Search
English Turkish Sentence Translations Page 172443
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Yeah, I was wondering that myself. | Evet, ben de bunu merak ediyorum. Evet, ben de merak ediyordum. Evet, ben de bunu merak ediyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I needed to get some of my tools this morning. The key was gone. | Bu sabah bazi aletleri alacaktim. Baktim anahtar yok. Bu sabah bazı aletleri alacaktım. Baktım anahtar yok. Sabah bazı alet edevata ihtiyacım oldu. Anahtar yoktu. Bu sabah bazı aletleri alacaktım. Baktım anahtar yok. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Someone took it out and forgot to put it back. | Biri almis ve yerine koymayi unutmus. Biri almış ve yerine koymayı unutmuş. Birisi almış ve yerine koymayı unutmuş olmalı. Biri almış ve yerine koymayı unutmuş. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Forgot to put what back? | Neyi koymayi unutmuslar? Neyi koymayı unutmuşlar? Neyi geri koymayı unutmuş? Neyi koymayı unutmuşlar? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Hey, honey. Hey, guys. | Merhaba tatlim. Merhaba millet. Merhaba tatlım. Merhaba millet. Merhaba, hayatım. Selam, çocuklar. Merhaba tatlım. Merhaba millet. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
That key to the lock on the basement door is missing. I'll call a locksmith in the morning. | Kiler kapisinin anahtari... Kiler kapısının anahtarı... Bodrumun kilidinin anahtarı kayıp. Sabah bir çilingir çağıracağım. Kiler kapısının anahtarı... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Better yet, | Boylesi daha iyi. Böylesi daha iyi. En iyisi mi... Böylesi daha iyi. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I'll go down to Home Depot and get a replacement. That lock was getting old. | Evin deposuna gidip yenisiyle degistirecegim. Bu kilit bayagi eskidi. Evin deposuna gidip yenisiyle değiştireceğim. Bu kilit bayağı eskidi. ...nalbura gidip yenisini alayım. O kilit eskidi artık. Evin deposuna gidip yenisiyle değiştireceğim. Bu kilit bayağı eskidi. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I can do the work myself. By the way, | Bunu kendim yapabilirim. Bu arada... Kendi işimi kendim halledebilirim. Bu arada,... Bunu kendim yapabilirim. Bu arada... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I think I found a job. | ...sanirim is buldum. ...sanırım iş buldum. ...sanırım bir iş buldum. ...sanırım iş buldum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
That's fantastic. | Bu harika. Harika. Bu harika. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Yeah, the pay's good and very little travel. | Maasi cok iyi ve fazla seyahat gerektirmiyor. Maaşı çok iyi ve fazla seyahat gerektirmiyor. Evet, parası iyi ve fazla seyahat de içermiyor. Maaşı çok iyi ve fazla seyahat gerektirmiyor. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I like that. I thought you would. | Bu hosuma gitti. Hosuna gidecegini dusunmustum. Bu hoşuma gitti. Hoşuna gideceğini düşünmüştüm. Sevindim. Ben de öyle düşünmüştüm. Bu hoşuma gitti. Hoşuna gideceğini düşünmüştüm. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Let's celebrate. Okay. | Bunu kutlayalim. Tamam. Bunu kutlayalım. Tamam. Hadi kutlayalım. Tamam. Bunu kutlayalım. Tamam. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Maybe you should get a job this summer. He's already got one. | Bu yaz kendine is bulmalisin. Zaten bir isi var. Bu yaz kendine iş bulmalısın. Zaten bir işi var. Bence yazın kendine bir iş bulmalısın. Onun var bile. Bu yaz kendine iş bulmalısın. Zaten bir işi var. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
He's the lifeguard at the pool here. | Bahcedeki havuzun can kurtarani. Bahçedeki havuzun can kurtaranı. Havuzun cankurtaranı. Bahçedeki havuzun can kurtaranı. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
