Search
English Turkish Sentence Translations Page 158254
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Which charge would you like to be arrested for? | Hangi suçtan tutuklanmak istersiniz? Hangi suçtan hapsi boylamak istersiniz? | Taken-20 | 2008 | |
| Drugs, kidnapping, prostitution? Take your pick. | Uyuşturucu, adam kaçırma, fuhuş? Seçin birini. Uyuşturucu, adam kaçırma, kadın pazarlama? Dilediğinizi seçin. | Taken-20 | 2008 | |
| For that, the rate went up 10 percent. | Bu yüzden fiyatlar yüzde 10 arttı. İşte bu nedenle ücret yüzde on zamlandı. | Taken-20 | 2008 | |
| Now, do you want to get down to business or to keep playing? | Şimdi, iş konuşmak istiyor musunuz, oyununuza devam mı edeceksiniz? Şimdi iş mi konuşacağız, yoksa oynamaya devam mı edeceğiz? | Taken-20 | 2008 | |
| How much? Twenty percent. | Ne kadar istiyorsun? Yüzde yirmi. Ne kadar? Yüzde yirmi. | Taken-20 | 2008 | |
| How do you say "sugar" in your language? | Sizin dilinizde "şeker" nasıl deniyor? Sizin dilde "şeker" nasıl söyleniyor? | Taken-20 | 2008 | |
| A friend gave this to me. It's Albanian. You mind translating it? | Bunu bana bir arkadaşım verdi. Arnavutça. Tercüme eder misin? Bunu bana bir arkadaşım verdi. Arnavutça yazıyor. Tercüme edebilir misin? | Taken-20 | 2008 | |
| Good luck. Good luck. | Bol şans. Bol şans. " Bol şans. Bol şans." | Taken-20 | 2008 | |
| Good luck. Good luck. Good luck. | Bol şans. Bol şans. Bol şans. " Bol şans. Bol şans." Bol şans. | Taken-20 | 2008 | |
| Are you focused yet? | Daha odaklanamadın mı? Dikkatini topladın mı? | Taken-20 | 2008 | |
| Where is this girl? | Bu kız nerede? Kız nerede? | Taken-20 | 2008 | |
| Where is she? | Nerede? Nerede dedim sana? | Taken-20 | 2008 | |
| You sold my daughter? You sold her? | Kızımı sattın mı? Sattın mı onu? Kızımı sattın mı yani? Onu sattın mı? | Taken-20 | 2008 | |
| What? Saint Clair. | Ne? Saint Clair. | Taken-20 | 2008 | |
| Saint Clair? Saint Clair. Is that a person, a place? | Saint Clair mi? Saint Clair. Ne bu, birisi mi, bir yer mi? Saint Clair mi? Saint Clair. Bir kişi mi, yoksa yer adı mı? | Taken-20 | 2008 | |
| Bryan, will you do the honors? | Bryan, sen açar mısın? Bryan, sen ikram eder misin? | Taken-20 | 2008 | |
| Sure. I'll be just a minute. | Tabii ki. Hemen dönerim. Elbette. Birazdan dönerim. | Taken-20 | 2008 | |
| Really? Yes. | Gerçekten mi? Evet. Sahi mi? Evet. | Taken-20 | 2008 | |
| White or dark meat? Dark, please. | Beyaz et mi, kırmızı mı? Kırmızı lütfen. Beyaz et mi, yoksa siyah mı? Siyah olsun lütfen. | Taken-20 | 2008 | |
| Find anything interesting? | Evet, her gece evde olup çocukları görmek, güvende... İlgini çeken bir şey bulabildin mi? Beğendiğin bir yer bulabildin mi bari? | Taken-20 | 2008 | |
| As a matter of fact, I did, in the 10th arrondissement on Rue Paradis. | Aslına bakarsan buldum, Rue Paris bölgesinin içinde. Buldum aslında. Rue Paradis'in 10. bölgesinde. | Taken-20 | 2008 | |
| A Mr. Macon. Do you know him? | Bay Macon. Tanıyor musun? Bay Macon. Onu tanıyor musun? | Taken-20 | 2008 | |
