Search
English Turkish Sentence Translations Page 156455
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| I put in one skylight for Dallas. | Dallas için sadece bir tane tavan penceresi koydum. Dallas için bir tane pencere yerleştirdim. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Skylight king! | Tavan penceresi kralı! Çatı pencereleri kralı. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| It's not like you're gonna be working for some taskmaster. | Bu bir şef için çalışmış gibi olmayacak dostum. Bir işveren için çalıyor gibi olmayacaksın... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| You're gonna be working for me, your friend. | Benim için çalışcaksın, arkadaşın için. Benim için çalışacaksın, arkadaşın için. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Okay. | Pekala. Tamam. İşte bu. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Let's... let's build you a skylight. | Hadi... Gidip sana bir tavan penceresi yapalım. Hadi senin çatıya bir pencere inşa edelim. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Well, thank you, my liege. | Teşekkürler kralım. Teşekkürler efendimiz. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Yes. Oh, yes. The king grows weary. Away. | Evet. Oh, evet. Kral sıkıldı. Çekilebilirsin. Evet, evet. Kral yaka silkiyor. Uzaklaş. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Why are you throwing away | Neden o yiyeceği Neden o yemeği çöpe döküyorsun? | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| that food? | atıyorsun? | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| You have not eaten it yet. | Henüz yemedin bile. Daha yemedin onu. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| I had my lunch. | Yemeğimi yedim. Yedim, bitti. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| This was leftover. | Bu artıktı. Bu atık. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| All leftovers go into the trash. | Tüm artıklar çöpe gider. Bütün artıklar çöpe dökülür. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Yes, however, there is still plenty of good food | Evet ama hala tabağında bir sürü Evet ama hâlâ tabağında bir sürü güzel yemek var. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| on your plate. | yemek var. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Who are you, the fascist food police? | Kimsin sen, faşist yemek polisi mi? Sen de kimsin? Faşist yemek polisi mi? | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Let's get fired up. | Hadi duyarlı olalım. Hadi coşalım. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Together we can feed the world. | Birlikte dünyayı besleyebiliriz. Beraber dünyayı besleyebiliriz. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| I think we all got the message here today. | Sanırım burda herkes bugün mesajı aldı. Bence bugün buradaki mesaj hepimiz aldık. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| We have a problem right here in Chatswin, | Tam burda Chatswin'de, bir problemimiz var. Bizim burada, Chatswinde bir problemimiz var... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| and if it weren't for the courage | ve kendinden emin kızıl ...ve kızıl kafalı ayıcığımız bizi cesaretlendirmeseydi... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| of a certain redheaded bear, | ayının cesareti olmasaydı, | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| we wouldn't even be talking about it. | bunu konuşuyor olmazdık bile. ...bunların hakkında konuşuyor bile olamazdık. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| I give you that bear. I give you Tessa Altman. | Size o ayıyı getiriyorum. Size Tessa Altman'ı çağırıyorum. Size o ayıyı veriyorum. Ayı Tessa Altman. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Come on down. | Gel buraya. Gel bakalım. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Hey, try not to waste so much food. | Hey, çok yiyecek israfı yapmamayı deneyin. Merhaba. Çok fazla yemek israf etmemeye çalışın. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Questions and comments. Questions and comments. | Sorular ve yorumlar. Sorular ve yorumlar. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Questions or comments? | Sorusu yada yorumu olan? Sorunuz veya yorumunuz var mı? | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Ahem. | Öhöm. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Okay, so one time I was on vacation, right? | Pekala, bir keresinde tatile gitmiştim, tamam mı? Pekala. Bir keresinde ben tatildeydim. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| And I walked outside my hotel to where the locals live, | Ve otelin dışına yerli halkın yaşadığı yere gittim, Sonra yerlilerin yaşadığı yerlere doğru yürüdüm... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| and I saw things. | ve bir şeyler gördüm. ...ve bazı şeyler gördüm. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| So what did you see? | Ee ne gördün? Ne gördün? | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Suffering. Endless suffering. | Acı. Bitmek tükenmeyen acı. Acı. Dinmek bilmeyen acı. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Their hair was so frizzy. | Saçları çok kıvır kıvırdı. Saçları çok kıvırcıktı. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Their... hair? | Saçları... mı? Saçları mı? | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Yeah. The humidity in Orlando is brutal, | Evet. Orlandoda nem çok acımasız, Evet. Orlando’daki nem acımasız... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| and their skin was, like, totally jacked up. | ve derileri,tamamen yüzülmüş gibiydi. ...ve ciltleri sanki tamamen boklu gibiydi. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| You guys, people are dying over there. | Orda insanlar ölüyor. Millet, orada insanlar ölüyor. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| We need to help them! | Onlara yardım etmeliyiz! Onlara yardım etmeliyiz. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| They're not dying! | Onlar ölmüyorlar be! Öldükleri falan yok! | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Where is Orlando? | Orlando nerde ki? Orlando da neresi? | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Our gardener's name is Orlando. | Bizim bahçivanın ismi Orlando. Bizim bahçıvanın adı Orlando. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Guys, the people of Florida are fine. Trust me. | Çocuklar, Floridadaki insanlar gayet iyi. İnanın bana. Millet Florida’daki insanlar iyi. Güvenin bana. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| They have the Everglades and assisted living. | Sulak alanları var ve rahat içinde yaşıyorlar. Evergladesleri ve destekli yaşam tesisleri var. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| We should raise money for them. | Onlar için para toplamalıyız. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| No! Down. | Hayır! Oturun. Hayır. Oturun. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| We should send them clarisonic face brushes. | Onlara yüz temizleyicisi yollamalıyız. Clarisonic yüz fırçaları göndermeliyiz. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| They're really good for your complexion, you guys. | Ciltleriniz için gerçekten çok yararlı. Cildiniz için gerçekten iyi bir şey çocuklar. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| She's not wrong. | Haksız değil. Kız haklı. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| They are really good for your complexion. | Gerçekten cilt için çok yararlı. Cildiniz için gerçekten iyi geliyor. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| So it's decided. | Karar verilmiştir. O zaman karar verildi. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Chatswin high school's first semiannual | Chatswin lisesinin ilk yarıyıllık bağışı Chatswin lisesinin ilk yarıyıllık... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Florida clarisonic face brush fund raiser, | Florida yüz temizleyicisi olmuştur, ...Florida clarisonic yüz fırçaları bağışıdır. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| and here's the girl that made it all happen... Tessa Altman. | ve tüm bunları gerçekleşmesini sağlayan kız... Tessa Altman. Ve tüm bunların gerçekleşmesini sağlayan kız Tessa Altman. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Okay, that's that. | Tamam, olay budur. Pekala işte oldu. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Whoo! | Vaav! | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Hello. | Hello. Süper. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Wow, you ain't kiddin'. | Vay, şaka yapmıyormuşsun. Vay be şaka yapmıyormuş. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Oh, crap. Aah! | Hassktir. Aah! Aha da sıçtık. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Ow. | Aav. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Tessa! Aah! | Tessa! Aah! | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Can you believe it? Look what you started? | İnanabiliyor musun? Şu başlattığın şeye bak? Buna inanabiliyor musun? Başlattığın şeye bak. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| But it's ridiculous! You realize that, right, Mr. Wolfe? | Ama bu çok saçma! Bunun farkındasınız değil mi, Bay Wolfe? Ama bu saçmalık. Farkındasınız değil mi Bay Wolfe? | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| I mean, we're helping people with oily skin? | Yani, yağlı ciltli insanlara mı yardım edeceğiz? Yani cildi yağlı insanlara yardım ediyoruz. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Oh, my gosh. You are so right. | Aman tanrım. Çok haklısın. Aman yarabbi. Çok haklısın.. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| People, listen up. | Çocuklar, dinleyin. Millet beni dinleyin. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| We cannot just target floridians with oily skin. | Sadece yağlı ciltli floridalıları düşünemeyiz. Sadece cildi yağlı Florida’lı insanlara yardım edemeyiz. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| We must also reach out to those with combination and dry skin. | Aynı zaman kuru ciltlileri de düşünmeliyiz. Ayrıca o karma ve kuru ciltlilere de ulaşmalıyız. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Spread the word. Good catch, boss. | Herkese söyleyin. İyi düşündün patron. Duymayan kalmasın. İyi yakaladın patron. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| There she is... the girl that's gonna save Florida. | İşte burdasın... Florida'yı kurtaracak olan kız. İşte burada. Florida’yı kurtaracak olan kız. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| One face at a time. | Güzel yüzler yaratalım. Bir dönem içerisinde bir yüz. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| That's the spirit, and I should know. | İşte ruh budur, ve bilmeliydim. Ruh bu işte ve bilmem gerekirdi. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| I have run over a hundred charities in my time... | Zamanında yüzden fazla hayır işinde bulundum... Zamanında yüzden fazla yardım yaptım... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Everything from air beds for the homeless... | Şişme yataklar evsizler için herşeydir... ...evsizler için hava yataklarından... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| To air beds for the elderly. | Özellikle daha yaşlıları için. ...yaşlılar için hava yataklarına kadar. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| My brother in law saw your air bed. | Kayın biraderim seninkini görmüş. Eniştem senin hava yatağını gördü. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Well, have at it, 'cause I'm out. | Al o zaman, çünkü artık ben yokum. Yardım senin olsun çünkü ben yoğum. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Wait. What do you mean, you're out? You're the leader. | Bekle. Ne demek, ben yokum? Lider sensin. Bekle. Ne demek yoksun? Sen lidersin. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| You're the face of Florida's face. | Floridanın asıl yüzüsün. Sen Florida’nın yüzünün yüzüsün. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| I mentioned to Mr. Wolfe that maybe we should donate | Ben Bay Wolfe'e yemediğimiz yiyecekleri Ben Bay Wolfe'a yenmeyen yemekleri muhtaç olanlara... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| uneaten food to people who need it. | muhtaç insanlara bağışlamamız gerektiğinden bahsettim. ...bağışlayabileceğimizi ima etmiştim. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Dalia is the one who made it about pores. | Diğer konuya dikkat çeken Dalia'ydı. Gözeneklerle ilgili fikri Dalia uydurdu. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Yes, but Dalia's talents are better served elsewhere. | Evet, ama Dalia yeteneklerini başka bir konuda daha iyi kullanabilir. Evet ama Dalia'nın yeteneği başka bir yerde faydalı olur. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| She's more of a... muse, but you... you're the worker bee, | O daha çok... fikir verir, ama sen... sen işçi arısın, O daha çok ilham verici ama sen ellerini... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| gettin' your hands all filthy dirty, | elinden pis işler gelir, ...ota boka batıran, pasaklı ellerinle... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| haulin' things with your filthy, dirty hands. | o pis ellerinde işleri çekersin. ...bir şeyler taşıyan çalışkan arısın. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| We need you. The people of Florida need you. | Sana ihtiyacımız var. Florida halkının sana ihtiyacı var. Sana ihtiyacımız var. Florida insanının sana ihtiyacı var. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Now... I brought these deli platters | Şimdi... Gönüllüler için bu hazır Şimdi... Bu et tabaklarını... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| for the volunteers. How do they look? | yemekleri getirdim. Nasıl görünüyorlar? ...gönüllülere getirdim. Nasıl görünüyorlar? | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Like a lot of thin meat. | Bir sürü ince et varmış gibi. Bir sürü incecik et gibi. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| You're right. I did get them prepackaged and on sale. | Haklısın. Onları paketledim ve satışa sundum. Haklısın. Bunları paketlenmiş ve indirimdeyken aldım. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Maybe I should dump 'em. | Belki de onları dökmeliyim. Belki de bunları çöpe atmalıyım. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Yeah, I'm gonna dump 'em. | Evet, onları dökeceğim. Evet bunları çöpe atacağım. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| And that's when I realized | Bu insanları kurtarmanın Ve o an bu insanlar için kurtuluş olmadığının farkına vardım. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| there was no saving these people. | bir yolu olmadığnı farkettim. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| They were gonna do what they were gonna do, | Ne yapıyorlarsa yapmaya devam edecekler, Yapmak istediklerini yapacaklardı... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| and there was no point in getting | Ve benim küçük kirli ellerimi ...ve ellerimiz ota boka batırmanın bir anlamı yoktu. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| my filthy little hands dirty... | bu işe sokmamın bir anlamı yok... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 |