No, no, I'm serious. That way you could earn money toward getting a car. | Hayir, ben ciddiyim. Boylece kendine araba almak icin... Hayır, ben ciddiyim. Böylece kendine araba almak için... Hayır, hayır, ben ciddiyim. Araba almak için ancak bu şekilde para kazanabilirsin. Hayır, ben ciddiyim. Böylece kendine araba almak için... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
You're getting your license. | Ehliyetini de alirsin. Ehliyetini de alırsın. Ehliyetini alıyorsun. Ehliyetini de alırsın. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
You're gonna need a car of your own. | Kendi arabani alman gerekiyor artik. Kendi arabanı alman gerekiyor artık. Şimdi kendi arabana ihtiyacın olacak. Kendi arabanı alman gerekiyor artık. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Especially if you're gonna spend your senior year here in Portland. | ozellikle son seneni burada, yani Portland'da gecireceksen. Özellikle son seneni burada, yani Portland'da geçireceksen. Özellikle de son seneni burada, Portland'da geçirecekken. Özellikle son seneni burada, yani Portland'da geçireceksen. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Wait, Mom. Are you serious? | Bekle anne. Sen ciddi misin? Bir dakika, anne. Sen ciddi misin? Bekle anne. Sen ciddi misin? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Wait, do you mean that? Yeah, I think David's right. | Ne demek istiyorsun? Evet, bence David hakli. Ne demek istiyorsun? Evet, bence David haklı. Sahi mi diyorsun? Evet, bence David haklı. Ne demek istiyorsun? Evet, bence David haklı. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
The only way for us to be a proper family is if you're home with us. | Adam akilli bir aile olmanin tek yolu, senin bizimle kalman. Adam akıllı bir aile olmanın tek yolu, bizimle kalman. Hakiki bir aile olmamız ancak senin bizimle beraber yaşamanla olur. Adam akıllı bir aile olmanın tek yolu, senin bizimle kalman. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Besides, when you go to college, you're not going to come back. | Ayrica universiteye gittiginde buraya donmeyeceksin. Ayrıca üniversiteye gittiğinde buraya dönmeyeceksin. Bir de, üniversiteye gittiğinde, evde olmayacaksın. Ayrıca üniversiteye gittiğinde buraya dönmeyeceksin. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Who wants dessert? Me. I do. | Kim tatli istiyor? Ben istiyorum. Kim tatlı istiyor? Ben istiyorum. Kim tatlı ister? Ben. Ben isterim. Kim tatlı istiyor? Ben istiyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I'm gonna drop Sean and Beth off at the Kagans, | Geceyi orada gecirmeleri icin Sean ve Beth'i... Geceyi orada geçirmeleri için Sean ve Beth'i... Sean'la Beth'i Kaganlara bırakacağım,... Geceyi orada geçirmeleri için Sean ve Beth'i... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
'cause they're gonna spend the night | ...Kagan'lara birakacagim... ...Kagan'lara bırakacağım... ...çünkü geceyi onlarda geçirecekler... ...Kagan'lara bırakacağım... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
and then Carrie's mom's gonna drive them up to camp tomorrow. | ...daha sonra Carrie'nin annesi yarin kampa... ...daha sonra Carrie'nin annesi yarın kampa... ...ve yarın Carrie'nin annesi onları kampa götürecek. ...daha sonra Carrie'nin annesi yarın kampa... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Want to ride with me? I wish I could. | Benimle gelmek ister misin? Keske gelebilseydim. Benimle gelmek ister misin? Keşke gelebilseydim. Arabada bana eşlik eder misin? Çok isterdim. Benimle gelmek ister misin? Keşke gelebilseydim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
