English
TurkishSearch
English Turkish Sentence Translations Page 151153
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Then when have kids, "They don't spend no quality time with them. " | Sonra çocukları olduğunda, "Onlarla iyi vakit geçirmezler". | Something New-1 | 2006 |  |
| But when they bring that to me, you know what I tell them? | Ama bunları bana getirdiklerinde, onlara ne derim biliyor musunuz? | Something New-1 | 2006 | |
| Well, what about the DC Sniper? | Pekala, DC Sniper'dan ne haber? | Something New-1 | 2006 | |
| This man spent quality time with his son. | Bu adam oğluyla iyi vakit geçirdi. | Something New-1 | 2006 | |
| Took him to work with him. | Onu oğluyla birlikte işe aldı. | Something New-1 | 2006 | |
| Taught him how to hunt. | Onu nasıl avlayacağını düşündü. | Something New-1 | 2006 | |
| You just can't judge a whole race of men by one incident, you know. | Bir olay yüzünden bütün erkek ırkını yargılayamazsınız, biliyorsunuz. | Something New-1 | 2006 | |
| I love my black brothers. | Siyah kardeşlerimi seviyorum. Kendi ırkımdan başka bir ırkla asla çıkmama sebebim bu. | Something New-1 | 2006 | |
| Never dated outside of my race. Never. | Asla başka ırktan biriyle çıkmam, asla. | Something New-1 | 2006 | |
| Well, yes I did. Yes, I did. Yes, I did. | Aslında, çıktım. Evet, çıktım. Evet, çıktım. | Something New-1 | 2006 | |
| Baby, he did it to me so good, I woke up with my hair braided, baby. | Bebek, bana çok iyi davrandı, saçlarım örgülü bir şekilde uyandım, berbattı. | Something New-1 | 2006 | |
| But I ain't never dated a white man before. | Ama daha önce beyaz bir erkekle hiç çıkmamıştım. | Something New-1 | 2006 | |
| Not that I'm not attracted to white men. | Beyaz erkekleri çekememekten değil bu. | Something New-1 | 2006 | |
| 'Cause there's some fine looking white men in here. | Çünkü burada bir kaç yakışıklı beyaz adam var. | Something New-1 | 2006 | |
| But my only problem with the white man is that... | Ama beyaz erkeklerle tek sorunum şu ki... | Something New-1 | 2006 | |
| y'all don't know how to break up with a woman. | ...hiç biriniz bir kadından ayrılmayı bilmiyorsunuz. | Something New-1 | 2006 | |
| I watch The Crime Channel. | Suç kanalını izlerim. | Something New-1 | 2006 | |
| You date them, you come up missing, don't you? | Onlarla çıkarsınız, kaybolup gidersiniz, değil mi? | Something New-1 | 2006 | |
| Everybody will be looking for you. | Herkes sizi arıyor olacak. | Something New-1 | 2006 | |
| You'll be chopped up, in the freezer, in a sandwich bag... | Parçalanmış olacaksınız, soğutucuda, bir sandwich çantasında... | Something New-1 | 2006 | |
| with a "barbeque" sign on your head. | ...alnınızdaki bir barbekü işareti ile. | Something New-1 | 2006 | |
| Y'all, my name is Sommore. Y'all have been great. Thank you. | Millet, benim adım Sommore. Hepiniz harikaydınız. Teşekkür ederim. | Something New-1 | 2006 | |
| Wow, we've been to New Orleans, Charleston, the wine country. | New Orleans'a gittik, şarap şehri Charleston'a gittik. | Something New-1 | 2006 | |
| You know where there is good food, Walter will travel. | Nerede güzel yemek olduğunu biliyorsun, Walter seyahat edecek. | Something New-1 | 2006 | |
| Yeah. He's a true foodie. | Evet.. O gerçek bir yemekçi. | Something New-1 | 2006 | |
| And I've gained five pounds, but I'm having a ball. | Ve beş Sterlin kazanmıştım, ama bir top sahibi olamıyorum. | Something New-1 | 2006 | |
| Hear ye! Hear ye! | Sizi duydum, sizi duydum. | Something New-1 | 2006 | |
| Madam Judge here, would you'd ever thought she'd fall... | Bayan Yargıç burada, onun önlüklü birine aşık olacağını tahmin edebilir miydin? Hadi, Kenya. | Something New-1 | 2006 | |
| Well, you showed me the light. Didn't you? | Pekala, bana ışıkları gösterdin. Değil mi? | Something New-1 | 2006 | |
| Well, looks like you two have been having fun. | Görünüşe göre siz ikiniz eğleniyordunuz. | Something New-1 | 2006 | |
| And plus, I can't even reach Kenya. | Ve artı, Kenya ile göremeşemedim bile. | Something New-1 | 2006 | |
