• en flag English
    • tr flag Turkish

Search

English Turkish Sentence Translations Page 155557

English Turkish Film Name Film Year Details
I'm supposed to be their friend no. Arkadaşları olduğumu zannediyordum... Yapma... Onların arkadaşı olmam gerekiyor Hayır. Arkadaşları olduğumu zannediyordum... Yapma... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
You're their ally. Onlar senin müttefiğisin. Sen onların mütefikisin. Onlar senin müttefiğisin. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Their guest. Misafirlerisin. Misafirleri. Misafirlerisin. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Me, rakai, and ara, we're your friends. Ben, Rakai ve Ara, senin arkadaşlarınız. Ben, rakai ve ara, Biz senin arkadaşınız. Ben, Rakai ve Ara, senin arkadaşlarınız. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
I don't doubt they're good people. İyi insanlar olduklarından şüphem yok. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
They helped you out when you needed it İhtiyacın olduğunda yanındaydılar,... İhityacın olduğunda sana yardım ettiler. İhtiyacın olduğunda yanındaydılar,... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
and from what I hear, they've done more to hurt the Wraith than anyone. ..ve duyduğuma göre, Wraith'e herkesten daha fazla zarar vermişler. ve duyduğum, Wraithleri incitmek için herhangi birinden daha çok şey yaptılar. ..ve duyduğuma göre, Wraith'e herkesten daha fazla zarar vermişler. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
You've got to respect that Buna saygımız sonsuz... Buna saygı duyman gerek Buna saygımız sonsuz... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
but it doesn't mean you've got to commit to them. ...ama bu onlara bağlanmak zorunda olduğun anlamına gelmez. ama bu kendini onlara adaman anlamına gelmez. ...ama bu onlara bağlanmak zorunda olduğun anlamına gelmez. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
The way I see it, Benim gördüğüm böyle,... Gördüğüm şekliyle, Benim gördüğüm böyle,... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
now that we're back together... ...artık bir araya geldiğimize göre... şimdi tekrar bir araya geldik... ...artık bir araya geldiğimize göre... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
you belong with us. ...senin yerin bizim yanımız. sen bize aitsin. ...senin yerin bizim yanımız. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Pretty impressive, isn't it? Çok etkileyici, değil mi? Oldukça etkileyici, değil mi? Çok etkileyici, değil mi? Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
To be honest, it's a little overwhelming. Dürüst konuşmak gerekirse, insanın üstüne üstüne geliyor. Dürüst olmak gerekirse, biraz bunaltıcı. Dürüst konuşmak gerekirse, insanın üstüne üstüne geliyor. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Coming from somebody with your record, that says something. Senin siciline sahip biri mi bunu söylüyor? Senin gibi kayıtları olan birinden gelince, bu bir anlam ifade eder. Senin siciline sahip biri mi bunu söylüyor? Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
You know, john, your name was on the short list. Biliyorsun John, senin adın da adaylar arasındaydı. Biliyorsun john, ismin kısa listedeydi. Biliyorsun John, senin adın da adaylar arasındaydı. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
I saw what they did to Elizabeth, Politika ve bürokrasinin Elizabeth'e... Elizabeth'e ne yaptıklarını gördüm, Politika ve bürokrasinin Elizabeth'e... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
the politics and the red tape. I didn't envy her. ...yaptıklarını gördüm. Ona hiç imrenmiyorum. politikacılar ve kırmızı kaset. O'nu kıskanmadım. ...yaptıklarını gördüm. Ona hiç imrenmiyorum. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
I don't envy you. Sana da imrenmiyorum. Seni kıskanmıyorum. Sana da imrenmiyorum. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
You know, for most of us, Farkındaysan çoğumuza göre,... biliyorsun, çoğumuz için, Farkındaysan çoğumuza göre,... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
this thing with Elizabeth isn't over yet. ...Elizabeth'in olayı daha bitmedi. Elizabeth'le olan bu şey henüz bitmedi. ...Elizabeth'in olayı daha bitmedi. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
She's still out there. O hâlâ orada bir yerde. Hala orada bir yerde. O hâlâ orada bir yerde. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
You really believe there's a chance she's still alive? Hâlâ hayatta olma olasılığının olduğuna inanıyor musun? Gerçekten hala hayatta olduğuna dair bir şans olduğuna mı inanıyorsun? Hâlâ hayatta olma olasılığının olduğuna inanıyor musun? Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
There's only one way to know for sure. Buna emin olmak için tek bir yol var. Kesinlikle bilmek için bir yol var. Buna emin olmak için tek bir yol var. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
You're suggesting we go back? Oraya geri dönmemizi mi öneriyorsun? Geri dönmeyi mi öneriyorsun? Oraya geri dönmemizi mi öneriyorsun? Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
We should have done it sooner Bunu daha önce de yapabilirdik... Dha önce yapmamzı gerekirdi Bunu daha önce de yapabilirdik... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
but the I.O.A.'S been stonewalling me. ...ama IOS'in muhalefetine takıldım. ama I.O.A. önüme engel olarak çıkıyordu. ...ama IOS'in muhalefetine takıldım. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Now that you're in charge, maybe you can give me the green light. Artık komuta sende olduğuna göre, belki bize yeşil ışık yakabilirsin. şimdi görev başında sen varsın, belki bana yeşil ışığı yakabilirsin. Artık komuta sende olduğuna göre, belki bize yeşil ışık yakabilirsin. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
I'm sorry, but it's too dangerous. Üzgünüm, bu çok tehlikeli olur. Üxgünüm, ama bu çok tehlikeli. Üzgünüm, bu çok tehlikeli olur. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
It's no more dangerous than the last time we went in. Daha önce oraya gittiğimizdekinden daha tehlikeli olmayacaktır. Geçen sefer girdiğimizden daha tehlikeli değil. Daha önce oraya gittiğimizdekinden daha tehlikeli olmayacaktır. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Circumstances were different. Plus, you had an advantage then that you don't have now. Koşullar değişti. Ayrıca o zaman olan avantajınız artık yok. Durumlar farklıydı. Artı, o zaman, şimdi sahip olmadığın bir avantajın vardı. Koşullar değişti. Ayrıca o zaman olan avantajınız artık yok. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Well, she's the one who gave us that advantage. Bize o avantajı veren de o'ydu işte. Bize avantajı yaratan O'ydu. Bize o avantajı veren de o'ydu işte. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
The only reason we're here is because of what she did. Burada bulunabiliyor olmamızın tek nedeni onun yaptıklarıdır. Burada olmamızın tek nedeni yaptığı şeydi. Burada bulunabiliyor olmamızın tek nedeni onun yaptıklarıdır. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Believe me, I know İnan bana sana katılıyorum. İnan biliyorum, İnan bana sana katılıyorum. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
and I don't like the idea of leaving someone behind any more than you do Arkada birini bırakma fikrinden senin olduğun kadar ben de hoşlanmıyorum. ve geride birini bırakma fikrinden senin hoşlanmadığından daha çok hoşlanmıyorum. Arkada birini bırakma fikrinden senin olduğun kadar ben de hoşlanmıyorum. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
but I'm not about to send you or anyone else on a suicide mission. Ama seni ya da başka birini bu intihar görevine yollayacak değilim. ama seni ya da başka birini bu intihar görevine göndermek üzere değilim. Ama seni ya da başka birini bu intihar görevine yollayacak değilim. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Now, you come to me with a plan that has an even an outside chance of succeeding Bana başarı şansımızı biraz olsun arttıracak bir öneri ile gelirsen... şimdi, az bir başarma şansı olan bir planla bile bana gel, Bana başarı şansımızı biraz olsun arttıracak bir öneri ile gelirsen... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
and I'll consider it. ...bunu dikkate alacağım. ve üzerinde düşünürüm. ...bunu dikkate alacağım. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Short of that, john, I'm sorry. Kısacası, üzgünüm, John. kısacası bu john, üzgünüm. Kısacası, üzgünüm, John. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