But I need to get back on the lnternet and finalize this job. | Ama bu is meselesini netlestirmek icin internete girmem lazim. Ama bu iş meselesini netleştirmek için internete girmem lazım. Ama internetten şu işe bir nihayet vermeliyim. Ama bu iş meselesini netleştirmek için internete girmem lazım. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Okay. I should only be a couple hours. | Tamam, birkac saat icinde burada olurum. Tamam, birkaç saat içinde burada olurum. Tamam. Bir iki saat sürer benim işim. Tamam, birkaç saat içinde burada olurum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
A couple hours. Okay. | Birkac saat icinde. Tamam. Birkaç saat içinde. Tamam. Bir iki saat. Tamam. Birkaç saat içinde. Tamam. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Well, have fun, guys. Bye. | Iyi eglenceler, cocuklar. Hosca kal. İyi eğlenceler, çocuklar. Hoşça kal. İyi eğlenceler çocuklar. Hoşça kal. İyi eğlenceler, çocuklar. Hoşça kal. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Bye. Bye, David. | Gorusuruz. Gorusuruz, David. Görüşürüz. Görüşürüz, David. Hoşça kal. Hoşça kal, David. Görüşürüz. Görüşürüz, David. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Susan. Yeah. | Susan. Evet. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
What are your plans this evening? | Bu aksamki planin nedir? Bu akşamki planın nedir? Akşam için planın var mı? Bu akşamki planın nedir? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I might go see Kelly. | Kelly'i gormeye gidebilirim. Kelly'i görmeye gidebilirim. Kelly'e gidebilirim. Kelly'i görmeye gidebilirim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
For how long? | Ne kadar surer? Ne kadar sürer? Ne kadar kalırsın? Ne kadar sürer? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I don't know. Why? | Bilmiyorum, neden? Bilmiyorum. Ne oldu? Bilmiyorum, neden? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Just be careful. The news said there's a big storm headed this way. | Sadece dikkatli ol. Haberler, buyuk bir firtinanin buraya yaklastigini soyluyor. Sadece dikkatli ol. Haberler, büyük bir fırtınanın buraya yaklaştığını söylüyor. Dikkatli ol. Haberler büyük bir fırtına çıkacağını söyledi. Sadece dikkatli ol. Haberler, büyük bir fırtınanın buraya yaklaştığını söylüyor. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
It's gone. | Silmis. Silmiş. Silinmiş. Silmiş. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
What? The shot I took of him before? | Ne? Daha once cektigim fotografi. Ne? Daha önce çektiğim fotoğrafı. Ne? Hani onun fotoğrafını çekmiştim ya? Ne? Daha önce çektiğim fotoğrafı. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
It's gone. He deleted it and now there's no pictures of him anywhere. | Silinmis. O sildi ve su an ortalikta onun hicbir fotografi yok. Silinmiş. O sildi ve şu an ortalıkta onun hiçbir fotoğrafı yok. Gitmiş. Onu silmiş, hiç resmi yok. Silinmiş. O sildi ve şu an ortalıkta onun hiçbir fotoğrafı yok. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Well, maybe you deleted it by accident. No, I didn't... | Belki sen kazayla sildin. Hayir, silmedim. Belki sen kazayla sildin. Hayır, silmedim. Belki kazayla kendin silmişsindir. Hayır, silmedim... Belki sen kazayla sildin. Hayır, silmedim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Have you not been listening to me? | Beni dinlemiyor musun? Beni hiç dinlemiyor musun? Beni dinlemiyor musun? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I thought you said he didn't see you take it. | Onun fotografini cekerken, seni gormedigini soylemistin. Onun fotoğrafını çekerken, seni görmediğini söylemiştin. Onu çekerken seni görmediğini söylemiştin. Onun fotoğrafını çekerken, seni görmediğini söylemiştin. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Maybe he did or maybe he's been | Belki gormustur ya da telefonumu... Belki görmüştür ya da telefonumu... Belki gördü belki de telefonumu kontrol ediyordu. Bilmiyorum. Belki görmüştür ya da telefonumu... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
checking my phone this whole time. I don't know. | ...uzun zamandir kurcaliyordu. Bilmiyorum. ...uzun zamandır kurcalıyordu. Bilmiyorum. ...uzun zamandır kurcalıyordu. Bilmiyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
But he came into my room when I was in the shower. He deleted it. I know he did. | Ama ben banyodayken, odama geldi ve fotografi sildi. Biliyorum o yapti. Ama ben banyodayken, odama geldi ve fotoğrafı sildi. Biliyorum o yaptı. Ama ben banyodayken benim odama geldi. Bundan eminim. Ama ben banyodayken, odama geldi ve fotoğrafı sildi. Biliyorum o yaptı. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
He doesn't want his picture taken. That doesn't mean he's a killer. | Fotografinin cekilmesini istemiyor. Bu onun katil oldugu anlamina gelmez. Fotoğrafının çekilmesini istemiyor. Bu onun katil olduğu anlamına gelmez. Fotoğrafının çekilmesini istemiyor. Bu onu katil yapmaz. Fotoğrafının çekilmesini istemiyor. Bu onun katil olduğu anlamına gelmez. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
The key to the basement didn't just get lost, all right. He's always down there. | Kilerin anahtari kayip falan degil, tamam mi? Her zaman asagidaydi. Kilerin anahtarı kayıp falan değil, tamam mı? Her zaman aşağıdaydı. Bodrumun kilidinin anahtarı öyle aniden kaybolamaz. Hep bodrumda duruyor. Kilerin anahtarı kayıp falan değil, tamam mı? Her zaman aşağıdaydı. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
He's hiding something. | Bir seyler sakliyor. Bir şeyler saklıyor. Bir şeyler saklıyor. Bir şeyler saklıyor. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
So what's the weather like? I'm trying to pack. | Hava neden bu kadar bozdu? Bavulumu hazirliyorum. Hava neden bu kadar bozdu? Bavulumu hazırlıyorum. Hava oralarda nasıl? Eşyalarımı topluyorum. Hava neden bu kadar bozdu? Bavulumu hazırlıyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
All you're gonna need is a bikini and a smile, | Tek ihtiyacin olan bir bikini ve bir gulumseme. Tek ihtiyacın olan bir bikini ve bir gülümseme. Tüm ihtiyacın olan bir bikini ve gülümsemek. Tek ihtiyacın olan bir bikini ve bir gülümseme. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Neither if you forget the bikini, because I'll have enough smile for both of us, | Bikinini unutacak olursan ben ikimizin yerine gulumserim. Bikinini unutacak olursan ben ikimizin yerine gülümserim. Bikiniyi unutma da, çünkü ikimize yetecek kadar gülümseyebilirim. Bikinini unutacak olursan ben ikimizin yerine gülümserim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Hold on a sec. Are you on your cell phone? | Bir saniye bekle. Telefonda misin? Bir saniye bekle. Telefonda mısın? Bir saniye. Telefonda mısın sen? Bir saniye bekle. Telefonda mısın? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Hey, This is Susan, Leave me a message,,, | Merhaba ben Susan. Mesajinizi birakin. Merhaba ben Susan. Mesajınızı bırakın. Merhaba. Ben Susan. Mesajınızı bırakın. Merhaba ben Susan. Mesajınızı bırakın. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
If you're trying to do some last minute business, give it a rest, | Son dakikalari bile is icin harciyorsun. Azicik dinlen. Son dakikaları bile iş için harcıyorsun. Azıcık dinlen. Son anda bir işle falan uğraşıyorsan, bırak ötekiler halletsin. Son dakikaları bile iş için harcıyorsun. Azıcık dinlen. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
