Search
English Turkish Sentence Translations Page 158223
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| You're not gonna get it any cleaner. | Bu işi daha temiz halledemezsin. Kızı öldürecek. Onu durdurmamız lazım. | Taken-6 | 2002 | |
| I'm not gonna be a party to any more killing, Mary. | Artık cinayetlere göz yummayacağım Mary. O işler bitti artık. | Taken-6 | 2002 | |
| I don't think you are, Dad. | Bence bitmedi baba. İçerde kızdan başka kimler var biliyorsun değil mi? Annesi ve babası Charlie. | Taken-6 | 2002 | |
| That means he knows. | O zaman o da biliyor. | Taken-6 | 2002 | |
| And that's two people with a lot of information | Bu durumda geçmişte bizimle kötü tecrübeler yaşamış ve çok fazla şey bilen iki kişi var demektir. | Taken-6 | 2002 | |
| They have to go. Dr Penzler, too. | Onlar ölmeli. Dr. Penzler'da öyle. Bilgi sızmasını riske atamayız. Bu çok önemli. | Taken-6 | 2002 | |
| They don't matter anymore. It's all about Allie. | Diğerlerinin önemi yok. Önemli olan Allie. | Taken-6 | 2002 | |
| You're not in charge here, Mary. I am. | Burada yetkili sen değilsin, benim Mary. | Taken-6 | 2002 | |
| Take a step back. Calm down. | Geri plana geç. Sakinleş. | Taken-6 | 2002 | |
| I'm sorry. You're right. | Üzgünüm. Haklısın. | Taken-6 | 2002 | |
| Just, the two of them having gotten together has made me a little nervous. | İkisinin bir araya gelmesi beni biraz asabi yaptı hepsi bu. | Taken-6 | 2002 | |
| They could really gum us up. No one's getting killed here, Mary. | İkisi bu işi bozabilir. Burada kimse ölmeyecek Mary. | Taken-6 | 2002 | |
| CYNTHIA: I got to go to the bathroom. | Tuvalete gitmem lazım. | Taken-6 | 2002 | |
| Grab a cup. Knock yourself out. | Şuradan bir bardak al, keyfine bak. | Taken-6 | 2002 | |
| Lisa, how's he doing? | Lisa, o nasıl? | Taken-6 | 2002 | |
| He's still breathing. | Hala nefes alıyor. İyi misin? | Taken-6 | 2002 | |
| I just don't want any more bad news. | Başka kötü haber istemiyorum. | Taken-6 | 2002 | |
| Mr Watson? | Bay Watson? | Taken-6 | 2002 | |
| Luke, when he died, he wasn't mad at you anymore. | Luke, öldüğü sırada artık size kızgın değildi. | Taken-6 | 2002 | |
| DALE: He wasn't? | Değil miydi? | Taken-6 | 2002 | |
| It was just one of those things that happens. | Bu her zaman olan şeylerdendi. O büyüyordu ve bu ikiniz için de zordu. | Taken-6 | 2002 | |
| He loved you very, very much, Mr Watson. | Sizi çok ama çok sevdi Bay Watson. Öldüğü sırada da bunu düşünüyordu. | Taken-6 | 2002 | |
| I just wish I could see him one more time. | Keşke onu bir kez daha görebilseydim. | Taken-6 | 2002 | |
| I wish I could tell him that I was sorry. | Keşke ona üzgün olduğumu söyleyebilseydim. | Taken-6 | 2002 | |
| He knows, Mr Watson. | Biliyor Bay Watson. | Taken-6 | 2002 | |
| It's okay, Dad. | Sorun yok baba. | Taken-6 | 2002 | |
| You can let go. | Artık rahatlayabilirsin. | Taken-6 | 2002 | |
| Now I can see why those people want you so badly. | Şimdi o insanların seni neden bu kadar çok istediğini anlayabiliyorum. | Taken-6 | 2002 | |
| When it gets dark, we shoot for the windows again. | Hava kararınca pencereyi tekrar deneriz. Aynı anda koridordan da iki adamı içeri sokarız. | Taken-6 | 2002 | |
| He'll be down on the floor, won't be looking to the door. | O sırada yerde yatacağı için kapıya bakmayacaktır. | Taken-6 | 2002 | |
| We've got a man up in the heating ducts. | Havalandırma borularında da bir adamımız var. Kardeşini neden öyle sardın? | Taken-6 | 2002 | |
| He'll coordinate by earphone, drop down through | Koridordan gelen adamlarla telsiz koordinasyonu sağlar ve o da aynı anda girer. | Taken-6 | 2002 | |
| And then he turns and shoots the girl. | Sonra bizim adam dönüp kızı vurur. | Taken-6 | 2002 | |
