Search
English Turkish Sentence Translations Page 164344
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Authorities are now feeling, by the number of incidents been reported... | Rapor edilmiş vakaların sayısı... Şimdi ise yetkililer rapor edilen olay sayısından yola çıkarak... | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
that a terrorist responsibility is becoming less and less likely. | ...terörist bir gurubun bundan sorumlu olduğu olasılığını azaltıyor. ...bunun bir terörist saldırısı olma ihtimalinin çok az olduğunu söylüyorlar. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
The event appears to be limited to the North East... | Olayların küçük kasabaların da saldırıya uğradığı... Olayların, ülkenin Kuzey Doğu bölgesindeki küçük... | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
where smaller and smaller towns are being attacked. | ...Kuzey doğuda sınırlandığı görülüyor. ...kasabaların bulunduğu bölgelerle sınırlı olduğu belirlendi. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
The affected area now is most from Massachusetts to Maryland. | Etkilenen alan Massachusetts'den Maryland'a yoğunlukla New England... Etkilenen bölgeler Massachusetts Maryland arasında kalan yerler. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
We are in the center. | Çıkmaz sokakta. Biz merkezdeyiz. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
If we stay here, we are going to die here. | Eğer burada kalırsak, burada öleceğiz. Eğer burada kalırsak, hepimiz öleceğiz. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Whatever this is... | Bu her neyse... | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
it looks like is not occurring about 90 miles from here. | Bu her neyse, buradan 90 mil uzakta meydana geliyor. ...buradan 150 km. mesafede görülmedi. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Excuse me, sir? | Affedersiniz bayım. Affedersiniz, bayım? | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Sir, can we get a ride, please? We don't have any transportation. | Bayım sizinle gelebilir miyiz, lütfen? Arabamız yok. Beyefendi, acaba bizi de alır mısınız? Hiç aracımız yok da. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
We're stuck here! Sir, did you hear what I said? | Buraya sıkışıp kaldık. Bayım ne dediğimi duydunuz mu? Burada kaldık. Beyefendi, beni duymuyor musunuz? | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
We don't have any transportation. We have a little girl with us. Please! | Araba yok. Yanımızda küçük bir kız var. Lütfen. Hiç aracımız yok. Yanımızda küçük bir kız var, lütfen. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Just go. Sir! | Bayım. Sür! Bayım. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
You are not just going to... | Bizi bırakıp... Öylece çekip gitmeyin. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Can you believe how crappy people are? | İnsanların bu kadar rezil olduğuna inanabiliyor musun? Ne kadar rezil insanlar bunlar. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
There is a car. | Bir araba. İşte bir araba. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
I run a plant nursery up the street. | Merhaba. Caddenin yukarısındaki çiftliğe gidiyorum. Birkaç sokak ötede bir seram var. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
We are picking a few thing from home and heading... | Evden bir kaç ihtiyacımızı alıp sonra... Evden birkaç şey alıp bu şey nerede olmuyorsa... | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
wherever this isn't happening. | ...bunların olmadığı bir yere gideceğiz. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
We have room. We have two others. | Yerimiz var. İki kişi daha var. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
That's okay. | Olur. Sorun değil. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Is Julian okay? | Julian iyi mi? | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
We got a ride. He can fit all of us. | Hepimiz için yeri olan bir araba bulduk. Araba bulduk. Hepimizi alacaklar. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Elliot, I can't get Evette on the phone. | Evette'e telefonla ya da e mail ile ulaşamıyorum. Elliot, Evette telefona bir türlü cevap vermiyor. Deli olacağım. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
How long? It's been about two hours. | Ne zamandır? İki saattir. Ne zamandır? 2 saattir. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
She was on that bus headed to Princeton. | Princeton'a giden otobüsteydi. Princeton'a giden bir otobüsteydi. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
This car is going to pick up friends and family there. | Şuradaki araba Princeton'dan aile ve arkadaşlarını almaya gidiyor. Şu araba, ailesi ve arkadaşlarını almak için oraya gidiyor. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
They say they can squeeze one more. | Bir kişi daha alabilirlermiş. Biraz sıkışabileceklerini söylediler. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Gotta go! | Gitmeliyiz. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Look, think real carefully about this. | Bak. Bunu iyice düşün. Bak, bu konuda iyice bir düşün. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
She was looking for a birthday present for Jess. | Jess için bir doğum günü hediyesi arıyordu. Jess için doğum günü hediyesi bakıyordu. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Some kind of dollhouse. That's why she wasn't with us. | Bir çeşit bebek evi. Bu yüzden bizimle değil. Oyuncak bebek evi alacaktı. O yüzden bizimle değildi. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
