Search
English Turkish Sentence Translations Page 163564
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| You're probably going to, at our age, marry. | Muhtemelen bizim yaşımızda evli olacaksın. | The Freebie-1 | 2010 | |
| You know, and I just think you have this little time out | Biliyorsun ve ben sadece, Will ya da her hangi başka... | The Freebie-1 | 2010 | |
| Between will and whoever the guy's going to be | ...bir adam ile senin aranda olacak bu küçük zaman aşımını düşünüyorum. | The Freebie-1 | 2010 | |
| And you should blow it out. | Patlatmak zorundasın. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Because if I were you and I just got paroled, | Çünkü, eğer senin yerinde olsam, sadece şunun için söz verebilirim: | The Freebie-1 | 2010 | |
| I would be on every single website known to man, | Bir atın yanında duran ya da... | The Freebie-1 | 2010 | |
| Like, standing next to a horse | ...tam dolu kiralık bir yarış arabasındaki biri gibi... | The Freebie-1 | 2010 | |
| Or a rented hot rod car with my top off. | ...olan her bekar erkeğin bildiği bir sitede olurdum. | The Freebie-1 | 2010 | |
| I mean, you should there's a whole new world. | Yani yepyeni bir dünya olduğunu bilmelisin. | The Freebie-1 | 2010 | |
| You should put, like, bikini shots out on facebook, | Facebook'a, dışarıda çekilmiş bikinili bir resmini koymalısın. | The Freebie-1 | 2010 | |
| But organic, like, at a beach, not in front of your mirror, | Ama plajda çekilmiş gibi doğal, bir aynanın karşısında değil. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Like "oh, you caught me at the beach," | "Beni sahilde yakaladın" gibi. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Not like here leaning against my desk. But | Masama yaslanmış bir şekilde değil. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Speak for yourself. I just don't get | Kendi kendine konuş. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Why being promiscuous and then getting married | Neden önüne gelenle yatıp, sonra evlenmesi gerektiğini anlamadım. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Are like the two beautiful options. | İki güzel seçenek gibi. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Yeah, preach it baby. | Evet, söyle şunu bebeğim. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Listen, you may be reading my blog or not, | Dinle, bloğumu okumuş ya da okumamış olabilirsin. | The Freebie-1 | 2010 | |
| But the truth of the matter is I like only being with jess. | Ama işin gerçeği, ben sadece Jess ile olmak istiyorum. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Yes, baby, yes, baby! | Evet bebeğim, evet bebeğim! | The Freebie-1 | 2010 | |
| I do! | Evet öyle! | The Freebie-1 | 2010 | |
| I'm not a liar! | Ben yalancı değilim! | The Freebie-1 | 2010 | |
| No, I really do. | Hayır, gerçekten öyle. | The Freebie-1 | 2010 | |
| I'm merely saying if you came to me in a time machine, | Sadece şunu söylüyorum: Eğer bana bir zaman makinesi ile gelirsen... | The Freebie-1 | 2010 | |
| And said "hey, p.S., you're about to meet annie," | ...ve şunu söylersen: "Annie ile buluşmak istiyorsun" | The Freebie-1 | 2010 | |
| I would have maybe done everything shy of paying for it. | Belki o zaman bunun için utanarak da olsa ödeme yapabilirim. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Just to make sure I got it all out of my system. | Sadece sistemimden çıktığından emin olabilmek için. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Do you realize I'm sitting right here? | Burada oturduğumun farkında mısın? | The Freebie-1 | 2010 | |
| This face! | Bu surat! | The Freebie-1 | 2010 | |
| I'm just saying that you're going to have | Sadece şunu söylemeye çalışıyorum: | The Freebie-1 | 2010 | |
| The wonderful things that we have like, umm, | Bizim sahip olabildiğimiz gibi harika şeylere sen de sahip olabilirsin. | The Freebie-1 | 2010 | |
| We do crossword puzzles together, | Beraber çapraz bulmaca yapabiliriz. | The Freebie-1 | 2010 | |
