Search
English Turkish Sentence Translations Page 177319
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| <b>With Aaron Wharton, and his two remaining sons.</b> | Aaron Wharton, ve kalan iki oğlu. Aaron Wharton ve iki öksüz çocuğu. Aaron Wharton ve diğer iki çocuğu. Aaron Wharton ve iki öksüz çocuğu. Aaron Wharton ve diğer iki çocuğu. Aaron Wharton ve iki öksüz çocuğu. Aaron Wharton ve diğer iki çocuğu. Aaron Wharton ve diğer iki çocuğu. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You sprang from cover.</b> | Kendinizi korumak için hamle yaptınız. Elinizdeki tabancayla gizlendiğiniz yerden çıktınız. Elinizdeki tabancayla gizlendiğiniz yerden çıktınız. Elinizdeki tabancayla gizlendiğiniz yerden çıktınız. Elinizdeki tabancayla gizlendiğiniz yerden çıktınız. Elinizdeki tabancayla gizlendiğiniz yerden çıktınız. Elinizdeki tabancayla gizlendiğiniz yerden çıktınız. Elinizdeki tabancayla gizlendiğiniz yerden çıktınız. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>With revolver in hand.</b> | Elinizde Revolver vardı. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b> Rooster: That'd be it. Loaded and cocked.</b> | Kesinlikle. Dolu ve horozu çekilmiş. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. Aynen öyle. Dolu ve tetikte. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Well if it ain't loaded and cocked, it don't shoot.</b> | Eğer dolu ve horozu çekilmiş olmasa ateş etmez. Dolu ve tetikte değilse ateş edemezsin. Dolu ve tetikte değilse ateş edemezsin. Dolu ve tetikte değilse ateş edemezsin. Dolu ve tetikte değilse ateş edemezsin. Dolu ve tetikte değilse ateş edemezsin. Dolu ve tetikte değilse ateş edemezsin. Dolu ve tetikte değilse ateş edemezsin. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Goudy: And like his son, Aaron Wharton advanced against an armed man.</b> | Ve tıpkı oğlu gibi, Aaron Wharton silahlı bir adama karşı avantajlı durumdaydı. Aaron Wharton da oğlu gibi silahlı bir adamın üstüne yürüdü. Aaron Wharton da oğlu gibi silahlı bir adamın üstüne yürüdü. Aaron Wharton da oğlu gibi silahlı bir adamın üstüne yürüdü. Aaron Wharton da oğlu gibi silahlı bir adamın üstüne yürüdü. Aaron Wharton da oğlu gibi silahlı bir adamın üstüne yürüdü. Aaron Wharton da oğlu gibi silahlı bir adamın üstüne yürüdü. Aaron Wharton da oğlu gibi silahlı bir adamın üstüne yürüdü. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Well he was armed, he had an axe raised.</b> | İyi de o da silahlıydı, baltası havadaydı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. O da silahlıydı, elinde balta vardı. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I believe you testified you backed away from Aaron Wharton.</b> | İfadenizde, Aaron Wharton’ı o halde görünce geri çekildiğinizi söylediniz sanırım. İfadenizde Aaron Wharton'dan geriye doğru uzaklaştığınızı söylediğinizi sanıyorum. İfadenizde Aaron Wharton'dan geriye doğru uzaklaştığınızı söylediğinizi sanıyorum. İfadenizde Aaron Wharton'dan geriye doğru uzaklaştığınızı söylediğinizi sanıyorum. İfadenizde Aaron Wharton'dan geriye doğru uzaklaştığınızı söylediğinizi sanıyorum. İfadenizde Aaron Wharton'dan geriye doğru uzaklaştığınızı söylediğinizi sanıyorum. İfadenizde Aaron Wharton'dan geriye doğru uzaklaştığınızı söylediğinizi sanıyorum. İfadenizde Aaron Wharton'dan geriye doğru uzaklaştığınızı söylediğinizi sanıyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b> That's right. Which direction were you going?</b> | Evet öyle. Hangi yöne doğru gittiniz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? Doğru. Hangi yöne gidiyordunuz? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I always go backwards, when I'm backing up. (Audience laughs)</b> | Geri çekilirken, geriye doğru gitmek gibi bir huyum vardır. Geriye doğru giderken hep geriye doğru giderim. Geriye doğru giderken hep geriye doğru giderim. Geriye doğru giderken hep geriye doğru giderim. Geriye doğru giderken hep geriye doğru giderim. Geriye doğru giderken hep geriye doğru giderim. Geriye doğru giderken hep geriye doğru giderim. Geriye doğru giderken hep geriye doğru giderim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Very amusing.</b> | Çok matrak. Çok komik. Çok komik. Çok komik. Çok komik. Çok komik. Çok komik. Çok komik. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Goudy: Now he advanced on you much in the manner of Clete Wharton.</b> | Evet, size karşı Clete Wharton’dan daha avantajlı durumdaydı. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. O da Clete Wharton gibi üzerinize geliyordu. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Menacing you with that little ol' King bolt, or rolled up newspaper, or whatever it was.</b> | Gözünüzü korkuttu, şu küçük krank miliyle, ya da kıyma paketleyicisiyle, ya da her ne idiyse. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. O küçük civata veya elindeki gazete mi ne artık her neyse, sizi tehdit ediyordu. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Yes sir, he commit to cussin' and</b> | Küfür ederek suç işledi zaten. Evet bayım. Onun küfürler saçarak... Evet bayım. Onun küfürler saçarak... Evet bayım. Onun küfürler saçarak... Evet bayım. Onun küfürler saçarak... Evet bayım. Onun küfürler saçarak... Evet bayım. Onun küfürler saçarak... Evet bayım. Onun küfürler saçarak... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b> Laying about a threat. And you were backing away.</b> | Sözlü saldırıda bulundu ve tehdit etti. Ve siz o sırada geriye doğru yürüyordunuz. ...vahşice saldırdığını söyledim. Ve siz de geri gittiniz. ...tehditler savurduğunu söyledim. Ve siz de geri gittiniz. ...vahşice saldırdığını söyledim. Ve siz de geri gittiniz. ...tehditler savurduğunu söyledim. Ve siz de geri gittiniz. ...vahşice saldırdığını söyledim. Ve siz de geri gittiniz. ...tehditler savurduğunu söyledim. Ve siz de geri gittiniz. ...tehditler savurduğunu söyledim. Ve siz de geri gittiniz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>How many steps before the shooting started?</b> | Birbirinize ateş etmeden önce kaç adım attınız? Ateş etmeye başlamadan önce kaç adım attınız? Ateş etmeye başlamadan önce kaç adım attınız? Ateş etmeye başlamadan önce kaç adım attınız? Ateş etmeye başlamadan önce kaç adım attınız? Ateş etmeye başlamadan önce kaç adım attınız? Ateş etmeye başlamadan önce kaç adım attınız? Ateş etmeye başlamadan önce kaç adım attınız? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Uh, seven to eight steps.</b> | Aa, yedi sekiz adım. 7 8 adım kadar. 7 8 adım kadar. 7 8 adım kadar. 7 8 adım kadar. 7 8 adım kadar. 7 8 adım kadar. 7 8 adım kadar. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Goudy: Good, Aaron Wharton keeping pace.</b> | Güzel, Wharton da sizinle beraber adım atıyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. Güzel, Wharton hızını koruyordu. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Advancing away from his campfire.</b> | Kamp ateşinden uzaklaşıyordu. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Seven, eight, steps.</b> | Yedi, sekiz, adım. 7 8, adım. 7 8, adım. 7 8, adım. 7 8, adım. 7 8, adım. 7 8, adım. 7 8, adım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>What would that be? Fifteen, twenty feet?</b> | Ne kadar eder? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? Ne kadar olurdu? 5 6 metre kadar mı? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I suppose.</b> | Herhalde. Sanırım. Sanırım. Sanırım. Sanırım. Sanırım. Sanırım. Sanırım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Will you explain to this jury, Mr. Cogburn.</b> | Jüriye açıklar mısınız Bay Cogburn? Bunu jüriye açıklar mısınız Bay Cogburn... Bunu jüriye açıklar mısınız Bay Cogburn... Bunu jüriye açıklar mısınız Bay Cogburn... Bunu jüriye açıklar mısınız Bay Cogburn... Bunu jüriye açıklar mısınız Bay Cogburn... Bunu jüriye açıklar mısınız Bay Cogburn... Bunu jüriye açıklar mısınız Bay Cogburn... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Why Mr. Wharton was found immediately by his wash pot, one arm in the fire.</b> | Neden Bay Wharton kazanın hemen yanında, bir eli ateşin içindeyken bulundu acaba? ...neden Bay Wharton kazanın yanında, bir kolu ateşte... ...neden Bay Wharton kazanın yanında, bir kolu ateşte... ...neden Bay Wharton kazanın yanında, bir kolu ateşte... ...neden Bay Wharton kazanın yanında, bir kolu ateşte... ...neden Bay Wharton kazanın yanında, bir kolu ateşte... ...neden Bay Wharton kazanın yanında, bir kolu ateşte... ...neden Bay Wharton kazanın yanında, bir kolu ateşte... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Goudy: His sleeve and hand smoldering.</b> | ‘Yen’i ve elinden dumanlar tütüyordu. ...eli ve kolu yanar halde bulundu. ...eli ve gömlek kolu yanar halde bulundu. ...eli ve kolu yanar halde bulundu. ...eli ve gömlek kolu yanar halde bulundu. ...eli ve kolu yanar halde bulundu. ...eli ve gömlek kolu yanar halde bulundu. ...eli ve gömlek kolu yanar halde bulundu. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Did you move the body after you shot him?</b> | Onu vurduktan sonra başka yere taşıdınız mı? Onu vurduktan sonra cesedi taşıdınız mı? Neden öyle yapayım ki? Onu vurduktan sonra cesedi taşıdınız mı? Neden öyle yapayım ki? Onu vurduktan sonra cesedi taşıdınız mı? Neden öyle yapayım ki? Onu vurduktan sonra cesedi taşıdınız mı? Neden öyle yapayım ki? Onu vurduktan sonra cesedi taşıdınız mı? Neden öyle yapayım ki? Onu vurduktan sonra cesedi taşıdınız mı? Neden öyle yapayım ki? Onu vurduktan sonra cesedi taşıdınız mı? Neden öyle yapayım ki? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Why would I do that?</b> | Bunu neden yapayım? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You did not drag the body over to the fire and fling his arm in.</b> | Vücudunu ateşe kadar sürükleyip kolunu içine atmadınız? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? Cesedi ateşin yanına sürükleyip kolunu kazanın içine sokmadınız mı? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b> No, sir. Two witnesses.</b> | Hayır, bayım. İki şahit. Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... Hayır, bayım. Olay yerine bulunan... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Who arrived on the scene will testify to the location of the body.</b> | Olay yerini gören ve cesedin konumu hakkında ifade verecek olan iki şahit. ...iki şahit, cesedin yeri hakkında ifade verecek. ...iki şahit, cesedin yeri hakkında ifade verecek. ...iki şahit, cesedin yeri hakkında ifade verecek. ...iki şahit, cesedin yeri hakkında ifade verecek. ...iki şahit, cesedin yeri hakkında ifade verecek. ...iki şahit, cesedin yeri hakkında ifade verecek. ...iki şahit, cesedin yeri hakkında ifade verecek. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Goudy: You do not remember moving the body.</b> | Adamın gövdesini yerinden oynattığınızı hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. Cesedi taşıdığınızı bile hatırlamıyorsunuz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>So it was, a cold blooded bushwhack, while poor Mr. Wharton was tending to his campfire.</b> | Yani yerdeki uzunca kan izi, zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakarken oldu. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. Demek zavallı Bay Wharton kamp ateşini yakmaya çalışırken, haince pusu kurdunuz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Barlow: Objection.</b> | İtiraz ediyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>If that's where the body was, I might have moved him.</b> | Ceset gerçekten dediğiniz yerde bulunduysa, yerini değiştirmiş olabilirim. Ceset oradaysa, taşımışımdır. Ceset oradaysa, taşımışımdır. Ceset oradaysa, taşımışımdır. Ceset oradaysa, taşımışımdır. Ceset oradaysa, taşımışımdır. Ceset oradaysa, taşımışımdır. Ceset oradaysa, taşımışımdır. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I do not remember.</b> | Hatırlamıyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Goudy: Why, would you move the body, Mr. Cogburn?</b> | Neden cesedin yerini değiştiresiniz, Bay Cogburn? Cesedi neden taşıdınız, Bay Cogburn? Cesedi neden taşıdınız, Bay Cogburn? Cesedi neden taşıdınız, Bay Cogburn? Cesedi neden taşıdınız, Bay Cogburn? Cesedi neden taşıdınız, Bay Cogburn? Cesedi neden taşıdınız, Bay Cogburn? Cesedi neden taşıdınız, Bay Cogburn? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Them hogs, moving around, they might have moved him.</b> | Domuzlar etrafta dolanıyorlardı, onlar da hareket ettirmiş olabilirler. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. Etrafta yaban domuzları vardı, onlar sürüklemiş olabilir. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I do not remember.</b> | Hatırlayamıyorum. Hatırlamıyorum. Hatırlamıyorum. Hatırlamıyorum. Hatırlamıyorum. Hatırlamıyorum. Hatırlamıyorum. Hatırlamıyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Rooster mumbling: Pencil neck, son of a bitch.</b> | ... orospu çocuğu. Beş para etmez adi herif! Beş para etmez adi herif! Beş para etmez adi herif! Beş para etmez adi herif! Beş para etmez adi herif! Beş para etmez adi herif! Beş para etmez adi herif! | True Grit-4 | 2010 | |
| <b> Mr. Cogburn. Rooster: What is it?</b> | Bay Cogburn. Ne istiyorsun? Bay Cogburn? Ne var? Bay Cogburn? Ne var? Bay Cogburn? Ne var? Bay Cogburn? Ne var? Bay Cogburn? Ne var? Bay Cogburn? Ne var? Bay Cogburn? Ne var? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I'd like to talk to you a minute.</b> | Sizinle bir dakika konuşmak istiyordum. Sizinle biraz konuşmak istiyorum. Ne var? Sizinle biraz konuşmak istiyorum. Ne var? Sizinle biraz konuşmak istiyorum. Ne var? Sizinle biraz konuşmak istiyorum. Ne var? Sizinle biraz konuşmak istiyorum. Ne var? Sizinle biraz konuşmak istiyorum. Ne var? Sizinle biraz konuşmak istiyorum. Ne var? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Rooster: What is it?</b> | Ne var? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>They tell me you're a man with, True Grit.</b> | Senin tam “Gerçek Metanet (True Grit)” bir adam olduğunu söylediler. Bana cesur bir adam olduğunuz söylendi. Bana cesur bir adam olduğunuz söylendi. Bana cesur bir adam olduğunuz söylendi. Bana cesur bir adam olduğunuz söylendi. Bana cesur bir adam olduğunuz söylendi. Bana cesur bir adam olduğunuz söylendi. Bana cesur bir adam olduğunuz söylendi. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>What do you want, girl?</b> | Ne istiyorsun küçük kız? Ne istiyorsun, kızım? Konuş hadi, yorgunluktan ölüyorum. Ne istiyorsun, kızım? Konuş hadi, yorgunluktan ölüyorum. Ne istiyorsun, kızım? Konuş hadi, yorgunluktan ölüyorum. Ne istiyorsun, kızım? Konuş hadi, yorgunluktan ölüyorum. Ne istiyorsun, kızım? Konuş hadi, yorgunluktan ölüyorum. Ne istiyorsun, kızım? Konuş hadi, yorgunluktan ölüyorum. Ne istiyorsun, kızım? Konuş hadi, yorgunluktan ölüyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Speak up, it's suppertime.</b> | Yorma beni, sadede gel. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Let me do that.</b> | Ver ben yapayım şunu. Bırak ben yapayım. Bırakın ben yapayım. Bırak ben yapayım. Bırakın ben yapayım. Bırak ben yapayım. Bırakın ben yapayım. Bırakın ben yapayım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Your makings are too dry.</b> | Yeteneklerini yavaş yavaş kaybediyorsun. Çok kuru sarıyorsunuz. Çok kuru sarıyorsunuz. Çok kuru sarıyorsunuz. Çok kuru sarıyorsunuz. Çok kuru sarıyorsunuz. Çok kuru sarıyorsunuz. Çok kuru sarıyorsunuz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I'm looking for the man who shot and killed my father, Frank Ross in front of the Monarch boarding house.</b> | Babam Frank Ross’u vurup öldüren adamı arıyorum, Hükümdar pansiyonunun hemen önünde vurdu. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. Monarch pansiyonunun önünde babam Frank Ross'u vurarak öldüren adamı arıyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>The man's name is Tom Chaney.</b> | Adamın adı Tom Chaney. Adamın ismi Tom Chaney. Adamın ismi Tom Chaney. Adamın ismi Tom Chaney. Adamın ismi Tom Chaney. Adamın ismi Tom Chaney. Adamın ismi Tom Chaney. Adamın ismi Tom Chaney. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>They say he's over in Indian territory, and I need somebody to go after him.</b> | Kızılderililer'in bölgesinde olduğunu söylüyorlar, Onun izini sürecek biri lazım bana. Kızılderili bölgesinde olduğunu söylüyorlar ve peşinden gidecek birini arıyorum. Kızılderili bölgesinde olduğunu söylüyorlar ve peşinden gidecek birini arıyorum. Kızılderili bölgesinde olduğunu söylüyorlar ve peşinden gidecek birini arıyorum. Kızılderili bölgesinde olduğunu söylüyorlar ve peşinden gidecek birini arıyorum. Kızılderili bölgesinde olduğunu söylüyorlar ve peşinden gidecek birini arıyorum. Kızılderili bölgesinde olduğunu söylüyorlar ve peşinden gidecek birini arıyorum. Kızılderili bölgesinde olduğunu söylüyorlar ve peşinden gidecek birini arıyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>What's your name, girl.</b> | Senin adın ne küçük kız? Adın nedir, kızım? Ben Mattie Ross. Adın nedir, kızım? Ben Mattie Ross. Adın nedir, kızım? Ben Mattie Ross. Adın nedir, kızım? Ben Mattie Ross. Adın nedir, kızım? Ben Mattie Ross. Adın nedir, kızım? Ben Mattie Ross. Adın nedir, kızım? Ben Mattie Ross. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>My name is Mattie Ross.</b> | Adım Mattie Ross. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>We're located in Yell county.</b> | Yell kasabasında ikamet ediyoruz. Yell County'de yaşıyoruz. Yell bölgesinde yaşıyoruz. Yell County'de yaşıyoruz. Yell bölgesinde yaşıyoruz. Yell County'de yaşıyoruz. Yell bölgesinde yaşıyoruz. Yell bölgesinde yaşıyoruz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>My mother is at home looking after my sister Victoria and my brother little Frank.</b> | Annem evde, kız kardeşim Victoria ve erkek kardeşim küçük Frank’e bakıyor. Annem evde kız kardeşim Victoria ve erkek kardeşim küçük Frank'e bakıyor. Annem evde kız kardeşim Victoria ve erkek kardeşim küçük Frank'e bakıyor. Annem evde kız kardeşim Victoria ve erkek kardeşim küçük Frank'e bakıyor. Annem evde kız kardeşim Victoria ve erkek kardeşim küçük Frank'e bakıyor. Annem evde kız kardeşim Victoria ve erkek kardeşim küçük Frank'e bakıyor. Annem evde kız kardeşim Victoria ve erkek kardeşim küçük Frank'e bakıyor. Annem evde kız kardeşim Victoria ve erkek kardeşim küçük Frank'e bakıyor. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You best go home to them.</b> | En iyisi sen de eve, onların yanına git. En iyisi onların yanına evine dönmen. Yardıma ihtiyaçları olacak. En iyisi onların yanına evine dönmen. Yardıma ihtiyaçları olacak. En iyisi onların yanına evine dönmen. Yardıma ihtiyaçları olacak. En iyisi onların yanına evine dönmen. Yardıma ihtiyaçları olacak. En iyisi onların yanına evine dönmen. Yardıma ihtiyaçları olacak. En iyisi onların yanına evine dönmen. Yardıma ihtiyaçları olacak. En iyisi onların yanına evine dönmen. Yardıma ihtiyaçları olacak. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>They will need help with the churning.</b> | İşleri yoluna koymak için sana ihtiyaçları vardır. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>There is a fugitive warrant out for Chaney.</b> | Chaney hakkında tutuklama kararı var. Chaney için kaçak ilanı var. Chaney için kaçak ilanı var. Chaney için kaçak ilanı var. Chaney için kaçak ilanı var. Chaney için kaçak ilanı var. Chaney için kaçak ilanı var. Chaney için kaçak ilanı var. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Government will pay you two dollars for bringing him in plus ten cents a mile for each of you.</b> | Devlet onu teslim etmeniz halinde size iki dolar veriyor ve yol gideri olarak kilometre başına 1,3 dolar. Devlet size onun teslimatı için 2 dolar ve her bir mil için 10 sent ödeyecek. Devlet size onun teslimatı için 2 dolar ve her bir mil için 10 sent ödeyecek. Devlet size onun teslimatı için 2 dolar ve her bir mil için 10 sent ödeyecek. Devlet size onun teslimatı için 2 dolar ve her bir mil için 10 sent ödeyecek. Devlet size onun teslimatı için 2 dolar ve her bir mil için 10 sent ödeyecek. Devlet size onun teslimatı için 2 dolar ve her bir mil için 10 sent ödeyecek. Devlet size onun teslimatı için 2 dolar ve her bir mil için 10 sent ödeyecek. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>On top of that, I will pay you a fifty dollar reward.</b> | Üstüne de ben elli dolar ödül vereceğim. Ek olarak, size 50 dolar mükâfat ödeyeceğim. Ek olarak, size 50 dolar mükâfat ödeyeceğim. Ek olarak, size 50 dolar mükâfat ödeyeceğim. Ek olarak, size 50 dolar mükâfat ödeyeceğim. Ek olarak, size 50 dolar mükâfat ödeyeceğim. Ek olarak, size 50 dolar mükâfat ödeyeceğim. Ek olarak, size 50 dolar mükâfat ödeyeceğim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>What are you?</b> | Nesin sen? Kimsin sen? Kimsin sen? Kimsin sen? Kimsin sen? Kimsin sen? Kimsin sen? Kimsin sen? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>What you got there in your poke?</b> | Bu kesede ne var öyle? Torbanda ne var? Torbanda ne var? Torbanda ne var? Torbanda ne var? Torbanda ne var? Torbanda ne var? Torbanda ne var? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>My god, a Colt Dragoon.</b> | Şu işe bak, silah kesesi. Aman Tanrım, Colt Dragoon! Aman Tanrım, Colt Dragoon! Aman Tanrım, Colt Dragoon! Aman Tanrım, Colt Dragoon! Aman Tanrım, Colt Dragoon! Aman Tanrım, Colt Dragoon! Aman Tanrım, Colt Dragoon! | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You're no bigger than a corn muffin. What are you doing with a pistol like that?</b> | Boyun mısır koçanını geçmez. Böyle bir tabancayla ne işin olur? Mısır koçanı kadar boyun var, bu silahın sende işi ne? Mısır koçanı kadar boyun var, bu silahın sende işi ne? Mısır koçanı kadar boyun var, bu silahın sende işi ne? Mısır koçanı kadar boyun var, bu silahın sende işi ne? Mısır koçanı kadar boyun var, bu silahın sende işi ne? Mısır koçanı kadar boyun var, bu silahın sende işi ne? Mısır koçanı kadar boyun var, bu silahın sende işi ne? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Well I intend to kill Tom Chaney with it.</b> | Doğrusu bununla Tom Chaney’i öldürmeye niyetliyim. Bu silahla Tom Chaney'i öldürme niyetindeyim. Bu silahla Tom Chaney'i öldürme niyetindeyim. Bu silahla Tom Chaney'i öldürme niyetindeyim. Bu silahla Tom Chaney'i öldürme niyetindeyim. Bu silahla Tom Chaney'i öldürme niyetindeyim. Bu silahla Tom Chaney'i öldürme niyetindeyim. Bu silahla Tom Chaney'i öldürme niyetindeyim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b> Kill Tom Chaney? If the law fails to do so.</b> | Tom Chaney’i öldürmek ki? Kanunlar bana başka şans tanımıyor. Tom Chaney mi? Kanun da böyle söylüyor. Tom Chaney mi? Kanun yapmazsa ben yaparım. Tom Chaney mi? Kanun da böyle söylüyor. Tom Chaney mi? Kanun yapmazsa ben yaparım. Tom Chaney mi? Kanun da böyle söylüyor. Tom Chaney mi? Kanun yapmazsa ben yaparım. Tom Chaney mi? Kanun yapmazsa ben yaparım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Well that piece will do the job for you.