I'm just going to get her, and bring her back, and I'll find you guys. | Bakın, onu bulup buraya geri getireceğim. Sizi bulacağım. Onu bulup, getirmeliyim. Sizi sonra bulurum. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
I just... I need you to take Jess. Okay? | Jess'i almanız gerek. Tamam mı? Jess'i almanı istiyorum. Olur mu? | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
She will be a lot safer with you. | Senin yanında daha güvende olur. Seninle çok daha güvende olacaktır. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Don't do this to me. | Bana bunu yapma. Bunu bana yapma. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
I'm doing my best not to fall down. | En iyisini yapacağım, başarısız olmayacağım. Ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
The probability of Princeton not been hit is good. | Princeton'un etkilenme olasılığını söylersen çok iyi olur. Princeton'un saldırıya uğramamış olma olasılığı yüksek. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Do you want me to throw you some figures and percentages... | Daha iyi hissetmemiz için bazı yüzdeler vermemi... O zaman ben de yüzde bir rakam vereyim... | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
...so we both feel better? Please! | ...ister misin? Lütfen. ...ikimiz de iyi hissedelim. Lütfen! | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
62% chance it hasn't been hit. | % 62 şans var. % 62 şansla orası etkilenmedi. %62. %62 ihtimalle saldırıya uğramadı. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Go get her, Jules. Okay? That's just some weird event. | Jules Onu getir, tamam mı? Elbette. Bu sadece tuhaf bir olay. O zaman git onu al, Jules. Kesinlikle. Yaşadıklarımız çok garip. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
We'll be fine. | İyi olacağız. Ama bunu atlatacağız. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
We'll find you guys real soon... | Sizi yakında bulurum çocuklar. Çok yakında sizi bulacağız. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
I got her, Julian... | Onu ben alırım Julian. Onu ben alırım, Julian... | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Don't take my daughter's hand unless you mean it! | İçinden gelmezse kızımın elini tutma. İçinden gelmediği sürece kızımın elini tutayım deme. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
I'm going to go get mommy. | Anneyi getirmeye gidiyorum. Ben gidip anneni getireceğim. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Hold our picture. | Bu fotoğrafı al. Resmimiz sende kalsın. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Take a look around. We'll be ready soon. | Siz etrafa bakının. Hemen hazırlanırız. Siz etrafa bakın. Biz birazdan hazır oluruz. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
We're packing hot dogs for the road. | Yol için sosisli hazırladık. Yol için sosisli sandviç hazırlıyoruz. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
You know, hot dogs get a bad rep. | Sosislinin kötü bir şöhreti var. Bilirsiniz, sosislinin kötü bir şöhreti vardır. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
They gotta cool shape, they got protein. | Ama hoş bir şekli ve proteini var. Güzel görünüşlüdür. Proteini vardır. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
You like hot dogs, right? | Sosisli sever misin? Sosisli seversiniz, değil mi? | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
By the way, I think I know what's causing this. | Neyse, sanırım buna neyin neden olduğunu biliyorum. Bu arada, buna neyin sebep olduğunu sanırım biliyorum. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
You do? It's the plants. | Biliyor musun? Bitkiler. Öyle mi? Bitkiler. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
They can release chemicals. | Bitkiler kimyasallar yayabilirler. Kimyasal madde salgılayabilirler. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
You like hot dogs, don't you? | Sosisli seversin, değil mi? Siz sosisli seversiniz, değil mi? | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Okay, babies. We are going to be going... | Tamam, bebekler. Gidiyoruz... Pekâlâ, yavrularım. Şimdi gidiyoruz... | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
but we will be back soon, okay? | ...ama yakında döneceğiz. Tamam mı? ...ama yakında döneceğiz, tamam mı? | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Plants react to human stimulus, they've proved it in tests. | Bitkiler insan etkilerine tepki verirler. Bu testlerle kanıtlanmıştır. Bitkiler, insan duygu ve uyarıcılarına tepki verirler. Deneylerle kanıtlanmıştır. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
You get the mustard? | Hardalı aldın mı? | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Don't look outside. Stop it! | Dışarıya bakma! Dur! Dışarı bakma. Kes şunu! | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Stop it! Just look at me. Just keep looking at me. | Bana bak! Bana bakmaya devam et! Yapma. Bana bak. Sadece bana bak. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Close the vents. | Delikleri kapatın. Hava deliklerini kapat. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
I'm going to give you a math riddle, okay? | Sana bir matematik bilmecesi soracağım, tamam mı? | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
And you're going to tell me the answer. | Bana cevabını ver. Ve sen de cevabı söyleyeceksin. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
