişiliğine çok uygundu. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Fractured. Infected. | Kırık. Enfekte olmuş. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Forgotten. | Unutulmuş. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Meanwhile's slum quarter. | Meanwhile'in bir kenar mahallesiydi. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Wormsnakes. | Yılan. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Get the fuck out of my apartment now! | Hemen dairemden defolup git! | Franklyn-1 | 2008 | |
| Let's not make this difficult. | Hadi bunu zorlaştırmayalım. | Franklyn-1 | 2008 | |
| You're crazy. Know that, yeah? | Sen delisin. Bunu biliyorsun, değil mi? | Franklyn-1 | 2008 | |
| Be polite. You owe me, remember? | Terbiyeli ol. Bana borçlusun, hatırladın mı? | Franklyn-1 | 2008 | |
| For every single day of my four years. | Dört yıl yalnız geçen her günüm için. | Franklyn-1 | 2008 | |
| My fucking nose! | Lanet burnum! | Franklyn-1 | 2008 | |
| Now, then, the word on the street is The Individual is coming to town. | Şimdi, sokaklarda Şahıs'ın şehre geleceği konuşuluyor. | Franklyn-1 | 2008 | |
| You wouldn't happen to know anything about that, now, would you? | Bu konu hakkında herhangi bir şey bilmiyorsun, değil mi? | Franklyn-1 | 2008 | |
| No! No! I swear. | Hayır! Hayır! Yemin ederim. | Franklyn-1 | 2008 | |
| I need you to do a little favour for me. | Benim için bir iyilik yapmanı istiyorum. | Franklyn-1 | 2008 | |
| I want you to tell The Individual where he can find me. | Şahıs'a beni bulacağı yeri söylemeni istiyorum. | Franklyn-1 | 2008 | |
| How do you know... | Bunu nasıl... | Franklyn-1 | 2008 | |
| How do you know he is gonna come and find me? | Onun gelip beni bulacağını nereden biliyorsun? | Franklyn-1 | 2008 | |
| I found you, didn't I? | Seni buldum, değil mi? | Franklyn-1 | 2008 | |
| I'm gonna be at this address. | Bu adreste olacağım. | Franklyn-1 | 2008 | |
| And rest assured, he'll find you. | Ve sizi bulacağından emin olabilirsiniz. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Just do yourjob. | Yalnızca işini yap. | Franklyn-1 | 2008 | |
| What little faith I have... | İçimdeki küçük inanca... | Franklyn-1 | 2008 | |
| .. I have it in you. | ...ve senin içindekine de sahibim. | Franklyn-1 | 2008 | |
| You're a lucky man, Snakes. | Şanslı bir adamsın, Yılan. | Franklyn-1 | 2008 | |
| You've got a stay of execution. | İnfazın ertelendi. | Franklyn-1 | 2008 | |
| I'll be waiting and watching. | Bekliyor ve izliyor olacağım. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Fucking likewise, I'm sure. | Aynı şekilde kahrolası, eminim. | Franklyn-1 | 2008 | |
| I knew he'd deliver my message one way or another. | Mesajımı tek ya da başka yollardan ulaştıracağından emindim. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Now all I had to do... | Şimdi tek yapmam gereken... | Franklyn-1 | 2008 | |
| was wait. | ...beklemekti. | Franklyn-1 | 2008 | |
| So another in a long line of relationships bites the dust. | Bir ilişkim daha başarısızlıkla sonuçlandı. | Franklyn-1 | 2008 | |
| And after all this... experience, the same thing happening again and again, | Her şeye rağmen... Tecrübe, aynı şey tekrar ve tekrar oluyor. | Franklyn-1 | 2008 | |
| I understand it all even less. | Olanları daha az anlıyorum. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Cheers. Hey. Hey. What did I say? | Şerefe. Ne söyledim? | Franklyn-1 | 2008 | |
| Spoilsport. Whatever the subject, let's change it. | Oyunbozan. Mevzu her neyse, hadi onu değiştirelim. | Franklyn-1 | 2008 | |
| How about this? | Peki, şuna ne dersin? | Franklyn-1 | 2008 | |
| I think I saw Sally again. | Sanırım Sally'i... | Franklyn-1 | 2008 | |
| Yesterday. | ...dün tekrar gördüm. | Franklyn-1 | 2008 | |
| This again? Technically, that's not really changing the subject, is it? | Yine mi? Teknik bakımdan, konu gerçekten değişmiş değil, değil mi? | Franklyn-1 | 2008 | |
| Who's Sally? Milo's childhood sweetheart. | Sally kim? Milo'un çocukluk aşkı. | Franklyn-1 | 2008 | |
| I think I saw her around a couple of months ago. | Sanırım, birkaç ay önce onun etrafında gördüm. | Franklyn-1 | 2008 | |
| It felt like she was following me or something. | Beni ya da birini takip ettiğini hissettim. | Franklyn-1 | 2008 | |
| This time, it was closer. I'm sure it was her. | Bu defa, çok yakındı. O olduğundan eminim. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Childhood sweetheart? When I was about seven. | Çocukluk aşkın mı? Evet, yedi yaşındaydım. | Franklyn-1 | 2008 | |
| I think that's lovely. See? Romance is not dead. | Bence hoş bir şey. Gördün mü? Romantizm ölmemiş. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Come on. Enough of the romantic bullshit. | Hadi ama. Bu kadar romantik saçmalık yeter. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Thank you very much. Do you see what you're doing to me? | Çok teşekkürler. Bana ne yaptığını gördün mü? | Franklyn-1 | 2008 | |
| I heard this story once when I was a kid, or read it. | Küçük bir çocukken bu hikâyeyi duydum ya da okudum. | Franklyn-1 | 2008 | |
| It was about a storyteller | Bir hikâyeci hakkındaydı. | Franklyn-1 | 2008 | |
| who was so good at telling stories that everything he made up became real. | O kadar güzel hikâyeler anlatıyormuş ki anlattıkları gerçek oluyormuş. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Which would be an awesome superpower. | Korkunç süper bir güç olurdu. | Franklyn-1 | 2008 | |
| So the storyteller creates a world for himself | Bu yüzden hikâyeci, kendisine bir dünyayı yaratmış... | Franklyn-1 | 2008 | |
| where he's the king of the castle, has a beautiful princess on his arm. | ...kolunda güzel bir prensesle, kendi kalesinin kralı olmuş. | Franklyn-1 | 2008 | |
| The sun's always shining kind of stuff. Yeah? | Güneş her zaman krallığının üzerinde parlamış. Öyle mi? | Franklyn-1 | 2008 | |
| And then, one day, he wakes up. | Ve derken bir gün, uyanmış. | Franklyn-1 | 2008 | |
| He looks around. | Etrafına bakmış. | Franklyn-1 | 2008 | |
| He kisses her on the cheek and... | Kadını yanağından öpüp... | Franklyn-1 | 2008 | |
| .. legs it. | ...gitmiş. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Even though his life was perfect, absolutely perfect, | Yaşamı, mükemmel, kesinlikle mükemmel olmasına rağmen... | Franklyn-1 | 2008 | |
| he had the feeling he should be somewhere else. | ...içinde başka bir yerde olması gerektiğine dair bir his vardı. | Franklyn-1 | 2008 | |
| With someone else. | Başka biriyle birlikte. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Anyway, the princess wakes up and he's gone. | Neyse, prenses uyandığında prens gitmiştir. | Franklyn-1 | 2008 | |
| And that's it. I guess. | Ve işte bu kadar. Sanırım. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Does that make any sense? | Herhangi bir his uyandırdı mı? | Franklyn-1 | 2008 | |
| I'm going to open another bottle. | Başka bir şişe açacağım. | Franklyn-1 | 2008 | |
| I take it that's how it ends. | Sanırım nasıl bir sonla biteceğini biliyorum. | Franklyn-1 | 2008 | |
| It ends when you want to stop watching it. | İzlemeyi bitirmek istediğin anda sona eriyor. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Well, that happens to be right now. | Evet, şimdi de böyle oluyor. | Franklyn-1 | 2008 | |
| That was real. | Bu gerçekti. | Franklyn-1 | 2008 | |
| Define "real". | Gerçeği tarif et. | Franklyn-1 | 2008 | |
| You called the ambulance. | Ambulansı aradın. | Franklyn-1 | 2008 | |
| I had to. I'd have died, otherwise. | Aramalıydım. Yoksa ölürdüm. | Franklyn-1 | 2008 | |
| I can't let you submit this, Emilia. | Bunu yayınlamana izin veremem, Emilia. | Franklyn-1 | 2008 | |
| You know that. You're censoring me? | Bunu biliyorsun. Beni sansürleyeceksin? | Franklyn-1 | 2008 | |
| This is way more extreme than the last one. | Bu sonuncusuna göre çok daha aşırı sayılabilir. | Franklyn-1 | 2008 |