Search
English Turkish Sentence Translations Page 163396
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| So you watch yourself. | Kendine dikkat et. | The Firm-3 | 1993 | |
| I'll try to protect you, | Seni korumaya calisiyorum, Seni korumaya çalışıyorum, Seni korumaya çalışıyorum, | The Firm-3 | 1993 | |
| and I know you'll do your best to protect the firm. | sirketi korumak icin elinden geleni yapacagini biliyorum. şirketi korumak için elinden geleni yapacağını biliyorum. şirketi korumak için elinden geleni yapacağını biliyorum. Senin başına bir şey gelsin istemiyorum. | The Firm-3 | 1993 | |
| So if the FBl so much as spits in your direction, | FBl sana dogru tukurecek olsa, tukuruk dusmeden FBl sana doğru tükürecek olsa, tükürük düşmeden FBI sana doğru tükürecek olsa, tükürük düşmeden | The Firm-3 | 1993 | |
| let me know before it hits the ground, won't you? | bana haber ver, olur mu? | The Firm-3 | 1993 | |
| Won't you, Mitch? | Verirsin, degil mi? Verirsin, değil mi? Verirsin, değil mi? | The Firm-3 | 1993 | |
| Oliver wants to see you in the library. Where you been? | oliver seninle kutuphanede konusmak istiyor. Neredeydin? Oliver seninle kütüphanede konuşmak istiyor. Neredeydin? Oliver seninle kütüphanede konuşmak istiyor. Neredeydin? | The Firm-3 | 1993 | |
| Right now. He's been waiting. | Hemen. Seni bekliyor. | The Firm-3 | 1993 | |
| You think you're smart, huh? | Sen kendini zeki mi saniyorsun? Sen kendini zeki mi sanıyorsun? Sen kendini zeki mi sanıyorsun? | The Firm-3 | 1993 | |
| We've been informed there's somebody smarter. | Senden daha zeki biri oldugu haberini aldik. Senden daha zeki biri olduğu haberini aldık. Senden daha zeki biri olduğu haberini aldık. | The Firm-3 | 1993 | |
| You didn't get the highest score on the bar exam. | Baro sinavinda en yuksek notu alamadin. Baro sınavında en yüksek notu alamadın. | The Firm-3 | 1993 | |
| They called you, huh? | Seni aradilar mi? Seni aradılar mı? | The Firm-3 | 1993 | |
| Guilty, Your Honour. I did it. | Sucluyum sayin yargic. Ben aradim. Suçluyum sayın yargıç. Ben aradım. | The Firm-3 | 1993 | |
| Well, it's your moment of glory. | Bu senin zafer anin. Bu senin zafer anın. | The Firm-3 | 1993 | |
| she never forgave herself. | ve kendini hic affetmedi. ve kendini hiç affetmedi. | The Firm-3 | 1993 | |
| I wouldn't want that to happen to you. | yni sey senin de basina gelsin istemem. Aynı şey senin de başına gelsin istemem. | The Firm-3 | 1993 | |
| That's very considerate, Avery. | Cok dusuncelisin very. Çok düşüncelisin Avery. | The Firm-3 | 1993 | |
| Well, I thought so. | Bence de. | The Firm-3 | 1993 | |
| Well done. Quite an achievement, Mitch. | ferin. Buyuk bir basari Mitch. Aferin. Büyük bir başarı Mitch. | The Firm-3 | 1993 | |
| The space is great. I'll take it. | Burasi harika. Kiraliyorum. Burası harika. Kiralıyorum. | The Firm-3 | 1993 | |
| And the lease would be under...? | Kimin adina kiralaniyor...? Kimin adına kiralanıyor...? | The Firm-3 | 1993 | |
| Greenwood Secretarial Serwices. | Greenwood Sekreterlik Servisi. | The Firm-3 | 1993 | |
| I like that suit a lot. | Bu odayi cok sevdim. Bu odayı çok sevdim. | The Firm-3 | 1993 | |
| They're going to deliver a copier tomorrow. | Yarin bir fotokopi makinesi getirecekler. Yarın bir fotokopi makinesi getirecekler. | The Firm-3 | 1993 | |
| I'll make sure the office is open. | Sizin icin buro acik kalacak. Sizin için büro açık kalacak. | The Firm-3 | 1993 | |