How much would you have if I said I would pay you a penny on the first day... | Sana ilk gün bir, ikici gün iki... Eğer sana 1. gün 1 sent, 2. gün 2 sent, 3. gün 4 sent... | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
and then two pennies on the second, and then four pennies on the third... | ...üçüncü gün dört penny | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
and then it just kept doubling and it did this for a month. | ...ve devam eden günler katlarını verirsem. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
How much money would you have at the end of the month? | Ay sonunda kaç paran olur? | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Ten dollars? Higher. | On dolar. Hayır, daha fazla. 10 dolar. Daha fazla, daha fazla. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Just keep looking at me. Just keep looking at me. | Bana bakmaya devam et. Bana bakmaya devam et. Bana bakmaya devam et. Bana bak. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Twenty dollars? No. Keep going. Keep going. | 20 dolar mı? Hayır, devam et, devam et. 20 dolar. Hayır, devam et. Daha yüksek. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Thirty. It's thirty dollars. | 30. 30 dolar. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
I'll tell you the answer. | Sana cevabı söyleyeceğim. Cevabı söyleyeyim. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
It's over ten million dollars. | 10 milyon doların üzerinde. 10 milyon dolardan fazla. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
You'd have over ten million dollars at the end of the month. | Bir ayın sonunda on milyon doların olur. Ay sonunda 10 milyon dolardan fazla paran olurdu. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Want to hear another one? | Bir tane daha duymak ister misin? Bir tane daha sorayım mı? | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Water contamination is one of the many theories... | Ülkenin kuzeyindeki kazanın nedeninde... Kuzey Doğu'da yaşanan bu olayların... | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
been taken seriously as the cause of the events in the North East. | Su kirliliği ciddi teorilerden biri. ...nedeni olarak ortaya atılan en ciddi teori su kirliliği. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
We have to go through this little community of homes. | Küçük bir yerleşim birimi olan Hocka'ya gitmeliyiz. Şuradaki az nüfuslu yere gidelim. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
A small town called Holcomb. | Hocka'ya gitmeliyiz. Holcomb adında küçük bir kasaba. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Then we get the highway from there within 30 miles from the state line. | Sonra da oradan eyalet sınırına otobanla 30 mil var. Oradan da, vilayet sınırından 50 km. ötedeki otobana çıkarız. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Are those dead animais up ahead? | Önümüzdeki şeyler hayvan leşleri mi? İlerdekiler ölü hayvanlar mı? | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
You don't think it's...? I don't know. | Bunun şey olduğunu mu...? Bilmiyorum. Sence bu... Bilmiyorum. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
You have binoculus in the back. | Arkada komşularımızı dikizlemek için... Bagajda dürbün vardı. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
From when you were spying on your neighbors. | ...kullandığın dürbünün var. Komşuları dikizlediğin zamanlardan kalma. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Can I have a map? Elliot... | Haritayı alabilir miyim? Elliot... | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
Don't cause a panic, okay? Jess can hear you. | Panik yaratma. Tamam mı? Jess duyabilir. Sakın panik yapma. Jess duymasın. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
It's bodies, isn't it? I knew it would be bodies. | Onlar ceset değil mi? Ceset olduklarını biliyorum. Oradakiler insan cesedi, değil mi? Bunu biliyordum. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
How could it not be bodies? Please, give me the map. | Nasıl ceset olabilir? Lütfen bana haritayı ver. Elbette insan olacak. Lütfen, ver şu haritayı. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
We have to turn around. | Dönmeliyiz. Geri dönüyoruz. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
There is a turn about a quarter of a mile back. | Yarım mil geride bir kavşak var. 500 metre geride bir dönüş var. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
We are just going to take a different route, honey. Okay? | Farklı bir yol deneyeceğiz tatlım. Tamam mı? Sadece farklı bir yoldan gidiyoruz, tatlım. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
It's the army. We're safe! | Bu ordu. Güvendeyiz. Ordu. Kurtulduk. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
My name is Private Auster. | Adım Er Auster. Ben Er Auster. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
I'm stationed at Westover Military Base about ten miles back. | Buranın 10 mil kadar gerisindeki Westover üssündenim. 16 km. ötedeki Westover Ordu Üssü'nde görevliyim. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
I think they've been affected by whatever's happening. | Her ne olduysa onlar da etkilenmişler. Sanırım her ne oluyorsa, onları da buldu. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |
I lost communication with them. | Onlarla irtibatı kaybettim. Onlarla iletişimi kaybettim. | The Happening-1 | 2008 | ![]() |