Search
English Turkish Sentence Translations Page 181423
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
You did? Mm hmm. | Biliyor muydun? Hı hı. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
I saw you play Tommy Haas at the Lipton last year. | Geçen yıl seni Lipton'da Tom Haas'la oynarken görmüştüm. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Oh, shit. Yeah. | Hay lanet. Evet. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Yes. I recall the ball girl couldn't get out of the way of my serve. | Top toplayıcı kızın servisimden kaçamadığını hatırlıyorum | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
You gallantly carried her off the court. | Onu cesurca korttan dışarı taşımıştın. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
I thought you were such a... asshole. | Senin tam bir... pislik olduğunu düşünmüştüm. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
To lose like that when you were playing so beautifully? | Bu kadar iyi oynarken bu şekilde maç kaybetmek? | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
I couldn't get it out of my head. I kept hoping I'd run into you. | Bunu aklımdan çıkartamadım. Hep senle karşılaşmayı ümit ettim. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Until finally you walked into my hotel room. | Sonunda sen benim odama dalana kadar. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Yesterday, I was losing, and then I saw you watching. | Dün kaybediyordum ve sonra senin seyrettiğini gördüm. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Perhaps my first serve's getting a little mushy. | Belki de birinci servisim biraz gevşemiş olabilir. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
It wouldn't work if I told you. | Sana söylersem tutmaz. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Who do you play? Good friend of mine actually. Dieter Prohl. | Kiminle oynayacaksın? Aslında çok iyi bir arkadaşımla. Diether Prohl. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
What are his weaknesses? Sausages, Wagner, men in leather shorts. | Zayıflıkları nelerdir? Sosisler, Wagner, deri şort giymiş erkekler. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Now I have to kill him? Without thinking twice. | Şimdi arkadaşımı öldürmeli miyim? İkinci kez düşünmeden. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
And I don't envy you. Why's that? | Ve seni kıskanmıyorum. O niye? | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
You practice together, you travel together, | Beraber antreman yaptınız, beraber yolculuk yaptınız, | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
you practically live together. | pratik olarak beraber yaşadınız. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
It's a bullet to the heart. | Kalbe sıkılan bir kurşundur. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
There's a winner, and there's a loser. | Bir kazanan ve bir kaybeden vardır. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
And tomorrow, one of you is going to be a loser. | Ve yarın ikinizden biriniz kaybeden olacaksınız. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
All right. Vij. | Tamam. Vij. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Didn't hear? No. | Duymadın mı? Hayır. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Shit! Oh, what, you bet against him again? | Lanet! Ha, ne, yoksa yine ona karşı mı bahis oynadın? | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Here. Are you, Peter Colt's brother? Possibly. | İşte. Sen ee, Peter Colt'un kardeşi misin? | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
I've seen you watchin' the matches. Yeah. | Mümkündür. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Broadband. Of course. | Broadband. Tabi ki. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
I'm still your practice partner. Thanks, mate. | Ben hala antreman partnerinim. Sağ ol dostum. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Anyway, you know it was a hell of a lot closer than the score. | Aslında skorda görünenden çok daha başabaş oynadığımızı biliyorsun. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
A let cord here or there, it would have been a different story. | Bir iki sayının orada ya da burada olması hikayeyi çok değiştirirdi. Saçmalık. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
You annihilated me. You... | Sen beni yok ettin. Sen... | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Something's happened to you. | Sana birşeyler oldu. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Something else, something... The girl in the taxi. | Değişik birşeyler... Taksideki şu kız. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
The The end of the waving hand. That's... | Oyunun sonundaki sallanan el. Bu... | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Do you think that, in the middle of a championship... | Bir şampiyonanın ortasında... | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