You've got a plane to catch in three hours, No, I'm trying to reach Susan. | uc saat icinde ucagin kalkacak. Hayir, Susan'a ulasmaya calisiyorum. Üç saat içinde uçağın kalkacak. Hayır, Susan'a ulaşmaya çalışıyorum. Senin üç saate yetişmen gereken bir uçağın var. Üç saat içinde uçağın kalkacak. Hayır, Susan'a ulaşmaya çalışıyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I think I did something stupid. | Sanirim aptalca bir sey yaptim. Sanırım aptalca bir şey yaptım. Aptalca bir şey yaptım. Sanırım aptalca bir şey yaptım. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I called Jay | Jay'i aradim ve... Jay'i aradım ve... Jay'i aradım... Jay'i aradım ve... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
and I left a message that I wanted him to do a background check on David. | ...ondan David'in gecmisini arastirmasini istedim. ...ondan David'in geçmişini araştırmasını istedim. ...ve ondan David'in geçmişini araştırmasını istedim. ...ondan David'in geçmişini araştırmasını istedim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
You think you did something stupid? | Sence yaptigin sey aptalca mi? Sence yaptığın şey aptalca mı? Sence aptalca bir şey mi yaptın? Sence yaptığın şey aptalca mı? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Listen, I called him about the W 2s and he hung up on me. | Bak, onu formlar icin aradim ve beni oyalamaya calisiyor. Bak, onu formlar için aradım ve beni oyalamaya çalışıyor. Dinle, ondan maaş ve vergi bordrosu istedim, telefonu yüzüme kapattı. Bak, onu formlar için aradım ve beni oyalamaya çalışıyor. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
He never did anything he said that he would. | simdiye kadar ne dediyse hic birini yapmadi. Şimdiye kadar ne dediyse hiç birini yapmadı. Yapacağım dediği hiçbir şeyi yerine getirmedi. Şimdiye kadar ne dediyse hiç birini yapmadı. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
She is going to kill you, | Seni oldurecek. Susan, seni öldürecek. Seni gebertecek. Seni öldürecek. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I know. That's why I need to reach her before Jay gets to her first. Okay? | Biliyorum. Bu yuzden Jay ona ulasmadan once benim ulasmam lazim. Tamam mi? Bu yüzden Jay ona ulaşmadan önce, benim Susan'a ulaşmam lazım. Tamam mı? Biliyorum. O yüzden Jay'den önce ona ben ulaşmaya çalışıyorum. Biliyorum. Bu yüzden Jay ona ulaşmadan önce benim ulaşmam lazım. Tamam mı? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
So, please, do me a favor. I will call you during my layover in L.A., okay? | Lutfen bana bir iyilik yap. Los Angeles’e indigimde seni arayacagim, tamam mi? Lütfen bana bir iyilik yap. Los Angeles’e indiğimde seni arayacağım, tamam mı? Lütfen, bana bir iyilik yap. L.A.'ta beklerken seni arayacağım, olur mu? Lütfen bana bir iyilik yap. Los Angeles’e indiğimde seni arayacağım, tamam mı? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
No, don't, I'm going on a party cruise around the island tonight, | Hayir yapmam. Deniz kenarindaki partiye katilacagim. Hayır yapmam. Deniz kenarındaki partiye katılacağım. Hayır, arama. Bu gece tekne partisine gideceğim. Hayır yapmam. Deniz kenarındaki partiye katılacağım. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Really? Just get here! | Gercekten mi? Buraya cabuk gel. Gerçekten mi? Buraya çabuk gel. Harbi mi? Çabuk gel buraya! Gerçekten mi? Buraya çabuk gel. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I'm trying. | Deniyorum. Uğraşıyorum. Deniyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Love you, Love you, too. Bye. | Seni seviyorum. Ben de seni seviyorum. Gorusuruz. Seni seviyorum. Ben de seni seviyorum. Görüşürüz. Seni seviyorum. Ben de seni. Hoşça kal. Seni seviyorum. Ben de seni seviyorum. Görüşürüz. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I wasn't able to get you on your cell phone before I left, but I wanted you to know | Ayrilmadan once telefonuna ulasamadim ama sunu bilmeni istiyorum... Ayrılmadan önce telefonuna ulaşamadım ama şunu bilmeni istiyorum... Ayrılmadan önce cep telefonuna ulaşamadım. Fakat şunu bilmeni istiyorum ki... Ayrılmadan önce telefonuna ulaşamadım ama şunu bilmeni istiyorum... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
