Search
English Turkish Sentence Translations Page 166853
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Medical tests might be a way of proving what you say. | Tıbbi testler, dediklerine kanıt olabilir. Tıbbi testler dediklerinin bir kanıtı olabilir. Tıbbi testler, dediklerine kanıt olabilir. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
I don't wanna prove it. | Bunu kanıtlamak istemiyorum. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
So you're telling us this, | Yani bize bu, | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
The yarn of the century, | yüzyıl mavalını anlatıyorsun, | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
And you don't care if we believe it or not? | ama inanıp inanmamamız umrunda bile değil, öyle mi? Ve inanıp inanmadığımızı umursamıyorsun, öyle mi? ama inanıp inanmamamız umrunda bile değil, öyle mi? | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
I guess I shouldn't have expected you to. | Sanırım inanmanızı beklememeliydim. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
You're not as crazy as you think I am. | Siz sizin beni sandığınız kadar deli değilsiniz. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
I've always liked you. | Seni hep sevdim. Seni hep sevmişimdir. Seni hep sevdim. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Why, thank you, dear. | Ah, teşekkür ederim, canım. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Now that's changing. | Ama düşüncem şimdi değişiyor. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Surely you don't believe this nonsense. | Bu saçmalığa inandığını söyleme bana. Umarım bu saçmalığa inanmıyorsundur. Bu saçmalığa inandığını söyleme bana. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
I think we should remain courteous to someone | Bence tanıdığımız, güvenilir birine karşı, Tanıdığımız ve güvendiğimiz birine karşı kibar Bence tanıdığımız, güvenilir birine karşı, | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Who we've known and trusted, Edith. | davranmamız gerektiğini düşünüyorum, Edith. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Here you sit You can't break his story. | Burada oturuyorsunuz ama, hikayesini çürütemiyorsunuz. Burada oturuyorsunuz Onun hikayesini yalanlayamazsınız. Burada oturuyorsunuz ama, hikayesini çürütemiyorsunuz. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
All you can do is thumb your nose at it. | Tek yapabileceğiniz burun kıvırmak. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Is that what you're doing, John? | Yaptığın bu mu, John? | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Are you laughing at us inside? | İçinden bize gülüyor musun? | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
I wish you didn't feel that way. | Keşke böyle düşünmesen. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
What you're saying It offends common sense. | Söylediğin şeyler, sağduyuya yapılmış bir hakaret. Söylediğin şey Sağduyuyu rencide ediyor. Söylediğin şeyler, sağduyuya yapılmış bir hakaret. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
So does relativity, quantum mechanics | İzafiyet teorisi de, kuantum mekaniği de | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
That's the way nature works. | Doğa böyle işliyor. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
But your story doesn't fit into nature as we know it. | Ama senin hikayen, bizim bildiğimiz doğayla uyuşmuyor. Ama senin hikayen bizim bildiğimiz doğaya uymuyor. Ama senin hikayen, bizim bildiğimiz doğayla uyuşmuyor. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
But we know so little, Dan. | Ama çok az şey biliyoruz, Dan. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
We know so little. | Çok az şey. Çok az şey biliyoruz. Çok az şey. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
How many of you know | Kaçınız kendi alanınızda | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Five geniuses in your field | fikrine katılmadığınız | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
That you disagree with... | beş dahi tanıyor... | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
one you would like to strangle? | boğazlamak istediğiniz biri? | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Strangle them all. | Hepsini boğazlamak istiyorum. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
It's bad enough we have to listen | Harry'nin aptal şakaları yetmiyormuş gibi, bir de sen başlama. Harry'nin salak şakalarını dinlememiz Harry'nin aptal şakaları yetmiyormuş gibi, bir de sen başlama. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
To Harry's idiotic jokes. | yetmezmiş gibi. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Thank you very much, Edith. | Çok teşekkür ederim, Edith. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Maybe when I'm 110, I'll be as smart as you are. | Belki 110 yaşıma geldiğimde, senin kadar zeki olabilirim. Belki 110 yaşına gelince senin kadar akıllı olurum. Belki 110 yaşıma geldiğimde, senin kadar zeki olabilirim. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