and for the first time in years I'm actually winning, | ve yıllardır ilk defa kazanıyorken... | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
You have eight new messages. | Sekiz yeni mesajınız var. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Well, aren't I popular? | Populerim değil mi? | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Peter. Ian Frazier from the club. | Peter. Ben klüpten Ian Frazier. Çok başarılısın. Bize tekrar katılmadan önce dilediğin kadar dinlen. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Oh, and the, uh... the ladies send their regards. | Ha... bir de bayanlar sana selam söylüyorlar. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
You were incredible today. | Bugün inanılmazdın. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
I have a free day tomorrow. I'll call you later. | Yarın günüm boş. Seni ararım. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Peter, remember me? | Peter, beni hatırladın mı? | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
It's your mother. | Ben, annen. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
I hear congratulations are in order. What did I always say about ya? | Duyduğuna göre kutlamalar yoğunmuş. Senin hakkında her zaman ne derdim ben? | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
I don't know. Remind me, Ron. | Bilmiyorum, Ron. Hatırlat. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
So, uh, cucumber and cucumber? | Yani, hıyar ve hıyar? | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
What are you doing here, Ron? You're not still my agent, are you? | Burada ne yapıyorsun Ron? Hala benim temsilcim değilsin değil mi? | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
What are you talkin' about? What am I talking about? | Sen neden bahsediyorsun? Ben neden mi bahsediyorum? | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
and I'm still waiting for you to return my call. | Ve hala çağrıma cevap vermeni bekliyorum. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Yeah, I'm into e mails now. I don't do the phone thing anymore. | Evet artık e mail ile çalışıyorum. Telefon işleri yapmıyorum. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Agents are not miracle workers. We can't sell what doesn't exist. | Temsilciler mucize üreticiler değildirler. Biz olmayan bir ürünü satamayız. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
But here you are existing again, so I'm back selling again. | Ama şimdi sen yine burada varsın ve ben de satış için işte buradayım. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
You know what, Ron? I genuinely despise you. | Biliyor musun Ron? Seni alenen hor görüyorum. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Cavendish is a serve and volley guy, you've always played shit against them, | Cavendish servis ve vole adamıdır ve sen böylelerine karşı hep kötü oynamışsındır. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
so I'd like to capitalize now if that's not a problem with you. | Senin için sorun olmazsa bunu vurgulamak isterim. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
I don't want you to go down in history... | Senin tarih yapraklarında en yakın arkadaşı olan... | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
as that English guy who beat his best friend, the German guy, | Alman'ı yenen ve sadece bir başka İngiliz'e yenilen bir İngiliz olarak... | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
You got a problem with that? You'd have to cut your commission. | Bununla ilgili bir sorunun var mı? Komisyonunu kesmek zorundasın. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Okay, look, unfortunately that's a no go area. Everybody pays 10%. | Tamam bak, devir olmazsa olmaz devri. Herkes %10 ödüyor. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Tea? Yes. I'd love some. | Çay? Evet. Sevinirim. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Let's get down to business. Slazenger's having a cocktail party this evening, | Şimdi işe dönelim. Slazenger bu akşam üzeri bir kokteyl veriyor, | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
and everybody's dying to meet you for the very first time... all over again. | ve herkes seninle ilk tanışan olmak için ölüyor... | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
I have a thing later. I'll call you back. I'll ring you tomorrow. | Şu anda işim var, sonra. Ben ararım. Yarın seni çaldırırım. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
That's fine. Tomorrow's fi... Lizzie. Ronny. | Bu olur. Yarın iyi... Lizzie! Ronny. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
There she is. How they hangin'? | İşte buradasın. Nasıl gidiyor? | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Fine. And yours? Fine. Who's your new friend? | İyidir. Sen? İyi. Yeni arkadaşın kim? Benimle tanıştırmayacak mısın? | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