| And stupid names that we call each other. | Birbirimize aptal isimler koyabiliriz. | The Freebie-1 | 2010 | |
| You are so bad. | Sen çok kötüsün. | The Freebie-1 | 2010 | |
| No. I wouldn't trade look, I'm saying, obviously, | Hayır. Takas etmek istemiyorum. Bak, açıkça söylüyorum. | The Freebie-1 | 2010 | |
| I love you, what we have is perfect. | Seni seviyorum, sahip olduklarımız harika. | The Freebie-1 | 2010 | |
| I wouldn't trade that for anything. | Bunu hiçbir şey ile takas etmem. | The Freebie-1 | 2010 | |
| But... But... | Ama... Ama... | The Freebie-1 | 2010 | |
| I'm just saying, since you're going to be there anyways, | Sadece, bir şekilde burada olduğundan beri... | The Freebie-1 | 2010 | |
| Maybe just say push it and really go for it | ...belki de sadece zorla diyebilir ve peşinden gidebiliriz. | The Freebie-1 | 2010 | |
| And then no regrets. | Sonrasında da pişmanlık olmaz. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Wow, I just really want you guys to pay attention | Bana dikkat vermenizi istiyorum. | The Freebie-1 | 2010 | |
| To my husband right now and watch him stutter | Kocam için hemen şimdi, kekemeliğini izlemek... | The Freebie-1 | 2010 | |
| And backtrack and use his hands | ...ellerini kullanmasından vazgeçirmek... | The Freebie-1 | 2010 | |
| To make everything a little bit better. | ...her şeyi biraz daha iyi yapacaktır. | The Freebie-1 | 2010 | |
| "I am just saying I think what you should really do is " | Sadece düşündüklerimi söylüyorum. Gerçekten bunu yapmalısın. | The Freebie-1 | 2010 | |
| I wasn't signing to her. | Ben kabul etmiyorum. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Sweetie, I love your sister, | Tatlım, kız kardeşini severim. | The Freebie-1 | 2010 | |
| But what was with her and john tonight. I mean, come on. | Ama bu gece o ve John arasında olanlar neydi öyle? | The Freebie-1 | 2010 | |
| Yeah, no kidding. I just mentioned the idea | Evet, şaka yapmıyorum. Ben sadece bu fikirden bahsediyorum. | The Freebie-1 | 2010 | |
| That people might be attracted to other people | Bazı insanlar, diğerlerine çekici gelebilirler. | The Freebie-1 | 2010 | |
| And then john was immediately like | Sonra John şöyle der gibiydi: | The Freebie-1 | 2010 | |
| "I would never think about another woman." | "Asla başka bir kadını düşünmek istemiyorum." | The Freebie-1 | 2010 | |
| "I don't need I don't need another woman. I am so happy." | "Başka bir kadına ihtiyacım yok Ben çok mutluyum." | The Freebie-1 | 2010 | |
| Honestly, I think that he feels like | Aslında onunda öyle düşündüğünü hissettim. | The Freebie-1 | 2010 | |
| He hit the jackpot with jess, which he did, | O da, Jess ile turnayı gözünden vuracak ki öyle yaptı. | The Freebie-1 | 2010 | |
| And she finally got a guy that's never going to leave her, | O da nihayet, asla onu terk etmeyecek bir adam buldu. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Because why would he? | Çünkü o da öyle istiyor. Evet. | The Freebie-1 | 2010 | |
| And so they live in this little boat that they don't rock. | Böylece asla kayaya çarpmayacak o küçük botta yaşayacaklar. | The Freebie-1 | 2010 | |
| But would you want that? No! | Bunu sen de istiyor musun? Hayır. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Would you trade our honesty for a level of security that's | Küçük bir güvenlik düzeyi için dürüstlüğümüzü takas mı ediyorsun? | The Freebie-1 | 2010 | |
| I think what we have and our communication | Sahip olduğumuz şeyi ve iletişimimizi... | The Freebie-1 | 2010 | |
| And the way we can talk about anything, | ...kendimizi tehdit altında ya da incinmiş hissetmeden... | The Freebie-1 | 2010 | |
| And not feel threatened or hurt, | ...bir şey hakkında konuşma şeklimizi düşünüyorum. | The Freebie-1 | 2010 | |
| I wouldn't trade that for the world. I love it. | Bunu dünyaya bile değişmem. Bunu seviyorum. | The Freebie-1 | 2010 | |
