• en flag English
    • tr flag Turkish

Search

English Turkish Sentence Translations Page 172852

English Turkish Film Name Film Year Details
because I need a drink! [thuds] çünkü bana içki lazım! ...çünkü içkiye ihtiyacım var. The Tournament-1 2009 info-icon
Sorry, I was Afedersin, ben Özür dilerim, ben... The Tournament-1 2009 info-icon
Bless me, Father, I have sinned: Kutsa beni, Peder, çok günahım var. Bağışlayın Peder, ben bir günah işledim. The Tournament-1 2009 info-icon
Stakes are high, ladies and gentlemen, Risk yüksek, bayanlar ve baylar, Risk yüksek, bayanlar baylar... The Tournament-1 2009 info-icon
a favorite will fall: favorilerden biri düşecek. ...favorilerden biri elenecek. The Tournament-1 2009 info-icon
You're lucky I got to you before Joshua did: Şanslısın seni Joshua dan önce buldum. Seni Joshua'dan önce bulduğum için şanslısın. The Tournament-1 2009 info-icon
He's pretty pissed you killed his wife: Karısını öldürdüğün için sana bayağı sinirlenmiş. Karısını öldürdüğün için sana epey kızgın. The Tournament-1 2009 info-icon
no, no: Hayır, hayır. The Tournament-1 2009 info-icon
[grunts] Wait, wait: Bekle, bekle. The Tournament-1 2009 info-icon
Please, please stop: Lütfen, lütfen yapma. Lütfen, lütfen dur. The Tournament-1 2009 info-icon
Man: Finish the fucker! Bitir işini! Bitir şu ibnenin işini. The Tournament-1 2009 info-icon
You::: Sen... The Tournament-1 2009 info-icon
Please! I'm sorry: Lütfen! Üzgünüm. Lütfen! Özür dilerim. The Tournament-1 2009 info-icon
Don't do it: Don't do it: Yapma. Yapma. Yapma! Yapma! The Tournament-1 2009 info-icon
Miles: Don't::: Yapma... The Tournament-1 2009 info-icon
I'm sorry: Üzgünüm. Özür dilerim. The Tournament-1 2009 info-icon
Man: Pull the fucking trigger! Çek şu lanet tetiği! Bas şu lanet tetiğe. The Tournament-1 2009 info-icon
Man on radio: Let's get as close as we can. Yaklaşabildiğimiz kadar yaklaşalım. The Tournament-1 2009 info-icon
Keep him locked. We gotta wait. Ona kilitlenin. Beklememiz gerek. Ona kilitlenin. Beklemeliyiz. The Tournament-1 2009 info-icon
He said what? Ne dedi? Ne dedi bu? The Tournament-1 2009 info-icon
It's the right thing: Doğru olan bu. The Tournament-1 2009 info-icon
What is it? Bu da ne? Ne oluyor? The Tournament-1 2009 info-icon
Hello? Mill's service station: Alo? Mill'in servis istasyonu. Alo? Mill Benzin İstasyonu. The Tournament-1 2009 info-icon
It's, um Sen, um Telefon... The Tournament-1 2009 info-icon
it's for you: Senin için. ...size. The Tournament-1 2009 info-icon
Father Macavoy, Peder Macavoy, Peder Macavoy. The Tournament-1 2009 info-icon
we haven't met, tanışmadık, Henüz tanışmadık... The Tournament-1 2009 info-icon
but I feel I know you intimately: ama seni yakından tanıyor gibi hissediyorum. ...ama sizi yakından tanıyormuş gibi hissediyorum. The Tournament-1 2009 info-icon
So you're the sick fucker that's running all this, are ya? yani sen tüm bunları yöneten hasta herifsin, öyle mi? Tüm bunların arkasındaki hasta herif sensin demek? The Tournament-1 2009 info-icon
Such profanity from a man of the cloth: Bir din adamı için ağır sözler. Bir din adamına göre ağzınız bayağı bozuk. The Tournament-1 2009 info-icon
now I suggest you listen to me Şimdi beni iyi dinlemeni öneririm Şimdi size önerim... The Tournament-1 2009 info-icon
very, very carefully: Çok, Çok dikkatli. ...beni çok ama çok dikkatli dinlemeniz. The Tournament-1 2009 info-icon
Since you deemed it necessary to interrupt Mühteşem olabilecek bir cinayeti engellemenin Madem muhteşem bir infaza engel oldunuz. The Tournament-1 2009 info-icon
what could have been a spectacular kill, gerekliliğine inandığın için, The Tournament-1 2009 info-icon
I feel I should clarify the rules a little. kuralları biraz açmam gerektiğini düşünüyorum. Size biraz kurallardan bahsedeyim. The Tournament-1 2009 info-icon