You haven't met yet? Hi. I'm Lizzie. | Siz daha tanışmadınız mı? Merhaba. Ben Lizzie. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Peter. Peter Colt. The Peter Peter Colt? | Peter. Peter Colt. Peter Peter Colt'mu? | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
The one and only. Oh, I've heard a lot about you. | İlk ve tek. Ah sizi duymuştum. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Really? Nothing good, I hope. That you're not afraid to come to the net. | Ah gerçekten mi? Umarım iyi yönde değildir. Ağa gelmeye korkan bir adammışsınız. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
I hear that this is your first Wimbledon, and you're gonna go all the way. | Ben de ilk Wimbledon'unuz olduğunu ve sonuna kadar gideceğinizi duydum. Yakaladığım her fırsatta. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Well, well, well. If this works out, do I get the, uh... | Güzel, güzel, güzel. Uygun olursa ben gidip... | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
You can have 10% of our kids. The kids. That's a... | Sen çocuklarımızın %10'unu alabilirsin. Çocuklarımız. Bu bir... | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Are you all right? You look beautiful. Thank you. | İyi misin? Güzel görünüyorsun. Teşekkür ederim. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
You come along and play matchmaker? | O kadar yolu çöpçatanlık yapmak için mi geldin? Öyle mi yaptım? Heyecandan. Üzgünüm. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
One day, none of this will be ours. | Birgün, bunların hiç biri bizim olmayacak. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Lizzie, what's the deal? I've left you half a dozen messages. | Lizzie, neler oluyor. Sana yarım düzine mesaj bıraktım. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Hi. Do you know Peter Colt? | Selam. Peter Colt'u tanıyor musun? | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Yeah, we did meet once. First round, San Jose, last year. | Evet, bir kez karşılaşmıştık. Geçen yıl San Jose de ilk raundda. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Yeah, which I, like, won. | Evet, kazandığıma sevinmiştim. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Wait a second. Are you screwing him? | Dur bir dakika. Onunla düzüşüyor musun? | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
I don't believe this. Listen, my friend, we don't want... | Buna inanamıyorum. Dinle arkadaşım, biz olay çıkmasını iste... | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Whoa, whoa, whoa. What are you, grandpa, ranked, like, 120? | Vay, vay, vay. Sen 120 lik büyükbaba mısın? | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
I thought what they said about you were rumors, but you really are a cheap... | Hakkında söylenenlerin dedikodu olduğunu sanmıştım ama sen gerçekten küçük, ucuz... | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Jesus! That really hurts. But you did it so well. | Tanrım! Bu gerçekten acıttı. Ama çok iyi yaptın. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Are you all right, sir? I'm fine. I'm fine. | İyi misiniz efendim? İyiyim, iyiyim. İyi geceler Jake. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Hey, yes, don't get up. Leave me alone! I'm fine! | Hey, evet, rahatsız olma. Beni yanlız bırakın! Ben iyiyim! | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
That's the first time I've ever hit anybody in my whole life. | Hayatımda ilk defa birisine vurdum. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Other side. Other... | Öteki tarafa, öteki. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Jesus! You're not safe to be with. Wait till you see me drive. | İsa adına! Senle birlikte olmak hiç güvenli değil. Bir de araba kullanmamı gör sen. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
So, these are the wild streets of my youth. | İşte buralar gençliğimin geçtiği yabani sokaklar. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
The drugs, the sex, the milk shakes. | İlaç kullanmak, seks, milkşeykler. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Yeah. But what about your dad? Aw, let him find his own place. | Öyle. Ama baban ne olacak? Bırakalım başının çaresine baksın. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Parents are such a responsibility. I know. They're worse than children. | Ebeveynler büyük sorumluluk. Biliyorum. Çocuklardan beterler. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
My parents got divorced when I was 13. | Benimkiler ben 13 yaşındayken boşandılar. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
What went wrong? She couldn't sing. | Yanlış giden neydi? Şarkı söyleyemiyordu. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
I can't imagine ever wanting to get married. | Evlenmek istemeyi bile düşünemiyorum. | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Another girl. That's right, Leslie. | Bir başka kız. Bu doğru Leslie? | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |
Ow, ow. I meant... You said "Leslie." Who's Leslie? | Leslie dedin. Leslie kim? | Wimbledon-2 | 2004 | ![]() |