Search
English Turkish Sentence Translations Page 20324
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Yes, Bambi, I think it's funny. | Evet Bambi, çok komik geldi. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| How do you know we're reluctant to serve it? | Tereddütte olduğumuzu nereden çıkarıyorsun? | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Besides the fine layer of frappuccino foam, | Üzerindeki frappuccino katmanı haricinde, sizi iyi tanıyorum. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Robbie: Dudes, we got to go. | Beyler, gitmemiz lâzım. Evet. Sizi tutmayayım,... | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| A Franklin and Bash case awaits. | ...Franklin ve Bash davası bekler mi hiç? | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Do not allow me to get in the ways of moronic justice. | Saçma sapan adalete mâni olmayayım. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Franklin and Bash. We've got your back. | Franklin & Bash: "Biz Hallederiz." | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| You know, it's copywritten. You can't... | O lafın hakları bizde bir kere. İstesek dava açabiliriz ona. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Peter: Officer Cowell, is it your contention | Memur Cowell, müvekkilimin katılımcılardan biri değil... | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| you were a serious police officer, not a reveler, | ...gerçek bir polis olduğunuzu kendisinin kollarını... | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| when you put him in that submission hold? | ...zaptettiğinizde anlamış olması mı gerekiyordu sizce? | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Yes. It's very powerful. Indeed. | Evet. Yıldırıcı harekettir. Doğru söylüyor. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| She put me in it the other day. I couldn't move. | Geçen gün bana da yaptı, kıpırdayamadım bile. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| But yet, somehow Robbie slipped out. | Ama nasıl olduysa Robbie kendini kurtarabilmişti. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Your honor, this is exhibit "D," | Sayın hakim, delil D olan gladyatör kostümünü... | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| I'd like to put it on. | ...giymek istiyorum. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Do you think it has magic powers, Mr. Bash? | Sihirli güçleri olduğunu mu düşünüyorsunuz, Bay Bash? | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| No, but something about that day, | Hayır, ama o gün olan bir şey, ya kostüm, ya çıplak cildi... | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| allowed Robbie to easily escape. | ...bir şekilde Robbie'nin kurtulmasına olanak tanıdı. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| I'd like to re enact that moment. | Bu anın mahkemede tekrar canlandırılmasını istiyorum. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Your honor, officer Cowell makes no representation | Hakim bey, Memur Cowell hareketi tekrarlayacağına... | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| that she can repeat the move now. | ...dair herhangi bir taahhütte bulunmamıştır. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| I'll leave it up to you, officer. Would you like to try it again? | Kararı size bırakıyorum, memur hanım. Tekrar dener misiniz? | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Gladly. | Hay hay. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| No. You sure? | Yok. Emin misin? | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Yeah. All right. | Evet. Peki madem. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Oh, wait, wait, wait. One more thing. | Bir saniye, bir şey daha var. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Robbie was wearing polar bear number 30 sunscreen. | Robbie o gün 30 faktörlük güneş kremi kullanıyordu. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Stein: Your honor, counsel just said | Sayın hakim, avukat az önce... | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| his client was wearing a gladiator costume. | ...müvekkilinin gladyatör kostümü giydiğini söylemişti. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| And an examination of the costume | Kostüm incelendiğinde durum son derece ortada: | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| My client was doused in sunscreen. | Müvekkilim güneş kreminde yüzmüş gibi duruyor. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Judge Perry: I can't believe I'm saying this | Ağzımdan çıkana inanamıyorum. Kremlenin, avukat bey. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| You are my best friend. | En iyi dostumsun. Mahkemede sana krem süremeyeceğim. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| I'll do it. | Ben yapayım. Aman istemez. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| That's where you get burned. | Unutunca fena yanıyorsun. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| All right, I believe | Pekâlâ. İki elimi omuzuna bu şekilde koyuyorum ve | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Yes, this is an armbar hold, | Evet, kollarımı yakalıyor, dirseklerimi kilitlemiş oluyor. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| I'd like to compliment officer Cowell | Memur Cowell'ın bedensel gücünü taktir etmek isterim. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| She is really fit. | Kendisini formu yerinde. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| However, when covered in sunscreen, | Ancak, krem sürüldüğünde hareketinin etkisi azalıyor. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| That's it! That's that's how it happened! | Doğru söylüyor! Aynen Aynen gösterdiği gibi oldu! | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Ladies and gentlemen, | Hanımlar beyler, müvekkilim... | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| my client had no idea what officer Cowell was doing. | ...Memur Cowell'ın ne yaptığını anlamamıştı. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Should we try it again? | Bir kez daha deneyelim mi? | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Pindar. | Pindar. Phil'e ne söylemek istersin? | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Phil. | Phil. Okuldayken yürüttüğün Jewel CD'sini getirdin mi? | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| What the hell did I do to him? | Ne yaptım ki ben ona? | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| You banished him from his room. | Odadan kovuşsun. İlk yılında seks sürgününe göndermişsin. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| What?! Yeah, he said | Ne? Her gece odaya yeni bir... | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| I had a girlfriend freshman year. | İlk sene benim bir kız arkadaşım vardı. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| And I never kicked him out at night. He just left. | Onu bir kez bile kovmadım. O çıkıp gidiyordu sürekli. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| To sleep in the health center? | Sağlık merkezinde uyumaya mı? Evet. Aslında bakarsan... | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Every time she came over to hang with me, he'd leave. | Megan her geldiğinde çıkardı, iyi davranmasına rağmen. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| She she cooked for him and stuff. | Pindar'a yemek bile yapardı. Megan. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| She was about the only girl | Konuştuğunu gördüğüm tek kızdı. Ama ben varken durmazdı hiç. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Thanks for saving me, you guys. | Beni kurtardınız, eksik olmayın beyler. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Hey, I know exactly how I'm gonna pay. | Hakkınızı nasıl ödeyeceğimi biliyorum. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Money. It's customary. | Parayla. Bu işler böyle. Âlem adamsın! | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Uh I got you. | Sen işine bak. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Officer. | Memur hanım. Merhaba. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| So, now that this is all done, | Ee, dava bittiğine göre artık biz de vazgeçebiliriz | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Doing what? | Neden vazgeçecekmişiz? Ne yapıyorsak ondan işte: | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| What we were doing the one upmanship... | Birbirimizi ters köşeye yatırmak, kazanmaya çalışmak. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| I was doing my job. You were doing yours. | Ben kendi işimi yapıyordum, sen de seninkini yapıyordun. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| And if we had that much fun while we were working, | Ama işimizi yapıyorken bu kadar eğlendiğimize göre... | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| imagine if we went out to have a good time. | ...düşün bir de eğlenmek istesek neler olur acaba? | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| You don't have to imagine, officer. | Düşünmene gerek yok, memur hanım, ben sizi arayacağım. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| You closed? | Ne oldu? Renklerine bağladın mı? | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Yeah. I can't believe you doubted me. | Herhalde dostum. Hiç oldu mu şimdi benden şüphe etmek? | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Never doubted you, not for a second. | Hiç şüphe eder miyim senden. Rekora gidiyorsun bugün. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| [ Knock on door ] You're working late. | Gececisin. Yönetim mevzuları işte. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| The warty handmaiden of success. | Başarının eli maşalı hanımı. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| But at least I have two new partners to share the burden. | En azından yükü taşıyacak iki ortağım daha var artık. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| You're in, boys. | Aramıza hoş geldiniz, beyler. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| The swing vote came in tonight. | Bugün son oy da geldi. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Really. Okay. | Öyle mi? Peki. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Well, the negotiations for new offices start immediately. | Tamam. Yeni ofisiniz için müzakerelere hemen başlarız. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| It's not that. We need to talk. | Mesele o değil. Konuşmamız lâzım. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| That was a terrible mistake she made, counter suing. | Onun da cevaben dava açması büyük hataydı. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| I'm not surprised Larry wants his pound of flesh. | Larry'nin diyetini ödetmek istemesi son dere normal. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| It wasn't really her idea. It was her lawyer's. | Fikir ona ait değildi ki. Avukatı ikna etmiş. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| So, what are you proposing? | Ee, demek istediğiniz nedir? | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| We don't want to do this. We want to tell him that he's wrong. | Bu davanı istemiyoruz. Haksız olduğunu söylemek istiyoruz. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| But he's not. | Ama haklı. Bir yolunu buluruz. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| We say it's good P.R. to give her a pass, | İltimas geçmesinin imajına katkı sağlayacağından,... | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| talk about corporate image. | ...şirketin iyi görünmesinin faydasından bahsederiz. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Lawrence Reynolds knows exactly | Lawrence Reynolds'ın şirket için tam istediği imaj bu. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Gentlemen, surely I don't have to give you this speech. | Beyler, sizin bu konuda nasihatıma ihtiyacınız yok. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| I mean, you are now partners in a major law firm. | Artık büyük bir hukuk şirketinde ortaksınız. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| And we help countries raise capital. | Bizler ülkelerin sermaye oluşturmasına yardım ediyoruz. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| We defend laws that go back to the Magna Carta. | Geçmişi Magna Carta'ya kadar uzanan yasaları savunuyoruz. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| And we are always advocates for our clients. | Ve istinasız olarak her zaman müvekkillerimizin arkasındayız. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| But don't we get to guide those clients? | Ama müvekkillerimize bazen yol göstermemiz gerekmez mi? | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Sometimes, yes. And sometimes, no. | Bazen gerekir. Bazense gerekmez. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Maybe we shouldn't be partners. | O halde ortak olmamalıyız biz. Vazgeçiyoruz. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Damien... | Damien, maalesef haklıymışsın. Tetiği çekmeni istiyorum. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Hanna: Hey, got a minute? | Bir dakikan var mı? | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| I want to talk to you about Franklin and Bash. | Franklin ve Bash hakkında sana bir şey söyleyecektim. | Franklin Bash-1 | 2010 | |
| Ugh, I can't believe | O ikisiyle mesleğin erbabı olduğumuza inanamıyorum. | Franklin Bash-1 | 2010 |