Search
English Turkish Sentence Translations Page 14990
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
No, I'm not going to call Bill Oddie. Why not? | Hayır, Bill Oddie'yi aramayacağım. Niye? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Well, I haven't got his number. | Numarasını bilmiyorum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Well, this is sickening. | Korkunç bir durum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Aaargh! What to do? | Ne olacak şimdi? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
He's living in a dream word, ain't he? Eh? | Hayal aleminde yaşıyor, değil mi? Ha? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Scruffy old bird looks a bit peaky | Bakımsız yaşlı bir kuş biraz hasta gibi görünüyor diye... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
and he wants to start calling Bill Oddie up? | ...Bill Oddie'yi aramaya mı kalkışıyor? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
A few scruffy old birds in here, | Burada da birkaç bakımsız yaşlı kuş var... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
but we don't go about calling The Goodies do we? | ...ama The Goodies'i aramaya kalkışmıyoruz, değil mi? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Have you called an ambulance? What? | Ambulans mı çağırdın? Ne? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Did you call an ambulance? | Ambulans mı çağırdın? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Did you call 999? 1 | 999'u mu aradın? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I had to. No one was helping and my bird was dying. | Mecburdum. Kimse yardım etmiyor ve kuş ölüyor. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Uh oh! Someone's going to jail! | Birileri hapsi boylayacak! | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Derek, what are you going to say? | Derek, ne diyeceksin? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I'm just going to tell the truth. Joan says... | Gerçeği söyleyeceğim. Joan diyor ki... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Someone called an ambulance? | Ambulans çağıran oldu mu? 1 | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Needing treatment? | Rahatsızlanan mı var? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
It was for me. I'm sorry but I panicked. | Benim içindi. Özür dilerim ama panik yaptım. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I didn't feel too well, so Derek called, just in case. | Kendimi pek iyi hissetmediğim için Derek her ihtimale karşı aradı. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
All right? So not any pain in your arms? | İyi misin? Yani kollarında ağrı yok mu? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
No aching or anything like that? | Bu şekilde ağrı falan var mı? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
'Scuse me, my bird's not very well. I found it... | Affedersiniz, kuşumun durumu hiç iyi değil. Şeyde buldum... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
It was out of its nest. Can you save it? | Yuvasından çıkmış. Kurtarabilir misiniz? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
That's actually dead. | Ölmüş aslında. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
It's probably best to leave it where it is in the future. | Sanırım en iyisi onu ebedi istirahatine bırakmak. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Have you had anything to eat today? | Bugün bir şeyler yedin mi? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
You should have a little bite to eat, Marge, honestly. | Açıkçası biraz yemelisin Marge. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Oh, what you doing here? | Burada ne arıyorsun? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
You said to swing by for lunch. | Öğle yemeği için uğra demiştin. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Well, I can't... | Yapamam... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Do you want a cup of tea? | Çay ister misin? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
No, I should eat. | Hayır, yemek yemeliyim. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
No worries. | Zahmet etme. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
You know, I keep letting him down. I mean, I feel bad about it, but it's the job. | Onu sürekli hayal kırıklığına uğratıyorum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
So, sometimes he hangs around, but it's not fair on him. | Bazen buralarda takılıyor ama ona haksızlık oluyor. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
You know, what can I do? | Ne yapabilirim? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Put 'em out. | Çıkar onları. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I want them straight. | Bir sırada olmasını istiyorum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Making cakes, to sell at the jumble sale to help funding. | Maddi destek sağlamak için ikinci el eşya satışında satmaya kek yapıyorum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
We fund ourselves now. | Artık kendi paramızı kendimiz kazanıyoruz. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
And we gets the ingredients and we makes 'em ourselves, cost them in | Malzemeleri alıp kendimiz yapıyoruz, masrafları ekleyip... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
and then we sells them at a profit. Like The Apprentice, innit? | ...ve sonra kârla satıyoruz. Tıpkı Apprentice gibi, değil mi? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Kev's helping, ain't ya? | Kev de yardım ediyor, değil mi? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Dougie doesn't help, he keeps an eye on Kev | Dougie yardım etmiyor, Kev'in yanlış bir şey yapmaması için... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
to make sure he doesn't do anything wrong. | ...ona gözcülük ediyor. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Ah! Oh, no. I forgot. | Olamaz. Unuttum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I weighed the flour in that | Bunda un tarttım ve Hannah tartıyı bir daha kullanma demişti. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Cos he weighed his knob on 'em. | Çünkü tartıda çükünü tarttı. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Eight ounces of pure blood sausage... | 225 gramlık safkan bir sosis... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