There's a time limit you really should take note of. Mutlaka gözönünde bulundurman gereken bir var. Göz önünde bulundurmanız gereken bir zaman kısıtlaması var. The Tournament-1 2009 info-icon
Time limit? What are you talking about? Zaman sınırı? Sen neden bahsediyorsun? Zaman kısıtlaması mı? Neden bahsediyorsun sen? The Tournament-1 2009 info-icon
You need to start killing if you want to stay alive. Yaşamak için öldürmeye başlaman gerek. Hayatta kalmak istiyorsanız öldürmeye başlayın. The Tournament-1 2009 info-icon
I'm not going to kill anyone: Ben hiçkimseyi öldürmeyeceğim. Kimseyi öldürmeyeceğim. The Tournament-1 2009 info-icon
We shall wait and see: Bekleyip göreceğiz. Bekleyip görelim. The Tournament-1 2009 info-icon
It will be your faith İnancının Bakalım inancınız mı yoksa... The Tournament-1 2009 info-icon
against your desire to live: yaşama isteğin ile karşılaşması olacak. ...yaşama isteğiniz mi daha ağır basacak. The Tournament-1 2009 info-icon
That device inside you is so much more than a tracker, İçindeki cihaz bir izleyiciden çok daha fazlası, İçinizdeki cihazın sadece takip için olmadığını yaşayarak öğrendiniz. The Tournament-1 2009 info-icon
as you've just witnessed: tıpkı az önce farkettiğin gibi. The Tournament-1 2009 info-icon
There's only four hours left of the game, Father. Oyunda sadece dört saat kaldı, Peder. Oyunun bitmesine sadece dört saat kaldı, Peder. The Tournament-1 2009 info-icon
If there's more than one player still alive Eğer kronometre sıfırı gösterdiğinde Saat sıfırlandığında birden fazla oyuncu hayatta kalırsa... The Tournament-1 2009 info-icon
when the clock hits zero, birden fazla oyuncu sağ kalırsa, The Tournament-1 2009 info-icon
everyone will meet the same fate herkes Amerikalı arkadaşın ile ...herkesin sonu Amerikalı dostunuz gibi olacak. The Tournament-1 2009 info-icon
as your American friend. aynı kaderi paylaşacak. The Tournament-1 2009 info-icon
So let's see if you have any real guts: Şimdi görelim bakalım cesaretin var mı. Bakalım ne kadar cesursunuz. The Tournament-1 2009 info-icon
It's kill or be killed: öldür yada öl. Öldürün ya da ölün. The Tournament-1 2009 info-icon
Four hours, Father, Dört saat, Peder, Dört saat, Peder... The Tournament-1 2009 info-icon
and the clock is ticking: ve saniyeler geçiyor. ...ve süre azalıyor. The Tournament-1 2009 info-icon
Well, that's perfect: Pekala, mükemmel. İşte bu harika. The Tournament-1 2009 info-icon
Hamilton: Let's bring a replay of that up on one: Hadi şunu bir daha izleyelim. Şunun tekrarını izleyelim. The Tournament-1 2009 info-icon
Rob: Jesus: Tanrım. The Tournament-1 2009 info-icon
We have to do that to all of them Eğer süre biterse Süre dolarsa hepsine bunu yapmak zorunda mıyız? The Tournament-1 2009 info-icon
if the time runs out? hepsine bunu mu yapacağız? The Tournament-1 2009 info-icon
no, it takes them out automatically: Hayır, cihaz otomatikmen patlayacak. Hayır, otomatik olarak patlayacak zaten. The Tournament-1 2009 info-icon
What's the priest doing? Rahip ne yapıyor? The Tournament-1 2009 info-icon
If the sat imagery is correct, Eğer oturuş imajı doğruysa, Görüntü doğruysa... The Tournament-1 2009 info-icon
he is trying to sort his shit out: ne halt yapacağını çözmeye çalışıyor. ...sıçmaya çalışıyor. The Tournament-1 2009 info-icon
Lai Lai: Anything yet? çıkardın mı? Yapabildin mi? The Tournament-1 2009 info-icon
Macavoy: nothing's happening: I'm too tense: Yapamıyorum. Fazla gerginim. Yapamıyorum. Çok gerginim. The Tournament-1 2009 info-icon
It's got to come out one end or the other: Bir şekilde çıkmak zorunda. The Tournament-1 2009 info-icon
Can you not wait outside? Dışarda bekleyemezmisin? Dışarıda bekleyebilir misin? The Tournament-1 2009 info-icon
I'm staying put: now concentrate: Burada kalacağım. Konsantre ol. Hiçbir yere gitmiyorum. Konsantre ol. The Tournament-1 2009 info-icon
You're putting me off: Beni geciktiriyorsun. Beni engelliyorsun. The Tournament-1 2009 info-icon
Can you whistle or something? Islık falan çal bari. Islık falan çalsan olmaz mı? The Tournament-1 2009 info-icon
okay, who's Joshua's wife? Tamam, Joshua'nın karısı kim? Pekala, Joshua'nın karısı kim? The Tournament-1 2009 info-icon
It doesn't matter: Önemli değil. Bir önemi yok. The Tournament-1 2009 info-icon
I thought the way you reacted when you heard Ben düşündün de İsmini duyduğunda sanki şey gibi davrandın... The Tournament-1 2009 info-icon
Will you just leave it alone? Karışmasan olmaz mı? Kapatır mısın şu konuyu? The Tournament-1 2009 info-icon
Bit of a confession in here, really, eh? Burada günah çıkarma, gerçekten, ha? Günah çıkarma havası var sanki, değil mi? The Tournament-1 2009 info-icon
Confession can be incredibly hard: Günah çıkarma çok zor olabilir. The Tournament-1 2009 info-icon
It's painful to admit our sins Günahlarımızı kabul etmek ve Günahlarımızı kabul etmek zordur... The Tournament-1 2009 info-icon
and trust ourselves in God's care: kendimizi Tanrıya bırakmak acıtır. ...ve Tanrı'nın yoluna kendimizi bırakmak da. The Tournament-1 2009 info-icon
But it helps: Ama yardımı oluyor. Ama yardımı olur. The Tournament-1 2009 info-icon
It helps::: Yardımı oluyor... Yardımı olur... The Tournament-1 2009 info-icon
sometimes: Bazen. ...bazen. The Tournament-1 2009 info-icon
Why don't you tell me why you're here? Neden burada olduğunu neden bana söylemedin? Neden burada olduğunu niçin anlatmıyorsun? The Tournament-1 2009 info-icon
What's it got to do with Joshua's wife? Bunun Joshua'nın karısıyla ne ilgisi var? Joshua'nın karısıyla ne gibi bir ilgisi var? The Tournament-1 2009 info-icon
The last thing you see in a target's eyes::: Hedefin gözlerinde gördüğün son şey... Kurbanın gözlerinde gördüğün son şey... The Tournament-1 2009 info-icon
is understanding: anlamaktır. ...anlayıştır. The Tournament-1 2009 info-icon
Somewhere, deep inside of them, Biryerden, içten içe, Bir şekilde bunun olacağını bekliyordurlar. The Tournament-1 2009 info-icon
they've been expecting it: bunu bekliyorlardır. The Tournament-1 2009 info-icon
Mary Harlow didn't have that look: Mary Harlow da bu bakış yoktu. Mary Harlow'da o bakış yoktu. The Tournament-1 2009 info-icon
She just stared at me, Bana tıpkı Sadece bana gözlerini dikmişti. The Tournament-1 2009 info-icon
Iike you did this morning senin bu sabah baktığın gibi baktı Aynı senin bu sabah yaptığın gibi. The Tournament-1 2009 info-icon
petrified, scared::: donakalmış, korkmuş... ...donakalmış, korkmuş... The Tournament-1 2009 info-icon
bewildered: şaşakalmış. ...şaşkına dönmüştü. The Tournament-1 2009 info-icon
I saw in her eyes Onun gözlerinde Gözlerinde bir şeylerin yanlış olduğunu gördüm. The Tournament-1 2009 info-icon
that something was wrong: birşeylerin yanlış olduğunu gördüm. The Tournament-1 2009 info-icon
My instincts told me to stop: İçgüdülerim durmamı söyledi. İçgüdülerim durmam gerektiğini söyledi. The Tournament-1 2009 info-icon
But I pulled the trigger anyway: Ama ben tetiği çektim. Ama yine de tetiği çektim. The Tournament-1 2009 info-icon
I didn't know it until afterwards, Sonrasına kadar bilmiyordum, O ana kadar bilmiyordum... The Tournament-1 2009 info-icon
but she was pregnant: ama hamileydi. ...ama hamileydi. The Tournament-1 2009 info-icon
It's haunted me ever since: O zamandan beri aklımdan çıkmıyor. The Tournament-1 2009 info-icon
That's why I have to win this tournament::: Bu yüzden bu Turnuvayı kazanmalıyım... Turnuvayı işte bu yüzden kazanmalıyım. The Tournament-1 2009 info-icon
so I can get enough money to vanish: ki kaybolabilecek kadar param olsun. Böylece ortadan kaybolmak için yeterli paraya sahip olacağım. The Tournament-1 2009 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 172847
  • 172848
  • 172849
  • 172850
  • 172851
  • 172852
  • 172853
  • 172854
  • 172855
  • 172856
  • …
  • »
  • »»
Restricted Mode:   
  • Contribute
  • About Us
  • Disclaimer
  • Contact