Search
English Turkish Sentence Translations Page 178564
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| and then swallows a bottleful of sedatives. | sonra da bir şişe sakinleştirici hap yutuyor. | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| no, it just can't be. | gerçekten de olamaz. | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| I miss you, Daddy. | Seni çok özledim, Babacığım. | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| I miss you too, princess. | Ben de seni özledim, Prenses | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| I mean, I'm not a somnambulist. I don't walk in my sleep. | Söylemek istediğim, ben uyurgezer değilim, uykumda hiç yürümem. | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| This is an arrest warrant. | Bakın, bu bir tevkif müzekkeresi. | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| I'm as anxious as anyone for this to be cleared up. | Ben de bu işten kendimi sıyırmak için çabalıyorum. | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| But doesn't everyone over the age of fifty these days? | Elli yaşını geçen herkes gibi ben de kullanıyorum, ne var bunda? | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| Which is one of the reasons I ended up with Dr Rudzki. | İşte bu nedenle Dr Rudzki ile yollarımız kesişti. | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| What do you take? Trankiloxil. | Hangi ilacı kullanıyorsunuz? Trankiloxil. | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| It's a French medication. | Fransız malı bir ilaçtır. | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| An empty Trankiloxil bottle was found in Mr Telak's room. | Telak'ın odasında boş bir Trankiloxil şişesi bulundu. | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| The pathologist has ascertained that Mr Telak... | Patoloji raporu da Bay Telak'ın ölmeden az önce... | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| But surely you don't think that I could have... | Eminim ki benim kasıtlı bir şey yaptığımı düşünmüyorsunuz... | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| I ran into Mr Telak in the corridor. | koridorda Bay Telak'a rastladım. | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| "So I thought that perhaps someone had done him a kindness. | "Aslında biri ona büyük bir iyilikte bulunmuş diye düşündüm. | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| where he'd be worse off than he was here." | en berbat yerdi.Daha kötüsü olamazdı" | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| did you give Mr Telak more tablets than he needed... | Telak'a, onu daha iyi bir dünyaya nakletmek için | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| in order to transport him to a better world? | ona gereğinden fazla ilaç verdiniz mi? | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| In any case, why did you conceal the matter of the tablets... | Madem öyle, daha önceki sorgunuzda bu ilaç meselesini... | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| I understand and I won't hamper the investigation. | Merak etmeyin, hiç bir şey yapmam. | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| The date of their wedding or their kid's birthday. | Evlilik tarihlerini, çocuklarının yaş günlerini oynarlar. | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| ...7,8,9,17,19. It can't be a birthday... | ...7,8,9,17,19. Bir doğum günü olamaz... | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| Go to sleep. Adds up to 82.8 and 2 is 10. | Hadi, yat uyu. 82 ediyor.8 ile 2'yi toplarsak 10 eder. | Uwiklanie-3 | 2011 | |
| DISTANT | UZAK | Uzak-1 | 2002 | |