| She used to pick up on the first ring. So, do share. | İlk yüzüğünü almaya alışıyor. Yani, paylaşır. | Something New-1 | 2006 | |
| Well, I've been... I have a big account right now. So... | Aslında ben... Şu an koca bir raporum var. Yani... | Something New-1 | 2006 | |
| Kenya. | Kenya. | Something New-1 | 2006 | |
| Admit it, girl. You're having fun. I can tell. | Kabul et kızım, eğleniyorsun. Görebiliyorum. | Something New-1 | 2006 | |
| Oh, wait. And before I forget, I got this on our last trip. | Bekle. Unutmadan önce, son yolculuğumuzda bunu aldım. | Something New-1 | 2006 | |
| And now that you're into colors, I thought you might be able to use it. | Ve şimdi renklerin içindesin, sanırım bunu kullanmaya alışmalısın. | Something New-1 | 2006 | |
| Thank you. You're welcome. | Teşekkür ederim. Sorun değil. | Something New-1 | 2006 | |
| It's beautiful. It's beautiful. | Harika. Harika. | Something New-1 | 2006 | |
| That's my song. Come on, let's dance. Okay. | Bu benim şarkım. Hadi dans edelim. Tamam. | Something New-1 | 2006 | |
| Come on, y'all. Shake a tail feather now. | Hadi, ikinizde. Biraz kalça sallayın. | Something New-1 | 2006 | |
| So, I hear you into gardening. | Bahçe işinde olduğunu duydum. Evet, evet, doğru. | Something New-1 | 2006 | |
| Like that jungle variety. | Tıpkı şu orman varyetesi gibi. | Something New-1 | 2006 | |
| The jungle what? The jungle variety. | Orman neyi? Orman varyetesi. | Something New-1 | 2006 | |
| Look, man, do you do this with all your clients? | Bak dostum, bunu bütün müşterilerini yapar mısın? | Something New-1 | 2006 | |
| Do you bring them out? No, not usually. Why? | Hepsini dışarı çıkarır mısın? Hayır, genellikle çıkarmam. Neden? | Something New-1 | 2006 | |
| Because that woman, you see that woman? | Çünkü bu kadın, bu kadını görüyor musun? | Something New-1 | 2006 | |
| I love that woman. And Kenya love that woman. | O kadını seviyorum. Kenya da o kadını seviyor. | Something New-1 | 2006 | |
| She's like a sister to Kenya, so she's kind of like a sister in law to me. | O Kenya'nın kardeşi gibidir, yani benim baldızım sayılır. | Something New-1 | 2006 | |
| See what I'm saying? Yeah. Yeah, I think so. | Ne dediğimi anlıyor musun? Evet. Evet, sanırım. | Something New-1 | 2006 | |
| So we got her back. She's kind of like family. | Yani, onun arkasındayız. O aileden biri gibi. | Something New-1 | 2006 | |
| You got that? Yeah, I got it. | Bunu anladın mı? Evet, anladım. | Something New-1 | 2006 | |
| Got what? | Neyi aldı? | Something New-1 | 2006 | |
| You got what? Got milk. | Ne aldın? Süt aldım. | Something New-1 | 2006 | |
| What was that about? It was just about you. | Ne hakkındaydı? Senin hakkındaydı. | Something New-1 | 2006 | |
| Hey, baby. How are you doing? You did a good job. | Hey, bebek. Ne yapıyorsun? Güzel iş çıkardın. | Something New-1 | 2006 | |
| Thank you. I'm glad y'all came. | Teşekkürler. Gelmenize memnun oldum. Bu benim kız arkadaşım, Cheryl. | Something New-1 | 2006 | |
| Hi, how are you doing? Hi. Hi, nice to meet you. | Selam, nasıl gidiyor?. Selam, tanıştığıma sevindim. | Something New-1 | 2006 | |
| That's Kenya. Hi, how are you? Hi. | Bu Kenya. Selam, nasıl gidiyor? | Something New-1 | 2006 | |
| I'm Brian. Hi. | Ben Brian. Selam. | Something New-1 | 2006 | |
| I see y'all brought your night light with you. | Görüyorum ki, gece lambanızı getirmişsiniz. | Something New-1 | 2006 | |
| Girl, either you getting your swirl on or you got your probation officer with you. | Kızım, ya kafa yapacak bir şey arıyorsun ya da stajyerinle birlikte geldin. | Something New-1 | 2006 | |
| I know all about these undisclosed liabilities. | Bütün bu açıklanamayan sorumlulukları biliyorum. Ve endişelenmiyor musun? | Something New-1 | 2006 | |
| Well, yeah, but did you see the receivables? They're right here. | Aslında, evet, ama programları gördün mü? İşte buradalar. | Something New-1 | 2006 | |