| That room is covered by snipers. These men know what they're doing. | Oda, keskin nişancıların kontrolü altında. Bu adamlar ne yaptığını biliyor. | Taken-6 | 2002 | |
| It all goes by the numbers, we take him out. | Her şey yolunda gider ve onu haklarız. | Taken-6 | 2002 | |
| And the others? Not a problem. | Ya diğerleri? Sorun değil. | Taken-6 | 2002 | |
| I don't want my father to see you do it. | Babamın bunu yaptığınızı görmesini istemiyorum. | Taken-6 | 2002 | |
| You look like a college kid doing his homework. | Ödev yapan bir öğrenci gibisin. Nedir bu? Ufak bir teori. | Taken-6 | 2002 | |
| Their craft was, I like to call it, thought powered. | Onların gemisi, ben ona düşünce gücü ile uçuyor diyorum. | Taken-6 | 2002 | |
| Allie may be a stronger manifestation of that power, that energy. | Allie bu konuda çok daha güçlü bir enerji yayıyor olabilir. | Taken-6 | 2002 | |
| How long have you been sleeping with my daughter? | Ne zamandır kızımla yatıyorsun? | Taken-6 | 2002 | |
| About six years. | Altı yıl kadar oldu. | Taken-6 | 2002 | |
| You get some kind of sick pleasure from that, the boss' daughter? | Patronunun kızıyla yatmaktan garip bir zevk alıyorsun herhalde? | Taken-6 | 2002 | |
| "Boss"? | Patronum mu? Dost olduğumuzu sanıyordum. | Taken-6 | 2002 | |
| I love Mary. | Mary'i seviyorum. Sanırım o da beni seviyor. | Taken-6 | 2002 | |
| I want your desk cleaned out by tomorrow. | Yarın masanı boşaltmanı istiyorum. Bu bittikten sonra Maine'e döneceğim. | Taken-6 | 2002 | |
| I don't wanna see you there when I go into the office. | Ofise gittiğim zaman seni orada görmek istemiyorum. | Taken-6 | 2002 | |
| How you feeling? | Nasıl hissediyorsun? Bana neler oluyor? | Taken-6 | 2002 | |
| It's in her DNA, isn't it? That's what makes her special. | Bu onun DNA'sında değil mi? Bu onu özel yapıyor. | Taken-6 | 2002 | |
| I never believed that part of your story "My grandfather was an alien." | Hikâyenin "Büyükbabam bir uzaylıydı" kısmına hiç inanmadım. | Taken-6 | 2002 | |
| Allie... Your dad could he do things? | Senin baban da bir şeyler yapabiliyor muydu? Yaparken görmedim ama evet. | Taken-6 | 2002 | |
| But you never could. I can play drums and sing harmony. | Ama sen yapamıyorsun. Davul çalıp, şarkı söyleyebiliyorum. Birçok insan bunu şaşırtıcı buluyor. | Taken-6 | 2002 | |
| There's you and me. | İkimiz...Senin nerede olduğunu, iyi olup olmadığını biliyorum. | Taken-6 | 2002 | |
| I always figured that was just because I'm your only daughter | Ben, hep senin tek kızın olduğum ve beni çok sevdiğin için böyle hissettiğini sanıyordum. | Taken-6 | 2002 | |
| Yeah, I suppose it could be that. | Evet. Sanırım o da olabilir. | Taken-6 | 2002 | |
| It's what made your dad sick, isn't it, doing these things? | Babanı hasta eden buydu değil mi? Bunları yapabilmek. | Taken-6 | 2002 | |
| You're not my dad, honey. | Sen babam değilsin canım. Sende bir sürü başka şey de var. Sende Charlie'nin ailesi de var. | Taken-6 | 2002 | |
| MAN: Everybody in position? | Herkes yerinde mi? | Taken-6 | 2002 | |
| He's not gonna last much longer. | Uzun süre dayanamaz. Başında çok bela var. Gökyüzünde ışıklar görüldü, gazeteler düşen uzay gemileriyle ilgili yazılar yazdı. | Taken-6 | 2002 | |
| MAN: What are we doing here, Ray? | Burada ne yapıyoruz Ray? Bu adamın yardıma ihtiyacı var. | Taken-6 | 2002 | |
| Are you just gonna sit there while he bleeds to death? | Orada oturup kan kaybından ölmesini mi izleyeceksin? | Taken-6 | 2002 | |
| Nothing you do is going to change anything | Ne yaparsanız yapın, size olan hiçbir şey değişmeyecek Bay Morrison. | Taken-6 | 2002 | |
| That man in the woods when you were eight. | Sekiz yaşındayken ormanda karşılaştığın ve seni kulübeye götüren adam. | Taken-6 | 2002 | |
| He wasn't from another planet. He was just mean and crazy. | O başka bir gezegenden gelmiyordu. Sadece öfkeli ve deliydi. | Taken-6 | 2002 | |
