Search

English Turkish Sentence Translations Page 167036

English	Turkish	Film Name	Film Year	Details
Kill Morpheus?	Morpheus'ı öldürmek mi?	The Matrix-1	1999
Never send a human to do a machine's job.	Bir makinenin işini yapmaya bir insanı gönderme.	The Matrix-1	1999
If the insider has failed...	Muhbirimiz başarısız olduysa...	The Matrix-1	1999
...they'll sever the connection as soon as possible, unless...	...en kısa sürede bağlantıyı koparacaklardır...	The Matrix-1	1999
They're dead. In either case...	Ölmezlerse tabii.	The Matrix-1	1999
We have no choice. Continue as planned. Deploy the sentinels.	Planladığımız gibi devam etmemiz gerekiyor. Sentinelleri gönderin.	The Matrix-1	1999
Morpheus, you were more than a leader to us.	Morpheus, sen bizim için bir liderden fazlasıydın.	The Matrix-1	1999
You were a father.	Bizim için bir babaydın.	The Matrix-1	1999
We'll miss you always.	Seni özleyeceğiz.	The Matrix-1	1999
I don't believe this is happening.	Bunun olduğuna inanamıyorum.	The Matrix-1	1999
Neo, this has to be done. Does it?	Neo, bu olmak zorunda. Öyle mi?	The Matrix-1	1999
This can't be just coincidence.	Bir tesadüf olamaz. Olamaz.	The Matrix-1	1999
The Oracle.	Kahin...	The Matrix-1	1999
She told me this would happen.	...bunun olacağını söylemişti.	The Matrix-1	1999
She told me that I would have to make a choice.	Dedi ki bir seçim yapmam gerekecekmiş.	The Matrix-1	1999
What choice?	Ne seçimi?	The Matrix-1	1999
I'm going in.	Matrix'e giriyorum.	The Matrix-1	1999
Neo, Morpheus sacrificed himself so that we could get you out.	Morpheus biz çıkalım diye kendini kurban etti.	The Matrix-1	1999
There is no way that you're going back in.	Geri dönmene imkan yok.	The Matrix-1	1999
Morpheus did what he did because he believed I'm something I'm not.	Morpheus, olmadığım birşeye inandığı için böyle yaptı.	The Matrix-1	1999
I'm not the One, Trinity.	Ben O değilim Trinity.	The Matrix-1	1999
The Oracle hit me with that too. No, you have to be.	Kahin bana bunları söyledi. Hayır, sen olmalısın.	The Matrix-1	1999
I'm sorry, I'm not. I'm just another guy.	Üzgünüm. Değilim. Sıradan biriyim.	The Matrix-1	1999
No, Neo, that's not true.	Hayır Neo. Bu doğru değil.	The Matrix-1	1999
This is loco. They've got Morpheus in a military controlled building.	Bu delilik. Morpheus askeri bir binada.	The Matrix-1	1999
Even if you somehow got inside, those are agents holding him. Three of them.	İçeriye girsen bile, O'nu tutan ajanlar var. Hemde 3 tane.	The Matrix-1	1999
I want Morpheus back too, but what you're talking about is suicide.	Ben de Morpheus'u istiyorum ama bu bir intihar.	The Matrix-1	1999
That's what it looks like...	Neye benzediğini biliyorum...	The Matrix-1	1999
...but it's not.	...ama öyle değil.	The Matrix-1	1999
I can't explain to you why it's not.	Nedenini açıklayamam.	The Matrix-1	1999
Morpheus believed something, and he was ready to give his life for it.	Morpheus birşeye inanıyordu. Bunun için hayatını vermeye hazırdı.	The Matrix-1	1999
I understand that now. That's why I have to go.	Şimdi anlıyorum. Bu yüzden gitmeliyim.	The Matrix-1	1999
Because I believe in something.	Çünkü birşeye inanıyorum.	The Matrix-1	1999
I believe I can bring him back.	Onu geri getirebileceğime.	The Matrix-1	1999
What are you doing? Going with you.	Ne yapıyorsun? Seninle geliyorum.	The Matrix-1	1999
Let me tell you what I believe.	Neye inandığımı söyleyeyim.	The Matrix-1	1999
Morpheus means more to me than he does to you.	Morpheus senin için önemli olabilir ama benim için daha önemli.	The Matrix-1	1999
I believe if you are serious about saving him, you will need my help.	Onu kurtarmakta ciddiysen, yardımıma ihtiyacın olacak.	The Matrix-1	1999
And since I am the ranking officer...	Gemideki en üst rütbeli subay benim.	The Matrix-1	1999
...if you don't like it, I believe you can go to hell.	Bunu beğenmiyorsan cehenneme kadar yolun var.	The Matrix-1	1999
Because you aren't going anywhere else.	Çünkü başka bir yere gitmeyeceksin.	The Matrix-1	1999
Tank...	Tank...	The Matrix-1	1999
...Ioad us up.	...bizi yükle.	The Matrix-1	1999