| I will employ such means only as are consistent | Bu tur yontemleri ancak seref ve onurlu uygun oldugu surece Bu tür yöntemleri ancak şeref ve onurlu uygun olduğu sürece Avery geçtiğimiz Cuma öğleden sonra izin yaptığınızı söyledi. | The Firm-3 | 1993 | |
| I will employ such means only as are consistent | Bu tur yontemleri ancak seref ve onura uygun oldugu surece Bu tür yöntemleri ancak şeref ve onura uygun olduğu sürece | The Firm-3 | 1993 | |
| I will maintain the confidence | Muvekkilimin guvenine Müvekkilimin güvenine | The Firm-3 | 1993 | |
| and preserwe inviolate the secrets of my client. | ve onun sirlarini korumaya saygi gosterecegim. ve onun sırlarını korumaya saygı göstereceğim. | The Firm-3 | 1993 | |
| I will truly and honestly conduct myself | Kendimi tamamen ve durust bir sekilde Kendimi tamamen ve dürüst bir şekilde | The Firm-3 | 1993 | |
| to the best of my skill and ability, | yeteneklerim ve becerilerim olcusunde. yeteneklerim ve becerilerim ölçüsünde. | The Firm-3 | 1993 | |
| so help me God. | Tanri yardimcim olsun. Tanrı yardımcım olsun. | The Firm-3 | 1993 | |
| I will maintain the confidence | Muvekillerimin guvenine Müvekillerimin güvenine | The Firm-3 | 1993 | |
| and preserwe inviolate the secrets of my client? | ve sirlarina sadik mi kalacagim? ve sırlarına sadık mı kalacağım? | The Firm-3 | 1993 | |
| The first thing I'm going to do | Yapacagim ilk is Yapacağım ilk iş | The Firm-3 | 1993 | |
| is violate the secrets of my clients. | muvekkillerimin sirlarini ihlal etmek. müvekkillerimin sırlarını ihlal etmek. | The Firm-3 | 1993 | |
| OK, then. Aren't we doing the best we can? | Pekala. Elimizden geleni yapmiyor muyuz? Pekala. Elimizden geleni yapmıyor muyuz? | The Firm-3 | 1993 | |
| That night in the Caymans when you telephoned... | o gece Cayman'larda telefon actiginda... O gece Cayman'larda telefon açtığında... | The Firm-3 | 1993 | |
| You didn't. | Yapmadin. Yapmadın. | The Firm-3 | 1993 | |
| I don't even know her name. | dini bile bilmiyorum. Adını bile bilmiyorum. | The Firm-3 | 1993 | |
| It didn't mean anything. | Bir anlami yoktu. Bir anlamı yoktu. | The Firm-3 | 1993 | |
| Like hell it didn't. It means everything. | Ne demek anlami yoktu. Gayet anlamli. Ne demek anlamı yoktu. Gayet anlamlı. | The Firm-3 | 1993 | |
| You can't promise anything. | Soz moz veremezsin. Söz möz veremezsin. | The Firm-3 | 1993 | |
| Why did you tell me? | Neden anlattin? Neden anlattın? | The Firm-3 | 1993 | |
| Because I couldn't stand not to. | Cunku anlatmadan edemedim. Çünkü anlatmadan edemedim. | The Firm-3 | 1993 | |
| I couldn't stand... | Senin bilmemene... | The Firm-3 | 1993 | |
| Well, now I know. | rtik biliyorum. Artık biliyorum. | The Firm-3 | 1993 | |
| I thought there were only two brothers Grimm. | Sadece iki Grimm kardes var saniyordum. Sadece iki Grimm kardeş var sanıyordum. | The Firm-3 | 1993 | |
| What for? Your protege's got a brother. | Neden? Seninkinin bir kardesi var. Neden? Seninkinin bir kardeşi var. | The Firm-3 | 1993 | |
| He didn't mention him at the interwiew in Boston. | Boston'daki gorusmede ondan soz etmedi. Boston'daki görüşmede ondan söz etmedi. | The Firm-3 | 1993 | |
| This brother's doing time. How do you know? | Bu kardes hapiste. Nasil ogrendin? Bu kardeş hapiste. Nasıl öğrendin? | The Firm-3 | 1993 | |
| I get confused. Well, don't. | Kafam karisti. Karismasin. Kafam karıştı. Karışmasın. | The Firm-3 | 1993 | |
| All right, Avery. | Tamam very. Tamam Avery. | The Firm-3 | 1993 | |
| He tells us about a Ray McDeere doing time for manslaughter. | Cinayetten hukum giymis, Ray McDeere adinda birinden soz etti. Cinayetten hüküm giymiş, Ray McDeere adında birinden söz etti. | The Firm-3 | 1993 | |
| The Moroltos been edgy since the Kozinski and Hodges mess. | Kozinski ve Hodges olayindan beri Morolto ailesi tedirgin. Kozinski ve Hodges olayından beri Morolto ailesi tedirgin. | The Firm-3 | 1993 | |
| They think we're misreading McDeere. | McDeere'i yanlis degerlendirdigimiz gorusundeler. McDeere'i yanlış değerlendirdiğimiz görüşündeler. | The Firm-3 | 1993 | |
| The Moroltos are coming to take over? | Morolto'lar isi devralmaya mi geliyor? Morolto'lar işi devralmaya mı geliyor? | The Firm-3 | 1993 | |
| Are we misreading him? I don't think so. | Yanlis mi degerlendiriyoruz? Hic sanmam. Yanlış mı değerlendiriyoruz? Hiç sanmam. | The Firm-3 | 1993 | |
| Wouldn't you lie to get a job like this? | Boyle bir isi almak icin yalan soylemez miydin? Böyle bir işi almak için yalan söylemez miydin? | The Firm-3 | 1993 | |
| We ought to keep him on a tight leash. | onun dizginlerini siki tutmaliyiz. Onun dizginlerini sıkı tutmalıyız. | The Firm-3 | 1993 | |
| Why? You've got nothing to be suspicious about. | Neden? Suphelenmeni gerektirecek bir sey yok. Neden? Şüphelenmeni gerektirecek bir şey yok. | The Firm-3 | 1993 | |
| I'm sorry. You were talking about hours? | Uzgunum. Saatleri mi konusuyordunuz? üzgünüm. Saatleri mi konuşuyordunuz? | The Firm-3 | 1993 | |
| I know I'm not Bendini Lambert's most valuable client, | Bendini Lambert'in en degerli musterisi olmadigimi biliyorum, Bendini Lambert'ın en değerli müşterisi olmadığımı biliyorum, | The Firm-3 | 1993 | |
| but I've got a legitimate complaint. | ancak hakli bir sikayetim var. ancak haklı bir şikayetim var. | The Firm-3 | 1993 | |
| You never spent 33 hours last month on my account. | Gecen ay kesinlikle bana 33 saat ayirmadiniz. Geçen ay kesinlikle bana saat ayırmadınız. | The Firm-3 | 1993 | |
| That's what you were billed? You don't see your bills? | Oyle mi fatura edilmis? Faturalara bakmaz misiniz? Öyle mi fatura edilmiş? Faturalara bakmaz mısınız? | The Firm-3 | 1993 | |
| lt's on file with the office manager. | Dosya halinde buro amirinde. Dosya halinde büro amirinde. | The Firm-3 | 1993 | |
| You know, this overbilling's gotten so common, | Fatura sisirme olayi o kadar yayginlasti ki, Fatura şişirme olayı o kadar yaygınlaştı ki, | The Firm-3 | 1993 | |
| lt's kind of like tipping. | Bir tur bahsis gibi. Bir tür bahşiş gibi. | The Firm-3 | 1993 | |
| Well... lt's not policy, Mr Mulholland. | Evet... Bu politikamiz degil, Bay Mulholland. Evet... Bu politikamız değil, Bay Mulholland. | The Firm-3 | 1993 | |
| It sure seems like policy. | Politikamiz gibi gorunuyor. Politikamız gibi görünüyor. | The Firm-3 | 1993 | |
| lt's been going on over there for years. | Bu olay yillardir boyle devam ediyor. Bu olay yıllardır böyle devam ediyor. | The Firm-3 | 1993 | |
| People forget something else, too. | Insanlar bir seyi daha unutuyorlar. İnsanlar bir şeyi daha unutuyorlar. | The Firm-3 | 1993 | |
| When somebody over there stamped this and mailed it, | orada biri buna pul yapistirip yollarsa, Orada biri buna pul yapıştırıp yollarsa, | The Firm-3 | 1993 | |
| It became a federal offence. | Federal suc olur. Federal suç olur. | The Firm-3 | 1993 | |
| You're damn right. | Haklisin. Haklısın. | The Firm-3 | 1993 | |
| Each instance, punishable by... | Her olayin cezasi... Her olayın cezası... | The Firm-3 | 1993 | |
| Nina, I'm going over to Mulholland's | Nina, ben Mulholland'a gidiyorum | The Firm-3 | 1993 | |
| for a half hour or so. | yarim saatligine falan. yarım saatliğine falan. | The Firm-3 | 1993 | |
| There's a way of doing this without getting disbarred | Bu isi barodan atilmadan veya yasalari cignemeden Bu işi barodan atılmadan veya yasaları çiğnemeden | The Firm-3 | 1993 | |
| or breaking the law. ls that our chief concern? | yapmanin yolu var. En buyuk endisen bu mu? yapmanın yolu var. En büyük endişen bu mu? | The Firm-3 | 1993 | |
| What? For the FBl? No, for me. | Ne? FBl icin mi? Hayir, benim icin. Ne? FBl için mi? Hayır, benim için. | The Firm-3 | 1993 | |
| They won't let you go, you said. | Seni birakmayacaklarini soyledin. Seni bırakmayacaklarını söyledin. | The Firm-3 | 1993 | |
| Somebody's going to have to get to it another way. | Birinin bu isi farkli sekilde yapmasi gerekiyor. Birinin bu işi farklı şekilde yapması gerekiyor. | The Firm-3 | 1993 | |
| ln...in Eddie's stuff, | Eddie'nin esyalari arasinda, Eddie'nin eşyaları arasında, | The Firm-3 | 1993 | |
| is there some kind of wireless recording device? | telsiz kayit cihazi falan var mi? telsiz kayıt cihazı falan var mı? | The Firm-3 | 1993 | |
| Whenever Eddie said, ''My associate'' yours truly. | Eddie bana ''ortagim'' dediginden beri. Eddie bana ''Ortağım'' dediğinden beri. | The Firm-3 | 1993 | |
| Tammy, did Elvis ever find out about Eddie? | Tammy, Elvis, Eddie'yle iliskini hic ogrendi mi? Tammy, Elvis, Eddie'yle ilişkini hiç öğrendi mi? | The Firm-3 | 1993 | |
| Oh, man. He loved Eddie. Are you kidding? | Yapma. Eddie'yi severdi. Dalga mi geciyorsun? Yapma. Eddie'yi severdi. Dalga mı geçiyorsun? | The Firm-3 | 1993 | |
| Hell, it was over between me and Elvis when I was 18. | Elvis'le iliskim 18 yasimdayken sona erdi. Elvis'le ilişkim 18 yaşımdayken sona erdi. | The Firm-3 | 1993 | |
| We'd been married two years, and one morning at breakfast, | 2 yildir evliydik, bir sabah kahvaltida, 2 yıldır evliydik, bir sabah kahvaltıda, | The Firm-3 | 1993 | |
| I just turned too old for him. | onun icin yasli biri oluverdim. onun için yaşlı biri oluverdim. | The Firm-3 | 1993 | |
| But everybody loves Elvis. The man's a panda. | Herkes Elvis'i sever. dam panda gibi. Herkes Elvis'i sever. Adam panda gibi. | The Firm-3 | 1993 | |
| He'd do anything for me. | Benim icin her seyi yapar. Benim için her şeyi yapar. | The Firm-3 | 1993 | |
| They're off. Say Something comes away on top. | Gittiler. Bir seyler her zaman su yuzune vurur. Gittiler. Bir şeyler her zaman su yüzüne vurur. | The Firm-3 | 1993 | |
| Right There's on the inside. Champagne rushes up. | Evet ic tarafta. Sampanya akiyor. Evet iç tarafta. Şampanya akıyor. | The Firm-3 | 1993 | |
| Doesn't the dog ever get the bone? | Kemigi yakalayan kopek olmaz mi? Kemiği yakalayan köpek olmaz mı? | The Firm-3 | 1993 | |
| Mr Voyles wants me to tell you how much the Bureau... | Bay Voyles, benden FBl'in sana minnettar oldugunu soylememi istedi. Bay Voyles, benden FBl'ın sana minnettar olduğunu söylememi istedi. | The Firm-3 | 1993 | |
| A million dollars in an account in Switzerland. | Isvicre'de bir hesaba 1 Milyon Dolar. İsviçre'de bir hesaba 1 Milyon Dolar. | The Firm-3 | 1993 | |
| lBG Bank lnternational in Zurich. | Zurih'teki lBG lnternational Bankasina. Zürih'teki lBG lnternational Bankasına. | The Firm-3 | 1993 |