Search
English Turkish Sentence Translations Page 19390
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
They have got databases of all Muslim owned businesses. | Müslümanların ne iş yaptıklarının verilerine sahipler. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Apart from some bank papers and legal documents... | Aynı zamanda banka evrakları ve yasal dokümanlarda da... | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
...Sameer's name shows nowhere, friend. | ...Sameer'in ismi yer almıyordu, arkadaşım. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Ketki, leave it. Now, I don't want to ask all this. | Ketki, boş ver. Şu an bütün bunları duymak istemiyorum. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Yes, leave it. | Evet, boş ver. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
I had promised Sameer that I will learn this. | Sameer'e bunu yapmayı öğreneceğime söz vermiştim. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
And now see. Now, it's the last day. | Ama gel gör ki, bugün son günümüz. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
He is really fond of tea. | Çaya gerçekten bayılıyor. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
In his family, all are fond of it. | Bütün ailesi çayı çok seviyor. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
In fact, father says that Muslims are allowed more tea... | Hatta babası, Müslümanların alkol almaları yasak olduğu için... | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
...because they are not allowed alcohol. | ...çok çay içtiklerini söyler. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
But Sameer drinks. | Ama Sameer içki içiyor. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
And I have never seen him pray or anything. | Ayrıca onu dua ederken falan da hiç görmedim. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Really, he is so not a Muslim. But he is, Ketki. | Gerçekten, öyle bir Müslüman değil o. Hayır öyle, Ketki. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Somewhere on the list in big bold letters is written... | Listenin bir köşesinde büyük kalın harflerle... | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
...Sameer Arshad Sheikh. | ...Sameer Arshad Sheikh yazıyor. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
I was not joking when I said that big brother is watching. | Diktatör izliyor dediğimde şaka yapmıyordum. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Tell me honestly, Anu. | Doğruyu söyle, Anu. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Do you ever regret marrying a Muslim? | Bir Müslüman’la evlendiğin için hiç pişmanlık yaşadın mı? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
When we got married, I knew it was not going to be easy. | Evlendiğimizde bir takım şeylerin kolay olmayacağını biliyordum. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
But this last month has taken that to a completely different level. | Fakat son bir ayda yaşananlar durumu farklı bir boyuta getirdi. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Delhi is going to be much different from here. | Delhi buradan çok daha farklı olacaktır. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Your brother is also there. In U.S. of A. | Erkek kardeşin de Amerika'da. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
His life is hardly a picnic, friend. | Onun hayatı çok kolay, dostum. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
So what you are saying is that no matter where I go I'm done for. | Yani nereye gittiğimin bir önemi yok diyorsun. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
What I'm saying is, this is your home. Just leave the rest. | Benim söylediğim, senin evin burası. Gerisini boş ver. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
It is easy for you to say. | Senin için söylemesi kolay. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
You don't have to hide if some Hindu fundamentalist kills someone. | Fanatik bir Hindu olup birini öldürsen, saklanmak zorunda kalmazsın. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
If some Islamic extremist bombs someplace in the world... | Ama İslami bir örgüt dünyada bir yeri bombalarsa... | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
...we've to hang our heads in shame. | ...utancımızdan başımızı eğmek zorunda kalırız. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
I don't know 'me' became 'we'. Tea is ready. | 'Ben', 'biz' oldu mu bilmiyorum. Çay hazır. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Coming. | Geliyoruz. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Sister, take some more. | Abla, biraz daha al. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
You can never say what happens at such times. | Böyle bir zamanda neler olacağını tahmin edemezsin. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
No, it's very expensive. | Hayır, çok pahalıymış. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Mother! Hey, can't you see? You are running blindly. | Anne! Hey, görmüyor musun? Önüne bakmadan koşuyorsun. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Did you hurt yourself? | Canın yandı mı? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Come, come with me. | Gel, benimle gel. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Are you a Muslim? What is your name? Mohsin. | Müslüman mısın? Adın ne? Mohsin. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Take this. Eat it. | Al bunu, ye bakalım. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Aarti. Coming, Father. | Aarti. Geliyorum, baba. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
'Did Kesar return? ' | Kesar mı geldi? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Later, okay. | Sonra, tamam mı? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
No, he has sent a child. | Hayır, bir çocuk göndermiş. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Go to father. There is no need to be scared. | Amcaya git. Korkacak bir şey yok. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
He can't even stand. Come here. Go. | Ayağa bile kalkamaz. Buraya gel. Git hadi. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
What is your name? | İsmin ne? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Mohan. | Mohan. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
He is so small. What work can he do? | Çok küçük bu, ne iş yapabilir ki? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Go and wash it. | Git yıka bunu. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Come. Let's go. | Hadi, gidelim. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Father did so much for our neighbours. | Babam komşularımız için birçok şey yaptı. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