| I would rather know that, look, you're a woman, | Şunu bilmelisin. Bak, sen bir kadınsın. | The Freebie-1 | 2010 | |
| You have feelings, you have desires, | Duyguların var. Arzuların var. | The Freebie-1 | 2010 | |
| You have all these things, you're this huge package | Tüm bunlara sahipsin ve kocaman bir paket gibisin. | The Freebie-1 | 2010 | |
| And then I happen to be lucky enough | Sonrasında ise tüm bu şeyleri seninle... | The Freebie-1 | 2010 | |
| You love that. Mm hmm. | Bunu sevdin. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Share my package. | Paketimi paylaş. | The Freebie-1 | 2010 | |
| I want you to share my package. | Senin de benim paketimi paylaşmanı istiyorum. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Are you going swimming? | Yüzmeye mi gidiyorsun? | The Freebie-1 | 2010 | |
| No. I want to do an organic bikini shoot. | Hayır. Doğal bir bikini pozu vermek istiyorum. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Some indoor organic | İç mekan doğallığında. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Very, very natural, indoor organic beach shots | Çok, çok doğal. İç mekan doğallığında plaj görüntüleri. | The Freebie-1 | 2010 | |
| In my bedroom, for my profile. | Yatak odamda ve profilim için. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Okay. I don't know if that's good. | Tamam. Bilmiyorum bu... Bu iyiydi. | The Freebie-1 | 2010 | |
| I don't know if it's super organic, but that's a good one! | Bu süper doğal mı bilmiyorum. Ama bu çok iyi çıktı. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Act like you think you lost your watch, | Saatini kaybetmiş gibi rol yap. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Now you love your bikini but, you know, | Şimdi bikinini seviyorsun. Ama, bilirsin... | The Freebie-1 | 2010 | |
| You should always accessorize, even when you're in a bikini. | Her zaman süslenmelisin, hatta bir bikini içinde olsan bile. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Okay, great, I like it. Super sunny. | Tamam, harika. Sevdim bunu. Çok güneşli. | The Freebie-1 | 2010 | |
| But now it got chilly, so you need a scarf. | Ama şimdi soğuk var ve bir eşarp gerekli. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Of course, obviously. | Elbette, tabii ki. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Maybe it would be a better babushka | Belki bir eşarp daha iyi olurdu. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Than it would be a cover up. | O zaman bir örtbas olurdu. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Now wait, now I think you are taliban. You look a little bit | Şimdi bekle, şu an Taliban gibi oldun. Biraz şey görünüyorsun. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Wait, come here, sweetie. Look at you as a taliban. | Bekle, buraya gel tatlım. Aynı Taliban gibi oldun. | The Freebie-1 | 2010 | |
| We'll just photoshop some of that. | Bazılarını photoshop ile düzenleriz. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Delete that. It's awful. | Sil şunu. Bu korkunç. | The Freebie-1 | 2010 | |
| No, I want to save that one. | Hayır, bunu kaydetmek istiyorum. | The Freebie-1 | 2010 | |
| No, it's gone. | Hayır, gitti. | The Freebie-1 | 2010 | |
| I like sexy scarf woman. What do you think? | Eşarplı seksi kadınlardan hoşlanırım. Sen ne düşünüyorsun? | The Freebie-1 | 2010 | |
| I mean, what do their profile pictures look like? | Yani, bu şekilde profil resmim nasıl görünür? | The Freebie-1 | 2010 | |
| What am I supposed to look like? | Ne gibi bakmam gerekiyor? | The Freebie-1 | 2010 | |
| I've not really gone surfing on there. | Orada gezindiğimi hiç hatırlamıyorum. | The Freebie-1 | 2010 | |
| I just know that they put | Ben sadece şey koyduklarını biliyorum. | The Freebie-1 | 2010 | |
| Hot pictures. Like, sexy babushka pictures? | Seksi resimler. Evet. Seksi eşarp resimleri gibi mi? | The Freebie-1 | 2010 | |
| I'm assuming they're in bikinis and stuff. | Zannediyorum bikini ve o tarz resimlerle. | The Freebie-1 | 2010 |