that I left a message for Jay to run a background check on David, | ...David'in gecmisini arastirmasi icin Jay'e mesaj biraktim. ...David'in geçmişini araştırması için Jay'e mesaj bıraktım. ...Jay'e, David'in geçmişini araştırsın diye bir mesaj attım. ...David'in geçmişini araştırması için Jay'e mesaj bıraktım. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
And I haven't heard back, so I'm gonna call this investigator we use at the office | Bana geri donmedi, bu yuzden hava alanina vardigim zaman, ofisimizde... Bana geri dönmedi, bu yüzden hava alanına vardığım zaman, ofisimizde... Ama hiç haber alamadım, bu yüzden havaalanına vardığımda daha önce ofiste... Bana geri dönmedi, bu yüzden hava alanına vardığım zaman, ofisimizde... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
when I get to the airport, Before you go ballistic, let me tell you | ...calisan dedektifi arayacagim. Balistik ofisine gitmeden once David, kimlik bilgilerini... ...çalışan dedektifi arayacağım. Balistik ofisine gitmeden önce David, kimlik bilgilerini... ...kullandığımız müfettişi arayacağım. Sen sinirlenmeden önce ondan... ...çalışan dedektifi arayacağım. Balistik ofisine gitmeden önce David, kimlik bilgilerini... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
that he refuses to give any identification for insurance and payroll, | ...vermekten ve personel sozlesmesini doldurmaktan kactigini hatirlatmak istedim. ...vermekten ve personel sözleşmesini doldurmaktan kaçtığını hatırlatmak istedim. ...sigorta ve ücret bordrosu için istediğim belgeleri vermeyi... ...vermekten ve personel sözleşmesini doldurmaktan kaçtığını hatırlatmak istedim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
And he lied to me, There's something not right here, | Ve bana yalan soyluyor. Ortada yanlis bir seyler var. Ve bana yalan söylüyor. Ortada yanlış bir şeyler var. Ve bana yalan söylüyor. Ortada yanlış bir şeyler var. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I'm leaving for the airport in about 20 minutes, | 20 dakika icinde hava alanina gidecegim. 20 dakika içinde hava alanına gideceğim. 20 dakika içinde hava alanına gideceğim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
If we don't talk, I'll call when I get back, | Eger konusamazsak, dondukten sonra seni ararim. Eğer konuşamazsak, döndükten sonra seni ararım. Eğer görüşemezsek, döndüğümde seni arayacağım. Eğer konuşamazsak, döndükten sonra seni ararım. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I love you, Don't be mad, please, | Seni seviyorum. uzulme lutfen. Seni seviyorum. Üzülme lütfen. Seni seviyorum. Bana kızma lütfen. Seni seviyorum. Üzülme lütfen. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Portland Tribune, | Portland Tribune. (Gazete) Portland Tribune gazetesi. Portland Tribune. (Gazete) | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Hello. I need to speak to someone about canceling a subscription. | Merhaba. Aboneligi iptal etmek icin icin biriyle gorusmem lazim. Merhaba. Aboneliği iptal etmek için biriyle görüşmem lazım. Merhaba. Bir üyeliği iptal ettirmek istiyorum. Merhaba. Aboneliği iptal etmek için için biriyle görüşmem lazım. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
God, you scared me. I didn't think anybody was home. | Tanrim, odumu patlattin. Evde kimse yok saniyordum. Tanrım, ödümü patlattın. Evde kimse yok sanıyordum. Tanrım! Beni korkuttun. Evde kimse yok zannettim. Tanrım, ödümü patlattın. Evde kimse yok sanıyordum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