coming right at ya. | ...doğruca üstüne doğru geliyor. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Just collecting some bits for the jumble sale. | İkinci el eşya satışı için öte beri topluyorum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Bits and pieces. | Ivır zıvır işte. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I'd have 'em every week, me. Chance to have a clear out. | Her hafta yapıyorum. Bir şeylerin ayıklanması için bir fırsat. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Collect all these bits and bobs | Burayı rezil eden boktan tüm ıvır zıvırları... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
that are knocking about the place just shit. Shit in every room. | ...topluyorum. Her odadaki boktan şeyleri. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I haven't been in that one, I know there'll be shit in there | Bu odaya hiç girmedim ama ikinci el eşya satışı için... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
that I can take to the jumble sale, hopefully flog it. | ...boktan bir şey bulacağımı biliyorum, umarım satılır. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
If they've bought it, there's gotta be someone else out there, but it's all shit. | Satılsaydı, illa alan birileri çıkardı ama hepsi boktan. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
If at the jumble sale someone says, "What do you do with that?" | İkinci el eşya satışında "Ne yapacağım bunu?" diyen olursa... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
"I don't know. Why don't you just put it there?" | "Bilmem. Niye şuraya koymuyorsun?" derim ben de. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
This probably looks bad, that I'm going in these rooms when they're | Muhtemelen kötü görünüyordur, ikinci el satış için... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
not there, just helping myself to stuff for the jumble sale, | ...onlar odalarında yokken girip bir şeyler aşırıyorum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
but are they really going to miss that? | Fakat sahiden bunu özlerler mi? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Look. These are the sort of things I'm talking about. | Bakın. İşte bu tür şeylerden bahsediyorum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
What's that doing there? | Ne işi var burada? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
A pot frog, stuff like that. | Süs bir kurbağa, öylesine bir eşya. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Jumble. | İkinci el eşya satışına. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Off to jumble sale. See you later. | İkinci el eşya satışına gidiyorum. Sonra görüşürüz. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
You got the pens? I've got the paper. | Kalemin var mı? Bende kağıt var. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Where they going? Jumble? | Nereye gidiyorlar? İkinci el eşya satışına mı? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Yeah, we don't go jumble. | Evet, biz ikinci el satışına hiç gitmiyoruz. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
No. Everything new, everything. | Hayır. Her şey yeni, tepeden tırnağa. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Why would you even go to them? It's all filthy. | Siz ne diye gidiyorsunuz ki? Hepsi çok pis. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I don't even give to jumble sales or charity shops. | İkinci el eşya satışına ya da hayır mağazalarına bile bir şey vermiyorum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Yeah, we just burn it, don't we? | Evet, biz yakıyoruz, öyle değil mi? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Stops the pikeys getting hold of it. | Eşyalar yoksul kişilerin eline geçmemiş oluyor. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
'Shelley's Marge's daughter. Yeah. She's...' | Shelley, Marge'ın kızı. Evet. O... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
She's a bit of a gobby cow. | Biraz geveze bir pislik. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Is that too harsh? | Fazla mı ağır oldu? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
No, she is a gobby cow. | Hayır, o geveze bir pislik. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
That's my ring, isn't it, Mum? | Benim yüzüğüm o, değil mi anne? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
She's going to leave it to me. | Onu bana bırakacak. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
No. We'll see. | Hayır. Bakacağız. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
It's already mine, really, isn't it? | Aslında zaten benim, öyle değil mi? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I haven't finished with it yet. | Hâlâ kullanıyorum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I'll wear it till I go. | Ölene dek takacağım. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Yeah, but you promised me it. | Evet ama bana söz verdin. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Can't go back on it now. | Artık sözünden dönemezsin. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
My Stan gave me that. | Bunu bana Stan'im verdi. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
He sold his car to buy me that. | Bana bunu almak için arabasını satmıştı. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Still, life goes on. | Yine de hayat devam ediyor. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
'They're here for the ring, aren't they? | Yüzük için buradalar, değil mi? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
'So obvious, so obvious. | Bu çok açık, gayet ortada. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
'They want that ring when she goes.' | Marge öldüğünde yüzüğü istiyorlar. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
If I could, I'd have a word with Marge and say, | Yapabilseydim, Marge'la konuşup "Onu niye satmıyorsun" derdim. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
"Sell the ring, get a little bit of money and enjoy the last, | Yüzüğü satıp eline biraz geçer... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
"you know, time that you have. | ...ve kalan yaşamının tadını çıkarır. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
"Go to bingo, buy gin, piss it right up the wall. | Tombalaya gider, cin alır, duvara işer. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
"Just do anything with it, just so Shelley can't have it." | Bir şeyler yap işte, sadece Shelley'e kalmasın. | Derek-1 | 2012 | ![]() |