But so few people came at such a moment. | Fakat böyle bir anda sadece birkaç kişi geldi. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Yes, dear. | Haklısın, evladım. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
More people would have come if it was an ordinary priest. | Bir rahip olsaydı çok daha fazla insan gelirdi. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Well, I'm pleased that you came at least. | Şey, en azından sizin gelmenize sevindim. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
He doesn't go anywhere. But he insisted to come here. | Normalde hiçbir yere gitmez. Fakat buraya gelmek için çok ısrar etti. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
It was my duty to come. Don't worry, dear. | Gelmek benim vazifemdi. İçin rahat olsun, tatlım. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
God is the giver. | Allah bahşedendir. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Father was exactly like you. Hardly any earnings. | Babam da kesinlikle sizin gibiydi. Güç bela geçinse de. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
A house which may topple over at anytime. | Bir yuva herhangi bir zamanda yıkılabilir. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
And he would say that God is the giver. | Ve o da Allah bahşedendir derdi. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
If you need anything, ask me unhesitatingly. Okay? | Bir şeye ihtiyacın olursa, bana söylemekten çekinme. Tamam mı? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
I should leave now. Have some lentil pilaf at least. | Şimdi gitmeliyim. Hiç olmazsa biraz mercimekli pilav alın. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
No, I will eat something after I'm done with my medicines. | Yok, ilaçlarımı aldıktan sonra bir şeyler yiyeceğim. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Live long. | Allahaısmarladık. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
The idiot saw us and left. | Aptal herif bizi görmeden geldi. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Who will take two oldies? You have decided not to see. | Bu iki bunağı kim alacak ki? İnkar etmekte kararlısınız. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Will you go to Hirabaug society? No. | Hirabaug cemiyetine gider misin? Hayır. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
What happened? What will happen? Shook his head. | Ne oldu? Ne olacak? Kafa salladı. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Maybe he doesn't want to go to that side. | Belki de o tarafa gitmek istemiyordur. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Why will a Muslim go to that area? | Neden bir Müslüman o bölgeye gitsin ki? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Isn't his life dear to him? You are too much. | Canı tatlı değil mi? Tahammül edilmezsin. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Do one thing, wait here. I'll go and look at the corner. | Tek bir şey yapın ve burada bekleyin. Gidip köşeye bakacağım. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
How much is this sugar candy for? Rs. 20 per kilo. | Akide şekerinin fiyatı nedir? Kilosu 20 Rupi. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Rs. 20 a kilo. Leave it, Brother. | Bir kilosu 20 Rupi mi? İster al ister alma, kardeşim. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
It's enough if you get sugar candy at such times. | Böyle bir zamanda akide şekeri almak için makul bir fiyat. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Mr. Khan, come. Come. I told you to wait there. You. | Bay Khan, gelin. Gelin. Size burada beklemenizi söylemiştim. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Come. Sit. Let's go. | Gelin. Oturun. Gidelim. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Rs. 20 a kilo. What? Sugar candy. | Bir kilosu 20 Rupi. Ne? Akide şekeri. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Have you found the prices these days? | Bugünlerdeki fiyatlardan haberiniz yok mu? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
And you wanted to help Sakina. | Bir de Sakina'ya yardım etmek istiyorsunuz. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
What would you give her if she really asked? | Gerçekten yardım isterse ona ne vereceksiniz? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Your old sitar or the broken TV. | Eski "sitar"ınızı ya da bozuk televizyonu mu? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Stop him. Stop him. | Durdur onu. Durdur onu. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Hey. Stop him. Hey. Stop him. | Hey. Durdur onu. Hey. Durdur onu. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Why are you stopping him? Look. Where are you going? | Neden onu durduruyorsunuz? Durun. Nereye gidiyorsunuz? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Mr. Khan. Listen. Hey. | Bay Khan. Dinleyin. Hey. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Where is the mosque? Where are you going? | Cami nerede? Nereye gidiyorsunuz? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
The Wali mosque was here. | Wali Camisi buradaydı. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Hey. You would have been hurt. What are you doing? | Dikkat edin. Yaralanabilirdiniz. Ne yapıyorsunuz? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
The Wali mosque was here. They broke it in the riots. | Wali Camisi buradaydı. İsyanda camiyi yıktılar. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Shut up. You have lost your mind. | Kapa çeneni. Unutmuş olmalısınız. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
No, I may forget. The mosque was here. | Hayır, unutmuş olamam. Cami buradaydı. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
It wasn't here. How can it disappear like that? | Burada değildi. Onun gibi bir şey nasıl kaybolabilir? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
It was on the other road. It wasn't here. Come. Yes. | Diğer caddedeydi. Burada değildi. Gelin. Evet. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Sit. Sit. | Oturun. Oturun. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Munira. | Munira. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Jyoti. I can't believe it. | Jyoti. İnanamıyorum. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
It was worse. I'm cleaning it since yesterday. | Daha da beterdi. Dünden beri temizliyorum. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |