Search
English Turkish Sentence Translations Page 177379
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Do you do it all, Mr. Shamoto? | Bunların hepsiyle siz mi ilgileniyorsunuz, Bay Shamoto? Hepsini siz mi yapıyorsunuz Bay Shamoto? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| No, Taeko is the one who takes care of things. | Hayır, Taeko da bunlarla ilgilenenlerden biri. Hayır, Taeko da bazı şeylerin sorumluluğunu alıyor. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Is that right! Aiko, take note of that! | Bu doğru mu? Buna dikkat et, Aiko! Bu doğru mu! Aiko, bunu not al! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Good... I love it. | Güzel. Bunu sevdim. Güzel... Bunu sevdim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Are you into astronomy? | Astronomiyle ilgileniyor musunuz? Astronomiyle ilgilenir misin? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| It's my hobby. I used to visit the planetarium often. | Bu benim hobim. Bir zamanlar sık sık gökevine giderdim. Hobi olarak ilgileniyorum. Sıklıkla planetaryumu ziyaret ederdim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| The one in Fujino town? | Fujino kasabasındakine mi? Fujino'daki mi? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Right. Did you go there with your wife? | Doğru. Oraya karınızla mı giderdiniz? Evet. Oraya karınla gittin mi? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Yes, well... | Evet, yani Evet, şey... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Wonderful hobby. | Harika bir hobi. Mükemmel bir hobi. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Maybe I'll take you to the planetarium, huh? | Belki ben de seni gökevine götürürüm, ne dersin? Belki seni de planetaryuma götürürüm, ne dersin? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Don't make promises you won't keep. | Tutamayacağın sözleri verme. Tutamayacağın sözler verme. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I guess it's not my thing. | Sanırım, bu bana göre değil. O benim işim değil. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| The rain has stopped. | Yağmur durmuş. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Thank you for everything. | Her şey için teşekkür ederiz. Herşey için çok teşekkür ederim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| It's nothing. | Önemli değil. Rica ederim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mitsuko, we'll be waiting! | Mitsuko, seni bekliyor olacağım! Mitsuko, seni bekliyor olacağız! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| See you all later. Thank you very much. | Daha sonra görüşürüz. Çok teşekkürler. Görüşürüz. Çok teşekkür ederim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Our blue planet, Earth was born 4.6 billion years ago. | Bizim mavi gezegenimiz olan Dünya, 4,6 milyar yıl önce meydana geldi. Mavi gezegenimiz dünya, 4.6 milyon yıl önce meydana geldi. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| And 4.6 billion years from now | Ve şu andan itibaren 4,6 milyar yıl sonra... Ve 4.6 milyon yıldan sonra... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Earth will end its life. | ...Dünya'nın ömrü sona erecek. Dünya yaşamını yitirecek. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mitsuko, isn't it beautiful? | Mitsuko, güzel değil mi? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Yes. Thank you for bringing me here. | Evet. Beni buraya getirdiğin için teşekkür ederim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| It's so beautiful and twinkly... | O kadar güzel ve parlak ki. O kadar güzel ve parıldıyor ki... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Just like the fish in the shop. | Tıpkı dükkândaki balıklar gibi. Dükkandaki balık gibi. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You're right! I love your shop, Dad. | Haklısın! Senin dükkânını seviyorum, baba. Haklısın! Dükkanını seviyorum baba. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I love you, Mum and Dad. I love everybody. | Anne, baba, sizleri seviyorum. Herkesi seviyorum. Seni ve annemi seviyorum baba. Herkesi seviyorum. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| COLD FISH | SOĞUK BALIK COLD FISH | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| 9:45am, Tuesday, January 20 | 09:45, Salı, 20 Ocak 20 Ocak 2009, Salı, 09:45 | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| It's another beautiful day to work. | Çalışmak için başka güzel bir gün. Çalışmak için bir başka güzel gün daha. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Keep your spirits high and a sunny disposition! | Moralini yüksek ve canlı tut. Hevesinizi ve neşeli eğiliminizi yüksek tutun! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| What can be done now, do now! | Ne yapılabiliyorsa, şimdi yap! Ne yapabiliyorsak şimdi yapalım! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Very good. There's a new girl starting today. | Çok iyi. Bugün başlayan yeni bir kızımız var. Çok iyi. Bugün başlayan yeni bir kız var. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| This is Mitsuko Shamoto. Say hi, everyone. | Bu Mitsuko Shamoto. Herkese "merhaba" de. Bu Mitsuko Shamoto. Herkes "Merhaba" desin. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Nice to be here. | Burada olmak güzel. Burada olmak çok güzel. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Loud and clear, girls! | Yüksek sesle ve belirgin, kızlar! Gürültülü ve kusursuz kızlar! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Welcome aboard! | Aramıza hoşgeldin! Gemiye hoşgeldin! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I can feel your energy. | Enerjinizi hissedebiliyorum. Enerjini hissedebiliyorum. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mitsuko will be fine with us. | Mitsuko yanımızda iyi olacak. Mitsuko bizimle iyi olacak. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Thank you. We'll take good care of her. | Teşekkürler. Ona iyi bakacağız. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I'd like to discuss Mitsuko's future with Mrs. Shamoto. | Bayan Shamoto'yla Mitsuko'nun geleceğini görüşmek istiyordum. Bayan Shamoto'yla Mitsuko'nun geleceği hakkında konuşmak isterim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You can go now, Mr. Shamoto. | Siz artık gidebilirsiniz, Bay Shamoto. Şimdilik gidebilirsiniz Bay Shamoto. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Certainly, I'll have my husband drive your wife home. | Elbette, karınızı kocam eve bırakır. Kesinlikle, kocama eşinizi eve bırakmasını söylerim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You're so generous, ma'am. | Çok cömertsiniz, madam. Siz çok cömertsiniz bayan. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Allow me to introduce myself. | Lütfen kendimi tanıtmama izin verin. Kendimi tanıtmama izin verin. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I'm Yuko Sawada, I'll take care of your daughter, Mitsuko. | Ben Yuko Sawada, kızınız Mitsuko'yla ilgileneceğim. Ben Yuko Sawada, Kızınız Mitsuko'yla ben ilgileneceğim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| She'll do fine. You have nothing to worry about. | Harika olacak. Endişe edeceğiniz bir şey yok. O iyi olacak. Endişelenmenize hiç gerek yok. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Thank you, I appreciate it. | Teşekkür ederim, müteşekkirim. Teşekkürler, bunu takdir ediyorum. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I'll do my best. | Elimden geleni yapacağım. Elimden gelenin en iyisini yapacağım. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Fujino Town Planetarium | Fujino Kasabası Gökevi Fujino Şehri Planetaryumu | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Good morning, sir! | Günaydın efendim. Günaydın efendim! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| This is your dorm where your new life begins. | Burası senin yeni hayatının başlayacağı koğuş. Burası yeni hayatınızı geçireceğiniz yurdunuz. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| This is awesome! | Burası harika! Müthiş! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You look happy. | Mutlu görünüyorsun. Mutlu görünüyorsun... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I'm out of that shitty house! | O boktan evden uzaktayım! O boktan evden kurtulduğum için seviniyorum! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Don't say that! Your father worries about you. | Öyle söyleme! Baban senin için kaygılanıyor. Böyle deme! Baban senin için endişelenecek. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Don't forget you're at work. | İşte olduğunu unutma. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You have 10 minutes. Put on your uniform. | 10 dakikan var. Üniformanı giy. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mitsuko, you're honest! I like that. | Mitsuko, dürüst kızsın! Bunu sevdim. Mitsuko, sen dürüstsün! Bunu sevdim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I hated school and my parents too! | Ben de okuldan ve ailemden nefret ederdim! Ben de okulumdan ve ailemden nefret etmiştim! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I really hated studying | Çalışmaktan gerçekten nefret ederdim. Ders çalışmaktan nefret ederdim... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| but one thing I've always loved is fish! | Fakat balıklar her zaman sevdiğim tek şeydi. ama içimde bir şey balıkları seviyordu! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Do you love fish, Mitsuko? | Balıkları sever misin, Mitsuko? Peki ya sen balıkları sever misin Mitsuko? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Not Dad's fish, but I love your fish. They're cute. | Babamın balıklarını değil, ama senin balıklarını seviyorum. Çok şirinler. Babamınkileri sevmem ama seninkileri sevdim. Onlar çok şirin. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Good, you love fish. | Güzel, balıkları seviyorsun. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Then Uncle Yukio loves Mitsuko too! | Öyleyse Yukio Amca da Mitsuko'yu seviyor! Yukio Amca da Mitsuko'yu seviyor! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mitsuko, this is your uniform. | Mitsuko, üniforman. Mitsuko, bu senin üniforman. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Awesome! | Harika! Müthiş! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I don't know how to thank you for all you've done... | Bütün yaptıklarınız için size nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. Bu yaptıklarınız için hepinize nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| No, don't thank me. | Hayır, bana teşekkür etmeyin. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| It benefits us having Mitsuko work here. | Mitsuko'nun burada çalışması bize fayda sağlar. Mitsuko'nun burda çalışması bizim için yararlı olacak. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| More importantly, this will help her function in society. | Daha da önemlisi, bu ona toplumdaki rolü için yardımcı olacaktır. Daha önemli olarak, çevredeki işlevine yardım edecek. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mitsuko is a grown up now. I won't go easy on her. | Mitsuko artık bir yetişkin. Ona iltimas geçmeyeceğim. Mitsuko büyüyor. Ona rahat davranamayacağım. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I appreciate it. | Bunu takdirle karşılıyorum. Size minnettarım. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Pretty fish, isn't it? | Güzel balık, değil mi? Şirin balık, değil mi? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Is this a male Ahli? | Bu, erkek bir ahli balığı mı? Erkek Ahli mi? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| They're hard to tell apart but this is a female Eros. | Ayırt etmek zor, ama bu bir dişi Eros. Ayrı anlatmak zor ama o bir dişi Eros. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Is it a female? | Bir dişi mi? Dişi mi? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Pretty, isn't she? | Güzel, değil mi? Şirin, değil mi? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Come on, take a better look. | Haydi, daha yakından bakın. Hadi, daha iyi bak. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| She's so beautiful. | Çok güzel. O çok güzel. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Do you know why she's so beautiful? | Neden bu kadar güzel olduğunu biliyor musunuz? Neden bu kadar güzel biliyor musun? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Because she knows that she's attractive. | Çünkü kendisinin çekici olduğunu biliyor. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| She knows how to attract male fish. | Erkek balıkları nasıl çekeceğini biliyor. Nasıl erkek balığı etkileyeceğini biliyor. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You could say it's like a magnet and black sand. | Bunu bir mıknatıs ve demir tozlarına benzetebilirsiniz. Mıknatıs ve kara kum gibi diyebiliriz. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You're so young, Mrs. Shamoto. | Çok gençsiniz, Bayan Shamoto. Siz çok gençsiniz Bayan Shamoto. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| So Mitsuko is your stepdaughter? | Mitsuko sizin üvey kızınız mı? Peki Mitsuko sizin üvey kızınız mı? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I know how hard it is. | Bunun ne kadar zor olduğunu bilirim. Ne kadar zor olduğunu bilirim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mitsuko's acting up because you two don't get along. | Mitsuko sorun çıkarıyor, çünkü ikiniz anlaşamıyorsunuz. Mitsuko yaramazlık yapıyor çünkü siz ikiniz iyi geçinemiyorsunuz. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I can see that you think it's your fault. | Bunun sizin hatanız olduğunu düşündüğünüzü görebiliyorum. Senin hatan olduğunu düşündüğünü anlıyorum. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You blame yourself for everything. | Her şey için kendinizi suçluyorsunuz. Herşey için kendini suçluyorsun. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You blame yourself for her shoplifting, don't you? | Yaptığı hırsızlık için kendinizi suçluyorsunuz, değil mi? Mağaalardan hırsızlık yaptığı için kendini suçluyorsun, değil mi? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Come now. Sit down. | Haydi gelin. Oturun. Gel hadi. Otur şöyle. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You can't take it all on yourself. | Bunların hepsiyle başa çıkamıyorsunuz. Hepsini kendine yükleyemezsin. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You smoke behind your husband's back, don't you? | Kocanızdan gizli sigara içiyorsunuz, değil mi? Kocanın arkasından sigara içiyorsun, değil mi? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mitsuko told me. | Mitsuko söyledi. Mitsuko bana anlattı. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| She's quick to compare you with her dead mother. | Sizi ölmüş annesiyle karşılaştırmaya çalışıyor. İteleyin! Sizi ölmüş annesiyle karşılaştırmaya çalışıyor. Koz olarak seni sürekli ölen annesiyle karşılaştırıyor. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| It's quite natural. | Bu oldukça doğal. Bu çok doğal. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| She's young, you know... | O genç, biliyorsunuz. O daha genç, bilirsin... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Her mother didn't smoke, you see... | Annesi sigara içmiyordu, bilirsiniz... Annesi sigara içmezdi, gördün... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 |