| You shut up about that. | Kapa çeneni! | Taken-6 | 2002 | |
| You're just going to hurt more people, that's all. | Sadece daha fazla insana zarar vereceksin, hepsi bu. Bu, olanları değiştirmeyecek. | Taken-6 | 2002 | |
| LISA: Allie... It would be easier, wouldn't it? | Allie... Böylesi daha kolay olurdu değil mi? | Taken-6 | 2002 | |
| Blame it on them. | Suçu onlara at. Onlar gelip seni aldılar. | Taken-6 | 2002 | |
| It's a lot scarier to think that the monsters might be us. | Canavarların bizler olduğunu düşünmek daha korkutucu. | Taken-6 | 2002 | |
| Ray! You shut up right now! | Ray! Hemen sesini kes! | Taken-6 | 2002 | |
| Ray! She doesn't mean it! | Ray! O ciddi değildi! O küçük bir çocuk, ne dediğini bilmiyor. | Taken-6 | 2002 | |
| DOROTHY: One day, you're gonna stand in front of the Lord, | Bir gün Tanrı'nın karşısına çıkıp, bugün burada neler olduğunu açıklamak zorunda kalacaksın. | Taken-6 | 2002 | |
| You are gonna have to explain. | Açıklamak zorunda kalacaksın. Açıklama yapması gereken ben değilim. | Taken-6 | 2002 | |
| Dale's son explain that. | Dale'in oğlunu açıklayın. Kanseri açıklayın. Savaşı açıklayın. | Taken-6 | 2002 | |
| Explain the whole damn thing to me just one time... | Sadece bir kez olsun açıklayın, ben de işlerin neden bu kadar zor olduğunu anlayayım. | Taken-6 | 2002 | |
| (sobs) Oh, God. | Tanrım. | Taken-6 | 2002 | |
| I'm sorry I hurt him. | Onu yaraladığım için üzgünüm. | Taken-6 | 2002 | |
| Oh, God, I'm so sorry. | Tanrım çok üzgünüm. | Taken-6 | 2002 | |
| What are you doing, Allie? | Ne yapıyorsun Allie? | Taken-6 | 2002 | |
| Look at me, Dad. | Bana bak baba. | Taken-6 | 2002 | |
| He's all right? | İyi mi? | Taken-6 | 2002 | |
| What do you think we ought to do now? | Şimdi ne yapmamız gerekiyor? | Taken-6 | 2002 | |
| Yes, Ray? | Evet Ray? Alo? Ray? Hayır ben Allie. | Taken-6 | 2002 | |
| We're all going to come out of the building now. | Hepimiz binadan çıkacağız. Lütfen kimse bize ateş etmesin. Şimdi bütün bu olanların | Taken-6 | 2002 | |
| They're coming down. | Aşağı geliyorlar. | Taken-6 | 2002 | |
| She says she'll come with us if we let the others go. | Eğer diğerlerini bırakırsak bizimle geleceğini söylüyor. | Taken-6 | 2002 | |
| Mary...you can't do this. Do what? | Mary bunu yapamazsın. Neyi yapamam? | Taken-6 | 2002 | |
| You can't kill anyone. | Kimseyi öldüremezsin. Seni durdurmayacaklarını ne biliyorsun? | Taken-6 | 2002 | |
| They don't care about Lisa and Charlie now any more than we do. | Onlar artık Lisa ve Charlie ile ilgilenmiyorlar. Artık sadece Allie var. | Taken-6 | 2002 | |
| Then where are they? We tried to pick up Lisa. | Peki, neredeler o zaman? Lisa'yı almayı denedik. | Taken-6 | 2002 | |
| Lisa was helpless. | Lisa acizdi. Allie kendi başının çaresine bakabilir. | Taken-6 | 2002 | |
| Then what makes you think any of this will work? | O zaman bütün bunların işe yarayacağını ne biliyorsun? | Taken-6 | 2002 | |
| I don't know if it's gonna work. | Yarayacak mı bilmiyorum. En azından denemekten korkmuyorum. | Taken-6 | 2002 | |
| Mary, don't do this. | Mary bunu yapma. Dinle beni. Bunu biliyorum. | Taken-6 | 2002 | |
| Even if you lose the project, walk away... | Projeyi kaybetmek pahasına da geri dönüşü olmayan bir yola girmeden uzaklaş. | Taken-6 | 2002 | |
| MAN: Here they come. | Geliyorlar. | Taken-6 | 2002 | |
| Why don't you just fade away? | Neden yok olup gitmiyorsun? Sen proje için bir engelsin. | Taken-6 | 2002 | |
| You're a burden to the project. | İşler biraz karışır. | Taken-6 | 2002 | |
| You don't have the stomach for it, and you don't have the brains. | Eğer bu işi yapacak miden yoksa beynin de yok demektir. Evet. | Taken-6 | 2002 | |
| You have no idea what I'm capable of? | Neler yaptığımı ve yapabileceğimi bilmiyor musun? | Taken-6 | 2002 |