| Mahmut, it's Mom. | Mahmut, benim annen. | Uzak-1 | 2002 | |
| I called earlier, but you were out. | Aradım bulamadım gündüzde. | Uzak-1 | 2002 | |
| Take care. | Hadi hoşçakal. | Uzak-1 | 2002 | |
| Are you looking for someone? | Birine mi baktın birader? | Uzak-1 | 2002 | |
| Does Mahmut Ozdemir live here? Yes, he lives here. | Mahmut Özdemir burda mı kalıyo abi. He. Burda oturuyo. | Uzak-1 | 2002 | |
| I'm a relative of his from back home. | Ben onun memleketten akrabasıyım da. | Uzak-1 | 2002 | |
| Did you ring the bell? There's no answer. | İyi bastın mı zile. İki kere bastım. Cevap yok. | Uzak-1 | 2002 | |
| Sometimes the bell shorts out. | Bazen temas etmiyor da. | Uzak-1 | 2002 | |
| Do you think he went out? I didn't see him leave. | Çıkmış mıdır acaba? Çıktığını görmedim de. | Uzak-1 | 2002 | |
| Good morning, Kamil. Good morning. | Günaydın Kamil bey. Günaydın Teri bey. | Uzak-1 | 2002 | |
| Could you accept a package for me? | Bana bir paket gelecekti. Onu alabilir misiniz? | Uzak-1 | 2002 | |
| Sometimes they won't let me sign for it. | Bazen imza kabul etmiyorlar da, kurye ile filan mı gelecek. | Uzak-1 | 2002 | |
| Please try anyway. Of course. | Tabi. Tabi. Lütfen. Tamam. Peki. | Uzak-1 | 2002 | |
| Kamil. Yes? | Kamil. Efendim Türkan hanım. | Uzak-1 | 2002 | |
| Go buy the things on the list. | Bana şu listedekileri alıver. | Uzak-1 | 2002 | |
| Right now? Yes. I've got some cooking to do. | Hemen mi lazım? Hemen getirsen iyi olur. Yemek yapıcam. | Uzak-1 | 2002 | |
| All right. Hurry up. | Tamam. Çabuk ol. | Uzak-1 | 2002 | |
| Yusuf? | Yusuf ? | Uzak-1 | 2002 | |
| Sorry, I completely forgot you were coming. | Kusura bakma Yusuf ya. Unutmuşum senin geleceğini. | Uzak-1 | 2002 | |
| That's okay. No problem. | Olsun abi. Önemli değil. | Uzak-1 | 2002 | |
| What's the news? Back home, everybody's the same. | Ne var ne yok memlekette? Nolsun be abi. Herkes aynı işte. | Uzak-1 | 2002 | |
| Do you still work at the factory? | Fabrikada mısın hala? | Uzak-1 | 2002 | |
| The economic crisis put the factory out of business. | Fabrika krizden dolayı kapandı abi. | Uzak-1 | 2002 | |
| My father was dismissed. Then me. There's no work at all now. | Babamı çıkarttılar, beni çıkarttılar. Memlekette iş kalmadı abi ya. | Uzak-1 | 2002 | |
| How many people lost their job? A thousand. | Kaç kişi çıkarttılar? Bin kişi falan. | Uzak-1 | 2002 | |
| That's a whole town full of people! | Off. Bi kasaba dolusu insan yav. | Uzak-1 | 2002 | |
| It sure is. | Öyle abi. | Uzak-1 | 2002 | |
| What will you do on the ship? | Ee? Napacan gemide? | Uzak-1 | 2002 | |
| I'll work as a cabin boy. Or a steward. | Miçoluk yaparım. Kamarotluk yaparım. | Uzak-1 | 2002 | |
| I'll do whatever job they've got for me. | Ne iş olursa yaparım abi. Ne iş olursa. | Uzak-1 | 2002 | |
| Sailors make a lot of money. Money in US dollars. | Bir kere Mahmut abi bu gemicilik işinde çok para var. Parası dolarlan, bir. | Uzak-1 | 2002 | |
| And you see the world. | Bütün dünyayı geziyosun, iki. | Uzak-1 | 2002 | |
| There's no economic crisis at sea. | Ekonomik kriz falan da etkilemiyor. | Uzak-1 | 2002 | |
| The dollars make up for the inflation. | Kriz olursa dolar da yükseliyor nasıl olsa. | Uzak-1 | 2002 | |
| It may not be that easy. | Pek o kadar da kolay değil ama bu gemi işi. | Uzak-1 | 2002 | |
| You'll be away on long journeys. | Biniyosun gemiye, git allah git. | Uzak-1 | 2002 | |
| Can you take that kind of loneliness? | Uzun yolculuklar oluyor. Onu hesaba kattın mı? | Uzak-1 | 2002 | |
| Have you thought about that? | Dayanabilecek misin yalnızlığa? | Uzak-1 | 2002 | |
| You know I like to travel. | Hesaba kattım tabi ama ben biliyosun gezmeyi seviyorum. | Uzak-1 | 2002 | |