</b> | O halde bu parça işini görür. Bu silah işini görecektir. Bu silah işini görecektir. Bu silah işini görecektir. Bu silah işini görecektir. Bu silah işini görecektir. Bu silah işini görecektir. Bu silah işini görecektir. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>If you can find a high stump to rest it on, and a wall to put behind you.</b> | Tüm dünyayı arkana alır, adamı tutuklaması için de bir emniyet görevlisi bulursan neden olmasın. Senin için onu tutuklayacak birilerini bulursan herkes sana destek verecektir. Ancak üzerinde dinlenebileceğin bir kütük ile sırtını yaslayacağın bir duvar bulabilirsen. Senin için onu tutuklayacak birilerini bulursan herkes sana destek verecektir. Ancak üzerinde dinlenebileceğin bir kütük ile sırtını yaslayacağın bir duvar bulabilirsen. Senin için onu tutuklayacak birilerini bulursan herkes sana destek verecektir. Ancak üzerinde dinlenebileceğin bir kütük ile sırtını yaslayacağın bir duvar bulabilirsen. Ancak üzerinde dinlenebileceğin bir kütük ile sırtını yaslayacağın bir duvar bulabilirsen. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Nobody here knew my father and I'm,</b> | Burada kimse babamı tanımıyordu ve ne yazık ki Burada kimse babamı tanımıyordu... Buralarda babamı kimse tanımıyordu ve korkarım ki... Burada kimse babamı tanımıyordu... Buralarda babamı kimse tanımıyordu ve korkarım ki... Burada kimse babamı tanımıyordu... Buralarda babamı kimse tanımıyordu ve korkarım ki... Buralarda babamı kimse tanımıyordu ve korkarım ki... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>afraid nothing's going to be done about Chaney except I do it.</b> | benim haricimde kimsenin Chaney’i yakalamak için kılını bile kıpırdatacağı yok. ...ve korkarım Chaney konusunda ben bir şey yapmazsam kimse yapmayacak. ...ve korkarım Chaney konusunda ben bir şey yapmazsam kimse yapmayacak. ...ve korkarım Chaney konusunda ben bir şey yapmazsam kimse yapmayacak. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>My brother is a child, and my mother is indecisive and hobbled by grief.</b> | Kardeşim daha bir çocuk, annemse kahrından topallamaya başladı ve ne yapacağını şaşmış bir vaziyette. Kardeşim daha bir çocuk ve annem de yas tutmakla meşgul. Kardeşim daha bir çocuk ve annem de yas tutmakla meşgul. Kardeşim daha bir çocuk ve annem de yas tutmakla meşgul. Kardeşim daha bir çocuk ve annem de yas tutmakla meşgul. Kardeşim daha bir çocuk ve annem de yas tutmakla meşgul. Kardeşim daha bir çocuk ve annem de yas tutmakla meşgul. Kardeşim daha bir çocuk ve annem de yas tutmakla meşgul. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I don't believe you have fifty dollars.</b> | Elli dolar vereceğine inanmıyorum. 50 doların olduğuna inanmıyorum. 50 doların olduğuna inanmıyorum. 50 doların olduğuna inanmıyorum. 50 doların olduğuna inanmıyorum. 50 doların olduğuna inanmıyorum. 50 doların olduğuna inanmıyorum. 50 doların olduğuna inanmıyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I have a contract with Colonel Stonehill,</b> | Teğmen Stone’la kontrat imzalarım, ödemeyi yarın ya da ertesi gün yapar. Albay Stone ile anlaşmam var, yarın ya da ertesi gün ödeme yapacak. Albay Stonehill ile anlaşmam var, yarın ya da ertesi gün ödeme yapacak. Albay Stone ile anlaşmam var, yarın ya da ertesi gün ödeme yapacak. Albay Stonehill ile anlaşmam var, yarın ya da ertesi gün ödeme yapacak. Albay Stone ile anlaşmam var, yarın ya da ertesi gün ödeme yapacak. Albay Stonehill ile anlaşmam var, yarın ya da ertesi gün ödeme yapacak. Albay Stonehill ile anlaşmam var, yarın ya da ertesi gün ödeme yapacak. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Once our lawyer countersigns.</b> | Avukatımız onay verir vermez. Avukatımızın onayını bekliyoruz. Avukatımızın onayını bekliyoruz. Avukatımızın onayını bekliyoruz. Avukatımızın onayını bekliyoruz. Avukatımızın onayını bekliyoruz. Avukatımızın onayını bekliyoruz. Avukatımızın onayını bekliyoruz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Don't believe in fairy tales or sermons or stories about money, baby sister. But thanks for the cigarette.