Search
English Turkish Sentence Translations Page 178565
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Yes, you can. | İyi as. | Uzak-1 | 2002 | |
| How'd the job hunting go? Well, I went down to the port. | Naptın işleri filan? Valla Z port'a falan gittim. | Uzak-1 | 2002 | |
| I'll dry my shoes, too. All right. | Şu ayakkabıları da altına koyuyorum. Ayakkabıları da koy hadi. | Uzak-1 | 2002 | |
| It seems you don't find jobs at the port. | Bu iş pek limandan olacak gibi değil. | Uzak-1 | 2002 | |
| I was told to go to Karakoy on Monday. | Pazartesi günü Karaköy'e git falan dediler. | Uzak-1 | 2002 | |
| I walked around Eminonu. | Bugün Eminönü'yü falan dolaştım işte. | Uzak-1 | 2002 | |
| I'd better put on a new pair of socks. | Ben yeni çoraplar giyeyim abi, tamam. | Uzak-1 | 2002 | |
| Money doesn't make you happy any more. | Çünkü paranın artık mutlu etmediğinin farkındasın. | Uzak-1 | 2002 | |
| And I think you're looking for your past here. | Sen şu masada geçmişini arıyosun. Ne dersen de bana. | Uzak-1 | 2002 | |
| You're rambling. Maybe. But have you already forgotten... | Ruh gibi konuşuyosun lan. Belki ama sen Beyaz Su vadisinin tek bir kare fotoğrafını | Uzak-1 | 2002 | |
| ...our climb to the summit of Reshko to get... | daha iyi açıdan çekebilmek için Reşko tepesine | Uzak-1 | 2002 | |
| ...a better shot of the White Valley? | tırmandığımız günleri ne çabuk unuttun. | Uzak-1 | 2002 | |
| You used to say then you'd make films like Tarkovsky. | Hatta bize derdin ki, ben sinemaya geçip Tarkovski gibi filmler yapacam. | Uzak-1 | 2002 | |
| So why are you trying to forget those days? | O zaman niye kendini saklıyosun ki burda şimdi. | Uzak-1 | 2002 | |
| Photography is finished, man. No, it's not. | Oğlum bitti. Fotoğraf bitti. Bitmedi. | Uzak-1 | 2002 | |
| The mountains, too. | Dağlar da bitti. | Uzak-1 | 2002 | |
| Maybe it's you who's done for. | Hiçbirşey bitmedi. Biten sensin. | Uzak-1 | 2002 | |
| You're announcing your death before it's happened. | İnsanlar kendileriyle yaşar ve ölürler. Sen ölümünü çok erkenden ilan ettin abi. | Uzak-1 | 2002 | |
| You don't have the right to bury your ideals... | Sen gitmiyosun diye hayat devam etmiyo anlamına gelmiyo. | Uzak-1 | 2002 | |
| ...or make everything commercial. | İdeallerini gömmeye hakkın olduğunu düşünmüyorum. | Uzak-1 | 2002 | |
| Hey, Arif, where are the chicks? | Arif. Hani karılar abi? | Uzak-1 | 2002 | |
| They all backed out. What do you mean? | Ya telefon ettim. Hepsi yan çizdi. Olur mu lan? | Uzak-1 | 2002 | |
| We've reserved the whole Sunday. Where are they? | Pazarı sana ayırdık. Hani karılar nerde? | Uzak-1 | 2002 | |
| Not here. At the cinema or wherever. Fuck it. | Ya işte gelmediler. Hepsi sinemaya minemaya. Siktir et. | Uzak-1 | 2002 | |
| You're weaseling out of it again. | Gene kaytarıyosun yani. | Uzak-1 | 2002 | |
| Photography or women. Which do you prefer? | Fotoğraf bi yana, karılar bi yana. Hangisinden yanasın. | Uzak-1 | 2002 | |
| I prefer photography. | Ben şimdi bu masada fotoğraftan yanayım abi. | Uzak-1 | 2002 | |
| Come on. Photography is dead. | Bırak sen de allahaşkına. Fotoğraf öldü ya. | Uzak-1 | 2002 | |
| This fits here normally. | Buraya takılıyor. | Uzak-1 | 2002 | |
| But it's too loose. | Ama biraz gevşek. | Uzak-1 | 2002 | |