If you lived as long as John did, | John kadar uzun yaşasan da, | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
You still wouldn't grow up. | büyümezdin sen. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Come on, guys. Take it easy. | Hadi ama, sakin olun. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
How often do we get to meet someone | İnsan hayatında kaç kez, mağara adamı olduğunu söyleyen... Ne kadar sıklıkla taş devri adamı İnsan hayatında kaç kez, mağara adamı olduğunu söyleyen... | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Who says he's a stone age man? | olduğunu iddia eden biriyle konuşuyoruz? | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Well, once is enough. | Eh, bir sefer yeterli. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
All right. A guy with your mind | Tamam, senin gibi bir adam, bunca zamanda, pek çok farklı konuda çalışmış olmalı. Pekala. Senin zekanda bir adamın Tamam, senin gibi bir adam, bunca zamanda, pek çok farklı konuda çalışmış olmalı. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
You'd have studied a great deal. | Çok okumuş olması gerekir. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
I have ten degrees, including all of yours... | 10 doktoram var, sizin dallarınız da dahil. Beş diplomam var, her birinizinki dahil... 10 doktoram var, sizin dallarınız da dahil. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
except yours, will. | Seninki dışında, Will. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
That makes me feel a trifle lilliputian. | Neden kendimi birden önemsiz hissetmeye başladım acaba? Gereksiz bir cüce gibi hissediyorum şimdi. Neden kendimi birden önemsiz hissetmeye başladım acaba? | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
That's over the span of 170 years. | Bu 170 yıl önceydi. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
I got my biology degree at oxford in 1840, | Biyoloji doktoramı, 1840'da Oxford'da aldım. Biyoloji diplomamı Oxford'dan 1840'ta aldım, Biyoloji doktoramı, 1840'da Oxford'da aldım. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
So I'm a little behind the times. | Yani zamanın biraz gerisindeyim. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
The same in other areas | Bu diğer alanlar için de geçerli | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
I can't keep up with the new stuff that comes along. | Yeni bulunan her şeye ayak uyduramıyorum. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
No one can. | Kimse uyduramaz. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Not even in their specialty. | Kendi branşında bile. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
So much for the myth | Süper bilge, her şeyi bilen ölümsüzün | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Of the super wise, all knowing immortal. | efsanesi buraya kadarmış. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
I see your point, John. | Seni anlıyorum, John. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
No matter how long a man lives, | Bir insan ne kadar uzun yaşarsa yaşasın, Bir insan her ne kadar uzun yaşarsa yaşasın, Bir insan ne kadar uzun yaşarsa yaşasın, | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
He can't be in advance of his times. | hiç bir zaman kendi zamanının ötesine geçemez. kendi zamanının önüne geçemez. hiç bir zaman kendi zamanının ötesine geçemez. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
He can't know more than the best of the race knows, | Kendi ırkının en iyilerinin bildiğinden fazlasını bilemez. Irkın en iyisinin bildiğinden daha fazlasını bilemez, Kendi ırkının en iyilerinin bildiğinden fazlasını bilemez. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
If that I mean, when the world learned it was round, | Eğer öyleyse Yani, dünyanın yuvarlak olduğu ortaya çıktığı zaman, | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
You learned it. | Sen de öğrendin. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
It took some time. | Biraz vakit aldı. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
News traveled slowly | Haberler yavaş yayılıyordu | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Before communications were fancy. | İletişim bugünkü gibi kolay değilken, İletişimin iyi olduğu dönemlerden önce. İletişim bugünkü gibi kolay değilken, | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
There were social obstacles, | Sosyal engeller vardı, | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Preconceptions, screams from the church. | önyargılar, kilisenin sesi. Önyargılar, kilisenin haykırışları. önyargılar, kilisenin sesi. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Ten doctorates. | On doktora. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
That's impressive, John. Did you teach them? | Bu çok etkileyici John. Hiç birini öğrettin mi? Bu çok etkileyici, John. Hiç birini öğrettin mi? Bu çok etkileyici John. Hiç birini öğrettin mi? | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
You might have all done the same. | Siz de olsanız, aynını yapardınız. Siz de yapabilirdiniz. Siz de olsanız, aynını yapardınız. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Living 14,000 years didn't make me a genius. | 14.000 yıl yaşamak beni dâhi yapmadı. 14,000 yıl yaşamak beni dahi yapmadı. 14.000 yıl yaşamak beni dâhi yapmadı. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
I just had time. | Sadece zamanım vardı. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
We can't see it, we can't hear it, | Göremeyiz, duyamayız, Zamanı göremeyiz, duyamayız, Göremeyiz, duyamayız, | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
We can't weigh it, we can't measure it in a laboratory. | tartamayız, laboratuarda ölçemeyiz. Tartamayız, laboratuvarda ölçemeyiz. tartamayız, laboratuarda ölçemeyiz. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
It's a subjective sense of becoming | Öznel bir oluşum düşüncesidir | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
What we are instead of what we were a nanosecond ago, | Bir nanosaniye öncesinde ne olduğumuz dışında şu an ne olduğumuz, | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Becoming what we will be in another nanosecond. | başka bir nanosaniye içinde ne olacağımız. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
The hopis see time as a landscape, | Hopiler zamanı bir arazi olarak görürler, | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Existing before and behind us, | Ardımızda ve önümüzde var olan bir şey olarak, | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
And we move We move through it, | Ve biz de Biz de onun içinden ilerleriz, | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Slice by slice. | Dilim dilim. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Clocks measure time. | Saatler zamanı ölçer ama. Saatler zamanı ölçer. Saatler zamanı ölçer ama. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
No, they measure themselves. | Hayır, saatler kendilerini ölçer. Hayır, onlar kendilerini ölçerler. Hayır, saatler kendilerini ölçer. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
The objective referent of clock is another clock. | Bir saatin referansı, yine başka bir saattir. Bir saatin nesnel göndergesi yine başka bir saattir. Bir saatin referansı, yine başka bir saattir. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
How very interesting. What has it got to do with John? | Aman ne ilginç. Bunun John'la ne ilgisi var? Ne kadar ilginç. John'la ne alakası var bunun? Aman ne ilginç. Bunun John'la ne ilgisi var? | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Oh, he He might be a man | Ah, o O bizim bildiğimiz zamanın | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Who lives outside of time as we know it. | dışında yaşayan bir insan olabilir. dışında yaşayan biri olabilir. dışında yaşayan bir insan olabilir. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Yes, uh, well. | Tamam, peki. Evet, ah, peki. Tamam, peki. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
People do go around armed these days. | İnsanlar bu zamanda silahsız gezmiyor. İnsanlar bugünlerde dışarıya silahla çıkıyorlar. İnsanlar bu zamanda silahsız gezmiyor. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
If I shot you, John You're immortal? | Seni vursam, John Ölümsüz müsün? | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Would you survive this? | Sağ çıkar mısın bundan? | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
I never said I was immortal, just old. | Ölümsüz olduğumu söylemedim. Sadece yaşlıyım. Ölümsüz olduğumu söylemedim, sadece yaşlıyım. Ölümsüz olduğumu söylemedim. Sadece yaşlıyım. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
And then you could wonder | Ve sen de mahkumiyet hayatın boyunca, neye ateş ettiğini düşünür durursun. Ve sen de hapiste geçireceğin Ve sen de mahkumiyet hayatın boyunca, neye ateş ettiğini düşünür durursun. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
The rest of your incarcerated life what you shot. | hayatının kalanında neyi vurduğunu merak edersin. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Well, uh, may I? | Yakabilir miyim? Hmm, içebilir miyim? Yakabilir miyim? | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
( Sighs ) | .. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Preferable to a gun. | Silaha tercih ederim. Bir tabancaya tercih ederim. Silaha tercih ederim. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Will, that was a bit much. | Will, biraz ileri gittin. Will, bu biraz fazlaydı. Will, biraz ileri gittin. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Ooh. Books. | Ooh. Kitaplar. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Doctorates. | Doktoralar. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Yes, you have grown and changed. | Evet, büyümüşsün, değişmişsin. Evet, büyümüş ve değişmişsin. Evet, büyümüşsün, değişmişsin. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
But there is always innate nature. | Ama kalıtsal doğa vardır. | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |
Wouldn't you be more comfortable | Arka bahçede çömelsen | The Man from Earth-1 | 2007 | ![]() |