| Yes, I've looked them over. Jack | Evet, onlara bakmıştım. Jack... | Something New-1 | 2006 | |
| Look, I really need this IPO to happen. | Bak, bu IPO'nun olmasına gerçekten ihtiyacım var. | Something New-1 | 2006 | |
| I know you do, but the deal has to make sense. | Biliyorum, ama antlaşma mantıklı olmalı. | Something New-1 | 2006 | |
| Look, did you see this, Bill? | Bunu gördün mü Bill? | Something New-1 | 2006 | |
| Of course, Bill saw it. | Tabi ki, Bill gördü. | Something New-1 | 2006 | |
| He prepared the document before I did the analysis. | Ben analizleri yapmadan önce, belgeyi o hazırladı. | Something New-1 | 2006 | |
| Jack, I know you're anxious about this deal but I'm only protecting you. | Jack, bu antlaşma hakkındaki tedirginliğini anlıyorum, ama ben sadece seni koruyorum. | Something New-1 | 2006 | |
| Jack. Oh, Edwin. | Jack. Oh, Edwin. | Something New-1 | 2006 | |
| You still owe me a round of golf. I sure do. | Hala bana bir golf maçı borçlusun. Eminim borçluyumdur. | Something New-1 | 2006 | |
| Listen, why don't you take a minute and sit with us? | Dinle, neden bir dakikanı ayırıp bizimle birlikte oturmuyorsun? | Something New-1 | 2006 | |
| I'd love to, but I have a meeting. | Çok isterdim, ama bir toplantım var. | Something New-1 | 2006 | |
| You're in good hands. Kenya knows what she's doing. | İyi ellerdesin. Kenya ne yaptığını bilir. | Something New-1 | 2006 | |
| Well, after your meeting, why don't you stop back here and look at this? | Aslında, toplantından sonra, neden buraya dönüp şuna bir bakmıyorsun? | Something New-1 | 2006 | |
| Sure. Kenya, do you mind? | Tabi. Kenya, sakıncası var mı? | Something New-1 | 2006 | |
| Not at all. Jack values your feedback, and he should have it. | Sorun değil. Jack çalışmalarınıza önem verir, ve bunu yapmalı. | Something New-1 | 2006 | |
| We're all here to serve the client. | Hepimiz müşterilere hizmet etmek için buradayız. | Something New-1 | 2006 | |
| this is just incredible. | ...bu inanılmaz. | Something New-1 | 2006 | |
| everything I ever wanted... | ...sürekli istediğim şey... | Something New-1 | 2006 | |
| and more. | ..ve fazlası. | Something New-1 | 2006 | |
| Hard day? | Zor bir gün müydü? | Something New-1 | 2006 | |
| Annoying. | Sıkıcıydı. | Something New-1 | 2006 | |
| This client is a trip. | Şu müşteri kendini beğenmişin biri. | Something New-1 | 2006 | |
| I have to go back into the office tomorrow... | Yarın ofise geri dönmek zorundayım ve o, yaptığım her şeye yardımcı olduğunu sanıyor. | Something New-1 | 2006 | |
| That old black tax again. | Yine şu eski siyah saçmalığı. | Something New-1 | 2006 | |
| Black tax? | Siyah saçmalığı mı? | Something New-1 | 2006 | |
| Yeah, you have to work twice as hard just to prove yourself equal. | Evet, kendini kanıtlamak için iki kat daha fazla çalışmak zorundasın. | Something New-1 | 2006 | |
| You sure you're not being paranoid? | Paranoyak olmadığına emin misin? | Something New-1 | 2006 | |
| Don't walk up on me like that, you don't know me. | Yanıma böyle yaklaşma, beni tanımıyorsun. | Something New-1 | 2006 | |
| Well, I thought you could use some help. | Aslında, biraz yardıma ihtiyacın olduğunu düşündüm. | Something New-1 | 2006 | |
| You got me. You got me. I admit it. | Beni yakaladın. Beni yakaladın. Kabul ediyorum. | Something New-1 | 2006 | |
| Well, you know what? You ought to feel real, real blessed... | Bak ne diyeceğim? Bu zenciyi bile davet ettiğin için gerçekten huzurlu hissetmelisin. | Something New-1 | 2006 | |
| I am, Walter. You know what I'm saying? | Öyleyim, Walter. Dediğimi anlıyor musun? | Something New-1 | 2006 | |
| Hey, Boo boo. Talk to you later. | Hey, Boo boo. Sonra konuşuruz. | Something New-1 | 2006 | |
| Oh, there's Leah. | Oh, işte Leah. Leah! Paul! | Something New-1 | 2006 | |
| Hi, look at you guys. I am so psyched. | Selam, sizin adınıza çok sevindim çocuklar. | Something New-1 | 2006 | |
| Wedding in a few weeks. Yeah. | Düğün bir kaç hafta içinde öyle mi? Evet. | Something New-1 | 2006 | |