There's nothing I can do. Yapabileceğim hiçbir şey yok. Yapabileceğim bir şey yok. Yapabileceğim hiçbir şey yok. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Fair enough. Bu kadarı yeterli. Yeterince makul. Bu kadarı yeterli. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
You seem distracted today. Bugün çok dağınık görünüyorsun. Bugün dikkatin dağılmış görünüyorsun. Bugün çok dağınık görünüyorsun. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Oh, no, I'm fine. Hayır, iyiyim. Oh, hayır, iyiyim. Hayır, iyiyim. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
What's wrong? There's nothing. I told you, I'm fine. Sorun nedir? Bir şey yok dedim sana. İyiyim. Sorun ne? Hiçbirşey yok. Sana söyledim, iyiyim. Sorun nedir? Bir şey yok dedim sana. İyiyim. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Very well. I suppose we should just continue training. Pekâla öyle olsun. Sanırım antrenmana devam edeceğiz. Çok iyi, sanırım antrenmana devam etmeliyiz. Pekâla öyle olsun. Sanırım antrenmana devam edeceğiz. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
There's nothing! Bir şey yok dedim! Bir şey yok! Bir şey yok dedim! Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Okay, stop hitting me! Tamam, vurmayı bırak! Tamam, bana vurmayı kes! Tamam, vurmayı bırak! Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
God... I'll talk. Tanrım, anlatacağım. Tanrım... Konuşacağım. Tanrım, anlatacağım. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
I'm thinking of leaving Atlantis. Atlantis'ten ayrılmayı düşünüyorum. Atlantis'ten ayırlmayı düşünüyorum. Atlantis'ten ayrılmayı düşünüyorum. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Where would you go? Nereye gidebilirsin ki? Nereye gideceksin? Nereye gidebilirsin ki? Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Must it come down to a choice between Atlantis and your Satedan friends? Atlantis ve Satedalı arkadaşların arasında seçim yapman mı gerekiyor? Atlantis ile Satedalı arkadaşların arasında bir seçim yapma durumuna mı gelmeli? Atlantis ve Satedalı arkadaşların arasında seçim yapman mı gerekiyor? Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
They're more than my friends, Teyla. They're my family. Benim için arkadaştan öteler, Teyla. Onlar benim ailem. Onlar arkadaşlarımdan daha öte Teyla. Onlar benim ailem. Benim için arkadaştan öteler, Teyla. Onlar benim ailem. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
We've always been there for each other. Biz hep birbirimiz için orada oluruz. Her zaman birbirimiz için oradaydık. Biz hep birbirimiz için orada oluruz. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
You wouldn't understand. Sen bunu anlamayabilirsin. Anlayamazsın. Sen bunu anlamayabilirsin. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
I disagree. Buna katılmıyorum. Katılmıyorum. Buna katılmıyorum. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Leaving my fellow athosians for a home here on Atlantis Athosialı kardeşlerimi, Atlantis'te yaşamak için... Atlantis için Athosianlı dostlarımı bırakmak Athosialı kardeşlerimi, Atlantis'te yaşamak için... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
was a very difficult decision. ...terketmek çok zor bir karardı. çok zor bir karardı. ...terketmek çok zor bir karardı. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
I was their leader. Liderleriydim. Onların lideriydim. Liderleriydim. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
For some Bazıları için... Bazıları için Bazıları için... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
the only leader they'd ever known ...tanıdıkları tek lider... bildikleri tek lider ...tanıdıkları tek lider... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
and despite the fact that I was as close as a trip through the stargate ...ve bu gerçeğe karşı koymama rağmen, Yıldız Geçidi'nden geçerken,... ve Yıldız Geçidi ile bir yolculuk kadar yakın olmama rağmen ...ve bu gerçeğe karşı koymama rağmen, Yıldız Geçidi'nden geçerken,... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
there were moments when I felt I'd betrayed them. ...onlara ihanet ettiğimi hissettiğim anlar oldu. Onlara ihanet etiğimi hissettiğim zamanlar oldu. ...onlara ihanet ettiğimi hissettiğim anlar oldu. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
