Search
English Turkish Sentence Translations Page 177381
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| But I'm concerned about the price, Skipper. | Ama fiyat konusunda endişeliyim, kaptan. Ama fiyat hakkında endişeliyim Skipper. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| 10 million for a fish... I don't know. | Bir balık için 10 milyon. Bilemiyorum. Balık başı 10 milyon... Bilmem ki. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You saw our Guo beijin long, didn't you? | Bizim "Guo bei jin long"umuzu gördünüz, değil mi? Bizim Guo bei jinimizin uzunlupunu gördün, değil mi? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| 10 million yen for one fish, I guarantee it. | Bir balık için 10 milyon yen, bunu garanti ediyorum. Her balığa 10 milyon Yen. Garanti ederim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| But I've heard that | Ama benim duyduğuma göre... Ama ben bunları... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| the most expensive fish are about a million yen. | ...en pahalı balık, yaklaşık 1 milyon yen. ...bir milyon Yen ile en pahalı balık olarak duymuştum. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Who told you that nonsense? | Bu saçmalığı size kim söyledi? Kim sana bu fasa fisoyu anlattı? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| A fish expert I know. | Tanıdığım bir balık uzmanı. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Well, this is business after all... | Neticede bu bir iş. Bunca şeyden sonra bu iş... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| What's so funny? | Bu kadar komik olan ne? Komik olan ne? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| See if your fish expert can get me a top rate Guo beijin long! | Bakın, sizin balık uzmanı eğer bana bu kadar kıymetli bir "Guo bei jin long" getirirse... Eğer senin balık uzmanın Guo bei jin uzunluk listesi çıkarırsa... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I'll buy it! | ...ben satın alacağım! ...onu satın alacağım! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Forget it. | Unutun gitsin. Unut gitsin. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You know where the door is. | Kapının nerede olduğunu biliyorsunuz. Kapı nerede biliyorsun. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| If we kept talking we'd just end up offending each other. | Eğer konuşmaya devam edersek, sonuçta sadece birbirimizi kızdıracağız. Eğer konuşmaya devam etseydik birbirimizi kırmayı bitirirdik. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Hey, hold on! | Hey, bekleyin! Hey, bekle! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| It's all my fault. I'm terribly sorry. | Hepsi benim hatam. Çok üzgünüm. Hepsi benim hatamdı. Çok üzgünüm. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| From now on, it will just be me and Mr. Shamoto, right? | Şu andan itibaren sadece ben ve Bay Shamoto olacağız, tamam mı? Bundan sonra sadece ben ve Bay Shamoto olacak, değil mi? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You know I didn't mean to offend you, Skipper! | Seni kırmak istemediğimi biliyorsun, kaptan. Biliyorsun, seni incitmek istememiştim Skipper! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| No offence. | Saldırmak yok. Saldırma. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Murata, Mr. Yoshida didn't mean to upset you. | Bay Murata, Bay Yoshida sizi sinirlendirmek istemedi. Bay Murata, Bay Yoshida sizi üzmek istememişti. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You don't have to sulk. | Böyle surat asmak zorunda değilsiniz. Somurtamazsın. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Murata, can I speak with you? | Bay Murata, sizinle konuşabilir miyim? Bay Murata sizinle biraz konuşabilir miyim? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Excuse us. | Bizi bağışlayın. Özür dileriz. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Sit down please. Go on... | Oturun lütfen. Haydi. Oturun lütfen. Devam edin... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Murata, I only came here to talk. I haven't decided anything yet. | Bay Murata, ben buraya sadece konuşmak için geldim. Henüz hiçbir şeye karar vermedim. Bay Murata, ben buraya yalnızca konuşmak için gelmiştim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| It's all too fast for me. | Bütün bunlar benim için çok hızlı gelişti. Hepsi çok hızlı gelişti. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Shamoto, I'm sure this is all unexpected. | Bay Shamoto, eminim ki bunların hepsi umulmadık şeyler. Bay Shamoto, eminimki bunların hepsi umulmadık oldu. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Things are a bit complicated... | İşler biraz karmaşık. Bazı şeyler içinden çıkılmaz bir hâl aldı... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I'll explain it to you later. | Size daha sonra anlatırım. Yapamazsınız! Herhangi bir problemi kendi başınıza çözemezsiniz. Size daha sonra anlatırım. Size bunları sonra açıklayacağım. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You don't have to say anything at all. | Hiç bir şey söylemek zorunda değilsiniz. Bunlar hakkında herşey söylemek zorunda değilsiniz. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Yoshida has no idea about fish. | Bay Yoshida'nın balıklar hakkında hiçbir fikri yok. Bay Yoshida'nın balıklar hakkında bir fikri yok. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| It's natural that he feels nervous. | Kendini gergin hissetmesi çok doğal. Sinirli hissetmesi normal. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Having an expert like you involved reassures him. | Sizin gibi bir uzmanın olması onu sakinleştirecektir. Bir uzmanın olması ona güvenmeye yol açmak gibidir. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I know how he feels. I knew nothing about a 10 million investment. | Nasıl hissettiğini biliyorum. Ben de 10 milyonluk bir yatırım hakkında hiçbir şey bilmezdim. Nasıl hissettiğini biliyorum. 10 milyonluk yatırım hakkında hiçbir şey bilmiyordum. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You won't have to put in money. | Siz para koymak zorunda kalmayacaksınız. Ortaya para koymak zorunda değilsin. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Yoshida and I will pay it. | Bunu Bay Yoshida ve ben karşılayacağız. Bay Yoshida ve ben öderiz. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Yoshida came here with the cash. | Bay Yoshida buraya nakit parayla geldi. Bay Yoshida buraya nakitle geldi. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He needs to feel secure before he hands over the cash. | Parayı vermeden önce kendini güvende hissetmesi gerekiyor. Parayı vermeden önce güvende hissetmesi gerekiyor. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Is that why I'm here? | Ben, bu yüzden mi buradayım? Bu yüzden mi buradayım? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I asked you to join us so you can take care of the fish. | Bize katılmanızı istedim, çünkü balıklara bakabiliyorsunuz. Bize katılmanı balıklara bakman için istedim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I'll explain later. Just trust me on this. | Daha sonra açıklarım. Sadece bu konuda bana güvenin. Sana sonra açıklayacağım. Yalnızca bu konuda bana güvenin. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Let's go in so Mr. Yoshida doesn't worry. | Girelim de, Bay Yoshida kaygılanmasın. Bay Yoshida'nın endişelenmemesi için içeri girelim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Would the fish really sell for 10 million yen? I don't know... | Bir balık gerçekten 10 milyon yene satılır mı? Bilmiyorum. Bu balık gerçekten 10 milyon Yen eder mi? Bilemiyorum... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Of course! | Elbette. Elbette! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You don't know how superior this breed is. | Bu türün ne kadar üstün olduğunu bilmiyorsun. Bu türün ne kadar üst bir tür olduğunu bilmiyorsun. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Shall we go back? | Artık girelim mi? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Your seal of approval here. | Mührünüzle burayı onaylayın. İmzanızı buraya tacaksınız. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| So you've made up your mind, Mr. Yoshida! | Sonunda kararınızı verdiniz demek, Bay Yoshida! Sonunda aklınızla düşündünüz Bay Yoshida! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I'm sorry I upset you. | Sizi kırdığım için üzgünüm. Sizi üzdüğüm için özür dilerim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Don't mention it. | Sözünü etmeye değmez. Takma kafana. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Thank you, Mr. Shamoto. Your presence relaxed me. | Teşekkürler Bay Shamoto. Varlığınız beni rahatlattı. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| How are you all doing? | Nasıl gidiyor? Ne yapıyorsunuz? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Yoshida, let's have a break and drink this. | Bay Yoshida, bir mola verip içkilerimizi içelim. Bay Yoshida, hadi şunları içmek için biraz mola verelim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| OK, thank you. | Tamam, teşekkür ederim. Tamam, teşekkürler. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| This is delicious! | Bu çok lezzetli! Bu çok güzel! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Darling, can I borrow Mr. Shamoto so he can meet Mitsuko? | Sevgilim, Bay Shamoto'yu Mitsuko'yu görmesi için biraz ödünç alabilir miyim? Hayatım, Bay Shamoto'yu, Mitsuko'yla görüşmesi için alabilir miyim? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Sorry! I forgot. | Üzgünüm! Unuttum. Üzgünüm, unutmuşum. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Shamoto, go and see her. I'll call you when you're needed. | Bay Shamoto, gidip kızınızı görün. Size ihtiyaç olursa çağırırım. Mr. Shamoto, gidin ve onu görün. İhtiyacımız olursa sizi çağırırız. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You won't believe how different she is already! | Şimdiden ne kadar değiştiğine inanamayacaksınız! Nasıl değiştiğine inanamayacaksınız! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Excuse me. | Affedersiniz. Özür dilerim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He's a very good man. | Çok iyi bir adam. O çok iyi bir adam. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He sure is! | Kesinlikle öyle! Kesinlikle! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I see that you only hire girls... | Görüyorum ki, işe aldığınız kızlar Burada sadece kızları çalıştırdığınızı gözlemledim... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| They all come from troubled backgrounds. | Hepsinin sorunlu bir geçmişi var. Hespinin de kötü bir özgeçmişi var. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| We hope to help them readjust to society. | Onları topluma yeniden kazandırmaya yardımcı olmayı umuyoruz. Onları topluma yeniden kazandırmayı umut ediyoruz. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Your father's here. | Baban burada. Baban geldi. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mitsuko, how are you? | Mitsuko, nasılsın? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Shamoto, Mr. Murata wants you. | Bay Shamoto, Bay Murata sizi istiyor. Bay Shamoto, Bay Murata sizi çağırdı. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| How's Mitsuko doing? | Mitsuko ne yapıyor? Mitsuko nasılmış? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| This is really delicious. | Bu gerçekten lezzetli. Bu gerçekten leziz. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Please sit down. | Lütfen oturun. Oturun lütfen. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| She looks good, thanks to you. | İyi görünüyor, çok teşekkür ederim. O iyi görünüyor, teşekkür ederim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Nothing substitutes for a parent's love. | Hiçbir şey bir anne babanın sevgisinin yerini tutmaz. Hiçbir şey bir aile sevgisinin yerini tutamaz. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Right, Mr. Shamoto? Yes, sir. | Doğru mu Bay Shamoto? Evet, efendim. Değil mi Bay Shamoto? Evet efendim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I have to avoid getting caught until my girl marries a good man. | Kızım iyi bir adamla evlenene kadar yakalanmaktan kaçınmam gerekiyor. Kızım iyi bir adamla evlenene kadar onu yakalanmaktan korumak zorundayım. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Didn't I tell you that I have a daughter? | Size bir kızım olduğunu söylememiş miydim? Size bir kızım olduğumdan bahsetmemiş miydim? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| No, what's that about getting caught? | Hayır, yakalanma kısmını anlamadım. Hayır, yakalamak derken ne dediğinizi anlamadım? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You did say that! Are you up to something? | Öyle dediniz! Bir iş mi çeviriyorsunuz? Öyle mi dediniz! Birşeyler mi saklıyorsunuz? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Oh, did I say that? | Öyle mi söyledim? Öyle mi dedim? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You did. Maybe I did. | Evet. Belki de öyle. Öyle dediniz. Belki demişimdir. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Can I have some water, Mr. Murata? | Biraz su alabilir miyim, Bay Murata? Biraz su alabilir miyim Bay Murata? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Shamoto, can you get that water? | Bay Shamoto, şu suyu getirebilir misiniz? Bay Shamoto, biraz su getirir misiniz? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Right away. | Hemen. Hemen getiriyorum. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Sorry, but I... | Üzgünüm, ama Üzgünüm, ama ben... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Are you alright? Yes... | İyi misiniz? Evet İyi misiniz? Evet... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Leave him alone. | Onu rahat bırakın. Onu yalnız bırakın. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Now listen to me carefully. | Şimdi beni dikkatle dinleyin. Şimdi beni dikkatlice dinleyin. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Now listen good. | Şimdi iyi dinleyin. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| We all die one day, right? | Hepimiz bir gün öleceğiz, değil mi? Hepimiz birgün öleceğiz, değil mi? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| We usually depart one day, without warning. | Genellikle hiçbir uyarı olmadan öleceğiz. Genellikle aniden gideriz. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| We all die, right? | Hepimiz ölürüz, değil mi? Hepimiz öleceğiz, değil mi? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Nobody knows when the day will come. | O günün ne zaman geleceğini hiç kimse bilmez. Hiçkimse o günün ne zaman geleceğini bilemez. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| That's what they say, but some people do know! | Öyle söylerler, ama bazı insanlar bunu bilir. Bu onların dedikleri, ama bazı insanlar biliyor! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I'm one of them! | Ben de onlardan biriyim! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I know how long a man lives and when he dies. | Bir adamın ne kadar yaşayıp ne zaman öleceğini bilirim. Bir adamın ne kadar yaşayacağını ve ne zaman öleceğini biliyorum. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I also know where he dies because I arrange that too! | Ayrıca nerede öleceğini de bilirim, çünkü bunu da ben ayarlarım. Nerede öleceğini de biliyorum çünkü onu da planlıyorum! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| What are you talking about? | Neden bahsediyorsunuz? Siz neden bahsediyorsunuz? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Yoshida...? Pay no attention. | Bay Yoshida? İlgilenme. Bay Yoshida? İlgilenmeyin. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He'll calm down soon. No need to panic. | Yakında sakinleşir. Paniğe gerek yok. İstisnasız hepimiz bir gün öleceğiz. Panik yapmaya gerek yok. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 |