| Tell your mother to wrap some tape here. | Annene söyle de bir naylon falan sarsın şuraya. | Uzak-1 | 2002 | |
| Hello. There's a package. Shall I get it now? | Kolay gelsin. Size bir paket vardı . Şimdi getireyim ister misiniz? Kolay gelsin. Size bir paket vardı. Şimdi getireyim ister misiniz? | Uzak-1 | 2002 | |
| Please. | Getir. | Uzak-1 | 2002 | |
| If you want, I'll wait for it. | İstersen ben bekliyeyim abi. Getiririm sana. | Uzak-1 | 2002 | |
| Okay. | Hadi bekle de al gel. | Uzak-1 | 2002 | |
| For the love of God. | Allah allah arkadaş ya. | Uzak-1 | 2002 | |
| We can't find anything once we've put it down. | Bir koyduğumuzu yerinde bulamıyoruz ki. | Uzak-1 | 2002 | |
| Thanks. Good evening. | Sağol. İyi akşamlar. İyi akşamlar. | Uzak-1 | 2002 | |
| Good evening to you, too. | Size de iyi akşamlar. | Uzak-1 | 2002 | |
| There's also a problem with the dust bag. | Ya bi de bunun toz torbasının kapağında bi sorun var. | Uzak-1 | 2002 | |
| Let's go to your house to show your mother how to attach it. | En iyisi size gidelim. Orda takıp gösterim ben annene. | Uzak-1 | 2002 | |
| I think I'd better go to bed. Okay. | Mahmut abi, ben yavaş yavaş yatacam. . Tamam. Mahmut abi, ben yavaş yavaş yatacam.. Tamam. | Uzak-1 | 2002 | |
| Good night. See you tomorrow. Good night. | Hadi iyi geceler abi. Yarın sabah görüşürüz. İyi geceler. | Uzak-1 | 2002 | |
| Could you close the door? | Kapıyı kapatır mısın? | Uzak-1 | 2002 | |
| Hi Mom, what are you up to? | Anne napıyosunuz? | Uzak-1 | 2002 | |
| Is your toothache better? | Noldu , dişinin ağrısı geçti mi? Noldu, dişinin ağrısı geçti mi? | Uzak-1 | 2002 | |
| Why don't you let that old tooth puller Nuri take care of it? | Ya git şu kerpeten Nuri'ye çektir şunu ya. | Uzak-1 | 2002 | |
| Cause Mahmut's sleeping... | Mahmut abim uyuyor da ondan | Uzak-1 | 2002 | |
| I am sure Nuri gives credit. | Veresiye falan yapar o. V eresiye falan yapar o. | Uzak-1 | 2002 | |
| I'll pay it once I earn it. Tell him. | Ben veririm parasını , kazanınca gönderirim. Ben veririm parasını, kazanınca gönderirim. | Uzak-1 | 2002 | |
| What are you ashamed of? | Ya utanma nolcak ya? | Uzak-1 | 2002 | |
| Yeah, so I've been around. | Ya gittim işte bi yerlere. | Uzak-1 | 2002 | |
| I was told to go to Karak�y on Monday. | Karaköy'de dönüyormuş bu işler. Pazartesi oraya gidecem | Uzak-1 | 2002 | |
| What did Dad do? | Babam naptı? | Uzak-1 | 2002 | |
| There's no chance the factory will take him back. | Fabrikaya filan almazlar artık geri. O iş bitti. | Uzak-1 | 2002 | |
| He should stop kidding himself. They always say that. | Ümit edip durmasın boşuna. Hep öyle derler çıkarırken. | Uzak-1 | 2002 | |
| Anyway, I've got to hang up. | Neyse tamam hadi kapatıyorum. | Uzak-1 | 2002 | |
| Stop putting off that tooth, Mom. OK? | Bak diş işini ihmal etme tamam mı? | Uzak-1 | 2002 | |
| I'll call you again. Good night. | Ben gene ararım sizi. Hadi iyi geceler. | Uzak-1 | 2002 | |
| Can I take the magazine over there? | Şurda bir dergi vardı . Onu alabilir miyim? Şurda bir dergi vardı. Onu alabilir miyim? | Uzak-1 | 2002 | |
| I'll turn on the light for a second. | lşığı bi saniye yakıyorum. | Uzak-1 | 2002 | |
| It's late. Let's turn that off. | Geç oldu . Kapatalım artık şunu . Geç oldu. Kapatalım artık şunu. | Uzak-1 | 2002 | |
| Good night. Good night. | İyi geceler abi. İyi geceler. | Uzak-1 | 2002 | |
