Search
English Turkish Sentence Translations Page 177378
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Ideas are everything! | Fikirler her şeydir! Fikirler herşeydir! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| How cute! Oh, you found him. | Ne kadar şirin! Hey, onu buldun. Ne kadar şirin! Ah, buldun onu. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Now that's one hell of a silly fish. | Lanet olası aptal balıklardan biri. Burası aptal balığın cehennemi. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| It's a Red Tail Catfish. | Kırmızı kuyruklu bir kedi balığı. Bu bir Kırmızı Kuyruklu Pisibalığı. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| These fish will eat until their stomachs burst | Bu balıklar, mideleri patlayana kadar yemek yer. İnsanlar bu balıklar mideleri patlayana kadar yiyilecek. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Oh, my God! | Oh, Aman Tanrı'm! Aman Tanrım! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Silly, aren't they! | Çok aptal, değil mi? Aptal, değil mi! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| But if you don't feed it, it starts to look really sad. | Ama eğer onu beslemezseniz, gerçekten üzgün görünmeye başlar. Eğer beslemezsen gerçekten üzgün görünmeye başlıyor. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| So I have to feed it | Bu yüzden onu beslemek zorundayım. Bu yüzden onu beslemeliyim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| It devours food so happily. | Mutlu bir şekilde bir çırpıda yiyip bitirir. Yemeği bir çırpıda bitiriyor. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| It's so fun to watch, I feed it once every 3 days. | İzlemesi çok eğlencelidir. Onu her 3 günde bir beslerim. İzlemesi keyif verici, 3 günde bir besliyorum. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Watch out. | Dikkat edin! Dikkat et. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Their tail fins are venomous. | Kuyruk yüzgeçleri zehirlidir. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| This is Mr. Shamoto from the fish shop by the highway. | Bu, kasaba yolundaki balık dükkânından Bay Shamoto. Bu anayoldaki balık dükkanından Bay Shamoto. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Oh, I know it! | Orayı biliyorum! Biliyorum! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He owns that place. | Orası kendisine ait. Oranın sahibi. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Shamoto. | Bay Shamoto. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| This is Aiko, my wife. | Bu Aiko, karım. Bu Aiko, eşim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I'm Aiko, nice to meet you. | Ben Aiko, tanıştığımıza memnun oldum. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Pleased to meet you, I'm Shamoto. | Tanıştığımıza memnun oldum, ben Shamoto. Ben de, ben Shamoto. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| My wife, Taeko and my daughter, Mitsuko. | Karım Taeko ve kızım Mitsuko. Eşim Taeko ve kızım Mitsuko. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| A turn of events brought us together and then we came here. | Olayların gelişimi bizi bir araya getirdi ve sonra buraya geldik. Bir olay zinciri bizi buldu ve bizde buraya geldik. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I bet my husband insisted. | Bahse girerim, kocam ısrar etmiştir. İddiaya girerim ki eşim diretmiştir. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| No, he's been very good to us. | Hayır, bizim için çok iyi oldu. Hayır, bize çok iyi davrandı. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| This is some shop you have here. | Burada bir fabrikanız var. Ne dükkan ama. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Really? There's nothing special about it. | Gerçekten mi? Burada özel bir şey yok. Sahiden mi? Hiç özel birşey yok. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| This is like a public aquarium. | Burası ulusal bir akvaryum gibi. Burası umumî bir akvaryum gibi. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| My wife isn't into fish. | Karım balıklarla ilgilenmez. Eşim balıklarla ilgilenmez. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| My husband is the fish maniac, not me. | Balık manyağı olan kocam, ben değilim. Kocam balık manyağıdır, ben değilim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You know what? | Peki neden, biliyor musun? Şunu da söyleyeyim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I think we met for a reason. We should keep in touch! | Rastlaşmamızın bir sebebi olmalı. İlişkiyi sürdürmeliyiz. Bir sebeple tanıştık. İletişimi koparmamalıyız! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| That's kind of you. | Çok naziksiniz. Çok kibarsınız. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Aiko, how about a nice cup of coffee? | Aiko, güzel bir fincan kahveye ne dersin? Aiko, bir kaç bardak kahveye ne dersin? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He's a fun guy. | Eğlenceli biri. Eğlenceli birisi. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I should have business cards... | Yanımda kartvizitim olmalıydı. Benimde iş kartım olmalı... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Ta dah! | Ta Da! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Ladies and gentlemen, please welcome the ball python! | Bayanlar ve baylar, lütfen topak pitonumla tanışın. Bayanlar ve baylar, karşınızda top pitonu! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I called him Manta. | Ona Manta adını verdim. Ona Manta adını koydum. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Want to know how I met Manta? I had business in Shinjuku | Manta'yla nasıl tanıştığımı bilmek ister misiniz? Afrika'ya gitmek için... Manta'yla nasıl tanıştım biliyor musunuz? Afrika'ya gitmem gerektiğinde... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| when I got an urge to go to Africa. | ...içimde bir dürtü hissettiğimde Shinjuku'dan bir iş aldım. ...Shinjuku'da işim vardı. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| So I just flew to Tanzania. | Böylece Tanzanya'ya uçtum. Bu yüzden Tanzanya'ya gittim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| That's where I met Manta. | İşte Manta'yla orada karşılaştım. İşte Manta'yla böyle tanıştım. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He was so adorable I couldn't resist buying it on the spot. | O kadar şirindi ki, onu satın almak için kendime engel olamadım. O kadar güzeldi ki onu peşin almaktan kendimi tutamadım. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Get out of my house! | Defol evimden! Evimden defol! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You thought you could be my mother? | Benim annem olabileceğini mi sandın? Annem olabileceğini mi sandın? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You cock sucking cunt! | Seni y...rak emici a...cık! Oralcı pislik! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Get out of here! | Defol buradan. Defol buradan! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Apologize to my dead mum. | Ölmüş annemden özür dile. Ölen anneme özür dile. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| The house reeks of cigarettes since you came here. | Buraya geldiğinden beri ev sigara kokuyor. Sen buraya geldiğinden beri ev iğrenç şekilde sigara kokuyor. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Don't smoke in my house! | Benim evimde sigara içme! Evimde sigara içemezsin! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He could strangle a cow or a horse and eat it! | Bir ineği veya bir atı boğup yiyebilir! Bir inek ya da bir atı boğup yiyebilir! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He could eat you up too, Mitsuko! | Seni de mideye indirebilir, Mitsuko! Seni de yiyebilir Mitsuko! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Shamoto, how about if Mitsuko works here? | Bay Shamoto, Mitsuko'nun burada çalışmasına ne dersiniz? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I have 6 young women like her working for me. | Benim için çalışan, onun gibi 6 genç kız var. Burada benim için çalışan onun gibi 6 genç kız var. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Then they can pay for their living expenses. | Böylece harcamaları için kendi masraflarını çıkarabiliyorlar. Yaşama masraflarını karşılayabilirler. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| They all live in the dormitory. | Hepsi bir yurtta kalıyor. Hepsi yurtta kalıyor. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Girls her age shouldn't stay home with nothing to do. | Onun yaşındaki kızlar, hiçbir şey yapmadan evde oturmamalı. Onun yaşındaki kızlar evde hiçbir şey yapmadan oturmamalıdır. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| They end up in trouble. | Sonları hüsran oluyor. Burada beladan kurtulurlar. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I was thinking about getting Mitsuko to work here | Mağaza müdürüne çalmayı bırakacağını garanti ettiğim zaman... Müdür Mitsuko'yu hırsızlık yaparken durdurduğunda onu burda... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| when I assured the shop manager she'd stop stealing. | ...Mitsuko'yu çalışması için buraya almayı düşünüyordum. ...çalıştırmaya kesin gözle baktım. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Do you see my point? | Konuyu anlıyor musunuz? Demek istediğimi anladınız mı? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Your daughter will be my responsibility. | Kızınız benim sorumluluğumda olacak. Kıznız benim sorumluluğumda olacak. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| This must be fate! | Kader bu olmalı! Bu umut olmalı! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Is he annoying you with more of his crazy ideas? | Çılgın fikirleriyle sizi hâlâ rahatsız mı ediyor? Gene çılgın fikirlerle kafanızı mı şişiriyor? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He's too much. | Bazen fazla kaçırır. Hep böyle yapar. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mitsuko, it's a lot of fun here! | Mitsuko, burası çok eğlenceli! Mitsuko, burası çok eğlencelidir! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Do you like Ferraris? I'll take you for drives! | Ferrarileri sever misin? Sana sürdürürüm! Ferrarileri sever misin? Seni sürüş için çıkarırım! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I know! Why don't we all go and see your shop? | Ne yapacağımızı biliyorum! Neden hepimiz gidip senin dükkânını görmüyoruz? Buldum! Neden senin dükkanına bakmaya gitmiyoruz? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Let's go. You have to go back anyway. | Gidelim. Nasıl olsa gitmeniz gerekecek. Hadi gidelim. Bir şekilde geri dönmn lâzım. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| What do you say to that? | Pakâlâ, buna ne diyorsunuz? Ne dersin? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| My shop's nothing to show off... | Benim dükkânımda gösterecek bir şey yok ki Dükkanımda gösterecek bir şey yok ki... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| 10:55pm | 22:55 | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Watch your step. | Adımlarınıza dikkat edin. Adımınıza dikkat edin. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Go ahead. | Devam edin. Düz gidin. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mitsuko! You want to ride in my Ferrari? | Mitsuko! Benim Ferrarimi kullanmak ister misin? Mitsuko! Ferrari'mle gelmek ister misin? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Okay, I'll go with you. | Tamam, ben sizinle gideceğim. Tamam, seninle geleceğim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Wow, I feel kind of nervous. | Vay be, biraz gergin hissediyorum. Biraz gergin hissediyorum. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Your Mum is so young, isn't she? | Annen çok genç, değil mi? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Her? She's not my mother. | O mu? O, benim annem değil. O mu? O benim annem değil. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| My mother died 3 years ago. | Benim annem 3 yıl önce öldü. Annem 3 yıl önce öldü. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| My asshole dad remarried right away! | Götveren babam da hemen yeniden evlendi. Şerefsiz babam tekrar evlendi! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You'd better watch your mouth. | Sözlerine dikkat etsen iyi olur. Ağzını toplamalısın. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I'm sorry my car's so small... | Üzgünüm, arabam çok küçük Üzgünüm, arabam çok küçük... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| It's fine. I'm sick of that vulgar car. | Çok güzel. O kaba arabadan bıktım. Önemi yok. Bu tür arabalardan hoşlanırım. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| His taste is baffling. | Kocamın üslubu şaşırtmaktır. Çok ilginçlerdir. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| My husband is pushy and very aggressive... | Kocam ısrarcı ve çok agresiftir. Kocam çok saldırgan ve agresiftir... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Doesn't he annoy you? | Sizi rahatsız etmiyor mu? Sizi sinirlendirmiyor mu? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| No! We are very grateful for what he's done. | Hayır! Yaptıkları için ona müteşekkiriz. Hayır! Yaptıklarından çok memnunuz. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He's a nice man. | O, hoş bir adam. O iyi birisi. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| A nice man? | Hoş bir adam mı? İyi birisi mi? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I'll open the door. | Ben kapıyı açayım. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| 11:22pm | 23:22 | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Please come in. | Lütfen içeri girin. İçeri girin. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Come inside. | İçeri gelin. Buyrun. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| It's embarrassing... | Burası utanç verici. Utanç verici... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| No, this is good! | Hayır, çok iyi! Hayır, bu çok iyi! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You have everything that's important. Impressive. | Önemli şeylerin hepsine sahipsin. Etkileyici. Önemli olan herşey var. Etkileyici. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Look at them, they look much more lively than mine. | Şunlara bakın, benimkilerden çok daha canlı görünüyor. Şunlara bir bak, benimkilerden daha canlı görünüyorlar. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He knows how to take care of them, right, Aiko? | Onlara nasıl bakacağını biliyor, değil mi Aiko? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| My husband likes quantity but he soon gets bored with everything. | Kocam her şeyin fazlasını sever ama çok geçmeden her şeyden sıkılır. Eşim sayısından memnun ama yakında herşeyden sıkılacak. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 |