You're home early. What, did you go running? | Erken gelmissin. Ne, kosuya mi gideceksin? Erken gelmişsin. Ne, koşuya mı gideceksin? Erken geldin. Koşmaya mı gittin? Erken gelmişsin. Ne, koşuya mı gideceksin? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I needed to clear my head. Did Jackie call? | Basimin temizlenmesi lazim. Jackie aradi mi? Başımın temizlenmesi lazım. Jackie aradı mı? Kafamı toparlamam gerekiyordu. Jackie aradı mı? Başımın temizlenmesi lazım. Jackie aradı mı? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Not since I've been home. | Ben evdeyken aramadi. Ben evdeyken aramadı. Ben evdeyken aramadı. Ben evdeyken aramadı. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Because I had a missed call and she didn't leave a message. | cunku bir cevapsiz aramam var. Mesaj atmamis. Çünkü bir cevapsız aramam var. Mesaj atmamış. Cevapsız çağrısını aldım ve hiç mesaj da bırakmamış. Çünkü bir cevapsız aramam var. Mesaj atmamış. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I tried to reach her. I couldn't. | Ona ulasmaya calistim ama ulasamadim. Ona ulaşmaya çalıştım ama ulaşamadım. Ona ulaşmaya çalıştım. Ama ulaşamadım. Ona ulaşmaya çalıştım ama ulaşamadım. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Where's Michael? Over at Kelly's. | Michael nerede? Kelly'nin yaninda. Michael nerede? Kelly'nin yanında. Michael nerede? Kelly'e gitti. Michael nerede? Kelly'nin yanında. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I'm gonna change clothes real quick. | Ben ustumu degisecegim. Ben üstümü değişeceğim. Üstümü değiştireceğim. Ben üstümü değişeceğim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
God, I hate it when it storms like this. | Tanrim, boyle firtinalardan nefret ediyorum. Tanrım, böyle fırtınalardan nefret ediyorum. Tanrım, böyle fırtına çıkmasından nefret ediyorum. Tanrım, böyle fırtınalardan nefret ediyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I can never sleep with all this thunder and lightning. | Onca simsek ve gok gurultusu altinda uyuyamiyorum. Onca şimşek ve gök gürültüsü altında uyuyamıyorum. Şimşek çakıp gök gürlerken asla uyuyamam. Onca şimşek ve gök gürültüsü altında uyuyamıyorum. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Here. Take one of these. | Evet, al bakalim. Evet, al bakalım. İşte. Al bunları. Evet, al bakalım. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
What is it? It's a mild sleeping pill. | Nedir bu? Hafif bir uyku ilaci. Nedir bu? Hafif bir uyku ilacı. Bu ne? Hafif bir uyku ilacı. Nedir bu? Hafif bir uyku ilacı. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
They make you so groggy the next day. So will no sleep. | Ertesi gun cok bitkin uyaniyorsun ama. Uykusuzluk da oyle yapar. Ertesi gün çok bitkin uyanıyorsun ama. Uykusuzluktan daha iyidir. Ertesi güne sersem yapıyorlar. O zaman uyku yok. Ertesi gün çok bitkin uyanıyorsun ama. Uykusuzluk da öyle yapar. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Just take half. | Sadece yarim al. Sadece yarım al. Yarısını al. Sadece yarım al. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Really? Sure. | oyle mi? Evet. Öyle mi? Evet. İşe yarar mı? Tabi. Öyle mi? Evet. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I don't like Michael out in this. | Michael’in bu saatte disarida olmasi hosuma gitmiyor. Michael’ın bu saatte dışarıda olması hoşuma gitmiyor. Böyle bir havada Michael’ın dışarıda olmasından hoşlanmıyorum. Michael’ın bu saatte dışarıda olması hoşuma gitmiyor. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Well, let's call him and get him home. | Ara ve eve gelmesini soyle. Ara ve eve gelmesini söyle. O zaman onu arayalım ve eve getirelim. Ara ve eve gelmesini söyle. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |