Search
English Turkish Sentence Translations Page 14988
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Little baby Derek. | Küçük bebek Derek. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I remembers him now. I think I remembers him. | Ben hatırlıyor onu. Galiba hatırlıyor ben. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I've seen a picture of him. | Bir resmini görmüştüm. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Black hair. | Siyah saçlıydı. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
But we never talked about him cos it upset my mum too much. | Hakkında hiç konuşmadım ama; çünkü annem çok üzülürdü. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Not cos she hated him but because she still loved him, | Ondan nefret ettiği için değil, onu hala sevdiği için. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
so we didn't... talk about him. | O yüzden biz de... onun hakkında konuşmazdık. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
And he... He left cos he wasn't well, | Babam bizi bıraktı çünkü pek iyi durumda değildi. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
cos he had to keep getting drunk | Çünkü sarhoş olmaya devam etmek zorundaydı... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
and he thought it'd be better... | ...ve eğer giderse... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Be better without him. | ...onsuz daha iyi oluruz diye düşündü. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
He was wrong. | Ama yanıldı. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I wish he would have stayed. | Keşke kalsaydı. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I could have played with him when he wasn't drunk. | Sarhoş değilken onunla oynayabilirdim. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
You should always stay with your baby. | İnsan bebeğini asla bırakmamalı. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Hi, Gerald. | Selam, Gerald. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Hi. You all right? | Selam, iyi misin? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
You all right, Hannah? Yes. | Sen iyi misin, Hannah? İyiyim. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Oh, thanks. Gerald's Lizzie's husband. | Teşekkür ederim. Gerald, Lizzie'nin kocası. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Hello, sweetheart. | Merhaba, hayatım. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
He visits her every day... you know. | Onu her gün ziyarete gelir. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
And how've you been today? What have you been doing, eh? | Nasılsın bugün? Neler yaptın? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
And her Alzheimer's is getting quite bad now, but he never misses a day. | Lizzie'nin Alzheimer'ı artık iyice kötüledi ama o bir gün bile gelmemezlik etmez. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
It's very sweet. | Ne kadar güzel. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
She worked in shoe shop. It's not there any more. | Eskiden bir ayakkabıcıda çalışırdı. Dükkan artık yok tabii. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I went in to buy a pair of brogues and she served me. | Ben bir çift makosen almak için içeri girdim ve benimle o ilgilenmişti. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
"Need any help?" | "Yardıma ihtiyacınız var mı?" | Derek-1 | 2012 | ![]() |
That was it. Right in the heart. | O an aşık olmuştum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Prettiest little thing I've ever seen. | Gördüğüm en güzel şeydi. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I said, "Shoes." | "Ayakkabı" diyebildim. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I couldn't talk. | Konuşamıyordum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Well, next week, when I went in to buy my third pair... | Sonraki hafta, artık üçüncü çiftimi almaya gittiğimde... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I asked her out and we were married a year later. | ...ona arkadaşlık teklif ettim ve bir sene sonra da evlendik. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
No, she doesn't always know me... | Evet, beni her zaman hatırlamıyor... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
but I look forward to seeing her every day. | ...ama her gün onu görmeyi iple çekiyorum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
She's still the same person. | O hâlâ aynı insan. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
And every day I introduce myself | Ben her gün kendimi tanıtıyorum... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
and we get to know each other all over again. | ...ve böylece birbirimizi en baştan tanıma şansımız oluyor. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I'm lucky. | Çok şanslıyım. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Who else gets to fall in love 365 times a year? | Başka kimin yılda 365 kez aşık olma şansı olur ki? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
'You see, here's the thing. | Aslında olay şu... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
'People see a couple of doddering old fools caught in a time warp, | İnsanlar onu, bir zaman eğrisine sıkışmış ölümü bekleyen... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
'But I see a beautiful young girl from Dublin who wants to | Bense, ömrünün geri kalanını benimle geçirmek isteyen... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
'I win.' | Ne mutlu bana. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Don't feel sorry for me. Or Lizzie. | Ne bana ne de Lizzie'ye acıyın. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
We had the best life we could ever have had... | Biz olabilecek en güzel hayatı yaşadık... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
cos we spent it together. | ...çünkü birbirimizle yaşadık. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Lizzie died last night, so... | Lizzie'yi dün gece kaybettik. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Hiya, darling, you all right? | Merhaba, canım, iyi misin? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Yeah. I'm OK. | Evet, iyiyim. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