I'd like to share a revelation that I've had...	Burada bulunduğum sürede fark ettiğim birşeyi...	The Matrix-1	1999
...during my time here.	...paylaşmak isterim.	The Matrix-1	1999
It came to me when I tried to classify your species...	Türünüzü sınıflandırmaya çalışırken...	The Matrix-1	1999
...and I realized...	...fark ettim.	The Matrix-1	1999
...that you're not actually mammals.	Aslında memeli değilsiniz.	The Matrix-1	1999
Every mammal on this planet...	Bu gezegendeki tüm memeliler...	The Matrix-1	1999
...instinctively develops an equilibrium with the surrounding environment.	...etraflarındaki çevreyle doğal bir uyuma sahiptir.	The Matrix-1	1999
But you humans do not.	Siz insanlar değilsiniz.	The Matrix-1	1999
You move to an area and you multiply...	Bir bölgeye taşınır ve çoğalırsınız.	The Matrix-1	1999
...and multiply until every natural resource is consumed.	Tüm kaynaklar tüketilene dek.	The Matrix-1	1999
The only way you can survive...	Hayatta kalmanızın tek yolu...	The Matrix-1	1999
...is to spread to another area.	...başka bölgelere yayılmaktır.	The Matrix-1	1999
There is another organism on this planet...	Aynı yayılma prensibini uygulayan bir...	The Matrix-1	1999
...that follows the same pattern.	...organizma daha var.	The Matrix-1	1999
A virus.	Virüsler.	The Matrix-1	1999
Human beings are a disease.	İnsanlar, hastalıktır.	The Matrix-1	1999
A cancer of this planet.	Bu gezegenin kanseri.	The Matrix-1	1999
You are a plague.	Siz bir salgınsınız.	The Matrix-1	1999
And we...	Biz de...	The Matrix-1	1999
...are the cure.	...tedavisiyiz.	The Matrix-1	1999
Okay, so what do you need?	Neye ihtiyacımız var?	The Matrix-1	1999
Besides a miracle.	Bir mucize dışında.	The Matrix-1	1999
Guns.	Silaha.	The Matrix-1	1999
Lots of guns.	Binlerce silaha.	The Matrix-1	1999
No one has ever done anything like this.	Daha önce bunu kimse yapmadı.	The Matrix-1	1999
That's why it's going to work.	Bu yüzden işe yarayacak.	The Matrix-1	1999
Why isn't the serum working?	Serum neden işe yaramıyor.	The Matrix-1	1999
Perhaps we're asking the wrong questions.	Belki yanlış soruları soruyoruz.	The Matrix-1	1999
Leave me with him.	Beni onunla yalnız bırakın.	The Matrix-1	1999
Hold on, Morpheus.	Dayan Morpheus.	The Matrix-1	1999
They're coming for you. They're coming.	Senin için geliyorlar. Geliyorlar.	The Matrix-1	1999
Can you hear me, Morpheus?	Beni duyuyor musun?	The Matrix-1	1999
I'm going to be honest...	Sana karşı...	The Matrix-1	1999
...with you.	...dürüst olacağım.	The Matrix-1	1999
...hate...	...buradan...	The Matrix-1	1999
...this place...	...nefret ediyorum.	The Matrix-1	1999
...this zoo...	Bu hayvanat bahçesinden...	The Matrix-1	1999
...this prison...	...bu hapishaneden...	The Matrix-1	1999
...this reality, whatever you want to call it.	...bu gerçeklikten, ya da her ne diyorsanız.	The Matrix-1	1999
It's the smell.	En çok da koku.	The Matrix-1	1999
If there is such a thing.	Böyle birşey varsa.	The Matrix-1	1999
I feel saturated by it.	Bunu fazlasıyla hissediyorum.	The Matrix-1	1999
I can...	İğrenç...	The Matrix-1	1999
...taste...	...kokunuzu...	The Matrix-1	1999
...your stink.	...alabiliyorum.	The Matrix-1	1999
And every time I do, I fear that I have somehow been infected by it.	Her seferinde bunun bana bulaşmış olmasından korkuyorum.	The Matrix-1	1999
It's repulsive.	Çok itici.	The Matrix-1	1999
I must get free.	Özgür olmalıyım.	The Matrix-1	1999
And in this mind is the key.	Bunun anahtarı bu zihinde.	The Matrix-1	1999
My key.	Benim anahtarım.	The Matrix-1	1999
Once Zion is destroyed, there is no need for me to be here.	Zion yok edilince burada kalmama gerek kalmayacak.	The Matrix-1	1999
I need the codes.	Şifrelere ihtiyacım var.	The Matrix-1	1999
I have to get inside Zion...	Zion'a girmeliyim.	The Matrix-1	1999
...and you have to tell me how.	NasıI yapacağımı söylemelisin.	The Matrix-1	1999
You're going to tell me...	Bana söyleyeceksin...	The Matrix-1	1999
...or you're going to die.	...ya da öleceksin.	The Matrix-1	1999
Please remove any metallic items you're carrying. Keys, loose change.	Üzerinizdeki metal eşyaları çıkartır mısınız?	The Matrix-1	1999