</b> | Peri masallarına, dinî hikayelere ya da bebekli ajitasyonlara inanmam. Ama sigara için sağ ol. Peri masallarına ve para vaatlerine inanma küçük bacım. Ama sigara için sağ ol. Para hakkındaki peri masallarına ve vaatlere inanma küçük bacım. Ama sigara için sağ ol. Peri masallarına ve para vaatlerine inanma küçük bacım. Ama sigara için sağ ol. Para hakkındaki peri masallarına ve vaatlere inanma küçük bacım. Ama sigara için sağ ol. Peri masallarına ve para vaatlerine inanma küçük bacım. Ama sigara için sağ ol. Para hakkındaki peri masallarına ve vaatlere inanma küçük bacım. Ama sigara için sağ ol. Para hakkındaki peri masallarına ve vaatlere inanma küçük bacım. Ama sigara için sağ ol. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Mrs. Floyd: Isn't your Mama expecting you home, dear?</b> | Annen seni merak etmez mi hayatım? Annen seni eve beklemiyor mu tatlım? Annen seni eve beklemiyor mu tatlım? Annen seni eve beklemiyor mu tatlım? Annen seni eve beklemiyor mu tatlım? Annen seni eve beklemiyor mu tatlım? Annen seni eve beklemiyor mu tatlım? Annen seni eve beklemiyor mu tatlım? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>My business is not yet finished.</b> | İşim henüz bitmedi. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Mrs. Floyd, have any rooms opened up?</b> | Bayan Flor, boşalan odanız oldu mu? Bayan Flor açık odanız var mı? Bayan Flor açık odanız var mı? Bayan Flor açık odanız var mı? Bayan Flor açık odanız var mı? Bayan Flor açık odanız var mı? Bayan Flor açık odanız var mı? Bayan Flor açık odanız var mı? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Grandma Turners, the bed is quite narrow.</b> | Büyükanne Turner… Yatak biraz dar. Büyükanne Turner'ın... Yatak çok dar. Büyükanne Turner'ın... Yatak çok dar. Büyükanne Turner'ın... Yatak çok dar. Büyükanne Turner'ın... Yatak çok dar. Büyükanne Turner'ın... Yatak çok dar. Büyükanne Turner'ın... Yatak çok dar. Büyükanne Turner'ın... Yatak çok dar. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Mrs. Floyd: The second floor in the back did open up.</b> | İkinci katta arkadaki oda boşaldı. İkinci kat açıktı... İkinci kat açıktı... İkinci kat açıktı... İkinci kat açıktı... İkinci kat açıktı... İkinci kat açıktı... İkinci kat açıktı... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>But uh, that gentleman on the porch,</b> | Ama sundurmada oturan beyefendi, ...ama onu da az önce verandadaki bey aldı. ...ama onu da az önce verandadaki bey aldı. ...ama onu da az önce verandadaki bey aldı. ...ama onu da az önce verandadaki bey aldı. ...ama onu da az önce verandadaki bey aldı. ...ama onu da az önce verandadaki bey aldı. ...ama onu da az önce verandadaki bey aldı. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>has just taken it.</b> | az önce tuttu o odayı. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Mrs. Floyd: Oh but don't worry yourself, dear.</b> | Üzme kendini hayatım. Kendin için endişelenme tatlım. Kendin için endişelenme tatlım. Kendin için endişelenme tatlım. Kendin için endişelenme tatlım. Kendin için endişelenme tatlım. Kendin için endişelenme tatlım. Kendin için endişelenme tatlım. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You're not disturbing Grandma Turner.</b> | Büyükanne Turner’ı rahatsız etmiyorsun. Büyükanne Turner'ı rahatsız etmiyorsun. Büyükanne Turner'ı rahatsız etmiyorsun. Büyükanne Turner'ı rahatsız etmiyorsun. Büyükanne Turner'ı rahatsız etmiyorsun. Büyükanne Turner'ı rahatsız etmiyorsun. Büyükanne Turner'ı rahatsız etmiyorsun. Büyükanne Turner'ı rahatsız etmiyorsun. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>My name is La Boeuf.</b> | Benim adım LaBoeuf. Benim adım La Boeuf. Benim adım La Boeuf. Benim adım La Boeuf. Benim adım La Boeuf. Benim adım La Boeuf. Benim adım La Boeuf. Benim adım La Boeuf. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I just come from Yell county.</b> | Yell kasabasından yeni geldim. Yell County'den yeni geldim. Yell bölgesinden yeni geldim. Yell County'den yeni geldim. Yell bölgesinden yeni geldim. Yell County'den yeni geldim. Yell bölgesinden yeni geldim. Yell bölgesinden yeni geldim. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>We have no rodeo clowns in Yell county.</b> | Yell’de haydut arkadaşlarımız yoktur. Yell County'de rodeo soytarımız yoktur. Yell bölgesinde matadorumuz yok ki. Yell County'de rodeo soytarımız yoktur. Yell bölgesinde matadorumuz yok ki. Yell County'de rodeo soytarımız yoktur. Yell bölgesinde matadorumuz yok ki. Yell bölgesinde matadorumuz yok ki. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>A saucy line will not get you far with me.</b> | O kasaba sizi benden daha iyi bir seviyeye getiremez. Böyle konuşman benimle iyi geçinmeni sağlamaz. Böyle şımarıkça konuşman benimle iyi geçinmeni sağlamaz. Böyle konuşman benimle iyi geçinmeni sağlamaz. Böyle şımarıkça konuşman benimle iyi geçinmeni sağlamaz. Böyle konuşman benimle iyi geçinmeni sağlamaz. Böyle şımarıkça konuşman benimle iyi geçinmeni sağlamaz. Böyle şımarıkça konuşman benimle iyi geçinmeni sağlamaz. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I saw your mother yesterday morning.</b> | Dün sabah anneni gördüm. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>She said for you to come right on home.</b> | Hemen eve dönmeni söyledi. Doğruca eve gelmeni söyledi. Doğruca eve gelmeni söyledi. Doğruca eve gelmeni söyledi. Doğruca eve gelmeni söyledi. Doğruca eve gelmeni söyledi. Doğruca eve gelmeni söyledi. Doğruca eve gelmeni söyledi. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>What was your business there?</b> | Orda ne işin vardı? Orada ne işin vardı? Orada ne işin vardı? Orada ne işin vardı? Orada ne işin vardı? Orada ne işin vardı? Orada ne işin vardı? Orada ne işin vardı? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>This is a man I think you know.</b> | Bu adamı tanıdığını düşünüyorum. Bu adamı tanıdığını sanıyorum. Bu adamı tanıdığını sanıyorum. Bu adamı tanıdığını sanıyorum. Bu adamı tanıdığını sanıyorum. Bu adamı tanıdığını sanıyorum. Bu adamı tanıdığını sanıyorum. Bu adamı tanıdığını sanıyorum. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>You called him, Tom Chaney.</b> | Sanırım sen ona Tom Chaney diyorsun. Sanırım ona Tom Chaney diyorsun. Sanırım ona Tom Chaney diyorsun. Sanırım ona Tom Chaney diyorsun. Sanırım ona Tom Chaney diyorsun. Sanırım ona Tom Chaney diyorsun. Sanırım ona Tom Chaney diyorsun. Sanırım ona Tom Chaney diyorsun. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I believe. Though in the months I've been tracking him he has used the name, Theron Chelmsford.</b> | Onu aylardır takip ediyorum, farklı adlar kullanıyor; Theron Chelmsford, | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>John Todd Anderson,</b> | John Todd Anderson John Todd Anderson ve başka isimler de. John Todd Anderson ve başka isimler de. John Todd Anderson ve başka isimler de. John Todd Anderson ve başka isimler de. John Todd Anderson ve başka isimler de. John Todd Anderson ve başka isimler de. John Todd Anderson ve başka isimler de. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>and others.</b> | Ve diğerleri… | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>He dallied in Monroe, Louisiana, and Pine Bluff, Arkansas.</b> | Monroe, Louisiana’da ve Pine Bluff, Arkansas’ta görüldü. Babanın yerine gelmeden önce... Babanın yanına gelmeden önce... Babanın yerine gelmeden önce... Babanın yanına gelmeden önce... Babanın yerine gelmeden önce... Babanın yanına gelmeden önce... Babanın yanına gelmeden önce... | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Before turning up at your fathers place.</b> | Babanın yanına gelmeden önce. ...Monroe, Louisiana ve Pine Bluff, Arkansas'a gitmiş. ...Monroe, Louisiana ve Pine Bluff, Arkansas'a gitmiş. ...Monroe, Louisiana ve Pine Bluff, Arkansas'a gitmiş. ...Monroe, Louisiana ve Pine Bluff, Arkansas'a gitmiş. ...Monroe, Louisiana ve Pine Bluff, Arkansas'a gitmiş. ...Monroe, Louisiana ve Pine Bluff, Arkansas'a gitmiş. ...Monroe, Louisiana ve Pine Bluff, Arkansas'a gitmiş. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>Then why did you not catch him at, Pine Bluff, Arkansas or Monroe, Louisiana?</b> | Öyleyse neden onu Pine Bluff Arkansas veya Monroe Louisiana’da yakalamadın? Öyleyse neden onu Pine Bluff Arkansas veya Monroe Louisiana'da yakalayamadın? Öyleyse neden onu Pine Bluff Arkansas veya Monroe Louisiana'da yakalayamadın? Öyleyse neden onu Pine Bluff Arkansas veya Monroe Louisiana'da yakalayamadın? Öyleyse neden onu Pine Bluff Arkansas veya Monroe Louisiana'da yakalayamadın? Öyleyse neden onu Pine Bluff Arkansas veya Monroe Louisiana'da yakalayamadın? Öyleyse neden onu Pine Bluff Arkansas veya Monroe Louisiana'da yakalayamadın? Öyleyse neden onu Pine Bluff Arkansas veya Monroe Louisiana'da yakalayamadın? | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>He is a crafty one.</b> | Tilki gibidir. Çok zeki bir adam. Çok zeki bir adam. Çok zeki bir adam. Çok zeki bir adam. Çok zeki bir adam. Çok zeki bir adam. Çok zeki bir adam. | True Grit-4 | 2010 | |
| <b>I thought him slow witted myself.</b> | Onun kalın kafalının teki olduğunu sanırdım. Geri zekalı olduğunu sanıyordum. Geri zekalı olduğunu sanıyordum. Geri zekalı olduğunu sanıyordum. Geri zekalı olduğunu sanıyordum. Geri zekalı olduğunu sanıyordum. Geri zekalı olduğunu sanıyordum. Geri zekalı olduğunu sanıyordum. | True Grit-4 | 2010 |