| Always seems like he's about to have a problem. Carrots? | Her zaman bir problem yaşayacakmış gibi bir hâli vardır. Havuç? Sürekli başını derde sokar bir havası var. Havuç alır mıydın? | Taken-20 | 2008 | |
| What shit? This is not the time or place, Bryan. | Ne boku? Şu an yeri ve zamanı değil Bryan. Ne pisliği? Bunun ne yeri ne de sırası, Bryan. | Taken-20 | 2008 | |
| Are you involved? Involved in what? | Sen de mi buna dahilsin? Neye dahil? Bulaştın mı? Neye bulaştı mı? | Taken-20 | 2008 | |
| What are you two talking about? | Siz ikiniz neyden bahsediyorsunuz? Neden bahsediyorsunuz? | Taken-20 | 2008 | |
| Are you? My salary is X, my expenses are Y. | Dahil misin? Gelirim X, giderim Y diyelim. Bulaştın mı? Gelirim X, giderim Y. | Taken-20 | 2008 | |
| What about my family? I told you... | Ya benim ailem? Sana söyledim... Benim ailem ne olacak? Soruna yol açmadığı... | Taken-20 | 2008 | |
| Who is Patrice Saint Clair? | Patrice Saint Clair kim? | Taken-20 | 2008 | |
| I'm not finished yet. Yes, you are. | Ben daha bitirmedim. Evet, bitirdin. Daha bitirmedim. Evet, bitirdin. | Taken-20 | 2008 | |
| No! No, I'm not. | Hayır! Hayır, bitirmedim. Hayır, bitirmedim. | Taken-20 | 2008 | |
| Can I help you? Yes, I'm here to see Mr. Saint Clair. | Yardımcı olabilir miyim? Evet, Bay Saint Clair'le görüşecektim. Yardımcı olabilir miyim? Bay Saint Clair'i görmeye geldim. | Taken-20 | 2008 | |
| May I help you, sir? | Yardımcı olabilir miyim efendim? Ne aramıştınız, efendim? | Taken-20 | 2008 | |
| Your champagne. Yeah, I will take it. | Şampanyanız. Tamam, şöyle koy. Şampanyanız. Şuraya bırakıver. | Taken-20 | 2008 | |
| One hundred, 100,000. | Yüz. 100,000. "Yüz bin oldu." | Taken-20 | 2008 | |
| One hundred, 150. | Yüz, yüz elli. "Yüz bin... Yüz elli bine çıktı." | Taken-20 | 2008 | |
| I have 150. | 150 var. "Yüz elli bin veren var." | Taken-20 | 2008 | |
| May I serve? | Servis yapmamı ister misiniz? Servis etmemi ister misiniz? | Taken-20 | 2008 | |
| Please. I have 250. | 250 geldi. Lütfen. " İki yüz elliye satıyorum." | Taken-20 | 2008 | |
| Sold for 250,000. | 250,000'e satıldı. "İki yüz elliye satıldı." | Taken-20 | 2008 | |
| Sorry. Get out. | Özür dilerim. Defol. | Taken-20 | 2008 | |
| The bidding will begin at 100,000. | Arttırma 100,000 ile başlayacaktır. "Açılış yüz binden başlayacak." | Taken-20 | 2008 | |
| I said... I heard what you said. | Sana def Ne dediğini duydum. Ne dedim ben sana... Dediğini duydum. | Taken-20 | 2008 | |
| I have 100. | 100 geldi. "Yüz bin." | Taken-20 | 2008 | |
| Buy her. One fifty. | Al onu. Yüz elli. Satın al. " Yüz elliye çıktı." | Taken-20 | 2008 | |
| You can collect your purchases directly. Move. | Parçalarınızı doğrudan alabilirsiniz. Yürü. " Malınızı ilk elden alabilirsiniz." Kıpırda. | Taken-20 | 2008 | |
| You will never get away with this. If you wanna live, you'll make sure I do. | Bundan asla kurtulamayacaksın. Yaşamak istiyorsan, kurtulmamı sağla. Yaptığın yanına kâr kalmayacak. | Taken-20 | 2008 | |
| Now, Mr? | Şimdi, Bay... Bay... | Taken-20 | 2008 | |
| Well, we know you're not this man. So, what do we call you? | Bu adam olmadığınızı biliyoruz. Size nasıl hitap edelim? Bu adam olmadığını biliyoruz. Sana nasıl hitap edelim? | Taken-20 | 2008 | |
| Oh, my. Give her to me. | Oh. Onu bana verin. Olur şey değil! Onu bana ver. | Taken-20 | 2008 | |
| ...with a very unique clientele. I'll pay. | ...emsalsiz bir iş. Parasını ben öderim. ...nezih bir iş. Parasını öderim. | Taken-20 | 2008 | |
| ...they did not understand? Yes, sir. | ...bir bakar mısın? Tabii efendim. ...görmeye gider misin? Peki, efendim. | Taken-20 | 2008 | |
| We should talk, okay? We can work this out. | Konuşmalıyız, tamam mı? Bunu hâlledebiliriz. Oturup konuşmaya ne dersin? Bir orta yolunu buluruz. | Taken-20 | 2008 | |
| You have no idea... | Kime bulaştığının farkın Ne halt ettiğinin farkında bile... | Taken-20 | 2008 | |
| Where is she? Please. | Kızım nerede? Lütfen. Nerede o? Lütfen. | Taken-20 | 2008 | |
| Understand. Please try... | Anla. Lütfen Anla. Lütfen anlamaya... | Taken-20 | 2008 | |
| We can... | Bunu Bunu aramızda... | Taken-20 | 2008 | |
| Daddy. Kim. | Baba! Kim. Babacığım. Kim. | Taken-20 | 2008 | |
| May I have your attention. If you're waiting for oversized bags... | Lütfen dikkat. Büyük boyutlu bagajlar için bekleyenler... "Lütfen dikkat. Ağırlık sınırını geçen bavullar için lütfen..." | Taken-20 | 2008 | |
| Bryan, if there's anything you need... | Bryan, ne ihtiyacın olursa... Bryan, bir ihtiyacın olursa çekinmeden söyle. | Taken-20 | 2008 | |
| Attention, travelers. You are not required to... | Lütfen dikkat. Yolcular, biletlerinizi almadan... "Bütün yolcuların dikkatine." | Taken-20 | 2008 | |
| Sure you don't wanna ride with us? | Bizimle gelmek istemediğinden emin misin? Seni eve bırakmamızı istemediğine emin misin? | Taken-20 | 2008 | |
| I'll be fine. I'll take a cab. Thanks. All right. | Sorun değil. Bir taksi tutarım. Sağ ol. Pekâlâ. Beni merak etme. Taksiye atlarım. Sağ ol. | Taken-20 | 2008 | |
| I love you, Dad. Love you too. | Seni seviyorum babacığım. Ben de seni seviyorum. Seni seviyorum, baba. Ben de seni seviyorum. | Taken-20 | 2008 | |
| Where are we? I told you. It's a surprise. | Nereye geldik? Dedim ya. Bir sürpriz. Neresi burası? Sürpriz olduğunu söylemiştim. | Taken-20 | 2008 | |
| Hi. Hi. | Selam. Selam. Merhaba. | Taken-20 | 2008 | |
| I do. She does. | İstiyorum. İstiyor. | Taken-20 | 2008 | |
| Trust me, Johnson... we won't die. | Güven bana Johnson...Ölmeyeceğiz. | Taken-23 | 2002 | |
| Russell Keys came home from the war | Russell Keys evine, tıpkı bir çok diğer asker gibi savaşmaktan yorulmuş olarak döndü. Ve eve geldiği için de çok memnundu. | Taken-23 | 2002 | |
| They say some men | Derler ki, bazıları hayatlarının sonuna kadar savaşı yaşamaya devam ederler. | Taken-23 | 2002 | |
| No... sir. | Hayır...Efendim. İnanmıyorum. | Taken-23 | 2002 | |
