Search
English Turkish Sentence Translations Page 177475
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| And he was fully sedated? | Ve tamamen uyuşturulmuş muydu? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| He was fully sedated. | Tamamen uyuşturulmuştu. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Are you trying to tell me a fully sedated, fully restrained patient... | Tamamen bağlanmış, tamamen uyuşturulmuş bir hastanın... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| somehow slipped out that vent, replaced the grill behind him... | şu hava menfezinden çıkıp ızgarayı yerine taktığını... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| and is wriggling his way through the ventilation system? | ve havalandırma sisteminin içinde sürünerek kaçtığını mı söylüyorsun? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| You sure fucked up! | Her şeyi berbat ettin! | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Where are you? Ah, you can talk! | Neredesin? A, konuşabiliyorsun! | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| My name's not Bob. | Benim adım Bob değil. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Not a prob, Bob. Where'd they send you? | Sorun değil, Bob. Seni nereye gönderdiler? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Where are you? Another cell. | Neredesin? Başka bir hücrede. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| What do you mean ''maybe''? What's that supposed to mean? | Ne demek ''belki''? Bu ne anlama geliyor? Ne demek "belki"? Bu ne anlama geliyor? Ne demek "belki"? Bu ne anlama geliyor? Ne demek "belki"? Bu ne anlama geliyor? Ne demek "belki"? Bu ne anlama geliyor? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Maybe means... | Belki demek... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| maybe I'm in the next cell. | belki yandaki hücredeyim. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Another volunteer like you. | Senin gibi başka bir gönüllü. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Or maybe I'm in the Central Office... | Ya da belki Genel Merkezdeyim... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| spying on ya for all those science bozos. | ve şu salak bilim adamları için seni dikizliyorum. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Or, hey... | Ya da, hey... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| maybe I'm not even here. | belki de hiç burada değilim. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Maybe I'm just in your head. | Belki senin kafanın içindeyim. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| No way to confirm anything. | Hiçbir şeyin doğrulanması mümkün değil. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Where'd they send ya? 1 990. | Seni nereye gönderdiler? 1990. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| '90! How was it? Good drugs? Lots of pussy? | 1990! Nasıl? Sıkı uyuşturucular? Tonla kız? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Hey, Bob, you do thejob? | Hey, Bob, işi yaptın mı? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| You find out the big info? | Büyük bilgiye ulaştın mı? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Army ofthe Twelve Monkeys? | On İki Maymun Ordusu? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| It was supposed to be 1 996. | 1996'da olmam gerekiyordu. 199"da olmam gerekiyordu. 199"da olmam gerekiyordu. 1996'da olmam gerekiyordu. 199"da olmam gerekiyordu. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Science ain't an exact science with these clowns. | Bu soytarıların elinde bilim de somut bilim değil. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| But they're getting better. | Ama gittikçe yetkinleşiyorlar. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| You're lucky you didn't end up in ancient Egypt. | Kendini eski Mısır'da bulmadığına şükret. Kendini eski Mısır"da bulmadığına şükret. Kendini eski Mısır"da bulmadığına şükret. Kendini eski Mısır'da bulmadığına şükret. Kendini eski Mısır"da bulmadığına şükret. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Shh! They're comin'. | Şış! Geliyorlar. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| The Freedom forAnimalsAssociation on SecondAvenue... | ikincicaddedeki Hayvanlara Özgürlük Derneği... İkinci caddedeki Hayvanlara Özgürlük Derneği... İkinci caddedeki Hayvanlara Özgürlük Derneği... İkinci caddedeki Hayvanlara Özgürlük Derneği... İkinci caddedeki Hayvanlara Özgürlük Derneği... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| is thesecret headquarters oftheArmyofthe Twelve Monkeys. | On İki Maymun Ordusunun gizli karargahıdır. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Theyare the ones who aregoing to do it. | işiyapacak olanlaronlar. İşi yapacak olanlar onlar. İşi yapacak olanlar onlar. İşi yapacak olanlar onlar. İşi yapacak olanlar onlar. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| lcan't do anymore. lhave togo now. | Başka birşeyyapamam. Şimdigitmekzorundayım. Başka bir şey yapamam. Şimdi gitmek zorundayım. Başka bir şey yapamam. Şimdi gitmek zorundayım. Başka bir şey yapamam. Şimdi gitmek zorundayım. Başka bir şey yapamam. Şimdi gitmek zorundayım. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Have a merry Christmas. | İyi Noeller. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Well? What? | Ee? Ne? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Did you or did you not record that message? | Mesajı kaydettin mi, kaydetmedin mi? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| It's a reconstruction ofa deteriorated recording. | Bozulmaya uğramış bir kaydın yeniden oluşturulmuş hali. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Weak signal. We have to put them together one word at a time. | Zayıf bir sinyal. Kelime kelime birleştirmek zorunda kaldık. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Wejust finished rebuilding this. | Bunu düzenlemeyi yeni bitirdik. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Did you or did you not make this call? | Bu telefon konuşmasını yaptın mı, yapmadın mı? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| I couldn't make any call. You sent me to the wrong year. It was 1 990. | Telefon edemedim. Beni yanlış yıla gönderdiniz. 1990'dı. Telefon edemedim. Beni yanlış yıla gönderdiniz. 1990"dı. Telefon edemedim. Beni yanlış yıla gönderdiniz. 1990"dı. Telefon edemedim. Beni yanlış yıla gönderdiniz. 1990'dı. Telefon edemedim. Beni yanlış yıla gönderdiniz. 1990"dı. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| You're certain ofthat? What'd you do with your time, Cole? | Bundan emin misin? Zamanını nasıl geçirdin, Cole? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Did you waste it on drugs? Women? | Uyuşturucu çekerek boşa mı geçirdin? Kadınlarla mı? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| They forced me to take drugs. Forced you? | Bana zorla uyuşturucu verdiler. Zorla mı? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Why would someone force you to take drugs? | Sana neden zorla uyuşturucu versinler ki? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| I was in trouble. I got arrested. | Başım belaya girdi. Tutuklandım. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| I did what you wanted. I got a specimen, a spider. | İstediklerinizi yaptım. Bir örnek aldım, bir örümcek. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| I didn't have anyplace to put it, so I ate it. | Koyacak bir yer bulamadığım için onu yuttum. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| But you sent me to the wrong year, so it really doesn't matter. | Ama beni yanlış yıla yolladığınız için aslında bunun önemi yok. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Did you see this when you went back? | Geriye gittiğinde bunu gördün mü? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| No, sir, I don't think so. | Hayır, efendim, sanmıyorum. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| What about these people? Did you see any ofthese people? | Ya bu insanları? Bunlardan herhangi birini gördün mü? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Oh, wait, wait. | Aa, durun, durun. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Him? You saw that man? | Şu mu? Bu adamı gördün mü? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Maybe in the mental institution. | Belki akıl hastanesinde. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| You were in a mental institution? Oh, God. | Akıl hastanesinde miydin? Aman Tanrım. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Cole, you were sent back to make some very important observations. | Cole, çok önemli bazı gözlemlerde bulunmak üzere geriye gönderildin. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| You could've made a real contribution. | Önemli bir katkıda bulunabilirdin. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Helped us to reclaim the planet. | Gezegeni geri almamıza yardım edebilirdin. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| As well as reducing your sentence. | Bu arada kendi cezanı da azaltabilirdin. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| The question is, Cole, do you want another chance? | Şimdi soruyorum, Cole, bir fırsat daha istiyor musun? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Last connection going on. | Son bağlantı yapılıyor. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| No mistakes this time, Cole. | Bu kez hata yapma, Cole. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Stay alert. Keep your eyes open. | Uyanık ol. Gözlerini dört aç. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| We're thinking about the spider, Cole. Try and do something like that again. | Örümceği düşünüyoruz, Cole. Tekrar böyle bir şey yapmaya çalış. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Just relax now. Don't fight it. | Şimdi kendini rahat bırak. Karşı durmaya çalışma. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| We're sending you to the third quarter of 1 996. | Seni 1996 yılının son çeyreğine gönderiyoruz. Seni 199 yılının son çeyreğine gönderiyoruz. Seni 199 yılının son çeyreğine gönderiyoruz. Seni 1996 yılının son çeyreğine gönderiyoruz. Seni 199 yılının son çeyreğine gönderiyoruz. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Right on the money. | Tam yerine. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Where am I? I gotta find 'em! I gotta find 'em! | Ben neredeyim? Onları bulmalıyım! Onları bulmalıyım! | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Help me! I don't know where I am. | Bana yardım edin! Nerede olduğumu bilmiyorum. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| You gotta help me find 'em! Jose? | Onları bulmama yardım edin! Jose? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Jose! Cole! | Jose! Cole! | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Cole, where are we? | Cole, neredeyiz? | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Help me, Cole! Oh, God, wait! | Bana yardım et, Cole! Aman Tanrım, dur! | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| ''ln a season ofgreatpestilence... | ''Büyük salgın hastalık dönemlerinde... "Büyük salgın hastalık dönemlerinde... "Büyük salgın hastalık dönemlerinde... "Büyük salgın hastalık dönemlerinde... "Büyük salgın hastalık dönemlerinde... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| there are omensanddivinations. | alamet ve kehanetlerortaya çıkar. ''Alexander Konferansları Bu Gece'' alamet ve kehanetler ortaya çıkar. "Alexander Konferansları Bu Gece" alamet ve kehanetler ortaya çıkar. "Alexander Konferansları Bu Gece" alamet ve kehanetler ortaya çıkar. "Alexander Konferansları Bu Gece" alamet ve kehanetler ortaya çıkar. "Alexander Konferansları Bu Gece" | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| And one ofthe four beasts gave unto the seven angels... | Ve dört yaratıktan biri yedi meleğe... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| seven golden vials full ofthe wrath of God... | sonsuzluklar boyunca yaşayan Tanrı'nın... sonsuzluklar boyunca yaşayan Tanrı"nın... sonsuzluklar boyunca yaşayan Tanrı"nın... sonsuzluklar boyunca yaşayan Tanrı'nın... sonsuzluklar boyunca yaşayan Tanrı"nın... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| who liveth forever and ever.'' | öfkesiyle dolu yedi altın tas verdi.'' öfkesiyle dolu yedi altın tas verdi." öfkesiyle dolu yedi altın tas verdi." öfkesiyle dolu yedi altın tas verdi." öfkesiyle dolu yedi altın tas verdi." | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Revelations. | Esinlemeler. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| In the 1 4th century, according to accounts ofofficials ofthat time... | 14. Yüzyılda, o zamanın görevlilerinin anlattığına göre... 1. Yüzyılda, o zamanın görevlilerinin anlattığına göre... 1. Yüzyılda, o zamanın görevlilerinin anlattığına göre... 14. Yüzyılda, o zamanın görevlilerinin anlattığına göre... 1. Yüzyılda, o zamanın görevlilerinin anlattığına göre... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| this man appeared suddenly in the village ofWyle near Stonehenge... | 1362 yılının Nisan ayında Stonehenge yakınlarındaki... 12 yılının Nisan ayında Stonehenge yakınlarındaki... 12 yılının Nisan ayında Stonehenge yakınlarındaki... 1362 yılının Nisan ayında Stonehenge yakınlarındaki... 12 yılının Nisan ayında Stonehenge yakınlarındaki... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| in April of 1 362. | Wyle köyünde birden bire bir adam ortaya çıktı. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Using unfamiliar words and speaking in a strange accent... | Bilinmeyen kelimeler kullanan ve garip bir şiveyle konuşan... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| the man made dire prognostications about a pestilence... | adam salgın hakkında korkunç kehanetlerde bulundu... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| which he said would wipe out humanity in approximately 600 years. | ve yaklaşık 600 yıl sonra salgının insanlığı yok edeceğini söyledi. ve yaklaşık 00 yıl sonra salgının insanlığı yok edeceğini söyledi. ve yaklaşık 00 yıl sonra salgının insanlığı yok edeceğini söyledi. ve yaklaşık 600 yıl sonra salgının insanlığı yok edeceğini söyledi. ve yaklaşık 00 yıl sonra salgının insanlığı yok edeceğini söyledi. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Obviously this plague doomsday scenario is considerably more compelling... | Tabii bu salgın kıyamet günü senaryosu, | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| when reality supports it with a virulent disease... | ister veba olsun ister çiçek hastalığı veya AİDS olsun... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| whether it's the bubonic plague, small pox or AIDS. | gerçekler tarafından desteklendiğinde çok daha inandırıcı olmaktadır. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Now we have technological horrors as well... | Şimdi ise, 1 . Dünya Savaşı sırasında hardal gazı saldırılarıyla... Şimdi ise, 1. Dünya Savaşı sırasında hardal gazı saldırılarıyla... Şimdi ise, 1. Dünya Savaşı sırasında hardal gazı saldırılarıyla... Şimdi ise, 1 . Dünya Savaşı sırasında hardal gazı saldırılarıyla... Şimdi ise, 1. Dünya Savaşı sırasında hardal gazı saldırılarıyla... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| such as chemical warfare, which first reared its ugly head... | çirkin yüzünü ilk defa gösteren kimyasal savaş gibi... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| during the deadly mustard gas attacks ofWorld War I. | teknolojik iğrençliklerle de karşı karşıyayız. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| During such an attack in the French trenches in October of 1 91 7... | 191 7 Ekiminde, Fransız siperlerindeki böyle bir aldırı sırasında... 1917 Ekiminde, Fransız siperlerindeki böyle bir aldırı sırasında... 1917 Ekiminde, Fransız siperlerindeki böyle bir aldırı sırasında... 191 7 Ekiminde, Fransız siperlerindeki böyle bir saldırı sırasında... 1917 Ekiminde, Fransız siperlerindeki böyle bir aldırı sırasında... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| we have an account ofthis soldier... | şarapnel yarası alan ve görünüşte... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| who, during an assault, was wounded by shrapnel... | isteri krizi geçirir durumda hastaneye kaldırılan... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| and hospitalized, apparently in a state of hysteria. | bir askerle ilgili bilgilere sahibiz. | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| Doctors found he had lost all comprehension of French... | Doktorlar, Fransızca anlama yeteneğini tamamen yitirdiğini... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| but that he spoke English fuently... | ama yerel bir şiveyle olsa bile... | Twelve Monkeys-1 | 1995 | |
| albeit in a regional dialect they didn't recognize. | akıcı bir şekilde İngilizce konuştuğunu saptadılar. | Twelve Monkeys-1 | 1995 |