Search
English Turkish Sentence Translations Page 14989
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
I was just silent and... not thinking anything at all. | Tamamen sessizdim ve... hiçbir şey düşünmüyordum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Exactly. | Ölüm de aynen öyle işte. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Mind you, that's how a lot of these feel most days, innit? | Buradakilerin çoğu da genelde öyle hissediyor zaten. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Do you think you've had a good life? | Sence güzel bir yaşamın oldu mu? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
When I look back on my life, it's been appalling. | Hayatıma dönüp baktığımda korkunç olduğunu görüyorum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
You know, I've got my limbs, you know, | Sağlığım falan yerinde, o konuda bir sıkıntım yok ama... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
up there, it's been a war, mate, since day one. | ...kafamın içinde kendimi bildim bileli bir savaş var. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
No one would want to be me. That's what it feels like. | "Kimse benim gibi olmak istemezdi." Böyle hissediyorum işte. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Yeah, I've had a good life, I think. | Evet, sanırım güzel bir yaşamım oldu. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I mean... it's relative, isn't it? | Yani, tabii, biraz göreceli sonuçta, değil mi? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I've had a better life than a lot of people but... there are things | Pek çok kişiden daha iyi bir yaşamım oldu ama... olmasını isteyip de... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I would have liked that haven't sort of worked out, I suppose. | ...sahip olamadığım bazı şeyler de oldu. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I'm sick of worrying. I worry about a lot of stuff. | Endişelenmekten çok sıkıldım. Pek çok şey için endişeleniyorum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Money, mostly! | Çoğunlukla, para! | Derek-1 | 2012 | ![]() |
And this place. | Ve tabii burası. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
But there's no... I mean, there's no point... in... regretting anything, | Ama sonuçta... Bir şeylerden pişmanlık duymanın hiçbir manası yok... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
cos I can change things if I need to, can't I? | ...çünkü bir şeyleri değiştirmem gerekirse değiştirebilirim, öyle değil mi? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
It's up to me. | Olay bende bitiyor. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
You've only got to watch these documentaries on the telly, | Televizyondaki o belgeselleri izleyip geçiyoruz mesela. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
sort of depressing sort of things you see in India with people | İç karartıcı, Hindistan'da falan kolu bacağı olmayıp... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
with no arms and legs sort of propped up in a hole. | ...tek göz odada yaşamaya çalışan insanların olduğu... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Know what I mean? It's dreadful, isn't it? | Anlatabildim mi? Tüyler ürpertici şeyler. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
But that's why they put those things on the telly, | Ama bu yüzden bu tür şeyler var televizyonda. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
to make people like me feel good about myself. | Benim gibi insanlar kendi hallerine şükretsinler diye... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
You know what I mean? It works. | Anlatabiliyor muyum? Ve işe yarıyor da... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I watch Comic Relief to cheer me up, and when I say cheer me up, | Neşelenmek için Comic Relief izliyorum mesela, tabii neşelenmek derken... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I don't mean those shit sketches you have on there. They're shit. | ...o boktan skeçlerden bahsetmiyorum. Onlar bok gibi oluyor. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I'm talking about stories of local people who have to | Ben, bir somun ekmek için 30 kilometre yol yürümek zorunda olan... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
walk 20 miles for a loaf of bread. That cheers me up. | ...insanların hikayelerinden bahsediyorum. Bu beni neşelendiriyor. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
It makes me realise, you know, | Böylece fark ediyorum ki... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
having Tesco Metro on my doorstep, I haven't got a bad life, have I? | ...evimin dibinde süpermarket olduğuna göre çok da kötü bir hayatım olmamış, değil mi? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
'That's Derek's dad.' | Bu Derek'in babası. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
He's just turned up. | Az önce gelmiş. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I said Derek had a funeral today and he was asking me | Bugün Derek'in bir cenazeye gideceğini söyledim ve bana bir sürü soru sordu... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
He's persistent. | Israrcı birisi. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Did you cut off too much? | Fazla mı kestin? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
You fixing the table? | Masayı mı onarıyorsun? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Wobbly leg? | Sallanan bacağı mı? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Wobbly leg. | Sallanan bacağı. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
All right, gang? | İyi misiniz arkadaşlar? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Douglas? | Douglas? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
All right, Kev. 1 | İyiyim Kev. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Yeah. Jesus. | Evet. Tanrım. 1 | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Knackered, ain't we? | Çok yorulduk değil mi? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Why? Cos we've been having sexual intercourse | Niye mi? Çünkü dün öğleden sonradan beri... | Derek-1 | 2012 | ![]() |
since yesterday afternoon. Have we not? | ...ilişkiye giriyorduk. Öyle değil mi? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Non stop body rock. | Hiç durmak bilmedik. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Was I good? | İyi miydim? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Straight from the horse's mouth no offence, Janice. | Birinci ağızdan duydunuz işte. Alınma sakın Janice. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
On your way. | Gidebilirsin. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Thank you, enjoyed that. Very nice. | Teşekkürler, çok keyif aldım. Çok güzel. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Happy with that. | Çok hoşnut kaldım. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Let's give my little balls a bit of breathing space. Yeah. | Küçük toplarıma biraz mola verdireyim. Evet. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
He's fixing the table. | Masayı onarıyor. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Is he? Yeah. | Öyle mi? Evet. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
What a night. Yeah. | Ne geceydi. Evet. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I'm not really bothered, Kev. | Hiç merak bile etmiyorum Kev. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
She was relentless. | Kadın hiç durmak bilmedi. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Yeah, keep it to yourself, eh? | Evet, kendine sakla. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Wanted to go on top at one point, Derek. | Bir ara üstte olmak istedi, Derek. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Imagine that. | Hayal etsene. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Derek, don't ask any questions. | Derek, hiçbir şey sorma. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Started rolling towards me, I was like, "No, no, please don't!" | Bana doğru yuvarlanmaya başladı, ben de "Hayır, hayır, lütfen yapma!" diyordum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
It was like bloody Tiananmen Square. | Lanet olası Tiananmen Meydanı gibiydi. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Hand pump, after hand pump, after hand pump, after hand pump. | El pompası, el pompası, el pompası, sürekli el pompası. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Good one. | İyimiş. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Ah! Brilliant! Don't believe it! | Harika! İnanamıyorum! | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Toad. | Kurbağa. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Got a toad. Where did it come from? | Kurbağa buldum. Nereden gelmiş bu? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Did it come from there? | Şuradan mı gelmiş? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Lick it. | Yala hadi. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Lick the toad. | Kurbağayı yala. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Good. Tasty. | Güzel. Lezzetli. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Taste the toad. Go on, Derek. | Tadına bak. Hadi Derek. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Horrible. Dougie, I've licked... I licked a toad. | Berbat. Dougie, yaladım... Kurbağayı yaladım. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I licked a toad. | Kurbağayı yaladım. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
You've licked a toad? Yeah. | Kurbağayı mı yaladın? Evet. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
What did you lick a toad for? | Ne diye kurbağayı yaladın? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Kev told me to. | Kev söyledi. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Why are listening to him? | Ona ne kulak asıyorsun? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
What did you tell him to lick a toad for, you dick? | Niye kurbağayı yalamasını söyledin seni pislik? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Dougie, baby bird. | Dougie, yavru kuş. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
It's a little baby bird, but it's fallen. | Küçük yavru bir kuş ama düşmüş. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
You shouldn't have picked it up. | Onu eline almamalısın. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Oh, God. It's ill. | Tanrım. Hastalanmış. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Yeah, it's dying. | Evet, ölüyor. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
It's trembling. It is dying. | Titriyor. Ölüyor. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I know, but it's fallen out of the thing. | Biliyorum ama bir yerden düşmüş. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Got a baby bird. | Yavru kuş buldum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Emergency everyone. Look, found a baby bird. | Acil durum, millet. Bakın, yavru kuş buldum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Hannah, found a baby bird. | Hannah, yavru kuş buldum. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Fallen out of its nest so it's all weak and everything. | Yuvasından düştüğü için çok halsiz ve hiç kendinde değil. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Call the RSPCA. | Hayvan sağlık derneğini ara. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Oh, I can't call the RSPCA, Derek. Why not? | Onları arayamam Derek. Niye? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I think you should put it back where you found it. | Bence bulduğun yere geri koymalısın. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I can't. What if a cat gets it, or a magpie or summat? | Olmaz. Ya bir kedi, saksağan ya da bir şey onu alırsa? | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Put it somewhere safe, Derek. | Güvenli bir yere koy Derek. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
No, no... Call Rolf Harris! | Hayır, olmaz. Rolf Harris'i ara! | Derek-1 | 2012 | ![]() |
I can't, don't be silly. I can't call Rolf Harris. | Yapamam, saçmalama. Rolf Harris'i arayamam. | Derek-1 | 2012 | ![]() |
Call Bill Oddie. | Bill Oddie'yi ara. | Derek-1 | 2012 | ![]() |