| But the main thing is to earn money. | Tabi en önemlisi para kazanmak. | Uzak-1 | 2002 | |
| That's why I'm here. | Esas onun için geldik. . . Esas onun için geldik... | Uzak-1 | 2002 | |
| I also want to travel! | E yani, gezmek istiyorum ya. | Uzak-1 | 2002 | |
| You've been everywhere, so why not me? | Hep siz mi gezeceksiniz bu dünyayı abi ya? | Uzak-1 | 2002 | |
| Every place ends up looking the same. | Her yer aynı ya. Hiç bi yerin birbirinden farkı yok esasında | Uzak-1 | 2002 | |
| How many days before you find a job? | Senin bu gemi işinin kesinleşmesi kaç gün sürer? | Uzak-1 | 2002 | |
| I don't know exactly. You said about a week on the phone. | Tam olarak bilmiyorum da. Bana bir hafta demiştin de. | Uzak-1 | 2002 | |
| I guess it'll take a week or so. | Yani bir hafta falan sürer herhalde. | Uzak-1 | 2002 | |
| Yeah, about a week. | Evet. Öyle zannediyorum. Bir hafta falan sürer. | Uzak-1 | 2002 | |
| At night, be careful of the mouse glue strip. | Gece su içmeye filan kalkarsan mutfak kapısındaki yapışkanlı fare bandına dikkat et. | Uzak-1 | 2002 | |
| If you step on it, you'll be stuck there all night. | Bi bastım mı üstüne, sabaha kadar kalırsın öyle yapışık vaziyette ha! | Uzak-1 | 2002 | |
| And don't use the toilet in the bathroom. Use the other one. | Bir de banyodaki tuvaleti değil de öbür küçük tuvaleti kullan. Olur mu? | Uzak-1 | 2002 | |
| The one by the entrance? Yes. | Giriştekini, değil mi? Evet. | Uzak-1 | 2002 | |
| And we only smoke in the kitchen. | Sigarayı mutfakta içiyoruz. | Uzak-1 | 2002 | |
| OK then, good night. Good night. | Hadi. İyi geceler sana. İyi geceler. | Uzak-1 | 2002 | |
| Come this way. Hello. | Buyur birader. Kolay gelsin abi. | Uzak-1 | 2002 | |
| Is this where the freighters come in? | Uluslararası taşımacılık yapan gemiler buraya mı geliyor abi? | Uzak-1 | 2002 | |
| They dock here but the offices are in Karakoy. | Buraya geliyor ama şirketler Karaköy'de. | Uzak-1 | 2002 | |
| They dock here? Yes, they do. | Gemiler buraya geliyor ama. Evet, öyle ama . . . Gemiler buraya geliyor ama. Evet, öyle ama... | Uzak-1 | 2002 | |
| But the offices are in Karakoy. | ...şirketler Karaköy'de. | Uzak-1 | 2002 | |
| So I can't get a job directly on board? | Peki buraya gelen gemilerden direk iş bulamaz mıyım ben? | Uzak-1 | 2002 | |
| No. Go to the shipping agents on Monday. | Bulamazsın. Pazartesi Karaköy'e bakman lazım. | Uzak-1 | 2002 | |
| I'll come. You set it up. | Geliriz geliriz. Sen ortamı hazırla da . . . Geliriz geliriz. Sen ortamı hazırla da... | Uzak-1 | 2002 | |
| The thing is, I'm coming with someone. | Yalnız benim yanımda bir misafir var. | Uzak-1 | 2002 | |
| No, he is someone from my hometown. | Tanımazsın. Uzaktan misafir | Uzak-1 | 2002 | |
| Will any girls be coming? | Hatun filan var mı hatun? | Uzak-1 | 2002 | |
| Great. | Tamam, iyi. . Tamam, iyi.. | Uzak-1 | 2002 | |
| OK. | Oldu . Oldu. | Uzak-1 | 2002 | |
| We'll be there. | Tamam geliriz yarın. | Uzak-1 | 2002 | |
| See you tomorrow. | Oldu tamam hoşçakal. | Uzak-1 | 2002 | |
| Hi. | Merhaba abi. | Uzak-1 | 2002 | |
| God, it's cold! It's so late. | Çok soğuk valla dışarısı . Nerde kaldın? Çok soğuk valla dışarısı. Nerde kaldın? | Uzak-1 | 2002 | |
| I was getting worried. God, the snow is bad. | Merak ettim seni ya. Valla kar götürüyo ortalığı . Merak ettim seni ya. Valla kar götürüyo ortalığı. | Uzak-1 | 2002 | |
| How could you go out in this weather? | İstanbul böyle kar görmemişti. Nasıl çıktın bu karlarda? | Uzak-1 | 2002 | |
| My socks are soaked. | Çoraplar çok ıslandı ya. | Uzak-1 | 2002 | |
| Can I dry them on the radiator? | Kaloriferin üstüne asabilir miyim? | Uzak-1 | 2002 |