| Do you know where the sailors' coffeehouse is? | Pardon. Gemiciler kahvesi ne tarafta acaba? | Uzak-1 | 2002 | |
| Behind that hilltop. | Hemen şu tepenin arkasındaki limanda. | Uzak-1 | 2002 | |
| May I sit here? | Şöyle oturabilir miyim? | Uzak-1 | 2002 | |
| At your age, I thought the same. But listen. | Senin zamanında ben de öyle düşünüyordum. | Uzak-1 | 2002 | |
| I've worked on the ships for months now. And I have nothing. | Şimdi ne paran var ne pulun, sıfır. | Uzak-1 | 2002 | |
| I never could send any money home. | Ne eve para yollamışım, hiçbirşey yok. | Uzak-1 | 2002 | |
| I am broke just like Tarzan. | Gidiyorum tarzan gibi çıplak, geliyorum tarzan gibi. | Uzak-1 | 2002 | |
| Listen to me. There's no work and no money on the ships. | Valla ben sana söylim. Ne iş var ne de para. | Uzak-1 | 2002 | |
| Forget it while you're still ahead. | Yol yakınken kafandan sil bu işi. | Uzak-1 | 2002 | |
| It's an empty dream. | Bu iş macera işi. | Uzak-1 | 2002 | |
| Hi. Come on in, Yusuf. | Kolay gelsin abi. Hoşgeldin Yusuf. | Uzak-1 | 2002 | |
| It's snowing like crazy. | Çok soğuk valla dışarısı . Çok soğuk valla dışarısı. | Uzak-1 | 2002 | |
| Where were you till now? | Nerde kaldın ya bu saate kadar? | Uzak-1 | 2002 | |
| I was trying to find a job. You know. | Ya iş falan koşturduk abi ya nolcak. | Uzak-1 | 2002 | |
| So what happened? | Noldu iş? | Uzak-1 | 2002 | |
| Well, some said they would call me. | Kimi biz sizi ararız diyo. | Uzak-1 | 2002 | |
| Others told me to come back | Kimi haftaya gel diyo. | Uzak-1 | 2002 | |
| or that they'd think about it. | Bakarız diyorlar falan. | Uzak-1 | 2002 | |
| What are you doing? What can I do? Surfing around... | Sen neler yaptın? Napim ya. Tıklayıp duruyorum işte. | Uzak-1 | 2002 | |
| Is there a problem with the job? | Noldu? İşle ilgili bir sorun mu var? | Uzak-1 | 2002 | |
| No. There's no problem. | Yok. Sorun falan yok da. | Uzak-1 | 2002 | |
| It looks like they want someone to act as a guarantor. | Bu gemicilik işinde bir kefil istiyorlar galiba. | Uzak-1 | 2002 | |
| No guarantor, no job. | Kefil olmadan olmuyormuş. | Uzak-1 | 2002 | |
| That's easy enough. You can take care of that. | O iş kolay. Onu halledersin. | Uzak-1 | 2002 | |
| But I don't know anybody in Istanbul. | Ya İstanbul'da da öyle bir tanıdığım falan da yok. | Uzak-1 | 2002 | |
| I don't know what to do. | Nasıl yapacaz bilmem yani. | Uzak-1 | 2002 | |
| There was something here. I just can't seem to... | Ya şurda da bi şey kaldı . Bir türlü . . . Ya şurda da bi şey kaldı. Bir türlü... | Uzak-1 | 2002 | |
| The God damned thing has 50 channels | Anassını sattığımın elli kanal var. | Uzak-1 | 2002 | |
| but there's only shit! | Bir tanesinde bi bok yok | Uzak-1 | 2002 | |
| What a rip off. Look at that! | Şarlatanlar.Şunlara bak. | Uzak-1 | 2002 | |
| I want to call home. | Ben memleketi arayacaktım. | Uzak-1 | 2002 | |
| All right. | Kullan. | Uzak-1 | 2002 | |
| The phone in the back room. | Arka taraftaki telefonu . Arka taraftaki telefonu. | Uzak-1 | 2002 | |
| OK, go use it. | Tamam. Git kullan. | Uzak-1 | 2002 | |
| He refused to give us any credit? | Nasıl veresiye yapmazmış ya? | Uzak-1 | 2002 | |
| What a bastard! | Manyak mı bu adam ya. | Uzak-1 | 2002 | |
| When I get back, I'll punch him real good. | Bak geri dönünce onun ağzını burnunu dağıtacam ha. | Uzak-1 | 2002 |