We could get all these dry cleaned. | Biz bunları kuru temizlemeye gönderirdik. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Lily of the valley. That was her absolute favourite. | Müge çiçeği. Bu onun en sevdiği kokuydu. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Must have lilies at the funeral. Load of lilies. | Cenazede mutlaka müge olmalı. Bolca hem de. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Shall I leave you to it, Gerald? | Seni yalnız bırakayım mı, Gerald? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Yeah, yeah. | Olur, evet. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Call me if you need me. | Bana ihtiyacın olursa seslen. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Oh, thanks. Thanks, Hannah. 1 | Sağ ol. Sağ ol, Hannah. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
'I've been lucky and sad.' | Hem şanslı hem de üzgündüm. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I didn't have a dad, but I've had lots of mums, sort of things. | Bir babam yoktu ama bir sürü annem var gibi bir şeydi. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Lots of people have... I've had my real mum, I loved her, | Bir gerçek annem var... 1 | Derek-1 | 2012 | ![]() |
and I've had loads of other mums, sort of. | ...ve bir sürü de başka annem var, aslında. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I loves them. And I've lost loads of mums as well. | Ben onları çok seviyor. Pek çok annemi de kaybettim bir yandan da. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
That's the sad bit. | Bu da üzücü kısmı. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
But I'd rather have had them than not had them ever, like my dad. | Ama onlara sahip olmuş olmayı hiç olmamaya tercih ederim. Babam için de böyle... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
He should never have left me. | Beni hiç bırakmamalıydı. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
That's why I likes animals so much. | Bu yüzden ben hayvanları çok seviyor. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Animal will always fight to save its baby, whatever. | Hayvanlar her zaman yavrularını korumak için savaşırlar. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
It'll stay with it. | Onların yanında olurlar. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Even if it hurts itself, it'll stay with the baby. | Kendileri zarar görseler de yavrularını bırakmazlar. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
That's what you should do, look after it cos it's weak... | Böyle de olmalı zaten, yavrunuza bakmalısınız çünkü o zayıftır... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
until it's strong. | ...ta ki o da güçlü olana kadar. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
No point in coming back now I'm strong. | Şimdi geri dönmenin bir anlamı yok, ben zaten güçlüyüm. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
When I first met Derek, he didn't cry. | Derek'le tanıştığım zaman hiç ağlamazdı. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I mean, he cried but he cried in silence. | Yani ağlardı ama içine akıtırdı. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
He said he'd taught himself to do it when he was little | Küçüklükten beri kendini buna zorladığını söylerdi... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
cos he didn't want to upset his mum after his dad left. | ...çünkü babasının gidişinden sonra annesini üzmek istemezmiş. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
It's heartbreaking. | Ne kadar acı... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
From the moment you're born, from the moment your head pops out, | Doğduğunuz andan, kafanızı rahimden dışarı çıkardığınız andan itibaren... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
someone gives you a slap, you know, to make you cry, | ...hep birileri sizi ağlatmak için bir tokat atar... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
cos that's how they know you're alive. You cry. | ...çünkü hayatta olup olmadığınızı bu şekilde anlarlar. Ağlayınca. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
And then that's it, isn't it, for the next 70 or 80 years. | Sonra bu 70 80 yıl boyunca da devam eder. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
That's what life is someone giving you a slapping and a load of crying. | Hayat böyledir, sürekli birilerinin sizi tokatlaması ve ağlatması... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
That's life. | Hayat budur. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Where do you want to be buried? I don't want to be buried. | Sen nereye gömülmek isterdin? Ben gömülmek dahi istemiyorum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Be cremated. | Yakılmak istiyorum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Mmm. I likes being buried. | Ben seviyor gömülmeyi. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
It's all quiet and everything, like a mole, underneath the ground. | Her yer sessiz falan... Köstebek gibi yerin altındasın... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
No, it's dirty. Worms and stuff. | Hayır, pis bir şey. Kurtçuklar falan olur... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Yeah, not in a coffin. It's all... Have you seen it? | Hayır, tabutta olmaz. Hiç tabut görmedin mi? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
It's all nice and quiet. Being burnt... When you're burnt, right, | Her şey sessiz ve güzel. İnsan yakıldığı zaman... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
is what goes inside you screaming? On its way to being an angel? | ...içindeki hayalet, cennete bir melek olmaya gidecekken çığlık mı atar... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Or is it already angel, looking down | ...yoksa çoktan melek olmuş acı çekmeden cennetten aşağı mı bakıyordur? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
When you're a ghost... | Peki, hayalet olunca... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
When you're a ghost, right, is that your soul? | Hayalet olunca, senin ruhun mudur o? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Derek, where do you get all this from? | Derek, nereden çıkarıyorsun tüm bunları? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I'm just wondering. | Sadece merak ediyorum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
You're on about looking down on stuff. When you're dead, you're dead. | Aşağı bakmalar falan neymiş? Ölünce ölürsün işte. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
What will it feel like? | Nasıl hissedersin peki? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
What did it feel like for millions of years before you were born? | Doğumundan milyonlarca yıl önce nasıl hissediyordun? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Didn't feel... like anything. | Hiçbir şey... hissetmiyordum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |