Search
English Turkish Sentence Translations Page 155484
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
a sickness that arrives suddenly, runs its course in a matter of days, | ...öyle bir hastalık ki, gezegene geliyor, bir kaç güç içinde yayılıyor... Aniden gelen, birkaç gün içinde normal seyrini izleyen... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
and kills one out of every three men, women, and children | ...ve vurduğu her yerde... ...ve genellikle yayıldığı yerdeki her üç erkek, kadın ve çocuktan birini öldüren... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
wherever it strikes. | ...her 3, kadın, erkek ve çocuktan birini öldürüyor. ...bir hastalık. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
There are those who believe it is not a sickness at all | Bazıları bunun bir hastalık değil... Bunun bir hastalık değil kasıtlı zehirleme... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
but a deliberate poisoning, | ...bir kişi tarafından... ...olduğunu düşünenler var,... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
the work of one individual. | ...kasıtlı yollanmış bir zehir olduğunu düşünüyorlar. ...bir kişi tarafından. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
I know who you're talking about. His name is Michael. | Kimden bahsettiğinizi biliyorum. Onun adı Micheal. Kimden bahsettiğinizi biliyorum. Adı Michael. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
It is said that he is neither human nor Wraith, | Onun ne insan ne de Wraith olduğu... Ne insan ne de Wraith, bir çeşit... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
but some kind of half breed. | ...ama bir çeşit melez olduğu söyleniyor. ...melez olduğu söyleniyor. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Can you explain to us how such a thing is possible? | Böyle bir şeyin nasıl mümkün olabileceğini bize açıklar mısınız? Böyle bir şeyin nasıl mümkün olduğunu bize açıklayabilir misiniz? | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
One of our people was conducting research. | Adamlarımızdan biri bir araştırma yapıyordu. İnsanlarımızdan biri bir araştırma yapılıyordu. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
They were trying to solve | Wraith problemini ilk ve son kez... Wraith sorununu temelli çözmenin... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
the Wraith problem once and for all. | ...çözmek için bir çözüm üzerinde çalışıyorlardı. ...bir yolunu arıyorlardı. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
You found a way to convert Wraith into humans? | Wraith'leri insanlara dönüştürmenin bir yolunu mu buldunuz? | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Don't ask me the medical questions. I'm not a Doctor. | Bana tıbbi sorular sormayın. Ben bir doktor değilim. Tıbbi soruları bana sormayın. Ben doktor değilim. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
And this Michael was one of your test subjects? | Ve bu Micheal, sizin deneklerinizden biri miydi? Ve bu Michael sizin deneklerinizden biri miydi? | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
As a matter of fact, he was the first. | Aslına bakarsanız, o ilkiydi. Aslında, ilk deneğimizdi. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Blood pressure's fine, pulse normal. You're bouncing back quite nicely. | Kan basıncı normal, nabız normal. Oldukça iyi toparlıyorsun. Kan basıncı iyi, nabız normal. Gayet iyi atlatıyorsun. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Bouncing back from what? Hello, Michael. | Neyden iyi toparlıyorum? Merhaba, Michael. Neyi atlatıyorum? Merhaba, Michael. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
I'm Dr. Elizabeth Weir. | Ben Dr. Elizabeth Weir. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
This is Lt. Colonel John Sheppard. | Bu Yarbay John Sheppard. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
You served under my command. | Sen benim komutamdaydın. Benim komutam altında görev yapıyordun. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Your name is Lieutenant Michael Kenmore. | Adın Teğmen Micheal Kenmore. Senin adın Teğmen Michael Kenmore. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
You're in a private room off the infirmary here in Atlantis. | Atlantis'teki revirin özel bir odasındasın. Burada Atlantis'te revirdeki özel bir odadasın. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Is that familiar to you? | Bu sana tanıdık geliyor mu? | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Atlantis... | Atlantis... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
I think. | Galiba. Sanırım. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
We tried to convince him he was one of us. | Onu bizden biri olduğuna inandırmaya çalıştık. Onu bizden biri olduğuna ikna etmeye çalıştık. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
But he knew something was wrong, and then | Ama bir şeylerin yanlış olduğunu biliyordu, ve sonra... Ama bir şeylerin ters olduğunun farkındaydı,... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
he found proof. | ...kanıt da buldu. ...sonra da kanıt buldu. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Five milligrams! | 5 miligram! Beş miligram! | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Release me! | Bırakın beni! Beni serbest bırakın! | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
You will die for this! | Bunun için öleceksiniz! | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Others will come for me! | Diğerleri benim için gelecek! | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
After that, he escaped. | Ondan sonra, kaçtı. Ondan sonra kaçtı. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
He went back and forth between Wraith and human a couple more times | En sonunda arada bir yerde kalana kadar... Birkaç kez Wraith ve insan arasında gidip geldi,... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
until he finally settled somewhere in between. | ...bir kaç kez daha insanla Wraith arasında gidip geldi. ...en sonunda da arada bir yerde kaldı. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
So once again you admit your guilt. | Yani, bir kez daha suçunuzu itiraf ediyorsunuz. Yani yine suçunuzu kabul ediyorsunuz. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
You unleashed this... thing on the galaxy. | Bu şeyi... galaksiye siz saldınız. Bu şeyi galaksiye siz saldınız. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
We didn't let him out the door and forget about him. | Onu ön kapıdan salıp unutmadık. Ön kapıdan çıkmasına izin verip onu unutmadık. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
We've been chasing him ever since. | O zamandan beri peşindeyiz. O zamandan beri onu kovalıyoruz. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
A couple of months ago, we managed to catch up with him. | Bir kaç ay önce, onu yakalamayı başardık. Birkaç ay önce yakalamayı başardık. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Fire in the hole. | Patlıyor. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
What happened? The hyperdrive just exploded. | Ne oldu? Hipersürücü az önce patladı. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Main power is out across much of the ship. | Ana güç geminin çoğu yerinde kesik durumda. Geminin büyük bir bölümünde ana güç gitti. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
An accidental overload? It doesn't appear that way. | Kazara bir aşırı yükleme mi? Öyle görünmüyor. Kazara aşırı yüklenme mi? Öyle görünmüyor. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
How did they do that? | Bunu nasıl yaptılar? | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
I will look into it. | Araştıracağım. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Daedalus, please come in. What the hell happened to your Jumper? | Daedalus, cevap verin. Jumper'ınıza ne oldu? Daedalus, lütfen cevap ver. Yarbay Sheppard. Jumper'ına ne oldu? | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Hell, I got all turned around in the parking garage. | Lanet, garajda yolumu kaybettim. Otoparkın her tarafını dolaştım. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
I was in a rush, I borrowed this dart. I've got the team into a storage device. | Acelem vardı, bu yüzden bu dartı aldım. Takım depolama cihazının içinde. Acelem vardı, ben de bu dartı aldım. Ekibi depolama cihazına ışınladım. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Feel free to do whatever you want to that cruiser. | Kruvazöre canınız ne istiyorsa onu yapın. O kruvazöre istediğinizi yapabilirsiniz. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Major Marks, please make that ship go away. | Binbaşı Marks, lütfen o geminin gitmesini sağlayın. Binbaşı Marks, lütfen şu gemiyi ortadan kaldırın. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Yes, sir. | Emredersiniz, efendim. Evet, efendim. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Are you sure he was killed? | Onun öldüğünden emin misiniz? Öldüğünden emin misiniz? | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
The ship was vaporized. There was no body to recover. | Gemi buharlaştı. Bulunabilecek ceset falan yoktu. Gemi buharlaştı. Cesedini bulmamız mümkün değildi. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Well, then, you cannot testify before this council, | Peki, öyleyse, bu konseyin önünde ve Atalarımızın gözleri önünde... O zaman bu konseyin önünde... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
and under the eyes of the Ancestors, | ...kesin olarak onun öldüğünü bildiğinize... ...ve Ataların huzurunda onun öldüğünden... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
that you know for certain that he is dead. | ...şahitlik edemezsiniz. ...emin olduğunuza dair şahitlik edemezsiniz. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
No. | Hayır. Edemem. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
This is outrageous. | Bu rezillik. Bu çok alçakça. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
You're telling me that one of the first official acts of your new government | Siz bana, yeni hükümetinizin ilk işlerinden birinin... Yeni hükümetinizin ilk resmi fiillerinden birinin insanlarıma saldırıp onları... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
was to assault and kidnap my people? | ...adamlarıma saldırıp onları kaçırmak olduğunu mu söylüyorsunuz? ...kaçırmak olduğunu mu söylüyorsunuz? | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
They weren't assaulted. They were arrested. | Onlara saldırılmadı. Onlar tutuklandı. Saldırıya uğramadılar. Tutuklandılar. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
You've got to be kidding me. | Şaka yapıyor olmalısınız. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Believe me, not all of us agreed with this decision, | İnanın bana, hepimiz bu karara katılmadık... İnanın bana, bu kararı hepimiz kabul etmedik,... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
but it wasn't taken entirely without reason. | ...ama sebepsiz yere de yapılmadı. ...ama nedensiz yapılan bir şey değil. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
We've been trying to help you people. | Biz size yardım etmeye çalışıyorduk. Sizlere yardım etmeye çalışıyorduk. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
What you've been doing is making unilateral decisions | Yaptığınız şey, kimseye sormadan... Yaptığınız danışmadan ve sorumluluk almadan... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
that affect the lives of millions, without consultation | ...ve hesap vermeden, milyonların hayatına etki edebilecek... ...milyonların hayatını etkileyen tek taraflı... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
and without accountability. This is no longer acceptable. | ...tek taraflı kararlar almaktı. Buna artık müsamaha edilemez. ...kararlar almaktı. Bu artık kabul edilemez. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
I'm not going to get drawn into a debate here. | Burada bir tartışmaya girmeyeceğim. Sizinle tartışmaya girmeyeceğim. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
I only need to know one thing... | Bilmek istediğim tek bir şey var... Sadece bir şeyi bilmem gerekiyor... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Where are my people being held? | Adamlarım nerede tutuluyorlar? İnsanlarım nerede tutuluyor? | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Of course I can't tell you that. | Tabii ki, size onu söyleyemem. Elbette bunu size söyleyemem. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Fair trials don't take place in secret locations. | Adil mahkemeler gizli yerlerde yapılmaz. Adil duruşmalar gizli mekanlarda yapılmaz. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Nevertheless... | Bununla beraber... Yine de... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
I think Mr. Myrus needs a little time to reconsider his position here. | Sanırım Bay Myrus'un buradaki durumunu gözden geçirmek izin zamana ihtiyacı var. Bay Myrus'un buradaki konumunu yeniden düşünmek için biraz zamana ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Escort him to a cell. | Onu bir hücreye götürün. Onu bir hücreye götür. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
My pleasure. | Zevkle. Memnuniyetle. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
You're making a mistake. Am I? | Hata yapıyorsunuz. Öyle mi? Bir hata yapıyorsunuz. Öyle mi? | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
When I was chosen to deliver this message, | Bu mesajı iletmek için seçildiğimde... Bu mesajı teslim etmek üzere seçildiğimde,... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
I knew there was a chance I wouldn't be coming back. | ...geri dönmeme ihtimalimin olduğunu biliyordum. ...geri dönmeme ihtimalim olduğunu biliyordum. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
But if you detain me, you will only be confirming what many already suspect... | Ama eğer beni tutarsanız, çoğu kişinin zaten öngördüğü bir görüşü pekiştirmiş olacaksınız. Ama beni alıkoyarsanız, çoğu kişinin zaten şüphelendiği şeyi doğrulamış olacaksınız... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
That you're a rogue element in this galaxy, | Bu galaksinin engelleme ya da kanun olmadan... Bu galakside kanunsuzca ve serbestçe... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
operating without restraint or due process. | ...hareket eden serseri parçası olduğunuz görüşünü. ...hareket eden haydutlar olduğunuz düşüncesini. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Lock him up. | Kapatın onu. Tık içeri. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Let's go. | Yürü bakalım. Gidelim. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
I'm not saying we haven't made some mistakes, | Bazı hatalar yapmadık demiyorum... Bazı hatalar yaptığımızı kabul ediyorum,... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
but that's 'cause we're the only ones out there fighting. | ...ama bunu nedeni de oradaki tek savaşanlar olmamız. ...ama bunun nedeni savaşanların sadece bizler olmamız. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Nobody else is out there taking on the Wraith. | Orada başka kimse Wraith'le uğraşmıyor. Bizden başka Wraith'lerle dövüşen yok. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
But isn't that your own fault as well? | Ama bu da sizin suçunuz değil mi? | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
The Genii had a plan to combat the Wraith, | Genii'ın Wraith'le savaşmak için bir planı vardı... Genii'ların Wraith'lerle savaşmak için bir planı vardı,... | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
but they were thwarted when you betrayed them. | ...ama siz onlara ihanet ettiğinizde işleri bozuldu. ...ama siz onlara ihanet edince planları bozuldu. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Oh, is that what they told you? Because that's not what I remember. | Size öyle mi söylediler? Çünkü ben onu öyle hatırlamıyorum. Size böyle mi söylediler? Çünkü ben daha farklı hatırlıyorum. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
He did not survive. | Kurtulamadı. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
What happened? I think we should find out. | Ne oldu? Sanırım öğrensek iyi olur. Neler oldu? Bence öğrenmeliyiz. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
Cowen, I thought we were just learning how to get along. | Cowen, tam da anlaşmaya başladığımızı düşünüyordum. Cowen, geçinmeyi öğrenmeye başladığımızı düşünmüştüm. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
She killed Tyrus. | Tyrus'u o öldürdü. O Tyrus'u öldürdü. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |
By leaving him to die, you may just as well have killed him yourself. | Onu ölüme bırakarak, kendin öldürmüş kadar oldun. Onu ölüme terk ederek, onu kendin öldürmüş kadar oldun. | Stargate: Atlantis Inquisition-1 | 2008 | ![]() |