| Get off of him! Let him go! Go... go, go! | Çekilin üzerinden. Bırakın onu! Kaçın...Kaçın! | Taken-23 | 2002 | |
| Son... I appreciate your coming to me with this, | Evlat. Bu işte benimle olduğuna memnunum. Zamanı geldiğinde hatırlanacaksın. | Taken-23 | 2002 | |
| Hum... Anne... | benim annemi özlediğim gibi. | Taken-23 | 2002 | |
| I I I'm just trying to find a pattern to it. | Mantığını anlamaya çalışıyorum. Böylece belki tekrar ne zaman geleceklerini bilebilirim. | Taken-24 | 2002 | |
| Y Yes. | Evet. | Taken-25 | 2002 | |
| I I'm fine. | Ne yapıyorsun? Ben iyiyim. Dr. Lamarr beni nasıl buldunuz? | Taken-25 | 2002 | |
| I I knew I mean, I didn't know you, | Biliyordum...Yani seni tanımıyordum ama onun...Kahretsin. | Taken-26 | 2002 | |
| I I can't. It's really hard to explain. | Yapamam. Açıklaması gerçekten zor. | Taken-26 | 2002 | |
| They come home looking for a door out into their past | Hiçbiri doğru değil. | Taken-27 | 2002 | |
| Yeah, exactly. | Bunu benim için yapacaksınız, çünkü Nixon unutulduktan çok sonra bile... | Taken-27 | 2002 | |
| With cancer, it could've been a lot worse. | Bugün 18 ihbar daha aldık. | Taken-27 | 2002 | |
| They're trying to figure out the same things you ask me | Hadi gel Lisa, yemek hazır. | Taken-27 | 2002 | |
| MAN OVER RADIO: Truck eight. Yeah. | Davul konusunda gitgide ustalaşıyorsun. Sağ ol. | Taken-27 | 2002 | |
| Get over. | Sana sormak istediğim çok şeyler var.. | Taken-27 | 2002 | |
| WOMAN: Lights. | Babam da ben de onları görüyoruz. İkimizde onlara bindik. | Taken-27 | 2002 | |
| Hey, can you do something for me? | Nasıl olduğunu bilirim. Bu gücün bir pasrçası olmak istiyorsun. | Taken-27 | 2002 | |
| ALLIE: Some people put a lot of work into their lawn. | Hayır,artık üzmüyor beni. | Taken-27 | 2002 | |
| Miss Fox says if we'd done that, they might've killed the hostages. | Ama bunlar basit tanışma toplantıları değil. | Taken-27 | 2002 | |
| ALLIE: Do you know the feeling | Uzaylı otopsi videosunu da izledim. | Taken-27 | 2002 | |
| Any exposure to chemicals? | Ya da onu isteyeceğinizden korkarlar. | Taken-27 | 2002 | |
| ...when I was a kid, | Evimize geliyorlar, bizi gemilerine alıyorlar, üzerimizde bir şeyler yapıyorlar. | Taken-27 | 2002 | |
| and these beings, these...aliens, what have you... | Apollo 13'ün astronotları sağ salim döndüler. | Taken-27 | 2002 | |
| What did you do with my Cabbage Patch Kids? | Bu ev temiz. Çevreyi kontrol edeceğim. | Taken-27 | 2002 | |
| Eric? | Dr. Watson ve Crick'e Nobel ödülü kazandıran çalışmaları biliyor musun? | Taken-27 | 2002 | |
| ERIC: You're much prettier than I expected. | Bize yanlış bilgi vermişler. | Taken-27 | 2002 | |
| But the signal is incredibly weak. | Yani sen bunun cevabını almadan nasıl rahat edebiliyorsun? | Taken-27 | 2002 | |
| ERIC: I could put you in custody. | Merhaba. | Taken-27 | 2002 | |
| No, it's not like that at all. | Sorun olmaz. Kapatmalıyım. | Taken-27 | 2002 | |
| First time I slept with her, she's pregnant, I'm married. | Beni kandırdın. | Taken-27 | 2002 |