Search
English Turkish Sentence Translations Page 177380
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Little things like that get to her. | ...bu gibi küçük şeyler onu etkiliyor. Onun seveceği küçük şeyler yap. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Go on. | Buyrun. Devam et. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Take one. | Alın bir tane. Al bir tane. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| It's sanctioned here. | Burada izin var. Burada izinli. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You don't have to worry. | Endişelenmenize gerek yok. Endişelenmene gerek yok. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Smoke it. | İçin. İç. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Inhale. | İçinize çekin. İçine çek. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Actually your husband is to blame, too. | Aslında kocanız da suçlu. Ayrıca kocan da suçluyor. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He won't stand up to his own daughter. | Kendi kızına karşı ayakta duramıyor. Kendi kızına dayanamayacak. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| So he tells you to quit smoking instead. | Bu nedenle, onun yerine size sigarayı bırakmanızı söylüyor. Bu yüzden sana sigarayı bırakmanı söylüyor. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| But what he has to do... | Fakat yapması gereken şey... Ama yapması gereken... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| is make a point to his daughter by letting you smoke. | ...sizin sigara içmenize izin vererek, kızına karşı cevabı yapıştırmak. Taeko ve Mitsuko'nun yüzünü gözünün önüne getir. ...sizin sigara içmenize izin vererek, kızına karşı cevabı yapıştırmak. senin sigara içmene izir vermekle kızı arasında ortak bir nokta bulmak. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He should say, Taeko, you can smoke! | Şöyle demeli: "Taeko, sigara içebilirsin!" Taeko, sigara içebilirsin demeli! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mitsuko will just have to put up with it! | Mitsuko da bu şekilde yola gelmek zorunda kalacaktır. Mitsuko ona katlanacak! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I think that he should discipline her for your sake. | Sizin iyiliğiniz için kızını disipline sokması gerektiğini düşünüyorum. Senin hatrın için onu disipline sokmalı. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I know you're tired. | Yorgun olduğunuzu biliyorum. Biliyorum, yoruldun. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Take it off. | Çıkar şunu. Çıkar. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Take it off. | Çıkart. Çıkar şunu. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Hit me please. | Lütfen vur bana. Bana vur. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Hit me more. | Daha çok vur. Bana vur. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| More. | Daha çok. Daha fazla. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Murata. | Bay Murata. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| It's awfully nice of you. | Son derece naziksiniz. Sizin için çok iyi olmuş olmalı. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Thank you, sir. | Teşekkürler, efendim. Teşekkürler bayım. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Listen, Mr. Shamoto. | Dinleyin, Bay Shamoto. Dinleyin Bay Shamoto. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Want to see a rare fish I've imported? | Yurt dışından getirttiğim ender bir balığı görmek ister misiniz? İthal ettiğim nadir bir balık görmek ister misiniz? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You know the Ultra Scarlet? | Ultra Scarlet'i biliyor musunuz? Ultra Namussuz'u biliyor musunuz? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Uh huh... Go, honey. I'll take care of the shop. | Haydi git, hayatım. Ben dükkânla ilgilenirim. Hıhı... Git tatlım. Dükkana ben bakarım. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Get in! | Binin! İçeri gir! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Sorry, but I need to discuss something with my wife. | Üzgünüm, ama karımla bir şeyi görüşmem gerek. Üzgünüm, ama eşimle konuşmam gereken birkaç şey var. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Too bad, what a shame! | Çok kötü, ne ayıp! Çok kötü, çok üzüldüm! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| What a happy couple! | Ne mutlu bir çift! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I'll see you soon. | Yakında görüşürüz. Görüşürüz. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Thanks for driving her home! | Karımı eve bıraktığınız için teşekkürler! Onu eve getirdiğiniz için teşekkür ederim! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| How can you turn him down? | Onu nasıl geri çevirebilirsin? Onu nasıl geri çevirirsin? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He's imported some fish from the Amazon. | Amazon'dan bir balık getirtmiş. Amazon'dan balık ithal etmiş. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| They're very rare and precious tropical fish. | Bunlar çok nadir bulunan ve değerli balıklar. Onlar çok kıymetli ve nadir tropik balıklar. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He's planning to farm the fish. | Balık çiftliği kurmayı planlıyor. Balıkları yetiştirmeyi planlıyor. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He wants you to be his business partner. | Senin, iş ortağın olmanı istiyor. Senide işinde ortak olarak görmek istiyor. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He told me it would be a good enterprise. | Bana, bunun iyi bir girişim olacağını söyledi. Güzel bir girişim olabilirmiş. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Really. | Gercekten mi? Gerçekten mi? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| You're not interested in business. | İşle ilgilenmiyorsun. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Taeko. What? | Taeko. Efendim? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Do you remember the planetarium? | Gökevini hatırlıyor musun? Planetaryumu hatırlıyor musun? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| What about it? | Ne diyorsun? Ne alaka? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I've been thinking about how we went there... | Oraya ne kadar sık gittiğimizi düşünüyordum. Oraya nasıl gittiğimizi düşünüyordum... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I want to go there with you again. | Seninle tekrar oraya gitmek istiyorum. Oraya seninle tekrar gitmek istiyorum. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Don't ignore Mr. Murata's proposal! He knows what he's doing. | Bay Murata'nın önerisini gözardı etme! Ne yaptığını biliyor. Bay Murata'nın teklifini görmezden gelme! O ne yaptığını biliyor. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| We just met yesterday. It's going too fast... | Sadece dün tanıştık. Her şey çok hızlı gelişiyor. Daha dün tanıştık. Herşey çok hızlı gidiyor... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He's taking care of Mitsuko. It's too good an offer to refuse. | Mitsuko'ya göz kulak oluyor. Bu, reddedilemeyecek kadar iyi bir teklif. Mitsuko'yu düşünüyor. Reddetmek için çok iyi bir teklif. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Talk to Mr. Murata just once, please! | Sadece bir kez Bay Murata'yla konuş, lütfen! Yalnızca bir seferlik Bay Murata'yla konuş! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| He said he could make tens of millions! | On milyonlarca yen para kazanabileceğini söyledi! Onlarca milyon kazanabilirmiş! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Tens of millions! Right. | On milyonlarca mı? Evet. Onlarca milyon! Evet. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I think you should be friends with him. | Sanırım onunla arkadaş olmalısın. Bence arkadaş olmalısınız. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Murata is always thinking about what he can do for us. | Bay Murata sürekli bizim için ne yapabileceğini düşünüyor. Bay Murata hep bizimle ne yapabileceğini düşünüyor. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I know but... | Biliyorum ama Biliyorum fakat... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| And he understands you very well. He's incredible. | Seni de çok iyi anlıyor. O, inanılmaz biri. Ve seni çok iyi anlıyor... O inanılmaz. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| If we are all to be happy, we have to take this step. | Eğer hepimiz mutlu olmak istiyorsak, bu adımı atmamız gerekiyor. Mutlu olmak istiyorsak bu adımı atmalıyız. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| ...right. | Pekâlâ. ...doğru. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| 2:50pm, Wednesday, January 21 | 14:50, Çarşamba, 21 Ocak 21 Ocak 2009, Çarşamba, 14:50 | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mitsuko... | Mitsuko. Mitsuko... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| It looks like an alligator, Mr. Yoshida but it's a garpike. | Bir timsah gibi görünüyor, Bay Yoshida. Ama aslında bir zargana balığı. Bu bir timsaha benziyor Bay Yoshida ama bu bir garpike. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I ate one once for the hell of it. | Bir keresinde bu lanet şeylerden birini yemiştim. Bunların çok olduğu bir yerde bir tane yemiştim. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Tasty? Shit, no! | Lezzetli mi? Lanet olsun, hayır! Tadı güzel miydi? Hayır, bok gibiydi! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Shamoto, thanks for making yourself available! | Bay Shamoto, hazır bulunduğunuz için teşekkürler. Bay Shamoto, uygun olduğunuz için teşekkür ederim! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| This is Mr. Yoshida. He's my business partner. | Bu, Bay Yoshida. Bu da benim iş ortağım. Bu Bay Yoshida. Benim iş ortağım. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I'm Shamoto, nice to meet you. | Ben Shamoto, tanıştığımıza memnun oldum. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Hello, my name is Tsutsui. I'm Mr. Murata's legal consultant. | Merhaba, adım Tsutsui. Bay Murata'nın yasal danışmanıyım. Merhaba, benim adım Tsutsui. Ben Bay Murata'nın legal danışmanıyım. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I've already told them about you, Mr. Shamoto. | Onlara sizden bahsetmiştim Bay Shamoto. Onlara sizden çoktan bahsettim Bay Shamato. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Don't worry, I didn't mention our secret! | Merak etmeyin, sırrımızdan bahsetmedim! Endişelenmeyin, sırrınızı söylemem! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| What's that about? | Ne hakkında? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Come on, Mr. Murata! | Haydi, Bay Murata! Hadi Bay Murata! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| We Japanese men do nothing that makes us feel guilty. | Biz Japon erkekleri, kendimizi suçlu hissettirecek hiçbir şey yapmayız. Biz Japon erkeklerini hiçbir şey suçlu hissettirmez. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Yuko! Is Mitsuko's working hard? | Yuko! Mitsuko iyi çalışıyor mu? Yuko! Mitsuko çok çalışıyor mu? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Yes, she is. Right, Mitsuko? | Evet, öyle. Değil mi Mitsuko? Evet, çalışıyor. Değil mi Mitsuko? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Shamoto, come over here. | Bay Shamoto, buraya gelin. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I have a male and a female arowana. | Elimde bir dişi ve bir erkek arowana var. Bir dişi ve bir erkek arovanam var. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| They're 10 million yen each. | Bunların her biri 10 milyon yen. 10 milyon Yen ederler. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| 10 million! | 10 milyon mu? 10 milyon! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| We can make billions by breeding them. | Bunları üreterek milyonlarca yen kazanabiliriz. Onları çiftleştirirsek milyonlar kazanabiliriz. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I had to pay a lot for them in the Amazon. | Amazon'da onlar için çok fazla para ödemek zorunda kaldım. Onlar için Amazon'da çok ödemem gerekti. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I fought for a discount but they don't come any cheaper! | Çok pazarlık ettim, ama bir kuruş bile inmediler. İndirim için kavka ettim ama fiyatı indirmediler! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| So gentlemen, you are here today for a special occasion. | Evet beyler, bugün özel bir durum için buradayız. Evet beyler, bugün burada özel bir sebep için bulunmaktasınız. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I want you to meet our new business partner. | Sizi yeni iş ortağımla tanıştırmak istiyorum. Sizden yeni ortağımız Bay Shamoto ile tanışmanızı istiyorum. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Shamoto is a very reliable man. | Bay Shamoto, çok güvenilir bir adamdır. Bay Shamoto çok güvenilir bir adamdır. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| I'm very happy to have him onboard. | Gemimizde o da yer aldığı için çok mutluyum. Taşın altına elini koyduğu için çok mutluyum. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Mr. Yoshida, we have another decent man joining us | Bay Yoshida, kazançlı yatırımımızda bize katılan... Bay Yoshida, kârlı yatırımımızda... | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| on our lucrative investment. | ...bir başka değerli adama daha sahibiz. ...başka bir adam daha var. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Are you sure this fish is worth so much, Skipper? | Bu balığın bu kadar para edeceğinden emin misiniz, kaptan? Bu balıkların çok para edeceğinden emin misin Skipper? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Oh, not that again! | Yine başlamayalım! Gene başlama! | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| As we're the first, it's a once in a lifetime opportunity. | İlk olarak, hayatta bir kez ele geçecek bir fırsat. Biz ilkiz, bu yalnızca hayatın boyunca eline geçen bir fırsat. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Only the first one wins. | Yalnızca ilk olan kazanır. Sadece ilkler kazanır. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| My company Amazon Gold backs it 100%. We can't lose. | Benim şirketim, Amazon Altın, bunu yüzde yüz destekliyor. Kaybedemeyiz. Şirketim Altın Amazon, %100 geri ödeyeck. Kaybedemeyiz. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| What does Mr. Shamoto think? | Bay Shamoto ne düşünüyor? | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Any venture requires an initial investment. | Bir girişim ilk önce bir yatırım gerektirir. Herhangi bir risk ana yatırım gerektirir. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Amazon Gold has a page ad in the monthly Friends of Fish. | Amazon Altın'ın aylık Balık Dostları dergisinde tam sayfa bir ilanı var. Altın Amazon'un aylık Friends of Fish dergisinde reklam syfası var. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| It'll yield profit in no time. | Bu, bir an önce kazanç sağlamaya yarayacaktır. Zamansız ürün verecek. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Look at this, Mr. Yoshida. | Şuna bir bakın, Bay Yoshida. Şuna bir bakın Bay Yoshida. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| We have a full page color ad on the back of every issue. | Her nüshanın arkasında tam sayfa renkli bir reklamımız var. Bütün sayfaların arkasında tam sayfa renkli reklamımız var. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 | |
| Only Amazon Gold runs such a campaign. | Sadece Amazon Altın böyle bir kampanya yürütür. Sadece Altın Amazon böyle bir mücadeleye girebilir. | Tsumetai nettaigyo-1 | 2010 |