So what? You got over it? No. Peki sonra? Bunu nasıl atlattın? Atlatamadım. Ne olmuş? Üztesinden geldin mi? Hayır. Peki sonra? Bunu nasıl atlattın? Atlatamadım. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
I sometimes still second guess my decision Arada sırada bu kararımı ikinci kez gözden geçirdiğim oluyor. Bazan hala kararımı yargılıyorum Arada sırada bu kararımı ikinci kez gözden geçirdiğim oluyor. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
then I remember that I can do more here to help my people Sonra da insanlarıma burada olarak, daha yardımcı olacabileceğim... sonra halkıma yardım etmek için burada daha çok şey yapabileceğimi hatırlıyorum Sonra da insanlarıma burada olarak, daha yardımcı olacabileceğim... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
and the rest of humans in this galaxy ...ve kendi dünyam için yapabileceğimden daha fazlasını evrendeki.... ve galaksideki diğer insanlar için ...ve kendi dünyam için yapabileceğimden daha fazlasını evrendeki.... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
than I ever could on my home world. ...geri kalan insanlar için de yapabileceğim aklıma geliyor. kendi gezegenimde yapabildiğimden daha fazla ...geri kalan insanlar için de yapabileceğim aklıma geliyor. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Teyla's already spoken to you, hasn't she? Teyla zaten seninle konuştu, değil mi? Teyla zaten seninle konuştu değil mi? Teyla zaten seninle konuştu, değil mi? Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Yeah, well, we had a little chat. Evet, ufak bir sohbet yaptık. Evet, biraz konuştuk. Evet, ufak bir sohbet yaptık. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
So let's hear it. O zaman duymuşsundur. Öyleyse dinleyelim. O zaman duymuşsundur. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Hear what? Neyi duymuşumdur? Neyi dinleyelim? Neyi duymuşumdur? Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Whatever you've got to say. Her neyse, söyleyeceklerin vardır. Ne söylemen gerekiyorsa. Her neyse, söyleyeceklerin vardır. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Not going to say anything. Really? Bir şey söylemeyecektim ki. Harbiden mi? Bir şey söylemeyecektim. Gerçekten mi? Bir şey söylemeyecektim ki. Harbiden mi? Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
I don't have to, because you already know what I'm going to tell you. Buna gerek yok, çünkü zaten ne söyleyeceğimi biliyorsun. Söylemem gerekmiyor, çünkü zaten sana ne söyleyeceğimi biliyorsun. Buna gerek yok, çünkü zaten ne söyleyeceğimi biliyorsun. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
That you're a valuable member of my team Sen takımımın değerli bir üyesisin... Takımımı değerli bir üyesi olduğunu Sen takımımın değerli bir üyesisin... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
and that it would be difficult to find somebody to take your place. ...ve senin yerini dolduracak birini bulmak çok zor olacak. ve senin yerini alabilecek birini bulmanın zor olacağını ...ve senin yerini dolduracak birini bulmak çok zor olacak. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
And that you may think you're going back to find something you've lost, Ayrıca geri dönerek, kaybettiğiniz bir şeyleri bulabileceğinizi düşünüyor olabilirsin,... ve kaybettiğin bir şeyi bulmak için geri dönmeyi düşündüğünü. Ayrıca geri dönerek, kaybettiğiniz bir şeyleri bulabileceğinizi düşünüyor olabilirsin,... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
but there's nothing to go back to. ...ama ortada geri dönmeyi gerektirecek hiçbir şey yok. ama geri dönecek bir şey yok. ...ama ortada geri dönmeyi gerektirecek hiçbir şey yok. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Sateda is gone, and living on the run with your buddies isn't going to bring that back. Sateda yok oldu ve arkadaşlarınla sürekli kaçarak yaşamak onu geri getirmeyecek. Sateda is yok oldu, ve dostlarınla bir faaliyet içinde yaşaman bunu geri getirmeyecek. Sateda yok oldu ve arkadaşlarınla sürekli kaçarak yaşamak onu geri getirmeyecek. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
You're not going to say any of that? Bunlardan hiçbirini söylemeyeceksin değil mi? Bunların hiç birini söylemeyecek misin? Bunlardan hiçbirini söylemeyeceksin değil mi? Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
I don't have to. Gerek yok ki. Söylemem gerekmiyor. Gerek yok ki. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Look, this isn't about me trying to bring back the past. Bu geçmişi geri getirmeye çalışma meselesi değil. Bak, geçmişi geri getirmeye çalışmak benim hakkımda değil. Bu geçmişi geri getirmeye çalışma meselesi değil. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Well, then what is it? Peki o zaman nedir? Öyleyse ne? Peki o zaman nedir? Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
They always have. Her zaman da olacak. Her zaman var. Her zaman da olacak. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
I'm the one that took care of them, Onlara göz kulak olan bendim... Onlara göz kulak olan, Onlara göz kulak olan bendim... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
got them home alive whenever we went into battle. ...ne zaman bir savaşa girsek eve dönmelerini sağladım. ne zaman bir savaşa girsek, eve sağsalim geri götüren benim. ...ne zaman bir savaşa girsek eve dönmelerini sağladım. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
You're one man, Ronon. Sen tek başınasın, Ronon. Sen sadece bir kişisin, ronon. Sen tek başınasın, Ronon. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
You can't expect to protect them forever. Onları sonsuza kadar koruyamazsın. Onları sonsuza dek korumayı bekleyemezsin. Onları sonsuza kadar koruyamazsın. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Probably not... Belki öyle,... Muhtemelen hayır... Belki öyle,... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
but that's where you guys come in. ...ama burada siz devreye giriyorsunuz. ama burası sizlerin işe karıştığı yer. ...ama burada siz devreye giriyorsunuz. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
We got some intel on a Wraith target. Bir Wraith üssü konusunda istihbarata sahibiz. Wraith hedefi hakkında bilgi aldık. Bir Wraith üssü konusunda istihbarata sahibiz. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
The Wraith and the Replicators are kind of beating the crap out of each other right now. Wraithler ve çoğalıcılar şu sıralar birbirleriyle kapışmakta. Wraithler ve Çoğalıcılar şimdi birbirleri ile bir çeşit savaş içindeler. Wraithler ve çoğalıcılar şu sıralar birbirleriyle kapışmakta. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
I think it's counter productive to run an op against them. Bence onlar üstünde bir operasyon yapmak pek üretici olmayacaktır. Sanırım şimdi onlara karşı bir operasyona çıkmak zarar verici olur. Bence onlar üstünde bir operasyon yapmak pek üretici olmayacaktır. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
I have a feeling you'll change your mind once you hear the details. İçimde bir his, bu işin ayrıntılarını duyunca fikrini değiştireceğini söylüyor. Detayları duyduğun zaman fikrini değitireceğine dair bir his var içimde. İçimde bir his, bu işin ayrıntılarını duyunca fikrini değiştireceğini söylüyor. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
Let's hear it. Duyalım bakalım. Dinleyelim o halde. Duyalım bakalım. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
I want tyre, ara, and rakai in on this. Tyre, Ara ve Rakai'nin bu işte yer almasını istiyorum. Bu görevde Tyra, Ara ve Rakai'yi istiyorum. Tyre, Ara ve Rakai'nin bu işte yer almasını istiyorum. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
You want to hit a Wraith lab? Bir Wraith labına mı saldırmak istiyorsunuz? Bir Wraith labaratuvarına mı saldırmak istiyorsun? Bir Wraith labına mı saldırmak istiyorsunuz? Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
No offense, but that's awfully close to Alınma ama bu dediğin, çılgın konuşmalar... Alınma, ama bu korkunç bir şekilde Alınma ama bu dediğin, çılgın konuşmalar... Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
crazy talk territory ...kısmına girmekte. delice konuşma sınırlarına yakın. ...kısmına girmekte. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
It's a weapons research facility. Yer bir silah araştırma alanı. Bu bir silah araştırma tesisi. Yer bir silah araştırma alanı. Stargate: Atlantis Reunion-1 2007 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 155552
  • 155553
  • 155554
  • 155555
  • 155556
  • 155557
  • 155558
  • 155559
  • 155560
  • 155561
  • …
  • »
  • »»
Restricted Mode:   
  • Contribute
  • About Us
  • Disclaimer
  • Contact